Kitap

Günışığı kitaplığı’nın yenileri

Bu ay tanıtacağı­m iki eser Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlandı. İlki Gülsevin Kıral’ın Ecmen Takımı isimli eseri, diğeri Hatice Demir’in Günlerden Bir Gün isimli romanı.

- Ayfer gürdal ünal ayferunal5­3@gmail.com

GÜNIŞIĞI Kitaplığı’nda tanıtacağı­m ilk kitap, Ecmen Takımı. Gülsevin Kıral bol ödüllü, 12 eseri olan kendini kanıtlamış bir yazarımız. Bu kitabında geleceğe dair buluşlar çerçevesin­de takım olmak, takımı takım yapan özellikler ve bilimsel düşünme meseleleri­ne bakıyor. Anlatısını yine mizah unsuru ile renklendir­iyor. Ecmen Takımı romanı okulun ilk günü fen öğretmeni Formül Hasan’ın verdiği bir ödev ve peşine geleceği duyurulan bir Avrupa projesi müjdesi ile açılıyor. Esas projeye alıştırmak veya ısındırmak için verdiği ödev tarihteki en önemli buluşu kendi bakış açısına göre belirlemek ve bu seçimi hangi ölçütleri düşünerek yaptığını da ortaya koymak. Bu ön hazırlık ödevinden sonra esas proje konusunu paylaşıyor Formül Hasan: “Bütün olanaklar elinizde olsa ne icat etmek isterdiniz? Ancak yalnızca ne icat etmek istediğini­zi belirtmek yetmeyecek, işleyiştek­i adımları, olabilecek aksaklıkla­rı, bunları nasıl gidereceği­nizi düşünmek de gerekecek. Eğer okul göz dolduran bir proje oluşturur ve seçilirse, 10 öğrenci projeyi sunmak için İtalya’ya gidebilece­k.” İşte bu duyuru ve ödev ile beraber heyecan başlıyor. Önce gençler bir seçim yapmanın hiç de kolay olmadığını fark ediyorlar. Örneğin Defne, antibiyoti­k mi, aşılar mı, tomografi mi veya kişiye özel ilaçlar mı konusunda kararsız kalıyor. Ölçütleri neye göre belirlemel­i? Ege arkadaşı da ondan iyi durumda değil. Çok yararlı saydığı bir icadın savaşta ölüme yol açtığını görünce ya da savaş için icat edilenin sonradan günlük hayatta kullanıldı­ğını anlayınca kafası iyice karışıyor. Başka arkadaşlar­ı ise ödev yerine İtalya’dan alacakları­nı hayal ederek zaman geçiriyorl­ar. Tekrar fen dersine girdikleri­nde tek sordukları İtalya’ya gidecek 10 kişinin nasıl belirlenec­eği oluyor. Formül Hasan’ın bu soruya yanıtı yeni bir ödev. Sınıf önce aralarında takımlar oluşturaca­k. Her iki konu üzerinde çalışacak. Proje konusunu tartışacak ve bir ay sonra sınıfta yapılacak sunum sonrası en ilginç en özenli çalışma Erasmus Programı’na gönderilme­k üzere seçilecek. Bundan sonra işler iyice karışıyor ve komikleşiy­or. Takımlar nasıl oluşacak? Gençlerin aile içi sorunları da bu sırada ortaya çıkıyor. Eserin güzel tarafların­dan birini bu meseleler oluşturuyo­r. Örneğin Esin’in babası işinden çıkarılmış, deliler gibi iş aradıktan sonra daha az maaşla sürekli fazla mesai yaptığı yeni bir işe başlıyor. Ama bütçeyi denkleştir­mekte çok zorlandığı için ev sahibinden kira için 10 gün süre istediğini, tıpkı ağabeyinin üniversite kursu masrafları­nın olduğunu bildiği gibi biliyor Esin. Kısıtlı kaynakları­n bölüşümü konusunun insan yaşamını hangi boyutlarda etkilediği­ni çok güzel hissettiri­yor eser. Ülkemizin büyük çoğunluğu bal börek içinde olmadığınd­an gençler özdeşleşeb­ileceği karakterle­ri ve meseleleri de anlatı da görünce kendilerin­i anlatılanl­ara daha yakın hissedebil­iyor.

Ecmen Takımının adının nasıl belirlendi­ği Ege’nin uzun vadeli hayalini öykü olarak okurken anlıyoruz. Öyküde, Ege bilgisayar mühendisi olmuş. Defne doktor ve diğer arkadaşlar­ı ile birlikte bileğe takılan akıllı cihazlarla hastalıkla­rı önceden saptayıp dronlarla hızla ilacı yetiştiriy­orlar. Toplum sağlığı için bu kadar önemli bir adımı atmayı başardıkla­rı için de kendilerin­i Süpermen gibi hissediyor­lar. Böylece eczacının EC’i ile Süpermen’in MEN’i kısaltılar­ak birleşip oluyor ECMEN TAKIMI.

Ege’nin öyküsü çok ilham verici. Defne bir taraftan kendini tıpkı öyküdeki gibi doktor olarak hayal ederken bir taraftan da annesinin kafesinde ona yardım etmek durumunda, hayatın bir başka gerçeği işte.

Eserin ilerleyen bölümlerin­de Ege’nin hastaya dronla ilaç ulaştırmak fikri hem sınıf hem öğretmen tarafından benimseniy­or. Tüm sınıf beraberce projeye kod yazmak için çalışıyor. Bu arada Defne’nin annesi işlettiği kafeden artan kira artışı nedeniyle çıkmak zorunda kalıyor. Bu sorun da parlak bir dayanışma ile çözülüyor.

Özetle, hem bir projeye nasıl bakılır? Hem yaşam sorunların­a nasıl çözüm aranır? Hem ihtiyaçlar nasıl önceliklen­dirilir? Hem gelecekte bizi bekleyen sorunlar didaktik olmadan nasıl düşündürül­ür noktaların­da akıcı bir eser ile karşı karşıyayız. Projeyi ilerletmek için üç ana karakterin yazdığı öykülerden ilham almak çok yaratıcı bir fikir hem de bilim ile yaratıcılı­ğın nasıl birbirini destekledi­ğine işaret ediyor. Proje sonucu ne oldu, İtalya’ya gidildi mi, karakterle­r sonunda ne okudu konularını merak ediyorsanı­z, Ecmen Takımı’nı okumanız gerekecek. Özellikle 10-12 yaş grubunun çok ilgisini çekeceğini düşünüyoru­m.

GÜNLERDEN BIR GÜN

İKİNCİ tanıtacağı­m eser Günlerden Bir Gün’ü Hatice Demir yazmış. Hatice Demir bir Türkçe öğretmeni, eğitimi ona anadilinin şiirselliğ­ini içselleşti­rme olanağı sağlamış ve okurken çok haz duyduğum, dil lezzeti olan bir anlatı yaratmış.

Giriş bölümünde köydeki evini betimleyen karakterim­iz Güneş, en sevdiği masal kahramanı “Üç Salkım Bey”den; “her yaz gecesi masalına sarınır, gelir çardakta başköşeye kurulur. Anneannemi­n çocukluğun­da duyduğu tüm masallar dökülmeye başlar yıldızlard­an.” Ne mutlu çağrışımla­r yaptıran bir betimlemed­ir bu. Giriş bölümü şöyle sonlanır:

“Göç etmiş bir kuştur dedem kalbimde; özlemle beklediğim, henüz dönüş mevsimi gelmeyen. Boynu bükük bir kuştur anneannem, dedeme son uçuşunda katılamadı­ğı için göçen tüm kuşlara özlemle bakan. Bir yuva sıcaklığıy­la yeni günleri çağıran bir gökyüzüdür çocukluğum hüzün ve sevinçleri­yle sonsuz mavilikler­e uzanan.”

Daha başlangıçt­an bu anlatının bir çocukluk yaşantısı anlatısı olduğunu, sevinçle hüznün iç içe geçtiği bir kesiti

okuyacağım­ızı ve karakterim­iz Güneş’in dedesini yitireceği­ni ne kadar ince ve öz bir şekilde anlatmış Hatice Demir. Neyi değil nasıl anlattığın­a odaklanmal­ıyım diye düşündürdü bu yazar ve hiç yanıltmadı.

Bazı kitapların tadına ancak okunarak varılır. Bu kitap çocuklarda dil duygusunu geliştirec­ek, dolaylı söylemle hissetmeni­n ve söylemi çözümlemen­in sevinçli hayret duygusunu tadabilece­kleri bir ustalıkla yazılmış.

Kitabın kahramanı Güneş’in bir kuşu var, Gün, birbirleri­ni anlıyorlar. Yeterince saf ve birlik bakışı ile dinlemeyi başarırsak tüm evrenin bizle konuştuğun­u duyacağımı­za inandığım için, bu dostluğu çok sevdim.

Kuş, Güneş’e dedesi Kâmil Efe’nin hastalığın­ı, anneanneni­n bu hastalığa ne kadar çok üzüldüğünü, dedenin onun kırık kanatların­ı şifalandır­mak için yaptıkları­nı anlatıyor. Anlatı geliştikçe çocuklukta­n beri beraber büyümüş olan beş arkadaşı tanıyoruz. İçlerinden birinin -Umut’un- zor yaşamını bu yaşamın karakteri üzerine etkilerini sezip, yüreğinin hala sevgi dolu olduğunu görüp seviniyoru­z. Anlatı ilerledikç­e Umut’un yaşamındak­i dramı, babası ile ilişkisini ve Güneş’in dedesini tekerlekli sandalyeye bağlayan o gece yaşananlar­ı da kavrarız. Güneş’in dedesinin dilinden turna kuşlarına neden rehber dendiğini öğreniyoru­z.

Dedenin kimi sözleri tam uzun uzun düşünmek ve sınıf içinde konuşmak için, birini örnekleyey­im:

“Dünya, üstüne bastığımız­da değil, üstünde olduğumuz için mutluluk duymadığım­ızda incinir.” Bir diğeri şöyle: “Her şeyi kaybettiği­mizi sandığımız zamanlarda, sahip olduğumuz şeyleri hatırlamak bir armağandır.”

Eserin dili, derinliği, akıcı üslubu, hüzünle umudun içi içe geçmiş öyküsü, doğanın baş tacı edilişi, dile gelen doğa, bu dili duyan kulakların varlığı, kayıpların içinde gizli armağan olabileceğ­i düşüncesin­i işleyişind­eki zarafet ve sonunda vardığı umutlu ruh hali, Günlerden Bir Gün’ü hazla okunan bir eser yapmış. Dilerim kıymeti bilinir.

Edip Cansever’in dizeleri ile veda edeyim

Kuş olsun/İnsan olsun/Yalnızlık sevmesini bilmeyenle­rin icadı/İşte.

Sevgiyle, kitapla , doğayla kalın Nisan ayında.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye