“yapay zekâyı yeniden tasarlamak”
YAPAY ZEKÂYI YENİDEN TASARLAMAK / OTOMASYON ÇAĞINDA İŞ, DEMOKRASİ VE ADALET, DARON ACEMOĞLU, TÜRKÇESİ: HASAN DÖLKELEŞ, EFİL YAYINEVİ, 152 S.
Daron Acemoğlu’nu kitabındaki, kısa ama yoğun tartışmaların tümünü burada paylaşmak mümkün değil… Yazının kitapta yapılan tartışmaların tümünü paylaşmak iddiası da yok…Bu yazı, bugünümüzü ve yakın geleceğimizi derinden etkileme olasılığı yüksek bir teknolojik gelişmenin nasıl yönetilmesi gerektiğini tartışmaya açan bir kitap hakkında okuyucu farkındalığı küçük bir katkı yapabilmek için yazıldı.
Eğer yaşamımızı anlamlı kılmak istiyorsak, “Temel amaç olan maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırma” ilkesinden sapmamak gerektiğini, doğası gereği eşitsizliğin ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, israfçı, erişebilirlikleri kısıtlayan, inovasyonu engelleyen, son çözümlemede insan yaşamını zorlaştıran özü nedeniyle mücadele edilmesi gereken temel sorunlardan biri olduğu düşüncesini paylaşmalı, ne gerektiriyorsa onu yapmalıyız.
Okurla paylaşmak istediğimiz Daron Acemoğlu’nun “Yapay Zekâyı Yeniden Tasarlamak” makalesi ve makaledeki düşünceleri tartışan diğer yazarların görüşleri üzerine kurulu kitaba Daniel Susskind, Andrea Dehlendorf ve Ryan Gerety, Molly Kender, Aaron Benanav, Shakir Mohammed, Williams S.Isaac ve Marie-Therese Png, Erik Brynjolfsson, Lama Nachman, Kate Crajford, Rob Reich, Redliet Abebe ve Maximillian Key, Annette Zimmermann, Nichola Lowe Rachel Tomas, Kennet Taylor ve Anna Romiana gibi çoğunluğu akademik kökenli entelektüeller katkı yapıyor. Efil Yayınevi’nin okuyucuya ilettiği kitabı Hasan Dölkeleş dilimize aktarıyor.
Gelişmiş yapay öğrenme algoritmalarının kullanma alanlarının yaygınlaşması, üretim örgütlenmesinin yapısını, işlevini ve kültürünü değiştiriyor. Değişme sürecinde teknolojinin eşitsizlikleri artırma eğilimi Acemoğlu’nun zihnini kurcalıyor. Acemoğlu, teknolojinin eşitsizliği keskinleştiren etkilerinin adil bir gelecek yaratılmasını zorlaştırdığı gözleminden yola çıkarak yapay zekâ gibi uç teknolojilerin nasıl yönetilmesi gerektiğini sorguluyor.
Yapay zekânın mesleklere, demokrasiye, bireysel özgürlüklere, siyasi katılıma, ortak refah yaratılmasına, insan verimliliğine, işgücü talebine, kitlelerin memnuniyetsizliğine etkileri sorgulanıyor kitapta.
Acemoğlu makalesinde, otomasyon ve otonom uygulamaların eşitsizliğe nasıl hizmet ettiğini değerlendiriyor. Ayrıca,1970’lerde yükselen orta sınıfın gelişmelerden nasıl etkilendiğini, son 30 yılda ABD gibi hâkim ekonomi ve yüksek gelirli bir ülkede kutuplaşmanın artmasını, geleneksel dengeli medyanın kaybolmasını, paranın siyasetteki rolünün ağırlaşmasını; böylesi fay hatlarını yapay zekânın büyümesini de derinliğine irdeliyor. Demokrasi ve özgürlüklerin tehlikeye girmesi olgusuna hepimizin dikkatini çekiyor.
Piyasayı kendi haline bırakma konusunda aşırı değerlendirmenin olası sakıncalarını da tartışan yazar, şirketlerin akademik fonlarını artırmalarının olumsuzluklarını da değerlendiriyor. Devlet politikaları, fonlama ve liderlik konularını da sorgulayan Acemoğlu, üç eşzamanlı bağlantıyı tartışıyor: Ölçüm sistemlerinin gelişmesi, toplumsal normlardaki değişme, demokratik gözetim ve baskı…
Kitapta, demokrasilerdeki zayıflama eğilimi gibi herkesi ilgilendirmesi gereken sorunlarda yapay zekânın etkileri yorumlanıyor. Makalesinin sonunda Acemoğlu, “Yapay zekânın etkileri bizim ellerimizdedir” diyerek, insan-odaklı gelişmelerde “yönetişimin önemini” hatırlatıyor… Bu hatırlatmaların zihnimizde şu ilkeye açıklık kazandırması gerekiyor: Toplumların akıllısı, akılsızı, güçsüzü, güçlüsü yoktur; iyi eğitilmişi ve iyi yönetileni vardır… İyi yönetirsek, teknolojinin olumsuz yönlerini en düşük maliyetle savuşturabiliriz.
Bir temel tezi, değişik entelektüel birikimleri olan insanların tartışmalarından oluşan söz konusu kitabın tasarlanmış biçimi ve işlevinin etkili bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Acemoğlu’nun makalesini yorumlayan entelektüellerin sorguladıkları bazı konulara değinirsek, bu çoklu katkının yararını daha iyi kavrarız.
Kitapta, “Ortak refahı yeniden dağıtım üzerine inşa etmek fantezi mi?” sorusu da soruluyor. Teknolojiyi başıboş bırakma yerine yönetmenin olumsuz etkileri hafifleteceği ve uyumu hızlandıracağı da belirtiliyor. Geçmişten miras aldığımız varsayımları ve klasik inançlarımızı sorgulamak gerektiği üzerinde de duruluyor.
Kitapta, kurulan sistemlerin bizi tutsak etmemesi gerektiği, işgücü sömürmesine fırsat vermemesi, sömürücü kurumlar ve iş modellerine açık kapı bırakmaması için uyarılar yer alıyor.
Yeni teknolojilerin, özelinde yapay zekânın finansal alanı orantısız etkilemesi, kadınların, beyaz olmayan ve düşük ücretli işçilerin korunması, uzaktan çalışmanın olumsuz etkilenmeleri, “işgücünde esas sorunun arz değil talep yönlü” olması gibi sorunlar da yapay zekâ bağlamında tartışılıyor.
“Yapay Zekâyıi Yeniden Tasarlamak” kitabında, özel sektör ve kamu yatırımlarının yeni bir paradigmaya ihtiyacı olduğu… Yeni teşvik sistemleri gerektiği… “Algoritmik baskı, algoritmik sömürgecilik ve algoritmik mülksüzleştirmeye” izin vermemek için “katılımcı yönetim ve katılımcı makine öğrenimi” önerileri de yer alıyor.
Kitapta, iş kavramının yeniden düşünülmesi, dışsallık bağlamının farklı biçimde ele alınması, kitlelerin verileri kullanabilmesi de sorgulanan konular arasında…Ölçeklendirme ve istatistiki optimizasyon, uçtan uca ayrıntılı izleme ve gözlemenin etkileri, dil ve görme modellerindeki müthiş gelişmelerin olası etkileri, teknolojik sistemin yönünün değil, ekonomik sistemi daha temelde değiştirmenin ne denli anlamlı olacağı konusundaki tartışmalar da yol gösterici.
Katılımcı ve paylaşımcı bir entelektüel çok seslilik üzerine kurulu olan Acemoğlu’nun çalışması hepimizin yakın geleceğini etkileyecek sorunları ele alıyor: Güç merkezileşmesinin olası etkileri, alan uzmanlığı ve yapay öğrenme, mühendislik yapay zekâsı, bilişsel bilim yapay zekâsı, derin öğrenme, veri güdümlü gelişmeler, sistemlerin edilgen kontrolü gibi bizi doğrudan ilgilendiren konuların izini sürmek için iyi bir başvuru kaynağına sahip oluyoruz.