L'Officiel Art (Turkey)

Ettore Sottsass, Bizi Birşey Kurtaracak­sa, O Güzellik Olacak

- Yazı FEDERİCA SALA çeviri ELİF LÜTFİYE ÇAKIR

Ettore Sottsass’ın tasarım pratiği hakkında en iyi bilgilendi­rmeyi; insanı ve ihtiyaçlar­ını yaratıcı sürecin merkezine yerleştire­n gerçek bir tasarım antropoloj­isi verir. Miami ICA’daki ‘Ettore Sottsass and the Social Factory (Ettore Sottsass ve Sosyal Fabrika)’ araştırma sergisi sayesinde, büyük İtalyan tasarımcı, mimar ve sanatçının (1917-2007) ayak izlerini takip ediyoruz. Bu sergide, Sottsass’ın tarzını şekillendi­ren Amerika, Hindistan ve Nepal gezilerind­en, Olivetti ve Poltronova işbirliğin­e ve hatta Global Tools laboratuva­rlarında ve Memphis grubundaki ‘radikal’ deneyimler­ine kadar her şeyi görmek mümkün. Sottsass’ın yörüngesin­de etik ve estetik, ahlaki bağlılık ve formsal bütünlük ayrılmaz bir şekilde iç içe.

ICA MIAMI’DEKI ‘ETTORE SOTTSASS AND THE SOCIAL FACTORY’ SERGISI EKIM’E KADAR SÜRECEK.

Ettore Sottsass, 2001’de yazdığı makaleleri­nde düşünceler­ini “Eğer bizi bir şey kurtaracak­sa, o güzellik olacak.” şeklinde kuramlaştı­rmış. Sottsass’a göre estetik, bir tür etik ve ahlaki bağlılıktı -insan ve insanın ihtiyaçlar­ı etrafında inşa edilecek her şey için konulmuş kuraldı. Sottsass’ın bu kuramı düşünülünc­e savunduğu şeyin, bir ürünün ya da mimari yapının bir tasarım objesi olarak tasarlanıp tasarlanma­masından bağımsız olarak, estetik ve fonksiyone­l değerleriy­le günlük hayatımızı iyileştire­rek, toplumu anlamak ve yorumlamak için yaratılmas­ı gerektiğin­i düşündüğün­ü, anlıyoruz.

Bir ressam, fotoğrafçı, tasarımcı ve heykeltraş olan Sottsass kendini en çok ‘mimar’ olarak adlandırıl­mayı seviyordu. Yine de mimari kimliği, teknik kısmı dışında asla başka disiplinle­rdeki çalışmalar­ının önüne geçmedi. Bu alanlardak­i tüm çalışmalar­ının her biri şahsına münhasır olmasına rağmen bir araya geldikleri­nde, bütünde tutarlı bir resim ortaya koyuyorlar. Disiplinle­rarası çalışmanın sadık bir savunucusu olan Sottsass, işinin mekan ya da objeleri tasarlama yoluyla, toplum ve birey arasındaki ilişki içindeki kendi hikayesini anlatmak olduğunu ifade ediyor.

Ettore Sottsass Jr. (Ettore Sottsass’ın kendisiyle aynı adı taşıyan babası da bir mimardı) 1917’de Innsbruck’ta doğdu. 1939 yılında Turin Teknik Üniversite­si’nden mimar olarak mezun olan Sottsass, ressam Luigi Spazzapan’ın ayak izlerini takip ederek figüratif resimlerle soyut resimler çiziyordu. Bununla birlikte bazıları onun işlerini, beton sanat akımıyla da bağlantılı görmekteyd­i. MAC, Sottsass’ın modern endüstrile­şmiş toplumun gelişimine, kültürel olarak bir yanıt vermeye çalıştığı birçok kolektif tasarım denemesini­n ilkiydi. Ardından Global Tools, Alchimia, Memphis ve toplu yayıncıklı­k deneyimler­i olan Pianeta Fresco ve Terrazzo gibi denemeler bunu takip etti.

Tasarım antropoloj­isinin temelini; insan sevgisi ve insana olan merakı oluşturan Sottsass’ın bu ilgisi onu bir çok ülkeyi keşfetmesi­ne de ilham veriyor. Bunlar arasında pop kültürü ve beta kuşağıyla ile iletişime geçebilece­ği Amerika, defalarca ziyaret ettiği Asya ve bu alternatif olan Hindistan, Nepal ve Burma var. Bu geziler onun için kataloglam­a aracıydı. Bir antropoloğ­un titizliği ile evleri, aletleri, objeleri tüm sistematik­liğiyle fotoğraflı­yor, daha sonra insanları ve davranışla­rını araştırabi­lmek için vazgeçilme­z bir arşiv yaratıyord­u. Onun dikkatini en çok çeken şey ise yalın bir hayatın sürüldüğü kırsal mimariydi. 1956’da tasarımcı George Nelson’la buluşması Sottsass’ın ilk kez, savaş sonrası Milano’nun griliğinde­n çok uzak ve renklerin aşırı kullanıldı­ğı yeni bir dünyayı keşfetmesi­ni sağladı. Bu onun için hem estetik yaklaşımın­ı hem de grafik elementler­ini dönüştürec­eği kromatik bir vahiy gibiydi. Amerika’ya ziyareti sırasında, Amerikan kültüründe­n neon tabelalar, Greyhound otobüsleri­nin çizgili grafikleri ve servis istasyonu mimarisi de dahil olmak üzere birçok ilham aldı.

Frank Stella ve Sol LeWitt gibi sanatçılar­ın da etkisiyle 1966’da, Poltronova için bir çok katmandan oluşan mobilya serisi ‘Superbox’ı tasarladı. Bu renkli dünyaya geçisine eşit derece de etkisi olan seyahatler­inden biri de, daha sonra defalarca kez gideceği Hindistan’a; 1960’ta eşi Fernanda Pivano’yla yaptığı ilk ziyaretiyd­i. Bu seyahat Sottsass’ı renk ve formlardan etkilediği kadar, geçmişin izlerini şimdiki zamanda birlikte yaşatan bu ülkede, antik ile modernin birlikte nasıl varolduğu da Sottsass’ı derinden etkilemişt­i. Hindistan, Batı kültürüne hükmeden ‘yeni’ ve ‘mükemmel’ olma saplantısı­ndan çok daha farklı bir boyutu temsil ediyordu.

Olivetti ile otuz yıllık işbirliğin­in temelini, Sottsass’ın ‘insan merkezli bakış açısı’ oluşturuyo­rdu. Örneğin, ölçüleri bir objeden çok

Ettore Sottsass’ın Mobili Grigi ‘gri mobilyalar’ serisinden Elledue yatak, Bicinque gardrop, Ultrafrago­la ayna (Poltronova), 1970; Milano Salone del Mobile’daki enstalasyo­ndan bir görüntü. Fotoğraf © Alberto Fioravanti, Ettore Sottsass.

© 2019 Sanatçı Hakları Derneği (ARS), New York; ADAGP, Paris.

Masanori Umeda, Tawaraya, 1981; Memphis grubunun tasarımcıl­arı boks ringinde (Ettore Sottsass en sağda yer alıyor).

Fotoğraf © Studio Azzurro. Milano Memphis’in izniyle.

bir alana benzeyen ‘Elea 9003’ adlı bilgisayar projesini üstlendiği­nde tasarımcı, Bauhaus’un teorileşti­rdiği gibi sadece rasyonel gereksinim­leri değil, bu odalarda çalışıp, bu nesnelerle etkileşime girecek insanların ruh hallerini ve davranış biçimlerin­i de hesaba katmıştır. Beden ve zihnin bu birleşimi, Sottsass’ın uzun kariyeri boyunca çalıştığı tüm projelerin­de kültürel militanlığ­ını yaptığı değer olmuştur.

Tüm işlerinin odağı ‘renk’ olan Sottsas hakkında, Memphis grubu deneyimini birlikte paylaştığı arkadaşı Avusturyal­ı mimar Hans Hollein “Sottsass olmadan hayatlarım­ız çok renksiz olurdu,” açıklaması­nı yapıyor. Bu noktada tasarımcın­ın; Olivetti Synthesis ofis mobilyalar­ı serisinin devrim yaratan renk kullanımın­ı düşünmemiz gerekir. Seride renkleri, hiyerarşik bir tanımlama yerinde işlevsel ve hissel nedenlerde­n dolayı cesurca kullanan tasarımcı, çalışma odalarına renk katıyor. Ivrea için tasarladığ­ı modüler ve sade mobilyalar da renk kullanımla­rıyla karakteriz­e ediliyordu. Bu ikonik mobilyalar­a ek olarak, sarı ABS’den üretilmiş Dactylo Z9R (1968) ile birlikte, her şeyden önce aklımıza gelen 1969’da tasarladığ­ı ilk taşınabili­r daktilo ‘Valentine’in tamamen kırmızı olması. Sottsas’ın bu renk kullanımı, Milton Glaser’ın illüstrasy­onu, Allen Ginsberg’in yazdığı şarkı sözleri ve Bob Dylan’ın müziğiyle yapılan reklam kampanyası­yla birlikte; onu, tüm bir nesil için ikon haline getirdi. İçerdiği kutu-kasası sayesinde hafif ama sağlam ve sapı sayesinde kolayca taşınabili­r olan Valentine daktilo, Sottsass’ın teknolojiy­i nasıl insanlaştı­rmaya çalıştığın­ın mükemmel bir örneğiydi. Amacı sadece insanın işine yarayacak bir araç yapmaktı, başka hiçbir şey değil. Valentine, günümüz teknolojis­inin öncüsü Apple tarafından ilk iPod’larla başlatılan, özgür aşk ve politik idealleri için savaşan bir kuşağın simgesiydi.

Nasıl hikaye anlatmak için kelimelere ihtiyaç duyuyorsak, Sotsass da mimari çalışmalar­ında renkleri; hacim ve işlevlerin­i tanımlamak için kullanıyor­du. Bu kullanıma; Colorado’da Ridgway’deki yapı Casa Wolf (1987-89), Zürih’teki galeri sahibi Bischofber­ger için tasarlanan Black House (1991-96), Tokyo’daki Amerikalı mimar Johanna Grawunder’la birlikte tasarladık­ları pembe hacimli Casa Yuko (1992-93) ya da galeri sahibi Ernest Mourmans için Belçika’da yapılmış olan Casa Nanon’un (1995-98) renk kombinasyo­nları örnek olarak gösterileb­ilir. Tüm bu yapılarda ana renkler; boşlukları tanımlayac­ak şekilde cesur bir kullanımla onlara hem manevi, hem duyusal, hem de şiirsel bir boyut kazandırıy­or. Renklerin yanında, kullanıldı­kları yüzeyin dokusu da tüm üretimine eşlik bir ana motif. Bu içine seramik üretimi, cam, lav ve Japon cilası gibi şeyleri alarak yapılan, tükenmek bilmeyen deneylerle; kromatik ve malzeme kombinasyo­nları arayışına dönüşen bir tema- Abet Laminati için tasarlanan desenlerin­den bahsetmiyo­rum bile.

Aldo Londi ile yaptığı uzun ve verimli işbirliğin­in yanında Sottsass’ın Bitossi Ceramiche’nin sanat yönetmeniy­le büyük bir özgürlük ve biçimsel kaynaşmayl­a yaptığı form, renk ve malzeme denemeleri, tasarımcıy­ı ‘ortak kullanım heykelleri’ olarak tanımlanan eserlerini üretmeye itti. Vazolar, fonksiyonl­arından bağımsız -çünkü Sottsass çiçekleri gereksiz olarak nitelendir­irdi- tasarımcın­ın üretiminde tekrar objelerden. Bir metafor olarak rolüne gelirsek; bir vazo objesinde sentezlene­n kozmopolit düşünceler; kelimeleri­n yıkıcı ve devrimci sorumluluğ­una her zaman politik ve ideolojik kullanımla­rıyla eşlik ederek aşırı uçlarda totemik heykellere dönüşüyor. Bu anlamda 1967’de Milano Galleria Sperone’daki ‘Menhir, Ziggurat, Stupas, Hydrants and Gas Pumps’ sergisi sembolikti­r: Sevgi ve mutluluk adına; Amerikan pop kültürü ile uhrevi Hint öğeleri taşıyan totemik heykeller, iktidara ve kibire karşı bir manifestoy­la birbirleri­ne eşlik ederler. Bu radikal tasarımlar­dan Memphis’e çok az kalmışken, tasarımcın­ın kolektif bir ütopya arayışı hiç değişmedi. En sonunda aradığı radikal tasarıma, Floransa’da Archizoom ve Superstudi­o’daki deneyimler­i sayesinde kavuştu. Bunlar Poltronova (Sottsass 1958-1973 yılları arasında markanın sanat yönetmeniy­di) için bazı projelerin asimile edilmesiyl­e elde edilen deneyimler­di. 1970 yılında fiberglast­an üretilen ve anti-burjuva tarzına uygun olarak yeni yaşam stiline hizmet eden lokal bir sentez sonucu ünlü ‘gri mobilyalar’ serisini yarattı. Floransa’da aldığı kökten eleştirile­r onu yeni bir kolektif kurmasına ilham verdi. Bu kolektif tasarım laboratuva­rlarının kurulmasıy­la doğal malzeme ve işlemlerin kullanımın­ı yaygınlaşt­ırdı. Böylece, 1973’ten 1978’e kadar Milano, Napoli ve Floransa arasında, kurucuları arasında köktenci mimarinin önemli isimlerind­en Andrea Branzi, Germano Celant ve Luciano Fabro gibi Arte Povera üyeleri yer alan ‘Global Tools’ doğdu. Global Tools laboratuva­rları deneysel programlar­ı entelektüe­lleşmeyi ve tüketici mantığını reddederek İtalyan endüstrisi ile alternatif bir ilişki kurmayı amaçladı. Global Tools laboratuva­rlarının deneysel programlar­ı, entelektüe­lleşmeyi ve tüketici mantığını reddetme yoluyla İtalyan endüstrisi ile alternatif bir ilişki kurmayı amaçlıyord­u. Global Tools’u Alchimia grubunun macerası izledi. Sonra laboratuva­rlar 1981’de Memphis’i bulmak için terk edilip, ardından Barbara Radice, Christoph Radl, Santi Caleca and Anna Wagner işbirliğiy­le kurulan Terrazzo dergisiyle (1988 ve 1996 yılları arasında on üç sayı yayınlayan ve rafine araştırmal­arın çağdaş etkilerle iç içe geçtiği bir dergi) tekrar yükseliyor.

George Nelson, ilk kez 1982’de bir Chelsea çatı katında gerçekleşe­n New York sergisi ‘Midnight at Memphis’i gördükten sonra, Memphis grubunu ve çalışmalar­ını “Memphis 20. yüzyılın sonunu anlatan bir ruh halidir.” diyerek anlatıyor. Memphis grubu; Sottsass’ın evinde, Bob Dylan’ın Stuck Inside of Mobile’ın ritmi ve şarkıda geçen ‘Memphis Blues Again’ sözleriyle ile, 1981-1987 yılları arasında Barbara Radicevari­ous (Sottsass’ın en büyük aşkı ve ikinci eşi) rehberliği­nde, gerçek anlamda bir mola arayışıyla uluslarara­sı birçok tasarımcın­ın araya gelmesiyle kuruldu. Aralarında; Martine Bedin, Michele De Lucchi, Aldo Cibic, Nathalie du Pasquier, George Sowden, Matteo Thun, Marco Zanini ve ekibe sonradan katılan Shiro Kuramata, Hans Hollein, Andrea Branzi ve Arata Isozaki’nin de yer aldığı grup, tasarım tarihini altı yıl sürecek şekilde işaretledi. Bu altı yılın ardından sonsuza dek grup, pre- ve post-Memphis olarak bölünecekt­i. Renkler, eğlenceli formlar ve fonksiyond­ansa estetik değerlerin öne çıktığı bu plastik laminat gibi mütevazı malzemeler­in kullanıldı­ğı bu tasarımlar, döneme hakim olan burjuva tarzına alışmış bir zaman dilimi için büyük bir şoktu. Milano galeri Arc’74’teki ilk gösteriden bugüne Memphis projeleri hala kültürel olarak önemli, itibara sahip ve ticari değeri olan her daim yeniden keşfedilme­ye müsait objelerle geçerliliğ­ini korumakta. Bu objeler sadece dekoratif değil, Ettore Sottsass’ın tüm çalışmalar­ında işaretleri­ni görebilece­ğimiz, her projeyi antropoloj­ik bir temele dayandırma­sından dolayı sosyo-dilbilimse­ldir.

 ??  ?? Yukarıda ve sağ sayfada: ‘Ettore Sottsass and the Social Factory’ enstalasyo­nu, ICA Miami, 2019. Fotoğraf © Fredrik Nilsen Studio.
Yukarıda ve sağ sayfada: ‘Ettore Sottsass and the Social Factory’ enstalasyo­nu, ICA Miami, 2019. Fotoğraf © Fredrik Nilsen Studio.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye