Ömür boyu müzikle birlikte...
28 Mart 2023’te aramızdan ayrılan Ryuichi Sakamoto 43. İstanbul Film Festivali’nin “Musikişinas” bölümündeki “Opus” filminde, hayatının hikâyesini solo piyano ile anlatıyor.
RYUICHI Sakamoto, elektronik müzik ile yola çıkıp ödüllü film müzikleri ile çığır açmıştı. 43. İstanbul Film Festivali’nin “Musikişinas” bölümündeki “Opus” filmindeyse solo piyano ile hayatının hikâyesini anlatıyor.
Ryuichi Sakamoto, yaşı tutanların dikkatini ilk kez Nagisa Oshima’nın yönettiği “Merry Christmas Mr. Lawrence”ın sorunlu ve acımasız genç Japon yüzbaşısı Yanoi olarak çekmişti. Filmin müziğini de o yaptı. İlk kez deniyordu bunu. O sıralar David Bowie Batı’da ne idiyse, Ryuichi Sakamoto da Doğu’da oydu: Bir star!
Kendi ülkesinde dikkati ilk kez Haruomi Hosono ve Yukihiro Takahashi ile birlikte Yellow Magic Orchestra’nın ( kısaca YMO) üyesi, elektronik müziğin öncülerinden biri olarak çekmişti ama, kendine özgü film müzikleri yapmaya da devam etti: Oscar, BAFTA, Grammy ve iki Altın Küre aldı. Oscar’ını David Bryne ve Cong Su ile paylaştı. “Little Buddha”, “Sheltering Sky”, “The Last Emperor” (Oscar) ve “The Revenant” da müziğini yaptığı filmler arasında.
1952’nin 17 Ocak’ında doğan Japon besteci, piyanist, plak yapımcısı ve aktör Ryuichi Sakamoto mesleğe 1970’te üniversitedeyken başladı. YMO ile çalışırken 1978’de solo deneysel elektronik füzyon albümü “Thousand Knives”ı ve 1980’de de “B-2 Unit” albümünü çıkarttı. İkinci albümde yer alan “Riot in Lagos”un, elektro ve hip hop müziğin gelişmesinde büyük payı vardır.
Solo kayıtların yanı sıra aralarında David Sylvian, Carsten Nicolai, Youssou N’Dour, ve Fennesz’in de bulunduğu birçok uluslararası sanatçıyla çalıştı. Biz Carsten Nicolai’i İstanbul’da sahne adı Alva Noto ile, Blixa Bargeld eşliğinde izlemiştik.
Ancak, Ryuichi Sakamoto’nun 1970’te mesleğe başlaması, müziğe de o zaman başladığını göstermiyor. Altı yaşında piyano dersi alıyor, 10 yaşında beste yapıyordu. Onu ilk etkileyen müzisyenler arasında Johann Sebastian Bach ve Claude Debussy vardı. Debussy’yi bir keresinde “Bütün 20’nci yüzyıl müziğine açılan kapı” diye tanımlamıştı: “Asya müziği Debussy’yi derinden etkiledi, Debussy de beni derinden etkiledi. Demek ki müzik dünyayı dolaşıp gene başladığı noktaya geliyor.” Ergen yaşta caz ve rock’n’roll’u keşfetti. John Coltrane ve Ornette
Coleman gibi cazcılardan, Beatles ve Rolling Stones gibi rock gruplarından etkilendi. Klasik müzik eğitimi de aldı. Öğrenciliği sırasındaki siyasi eğilimlerini ise “yüzde 100 Marksist değil, ama öyle bir şey” diye tanımlıyordu. Aktivistti, ilk kanserini atlatınca, özellikle Fukushima Daiichi Nükleer Felâketi’nin ardından nükleer santralları protesto eylemlerine katılmıştı. 2012’de bir Nükleere Hayır konseri düzenledi.
Peki, biz onu nereden hatırlıyoruz? “Merry Christmas, Mr. Lawrence”dan elbette. O tarihlerde özellikle elektronik müzik takipçisi olmayanlar piyanisti aktör olarak tanıyordu. “Merry Christmas, Mr. Lawrence” ( ya da “Furio”, 1983) onun hem aktör olarak rol aldığı ilk film, hem de müziğini yaptığı ilk filmdi. Daha önce hiç oyunculuk tecrübesi olmadığı için, filmin müziğini de yapmayı şart koştuğunu söylerler. “The Last Emperor / Son İmparator”la (1987), Oscar alan ilk Japon besteci oldu. Zaman zaman anime ve video oyunlarında da besteci ve senarist olarak çalıştı. 2009’da müziğe katkıları nedeniyle Fransa Kültür Bakanlığı’nın Ordre des Arts et des Lettres’ına değer bulundu.
Ömür boyu sinema sevdalısı olan Ryuichi Sakamoto bu aşkı film müzikleri bestelemek şeklinde bir mesleğe dönüştürdü. “Merry Christmas, Mr. Lawrence”a David Bowie’yi izlemeye gidenler filmde, iki ulustan karakterlerin arasındaki uçurumu lisan ve duyguların köprüsüyle aşmaya çalışan ‘Lawrence’ Tom Conti’nin yanı sıra, iki de Japon oyuncu ile karşılaştı. Savaş esiri kampının genç ve sorunlu yüzbaşısı Yanoi’de ‘rock yıldızı’ Ryuichi Sakamoto ile, çavuş Hara’yı oynayan ve adı jenerikte sadece Takeshi diye yazılan Takeshi Kitano. Aslında yapımcılar bu tercihte çok haklıydı çünkü Kitano o yıllarda ülkesinde sinema ile değil, bir adaşı ile rol aldığı TV komedi dizisi “İki Kitano” ile tanınıyordu.
Dört karakterin: İngiliz savaş esiri Celliers (Bowie), ona karşı karmaşık duygular besleyen kamp komutanı Yanoi (Sakamoto), Çavuş Hara (Takeshi) ve Japonca bilen Yarbay Lawrence’ın yaşadıkları kurmaca da değil. Senaryo İkinci Dünya Savaşı’nda isyankâr bir Güney Afrikalı askerin bir Japon esir
kampındaki hikâyesini anlatıyor. Yazar Laurence Van der Post, savaş sırasında Java’da Japonlara esir düşmüş ve üç yıl bir kampta kalmıştı. Esaret yılları hakkında yazdıkları “Merry Christmas, Mr Lawrence”ın temelini oluşturdu.
Sakamoto otobiyografik kitabı “Music Is Free”de çağ açan film müziklerini yapmaya nasıl başladığını şöyle anlatıyor:
“Yönetmen Nagisa Oshima bana oyunculuk yapar mıyım diye sordu. Ben de ona filmin müziğini de bana yaptırmasını teklif ettim.”
Aslında genç müzisyen böyle bir teklif beklemiyormuş: “Ömrümde film müziği yapmamıştım, hatta yapmayı düşünmemiştim bile.” Üstelik nasıl film müziği yapılacağını da bilmiyordu. “Filmin İngiliz yapımcısı Jeremy Thomas’ın tavsiyesini istedim ve işin sırrını onun tavsiyesi üzerine Orson Welles’in ‘Citizen Kane / Yurttaş Kane’ini izleyerek çözdüm. Cevap çok basitmiş meğer, esrarengiz bir şey değilmiş. Mesele orkestrasyonda ya da melodide değildi. Müziği nerelere koyduğunla ilgiliydi. İmgelerin güçsüz kaldığı yerlere müzik koydum.”
Ayrılmak istemediği müzikle arasına kanser girdi. Oysa Nagisa Oshima, Bernardo Bertolucci gibi yönetmenlerden başka Brian de Palma, Luca Guadagnino ve Apichatpong Weerasethakul gibi uluslararası yıldızlarla da tanışmıştı. Ancak 2014’te boğaz kanseri teşhisiyle bir süre müzikten uzak kaldı. 2015’te hasta olsa da yönetmen Iñárritu’ya saygısından “The Revenant”ın müziğini yapmayı kabul etti. En iyi eserlerinden biri olarak kabul edilir. Hastalığı sırasında yaratıcılığını sürdürme çabaları belgesel “Ryuichi Sakamoto: Coda”da anlatılır. Bir söyleşide, kanserle mücadelesinin dünyayı görüşünü derinden değiştirdiğini ve onu daha iyi bir sanatçı yaptığını söyledi. Boğaz kanserinin tedavisinden sonra rektal kanser teşhisi geldi ama bu da müziğiyle uğraşmasını engellemedi.
Çeşitli projelerde birlikte çalıştıkları Carsten Nicolai “Onun asıl teması meraktır,” diyordu: “Ryuichi müziğin geleceğinin ille de belli bir janra ait olmadığını erkenden anlamıştı. Bu gelecek farklı tarzlar, sıradışı tarzlar arasındaki iletişimde yatıyor olabilirdi.” 28 Mart 2023’te aramızdan ayrılan Ryuichi Sakamoto 43. İstanbul Film Festivali’nin “Musikişinas” bölümündeki “Opus” filminde, hayatının hikâyesini solo piyano ile anlatıyor.