Mithat Şen, Parça ve Bütünün Sonsuz Varyasyonlarıyla
40. sanat yılını kutlarken, gelenekten beslenen ve yaşadığı coğrafyanın kendi belleğinde ve üretimindeki izleri açık olan Mithat Şen’in Art On İstanbul’da sergilenmek üzere hazırlıklarını tamamlandığı ‘Älem’ sergisi üzerine konuştuk. İşlerinin zeminini oluşturan parça-bütün ilişkisindeki insan bedenini imgeleyen soyutlamaları, sonsuz çeşitlemeleri ve boşluk, doluluk, zıtlık dengesini her seferinde yeniden inşasıyla benzersiz oluşlar sunuyor.
Âlem serisinden, 2020; çerçevelenmiş keçi derisi üzerine boyama,
172 x 113cm
Älem serisinden, 2020; çerçevelenmiş keçi derisi üzerine boyama,130 x 227cm Älem serisinden, 2020; çerçevelenmiş keçi derisi üzerine boyama,120 x 210 cm
Sergi ismini nasıl belirlediniz? ©¹lem’ bize ait bir kainat algısı ve bireysel yaratım sürecinizin bahsettiğiniz farklı birleşmelerinden birini yaratıyor ve kapsıyor gibi mi düşünmeliyiz?
Farklı bir süreç değil bu. Daha önceki süreçlerin bir devamı, olası sonucu. Bu zaten ihtimaller dahilindeydi ve varılan nokta bu. Zaten bütün İstif serileri Älem’e varmak ister, her şey Älem’e varmak ister. Belki burada halıdan söz etmek gerekir, bir sonsuz örnek ilkesinden... Sonsuz örnek ve ilkesi sonsuzluğun bir şekilde ima edilmesidir. Sonsuzluğun imgesinin tasavvurudur.
Bu noktada yalnızca 7ürk halılarından mı bahsediyorsunuz?
Elbette Türk ve Batı Anadolu halıları. Eğer bu örneği halı üzerinden geliştireceksek, koruyucu bordürlerin ortasında bulunan bezeme bir şekilde sonsuzluk iması içindedir. Fakat bunun tersi olanda vardır. Yani kesintisiz olarak bir şemanın tamamının o bordür içerisinde bulunması; bu da eş zamanlılığa işarettir. Ancak bu çok az bulunan örneklerdendir. Çoğunda ana şema kesintiye uğrar, koruyucu bordürler tarafından ya da ana bordür tarafından ortaya o bezemenin devamına ilişkin sonradan devam edebileceğini, halının dışında da devam edebileceğini, daha sonra başka bir halıda da devam edeceğine ilişkin bir ima yatar. Bu sonsuzluk aşkın olan, ‘o’nu ima eder.
Renk seçimlerinizin temsil ettiği anlamlar var mı?
Renk kullanımlarının bir temsiliyeti yok fakat elbette renk kullanımının bir etkisi var. Coğrafyamızda renkçilik var. Minyatürlerde de bu böyledir. Işığı ağırlıklı Hristiyan Avrupa’dan farklı kullanırız ve rengi de o ışıkla birlikte, o ışık nedeniyle farklı kullanırız. Bizim ışığımız farklı bir ışıktır ve bu ışık nedeniyle renk güçlü bir şekilde devreye girer.
Geçmişi irdeleme ve üzerine bir şeyler koymaya inanıyorsunuz birbirinin benzeri formlarla farklı meseleleri anlatmak zor değil mi?
Hayır. Aynı notalarla yüzyıllardır aynı, farklı farklı, olağanüstü müzikler yapılıyor. Bu kadar güç bir şey değil. Geçmişin üstüne bir şey koymaya çalışmıyorum. O ruh üzerinden yol almaya çalışıyorum.
Form ve renklerdeki kontrastları karşıtlık yaratmak adına değil birbirinin değerini öne çıkartma fikriyle eşleştiriyorsunuz =ihnimizde zıtlık denilince beliren olumsuzlukla alakası olmayan bu düşünceyi tüm üretimlerinizi kapsayan bir bakışla açıklayabilir misiniz?
Bu coğrafya Hegel karşıtlığı üzerine kurulu kültürel bir coğrafya değildir. Bu coğrafya bilerek ve isteyerek olumsuza dayanmadan yaşamak ister.
hretimlerinizin temelindeki parça bütün ilişkisi sonsuz varyasyona açık ve geçmiş bir röportajınızda da bunun doğadaki parça bütün ilişkisindeki sapmalarda olduğu gibi eserin yerleştiği yeri de kompozisyona dahil etme fikrini içerdiğinden bahsediyorsunuz Sınırsız ihtimaller üzerine bir öngörüde bulunmak gerçekten mümkün müdür?
Denenebilir. Var oldukları ve bulundukları mekanlardan bahsediyorsanız eğer, bunun böyle olması tabiidir. Çünkü yine bu coğrafyada, hayatın içinde akan giden bir şeydir üretim. Onun için geçmişte bizim coğrafyamızda sanat ve zanaat diye bir ayrım olmadan, her şeyin, her davranışın, her üretilenin şimdiki söylemle ‘sanat yapıtı’ gibi olmasına özen gösterilirdi; bu özen ve emek bizim tanıdığımız bir şeydi.
docukluğunuzdan itibaren merak eden okuyan izleyen biri olmanızın sanat yılınızda sanatçı kimliğinize nasıl bir etkisi katkısı olduğunu düşünüyorsunuz?
Çocukluğumdan beri beni geliştiren en önemli şey meraklı olma ve gördüğüm şeylere doğrudan inanmama haliydi. Bunu yeni baştan, yeni bir üretime dönüştürmekte de yaptığım işlerde kullandığımı söyleyebilirim. Merak ve sabır demek lazım, eğitimime başladığım zaman olanın üzerinde durmaktan veya onu geliştirmekten daha çok ona karşı koyarak ve ona alternatif olmayan, onun bir seçeneği olmaktan kaçınarak kurduğum bir yapı.
7üm dünyanın aynı tedirginliği paylaştığı ve adapte olmak yerine yeni yöntemler keşfetmeye çalıştığı bir dönemdeyiz Bu durum sizi nasıl etkiledi ve üretiminize yansıması nasıl oldu?
Burada ortaya çıkan yeni bir hal var. Bu hal öngörülemeyen bir hal değildi. Globalizmin zayıflayacağını biliyorduk. Burada sözünü ettiğim global sermaye değil ama tümüyle aydınlanmanın evrensellik fikridir. Ben zaten baştan beri buna karşı durup, bunun dışında bir şey yaptığım için, bundan çok etkilenmiş değilim. Fakat bunun dışında sanat yapanların bundan etkileneceklerini düşünüyorum; en azından umuyorum. Tekrar bu evrensel diye nitelenen, herkesin yapabileceğini, herkesin o duyguları aynı akılla paylaşabileceği ve ondan sonuçlar çıkarabileceği durum artık ortadan kalkıyor ve sanıyorum ki biraz daha kendi coğrafyalarına bakma zamanı geldi. Öyle umuyorum. Çünkü bu artık ulus devletlerin çerçevesinde daha fazla çizilecek bir süreç, ulus devletler ister istemez bu duruma kendi coğrafyaları içerisinde bir çare bulacaklar. Sanatçı eğer epidemik korkuların ötesinde gerçek bir sanatçı olması yoluna gidecekse, önce bu evrensellik epidemisinden kurtulmalıdır.
Sanatçıların global olma gayreti olduğundan mı bahsediyorsunuz epidemik derken?
Elbette. Global olma arzusu çok uzun bir zamandır epidemik bir şey ve tek çözüm olarak görünüyor. Fakat bunun tek çözümü olmadığını şimdiden daha neo-liberal tedbirlerin ortadan kaldırılıp, devletler katında bir takım yeni çareler arandığını ölüm korkusu karşısında gördük. Sanat yapmak bu ölüm korkusunun Batı’da bir karşılığı gibidir. Ama artık sanat yapmak veya sanat yapıtı bunun çözümü olmayacak. Bütün bunların hepsinin geriye dönük okunması gerekir, sanat daha fazla yerelden beslenmekle olabilir. Evrensel olan yapıttır. Başlangıç noktası olmamalıdır.
Bir sanatçı olarak dünyanın içinde bulunduğu belirsizlik hali sizi tedirgin ediyor mu?
Ben hiçbir belirsizlik görmüyorum ve umutsuzluk bize yakışmaz.