Performans sanatının “Büyükannesi” Abramovic
1946’de dönemin Yugoslavya’sında dünyaya gelen ve kırk yılı aşkın süredir aktif olan performans sanatının büyük annesi Marina Abramovic’in sergisi 20 Aralık’a kadar Sakıp Sabancı Müzesi’nde devam ediyor. Günümüzde performans sanatı dendiğinde belki de akla gelen ilk isim o. Sıkı bir askeri düzen ve kuralcı tavrılar içinde büyüyen Abramovic’in geçmişinin ve çocukluğunun sanatına yansıması bedensel sınırları zorlayan ve özgürlükçü bir tavrı benimsemesine neden oluyor. Gençliğinde bir gün sıklıkla resmettiği bulutlara bakarken neredeyse 12 asker uçağı ve onların arkalarından adeta resim çizermişçesine bıraktığı izler tarafından büyüleniyor. Bu durum onu o kadar etkilliyor ki kendi çizimleri ona oldukça iki boyutlu ve sınırlı gelmeye başlıyor. O da özgür ve farklı şeyler yaratmayı hedefliyor. Babasının generalliğini yaptığı askeri üsse gidip askerlerin uçaklarıyla bulutlara resim çizmeyi çoktan aklına koyuyor. Askerlere bunu teklif ettiğinde ise herkes onun delirdiğini düşünerek babasını arıyor ve genç Marina’yı eve yolluyorlar. Bu olaydan sonra Marina, resim yapmayı yavaş yavaş bırakıyor ve sanatını hayata geçirmek için istediği her malzemeyi kullanabileceğini fark ediyor. Ateş, boya, su, saksı, vücut... Sanatta asla sınır tanımıyor!
Abramovic’e göre performans sanatı, kişinin bedeninin ve beyninin sınırlarını zorlayıp, performansı işten çok hayatı haline getirmesiyle gerçekleşebilir. Yani aslında sanat kişilik ve hayatla ile bütünleşmeli. Bunu esas alan sanatçı çalışmalarında bedeni, dayanıklılığı, feminist olguları, oyuncu ile sanatçı arasındaki ilişkiyi, bedenin sınırlarını ve zihnin olanaklarını araştırıyordu. Abramovic sanatını, “Tehlikenin tanımını zorlayan ve kucaklayan sanat benim ilgimi çekiyor. Dahası izleyenin gözlemi burada ve şimdi olmalı. Dikkatini tehlikede toplamak, şimdiki zamanın, şu anın merkezine kurulmaktır.” sözleriyle anlatuyor.