Lezzet göçünün izini süren “aile mirası reçeteler”
BU ay sizleri tanıştırmak istediğim kitap, âdeta Anadolu’nun yüzyıllar öncesine dayanan zengin mutfak mirasına ve kültürüne saygı duruşunda bulunuyor. Selin Atasoy’un hayata geçirdiği, Sahrap Soysal’ın zengin gastronomik deneyimiyle şekillenmiş, Göçmen Artisan Bakery’nin katkılarıyla can bulan “Lezzet Göçünün İzinde… Aile Mirası Reçeteler”de Türkiye’nin dört bir yanından 51 ailenin hikâyesi ve kuşaktan kuşağa aktarılan değerli reçetelerini bulacaksınız.
Bu özel kitabı elinize alıp okumaya başladığınızda dünyanın farklı coğrafyalarına ait reçeteleri Yunanistan’dan İspanya’ya, Bulgaristan’dan Polonya’ya uzanan bir gastronomi yolculuğuna çıkarak keşfedecek ve bu reçetelerin arkasındaki hikâyelerden fazlasıyla etkileneceksiniz.
Kitabın sayfalarını çevirdikçe, mutfaklarımızda saklı olan kültürel mirasın izlerini takip edecek, geleneksel lezzetlerin yeni nesillere nasıl aktarıldığına tanık olacaksınız. İstanbul’dan Erzurum’a, Trabzon’dan Gaziantep’e, Adana’dan İzmir’e, Van’dan Sinop’a, Adıyaman’dan Gümüşhane’ye uzanan bu yolculukta, Süryani, Ermeni, Musevi, Rus, Çerkez, Girit, Boşnak, Rum, Kürt, Arnavut, Bulgar ve daha pek çok mutfak lezzetinin, göçlerle Türkiye’de nasıl yaşatıldığını ve zenginleştiğini keşfedeceksiniz.
Selin Atasoy’un çocukluğundan miras kalan bir yemek kitabının sayfaları arasında bulduğu, büyükannesinin el yazısıyla yazılmış bir reçeteyle bu çok özel kitap projesinin ilk tohumları atılmış. Ardından, Türkiye’nin dört bir yanındaki ailelerin tariflerini toplama fikri doğmuş ve Sahrap Soysal ile işbirliği yaparak, kuşaktan kuşağa aktarılan geleneksel aile reçetelerinin peşine düşmüşler.
Bu kitap projesinde, Anadolu’nun en lezzetli hikâyelerinin yanı sıra mutfak lezzetlerinin göçler sonrası Türkiye’de nasıl yaşatıldığı ve aktarıldığı keşfedilirken, farklı gibi gözüken kültürlerin aslında ne kadar benzer olduğu da vurgulanıyor.
“Lezzet Göçünün İzinde… Aile Mirası Reçeteler” projesine katılan her aile, Türkiye’nin zengin mutfak kültürünün canlı tutulması için önemli bir rol oynuyor. Kitapta yer alan her bir reçetenin, çeşitli toplulukların yaşam tarzlarını, geleneklerini ve tarihlerini yansıttığını ve bu aile hikâyeleriyle bizleri birbirimize bağladığını ve ortak hafızamızı güçlendirerek geçmiş değerlerimizi gelecek nesillerin yaşatabilmesi için hayati öneme sahip olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Türkiye’nin kadim yemek kültürünü, geleneksel hamur işleri tarifleri ve can alıcı aile hikâyeleriyle birleştirerek, ortak bir hafıza oluşturan “Lezzet Göçünün İzinde... Aile Mirası Reçeteler” projesi farklı kültürler arasındaki bağları ve toplumlar arasındaki benzerlikleri de ortaya koyuyor.
Çeşitli etnik kökenlerin ve yerel lezzetlerin oluşturduğu renkli ve zengin mozaikte okurları kaybolmaya davet eden bu özel kitabın hem mutfak tarihimize ve kültürümüze ilgi duyanların hem de gastronomi meraklılarının kütüphanelerinde bulunması gerektiğini düşünüyorum.