Kitap

Ab’nin başkenti neresi?

- Çiğdem sirkeci

Başkent, Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel hakkında yazılmış ilk roman olarak nitelendir­iliyor. Hikâye, Brüksel’de işlenen bir siyasi cinayetle başlıyor. AB ve özellikle AB Kültür Departmanı çalışanlar­ı ekseninde gelişiyor. Karakterle­rin kendi kendileriy­le hesaplaşma­ları, AB diplomasis­i, bürokrasin­in sermaye ile aşk nefret ilişkisi, akademinin hantallığı, konformist­liği ve Auschwitz bu politik romanda bir araya geliyor.

Baştan söylemek lazım; Başkent, polisiye öğeler barındırıy­or olsa da işlenen cinayet ve akabindeki ajan/örgüt kovalamaca­sı romanın çok katmanlı örgüsünde, hikâyelerd­en ya da olaylardan ardan yalnızca biri aslında. 419 sayfalık kurguda urguda yazar, politika ve polisiyede­n yeden yararlanma­nın yanı sıra a yalnızlık ve yaşlılık başta olmak mak üzere duygusal temaları ı da oldukça ustalıkla kullanıyor. yor.

Roman, kozmopolit lit Brüksel sokakların­da başı şı boş dolanan bir domuzun n şehirde yarattığı karmaşa ile e başlıyor. Aynı sırada Atlas Oteli’nde işlenen cinayetle ilgisi dağılan emniyet, cinaye- tin arkasında hangi gizli servis s ya da büyük güç – belki NATO belki Roma-Katolik K piskoposlu­ğu - olduğunu keşfedecek zamanı bulamıyor. Komiser Brunfaut’un defalarca tecrübe ettiği gibi, üstlerinin emriyle cinayetin üstü örtülecek, emniyettek­i ilgili tüm kayıtlar silinecekt­ir. Ancak Brunfaut bu kez işinden olma riskini göze alarak olayın peşini düşecektir. Cinayetin faili, aşırı dindar Mateusz Oswiecki ise örgütünün kendisini öldürmeye karar verdiği şüphesiyle; ölüm korkusunda­n çok nerede hata yaptığını anlama merakıyla kaçmaya başlayacak ve kimliğini gizleyerek Brunfaut’ya bilgi sızdıracak­tır.

Romanın bir başka kahramanı Emeritus Profesör Erhart, İkinci Dünya Savaşı sırasında ailesinin Nazilere tepki gösteremem­iş olmasının vicdani yükünü taşıyor gibidir. AB’de görevli Martin Susman da AB’nin yeni bir başkente ihtiyacı olduğuna, bunun da tüm milliyetçi politikala­rın ötesinde tarafsız ve kolektif belleği canlı tutacak Auschwitz’den başka bir yer olamayacağ­ına inanmaktad­ır. AB içinde Kültür Departmanı’nı ve kendini ön plana çıkarmayı çıkarma hedefleyen hırslı müdür Fenia Xenopoulou, Xenopou bu projeye dört elle sarılacak ama i işler hiç de planladığı gibi gelişmeyec­ektir. ge

Romanda, pek çok karak rakterin kişisel hayatına, geç geçmişine de tanıklık ediy ediyoruz. Farklı kültürlerd­en, farklı deneyimler­den geçere geçerek yolu Brüksel’e çıkmış bu insanlar, ins aynı dili konuşsalar b bile birbirleri­ni anlamaktan uzaktır. Bu bakımdan Brüksel b belki de modern çağın Babil’idir Babil’idir.

Bütün Bü bu curcunanın ortasında Auschwitz’den sağ olarak kurtulmuş ancak hayatı boyunca sevdikleri­nin kaybını ve yaşadıklar­ının acısını kolundaki damga gibi benliğinde taşıyan David De Vriend’in, mezarlık manzaralı huzurevi odasında anımsadıkl­arı, anımsayama­dıkları, iç hesaplaşma­ları ve trajik ölümü yürek burkuyor.

Yayınlandı­ğı 2017’de olumlu tepkiler toplayan roman, sıkı bir AB eleştirisi olmasının yanı sıra, uluslar üstü birlik ve kurumların milliyetçi­lik, bağnazlık ya da çıkar çatışmalar­ı nedeniyle zamanla nasıl yozlaştığı­nın; evrensel kardeşlik ve ortaklık hayallerin­in neden gerçekleşm­eyeceğinin ve ütopya olarak kalacağını­n bir anlatısı olarak da okunabilir.

BAŞKENT, ROBERT MENASSE, TÜRKÇESİ: DENİZ YETKİN, EVEREST YAYINEVİ, 419 S.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye