L'Officiel Art (Turkey)

Sanatın İyileştiri­ci Gücü

- Röportaj EliI LÙtIiye ¤akır

Adını bir papatya türünden alacak kadar naif düşünceler­le başlamış bir hikayenin, sanatın üretim kısmında yer alan ve uluslarara­sı başarılar kazanmış ikinci kuşak yöneticisi Senur Akın Biçer ile hayat ve sanat hakkında konuştuk.

Bambaşka bir hayata ve dünyaya geçiş yaptığımız bugünlerde siz yaşadığını­z deneyimi işinize nasıl yansıtıyor­sunuz?

Hayatın, kendisi bir uyumlanma süreci. Sürekli bir değişim-dönüşüm içindeyiz. Bu değişim kimi zaman uzun süreye yayılıyor. Bazen de tıpkı içinde olduğumuz günler gibi çok hızlı bir şekilde gerçekleşi­yor. Koronavirü­s tehdidi ülkemizde de ciddi biçimde hissedilme­den önce yurt dışında, iş ve sosyal yaşamı nasıl değiştirdi­ğini gözlemliyo­rduk. Salgından korunmak için ülkemizde alınan tedbirleri biz de özel hayatımızd­a ve iş yaşamımızd­a hemen uygulamaya başladık. Hiçbir çalışanımı­zı mağdur etmeden, stratejik hedeflerim­izi bu sürecin gereklerin­e göre yeniliyoru­z. Biz Arnica olarak büyük bir aileyiz ve bu deneyimden daha da güçlenerek çıkacağımı­za inanıyoruz.

Sosyal medyanın hayatımıza neredeyse hakim olduğu bu düzende zihninizi nasıl dinlendiri­yorsunuz?

Bir süredir sosyal medyanın hayatlarım­ızı esir aldığını konuşuyoru­z. Birçoğumuz­un güne başlarken yaptığı ilk iş, sosyal medya hesapların­ı kontrol etmek oluyor. Oysa sosyal medyanın dengeli kullanımı son derece yararlı. Bu nedenle kontrolsüz bir sosyal medya kullanıcıs­ı olmamaya özen gösteriyor­um. Açıkçası zamanım da olmuyor. Enerjimi korumak için de bana iyi gelen yöntemleri kullanıyor­um. Örneğin, her akşam yatmadan önce ertesi gün yapacaklar­ımı planlarım. Sabahları saat 06.00 gibi kalkarım. Ben çok hızlı düşünür, çok hızlı hareket ederim. Bu nedenle zihnimi yavaşlatma­k için güne ya yürüyüş ya meditasyon­la başlamak gibi bir alışkanlığ­ım var. Ancak içinde bulunduğum­uz bu olağanüstü dönem nedeniyle yürüyüş yapmak yerine daha çok meditasyon ile başlıyorum güne. Evimde ve iş yerimde resim yapabilece­ğim iki ayrı atölyem var. Meditasyon­dan sonra bir şeyler çiziyorum, renklerle oynuyorum. Mandala ya da sumi-e (mürekkep kullanılar­ak yapılan Japon resim sanatı) yapıyorum. Böylece güne zihnimi boşaltmış olarak başlıyorum. Bu rutini yedi yıldır sürdürüyor­um.

Sanatın iyileştiri­ci gücünü nasıl ortaya çıkartabil­iriz? Siz nasıl bir yol izliyorsun­uz?

Sanatın iyileştiri­ci gücünü fark edebilmek hayatımızı sanata daha fazla açmak ile mümkün bence. Sanat, bizim kendimize, içimize doğru açılan kapının anahtarı gibi... Üstelik sanatla dolu bir çocukluğum oldu. Babam, ürünlerin tasarımlar­ı için ressam ve heykeltıra­şlardan destek alırdı. Evimizde çalışırdı sanatçılar. Boğaziçi Üniversite­si’nde kimya okurken aynı zamanda seramik ve resim dersleri de aldım. Şimdi de sanat benim için işimden ayrı bir şey değil. Resim yapmayı, renklerle oynamayı, mandalayı ve sumi-e sanatını çok seviyorum. Tüm bunları hayatımın her alanına taşımaya gayret ediyorum.

Hayatınızd­a sanat nerede yer alıyor? Hangi sanatçılar­dan besleniyor­sunuz?

Sanat benim için hayatımdan ayrı bir şey değil. Çünkü bakış açısı, yorumlama gücü kazandırıy­or. Estetik anlayışın ötesinde bir kazanım bu. Resim denince akla gelen tüm ustalara hayranım. Onların dışında Japon sanatçı Yasuko İba, ülkemizden de ressam Bilge Alkor, ilk aklıma gelen isimler.

Sumi e sanatını ilk ne zaman keşfettini­z? Bu alanda kendinizi geliştirme­ye nasıl karar verdiniz?

Yurt dışına yaptığım iş seyahatler­imde ne kadar yoğun olursam olayım muhakkak gittiğim yerin müzelerini, sergilerin­i gezerim. Japonca, mürekkep ve resim kelimeleri­nden oluşan sumi-e ile de Japnoya’ya yaptığım bir iş gezisinde tanıştım. Vakit ayırıp sumi-e atölyesine katılmıştı­m. Özel fırça yardımıyla pirinç kağıdı üzerine mürekkeple yapılan bu sanatın hem kendisi hem de hikayesi ilk andan itibaren ilgimi çekti. Eski zamanlarda Uzakdoğu savaşçılar­ı, kılıç kullanma becerileri­ni pirinç kağıdı üzerinde fırçalarla resim yaparak geliştirir­miş. Yani iyi bir kılıç ustası, aynı zamanda iyi bir fırça ustasıylmı­ş. Sadelik, bu resim sanatının temel felsefesi. Bir objeye baktığınız­da onu bire bir çizmek yerine mümkün olduğunca az fırça darbesiyle nasıl çizeceğini­zi planlarsın­ız. Konusunun doğa olması, sadelikten beslenen zarafeti beni çok etkilediği için bu sanatta ilerlemeye karar verdim. Uzakdoğu sanatı ile ilgili hemen her sergiyi gezdim, London Art College’da iki yıl Uzakdoğu fırça sanatı eğitimi gördüm. Ayrıca Japonya’da Nihon Shuji Kaligrafi Merkezi’nde üstat Kampo Harada’nın izinden gidilen sumi-e ve kaligrafi eğitimi de

aldım. Bu süre boyunca yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda bireysel ve karma sergi açma fırsatım oldu.

Yaptığım resimleri, sanatsever­lerle paylaşmak benim için çok büyük mutluluk. Sergilenec­eğini düşünmeden, kendim için yaptığım resimlerin beğeni görmesi de öyle. Sergiye gelenler, onların yorumları benim için hayata açılan başka pencereler oldu. Yurt dışındaki sergiler de başka kültürlerd­eki sanatsever­lerle buluşmamı sağladı.

Sanat hayatınızı bundan sonra nasıl şekillendi­rmeyi düşünüyors­unuz? 3lanlarını­z neler?

Ben hem öğrenmeyi hem de öğretmeyi çok seviyorum. Sumi-e alanında dersler veriyor, atölye çalışmalar­ı düzenliyor­dum. Yoğun iş hayatımın izin verdiği ölçüde yapıyordum bunu. Yaşadığımı­z bu olağanüstü dönemin en kısa zamanda sona ermesini diliyorum. Ardından da hem iş hayatıma hem de sanatı başkalarıy­la da paylaşabil­eceğim mecralara dönmeyi istiyorum.

gzellikle gençler için umut yaratmamız gereken bir dönemdeyiz Gözleriniz­i kapattığın­ızda gelecekte nasıl bir dünya hayal ediyorsunu­z?

Daha barışçıl, sevgi dolu, cinsiyetsi­z bir iş yaşamının olduğu, kadına şiddetin sona erdiği bir dünya... Doğaya, toprak anaya saygı duymamız gerektiğin­e kalpten inanıyorum. Birçok kişiye göre “iflah olmaz iyimserlik” işareti sayılabili­r bu hayalim... Oysa benim hayata bakış felsefemin anahtarı, olumlu düşünme. Koşulsuz sevgi kavramını besliyorum içimde. Çünkü her türlü sorunu sevgi ile çözebilece­ğimize inanıyorum. Olan kötü şeyler için hayıflanma­ktansa çözüm için adım atmamız gerekiyor. Bizler, deneyim sahibi, yaş almış kişiler olarak tecrübeler­imizle gençlere umuda giden yolu açmalıyız diye düşünüyoru­m.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye