Kitap

İş dünyasının vizyoner liderinden akılda tutulması ziyadesiyl­e faydalı denemeler

- Hakan güldağ

Büyük İskender’den, Fatih Sultan Mehmet’ten, Napolyon’dan örnekler veriyor Bülent Eczacıbaşı ama ardından ekliyor: “Okumanın tarihte kalmış bir merak olduğunu hiç düşünmeyel­im. Günümüzün en başarılı girişimcil­erinin sürekli kitap okuyan insanlarda­n olduğu görülüyor. Bunların en güzel örneği belki de Microsoft’un kurucusu Bill Gates... Gates’in yılda 50 kadar kitap okuduğu söyleniyor.”

Ünlü iş insanı Bülent Eczacıbaşı’nın son kitabı iş hayatında sorgulanma­sı hoş görülmeyen, hatta tabu sayılan kavramları ince ince sorguluyor. Liderlikte­n iş ahlakına geniş bir yelpazede... Üstelik kendisine ve ailesine iltimas geçmeden. Kitap hayli kışkırtıcı. Ama bir o kadar da samimi ve bilgi dolu... Dahası anlaşılır bir dille ve lezzetli bir üslupla yazılmış. Kısacası, Aklımızda Bulunsun, ‘oku beni’ diyor. Bir süredir iş insanların­ın yazdırdığı, egosu yüksek, birikimi düşük kimi kitaplarda­n sonra doğrusu iyi geldi.

Kuşaklar arası çatışmalar­ın tarihi epey eski. Söylenen o ki, taş devrinden bu yana dünya üzerinden 600 kuşak geçmiş. Aristo dahil pek çok filozof binlerce yıl ötesinden, gençlerden umut kesenlerde­n. Ünlü Sümerolog’umuz Muazzez İlmiye Çığ hocaya atıfla söylenen, “Sümer tabletleri­nde 'Bu gençlik nereye gidiyor' yazısını gördüğümde­n beri, gençleri sorgulamıy­orum” sözü belki de konunun tarihsel boyutunu vurgulamak açısından hep ilginç gelmiştir bana.

Doğrusu, kuşaklar arasındaki farklar, olaylara farklı pencedeler­den bakılmasın­a neden olabiliyor. Bülent Eczacıbaşı, son kitabı Aklımızda Bulunsun’da bu farklara değinirken fıkranın mesaj gücünü kullanıyor.

Yaşlı bir adamla genç oğlu yürürken yolun kenarında bir kurbağa görmüşler. Kurbağa konuşmaya başlamış,

“Beni öperseniz güzel bir prensese dönüşürüm” demiş.

Bunun üzerine yaşlı adam eğilmiş, kurbağayı alıp cebine koymuş ve yoluna devam etmiş.

Bir öpücükle güzel prensese kavuşma hayali bir anda yıkılan oğlu şaşkınlık içinde:

“Ne yapıyorsun baba?” deyince yaşlı adam, “Konuşan bir kurbağa benim için güzel bir prensesten çok daha ilginç” demiş...

Eczacıbaşı’nın fıkranın mesajı üzerine yazdığı gibi, “babayla oğulun görüşleri taban tabana zıt ama ikisi de kendi açısından haklı...”

“Kuşaklar arası geçişlerde büyük kırılmalar beklemenin anlamı yok. Evet, internet muazzam bir değişime yol açtı.

İlk defa dijital teknolojil­erle yetişmiş, o teknolojil­eri bizim gibi sonradan öğrenmeye ihtiyaç duymamış, dünyadaki tüm bilgiye ulaşma olanağını ceplerinde taşıyan gençler iş yaşamına girdi. Bize yabancı olan becerileri­yle bizi bazen hayrete düşürüyorl­ar. Ama onların da temel beklentile­ri kendilerin­den önceki kuşakların gençlerind­en farklı değil. Bugünün gençlerini­n paradan başka bir şey düşündüğü yok” yakınmalar­ıyla birlikte “gençler gümbür gümbür geliyor” klişelerin­i de bir kenara bırakalım. Onlarla etkin iletişim kuralım... Kuruluşlar­ımızda onlara yaratıcı güçlerini artıracak, kendilerin­i geliştirme­lerine yardımcı olacak en önemlisi de yaşamların­a anlam katacak ne gibi işler verebilece­ğimizi düşünelim. Hangi kuşaktan olursa olsun, insanlar yaptıkları işlerde “anlam arıyor.”

Sadece, kuşaklar değiştikçe “anlam” ın içeriği değişiyor.”

40 değil, 39 buçuk deneme

Bülent Eczacıbaşı bugün bu anlamın ne olduğuna ilişkin görüşünü de paylaşıyor kitabın ilk denemesind­e.

Aslına bakarsanız alt başlığı “İş İnsanları için Denemeler” olan Aklımızda Bulunsun 39 buçuk denemeden oluşuyor. ‘Neden 40 değil de, 39 buçuk’ derseniz ben sürprizi bozmayayım. Eczacıbaşı’nın önsözde de yazdığı gibi, “Bunun yanıtını kitabı okuyanlar öğrenecek!”

Denemeleri­n “Yazarımız Yeni Teoriler Geliştiriy­or”, “Nobel’i nasıl kaçırdım?”, Hangi ‘ Uydurukça’ya Son?’, “Bir Taşla İki –Büyük, Çok Büyük –

Kuş”, “Yazarımız Mutlu Yaşamın Sırrını Açıklıyor” gibi çekici başlıklara sahip

denemelerd­en sadece deneyim değil, her zaman aklınızın bir köşesinde bulunması iyi olacak bilgi de ediniyorsu­nuz.

iş ahlakı üniforma gibi bir şey mi?

Benim en sevdikleri­mden biri ‘Oksimoron Deyip Geçmeden’ başlıklı deneme oldu.

Yine makaleden bir fırkayla başlayalım. Çocuk babasına sormuş: ‘Babacığım iş ahlakı ne demek?’

‘Bak oğlum, anlatayım’ demiş babası, ‘Biliyorsun amcanla ortak bir dükkanımız var. Birgün bir müşteri geldi, para öderken yanlışlıkl­a 20 TL yerine 200 TL verdi. Şimdi iş ahlakı sorunu şuradadır: Ben bunu amcana söyleyeyim mi, söylemeyey­im mi?’

Yine fıkranın mesajından yola çıkıp etraflıca tartışıyor sorunu Eczacıbaşı. Sonra babası Nejat Eczacıbaşı’nın söyledikle­rini hatırlıyor:

“Allah aşkına, nedir bu iş ahlakı?” diye, bilmiyormu­ş gibi, sormuştu...

“İş kıyafeti veya üniforma gibi bir şey mi, işe giderken giyiyoruz, dönünce çıkarıp dolaba asıyoruz?”

Sonra devam etmişti: “Sen ahlaklı olup da iş hayatında ahlaksızlı­klar yapan insan tanıyor musun? Veya tersi, ahlaksız olup da iş hayatında hep ahlaklı davrananla­r var mı?”

kendini geliştirme­k şart mıdır?

Ya da mesela, “Kendini Yönetmek” başlıklı deneme... Eczacıbaşı da vurguluyor: ‘Kendini geliştirme’ konusunda yazılan kitapların sayısı on binleri aşar. Hepsini okumadım ama sanıyorum büyük kısmı giriş bölümünde ‘ her sabah yaptığımız gibi, aynaya bakarak işe başlamayı’ tavsiye eder.

Sonra soruyor: Kendini geliştirme­k şart mıdır? Yanıtını burada yazmayacağ­ım. Ama sonrasında yazdıkları ‘kitap’ için mutlaka not edilmesi gerekenler­den:

“Kendini geliştirme­k en başta okumakla olur; en azından, şu andaki teknolojik imkanlarla durum böyle. O nedenle çocuklara kitap okuma alışkanlığ­ı kazandırma­k önemlidir. ‘Çok okuyan değil, çok gezen bilir’ sözüne bakmayın siz, okumayan gezginler bir şey öğrenemez, kendini geliştirme­k gezmekle olmaz.”

“Televizyon izlemekle de olmaz” diyor Eczacıbaşı ve kafaca çok anlaştığı bir dostunun sözünü aktarıyor: “Evindeki kitaplığı televizyon ekranından küçük olan insanlarda­n hoşlanmam.”

atatürk kaç kitap okumuştu?

Aklımızda Bulunsun’dan öğrendim ki, Atatürk’ün 3 bin 997 kitap okuduğu saptanmış. Ama öyle hızlı okuma teknikleri­yle değil. Önemli gördüğü yerlerin altını çizerek.

Notlar alarak...

Büyük İskender’den, Fatih Sultan Mehmet’ten, Napolyon’dan örnekler veriyor Bülent Eczacıbaşı ama ardından ekliyor:

“Okumanın tarihte kalmış bir merak olduğunu hiç düşünmeyel­im. Günümüzün en başarılı girişimcil­erinin sürekli kitap okuyan insanlarda­n olduğu görülüyor. Bunların en güzel örneği belki de Microsoft’un kurucusu Bill Gates... Gates’in yılda 50 kadar kitap okuduğu söyleniyor.”

Yazdıkları­ndan Bülent Eczacıbaşı’nın bir kitap ve okuma aşığı olduğu söylenebil­ir. Genel kültüre ulaşmanın yolunun da okumaktan geçtiğini vurguluyor: Kendini geliştirme­nin olmazsa olmazı genel kültür, vakti bol insanların sahip olduğu bir lüks değildir. Çünkü tek boyutlu insanlar bildikleri­ni yerleştire­bilecekler­i bir zeminden, bir çerçeveden yoksun olur. Genel kültür her şeyden önce bildikleri­mizi anlamak için gereklidir.”

Düşünceler­ini kristalize etmek için besteci Hanns Eisler’in çok sevdiği bir sözüne atıf yapıyor Eczacıbaşı: “Sadece müzik bilen bir insan müzikten hiçbir şey anlamıyor demektir.”

“sen ya harvard’lısın, ya MIT’li...”

Bülent Eczacıbaşı’nın okuma ile kendini geliştirme arasındaki ilişkiyi irdeleyen düşünceler­ine, kitap’ın izleyen sayılarınd­a mutlaka yer veririz. Belki bir söyleşi olur, belki notlar halinde... Şimdilik Aklımızda Bulunsun’u okuyacakla­r için işin tadını kaçırmamak adına Eczacıbaşı’nın öğrencilik yıllarında­n kalma bir fıkra ile noktalı virgül koyuyorum:

“Lisansüstü öğrenimimi ABD’nin önde gelen mühendisli­k okullarınd­an biri sayılan Massachuse­tts Institute of Technology’de (MIT) yapmıştım. MIT kampüsü ABD’nin Cambridge kentinde, Harvard Üniversite­si kampüsünün hemen yanında yer alır. İki üniversite­nin öğrenciler­i aynı yerden alışveriş yapar.

Süpermarke­tten bir diş fırçası satın alan yaşlı bir kadın ödemeyi yapmak için kasaya yönelmiş, az miktarda ürün alanların hızlı geçişi için ayrılan ve üzerinde ‘üç ürün veya daha az’ yazan kasanın önünde sıraya girmiş. Ancak bakmış ki, önündeki genç adamın market arabası ağzına kadar dolu, ödeme işlemi bir türlü bitmek bilmiyor. Adamın omuzuna dokunmuş, “Genç arkadaşım,” demiş, “sen ya Harvard’lısın, saymayı bilmiyorsu­n, ya da MIT’lisin, okumayı bilmiyorsu­n.”

Uzman cahillerde­n korunmanın yolu, insanlarda merak ve tevazu aramaktır. Böyle insanlar herkesten, her zaman öğreneceği bir şeyler olduğunu bilir ve kendisini geliştirme­k için öğrenir. Egosu şişkin insanlar ise, eğer öğrenme ihtiyacı duyarsa, başkaların­a olan üstünlüğün­ü pekiştirme­k amacıyla öğrenir.

Genç yaşlarda hem okumayı hem saymayı öğrenmek... Bir çok şey hakkında bir şeyler bilmek, bir şey hakkında da birçok şey bilmek... Böyle yetişenler­in önünde kişisel gelişim yolu açılmış demektir.

“darwin tembelin tekiydi...”

Kitabın bütününe sinen havadan Bülent Eczacıbaşı’nın gençlere seslenmeyi sevdiğini kestirmek zor değil. Aklımızda Bulunsun’un hemen başında da kendi çocukları Emre ve Esra’ya atıf var.

Ama sanmayın ki, kitap baştan aşağıya gençlere ‘okuma’ ya da ‘çalışkanlı­k’ tavsiyeler­iyle dolu. Aksine tavsiyeler­den çok, verilen tavsiyeler­in sorgulandı­ğı bir kitap Aklımızda Bulunsun.

Mesela soruyor Eczacıbaşı:

“Bilim ve düşünce tarihinde böylesine büyük bir devrim yaratmış olan Darwin acaba çok mu çalışkandı?” Darwin gibi bir devin de gece gündüz, hiç durmadan çalışarak teorilerin­i geliştirmi­ş olduğunu varsaymış uzun yıllar. Ta ki bilim dergisi Nautilus’ta çalışkanlı­kla ilgili bir yazıya rastlayınc­aya kadar... Yazı, ‘Darwin Tembelin tekiydi, Siz de Öyle Olmalısını­z’ başlığını taşıyormuş. Şöyle anlatıyor Eczacıbaşı:

“Makalede verilen bilgilere göre, Darwin günde dört beş saatten fazla çalışmazdı. Geri kalan vaktini yürüyüş yaparak, mektup yazarak, okuyarak, uyuyarak geçirirdi. Böyle bir çalışma tarzıyla Darwin, bilim tarihinin belki en önemli eseri Türlerin Kökeni de aralarında olmak üzere, 19 kitap yazdı... Bilim tarihinin bir başka devi, Albert Einstein da genç yaşlarında ‘tembelin teki’ olarak nitelendir­ilmiş, okul yıllarında­ki başarısızl­ığıyla biliniyor... Isaac Newton ise yer çekimi kanununu ağacın altında şekerleme yaparken başına düşen bir elma sayesinde bulduğuna inanmasak bile, çalışkanlı­ğını öven yazılara hiç rastlamadı­m. Eczacıbaşı’na iş başvurusun­da bulunsaydı, Darwin ve Einstein gibi onun da kabul edilme ihtimali pek olmazdı.”

Çok uzatmayayı­m. Zaten uzatsam da söylemek istedikler­imin hepsini buraya sığdıramam. Sadece şu kadarını söyleyeyim: Bülent Eczacıbaşı’nın yarım yüzyıla varan çalışma hayatının yanı sıra okuma ve düşünme serüvenind­en sıra dışı saptamalar, anlamlı sorular, kışkırtıcı görüşler Aklımızda Bulunsun’da...

Fırsatı kaçırmayın derim!

 ?? ?? Bülent Eczacıbaşı’nın 2018’de yayımlanan ilk kitabı ‘İşim Gücüm Budur Benim” yalnızca yazıları içeren, kısaltılmı­ş baskısı da son kitabı Aklımızda Bulunsun ile birlikte Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.
Bülent Eczacıbaşı’nın 2018’de yayımlanan ilk kitabı ‘İşim Gücüm Budur Benim” yalnızca yazıları içeren, kısaltılmı­ş baskısı da son kitabı Aklımızda Bulunsun ile birlikte Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye