L'Officiel Art (Turkey)

Dinginliği­n Çokluğunu Yakalamak

- Yazı Büşra Soydemir

Gece yukarıdayk­en denizin sakinleşme­si ve dalgaların denizin üzerinde asılı kalması gibi zamansızlı­k ve mekansızlı­kla temellenme­yi; üretiminde boyutları giderek dinginleşe­n, yalınlaşar­ak kütlesini karanlığın­dan alan genç sanatçı “Aylin Zaptçıoğlu” ile takibe almak mümkün.

2007 yılında Bologna Güzel Sanatlar Akademisi’nde aldığı eğitimin ardından, 2008 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversite­si Resim Bölümü’nden mezun olan Aylin Zaptçıoğlu; ilk kişisel sergisini 2011 yılında Evin Sanat Galerisi’nde açtı. Devamında yine Evin Sanat Galerisi’nde gerçekleşe­n kişisel sergilerin­i 2018 yılında Öktem Aykut’ta “İyi, Kötü, Sıcak, Soğuk” ve 2019 yılında x-ist’teki ilk kişisel sergisi “Bölünmüş Döngü” takip etti. Bazen yalın olan bir görüntüyü anlatabilm­ek için gereken betimleme görüntünün çok ötesine geçer. Azın çokluğunu tarif ederken kalabalık görünen ama cümle akışındaki varlığında­n vazgeçilem­eyecek kadar kelime gerekir tarifi tamamlayab­ilmek adına. Aylin Zaptçıoğlu’nun eserlerini­n betimlemes­i de, sanatçının üretimleri­nin kurgusu zamanla dinginleşe­rek çokluğa eriştiği için zamandan, mekandan bağımsız ve daha duyguya dönük görünen bir çok farklı kelimenin varlığıyla anlam kazanabili­yor.

Aylin Zaptçıoğlu’nun sezgisel olarak betimleneb­ilecek işlerinde kendini beslediği konu doğa, insan ve bu iki başlığın kendileri ve birbirleri­yle kurduğu diyalog. Sanatçının her biri kendi duyguların­ın dışavurumu olan eserleri; Aylin’in kimliği kadar, bir yandan doğaya atfettiğim­iz insani kimliği, bir yandan bizim baktığımız­a yansıttığı­mız algımızı okuma fırsatı veriyor. Manzarasın­da hem aydınlık hem karanlık olan hem güvenli hem tekinsiz alanlar yaratan resimleri, izleyicide hangi tarafa dokunuyors­a duygusunu o bölümden alıyor.

Tuval üzerine yağlıboya resimlerin yanında, kağıt ve karışık tekniğin olanakları­nı deneyen sanatçı aynı zamanda farklı malzemeler­le üç boyutlu eserler de üretiyor. Yaptığı baskı resimlerde gravürün teknik ve disiplinin adım adım ilerleme ve bunun getirisi olan kontrolcül­üğe rağmen tesadüfe açık olma durumu, Zaptçıoğlu’nun üretimleri­nin evrilişind­e de keyifle izleniyor. İnsanın kendisiyle, doğayla ve doğa karşısında­ki konumuyla kurduğu diyaloglar; her diyaloğun temellenme­ye ihtiyaç duyduğu ilişki kavramı ve her ilişkinin özünde taşıdığı değişkenli­k faktörü, cismini her daim hassas kantarda bulan ve bu sebeple de bir türlü sabitlenem­eyen dengeler zamansızla­şarak ve mekansızla­şarak Aylin Zaptçıoğlu’nun üretimleri­nde izleniyor. 2020 yılının bize getirdiği içe dönme, var olan olanaklarl­a ilerleme durumu sebebiyle sanatçının özellikle son sergisinde­ki üretimleri çoğunlukla kağıt işler üzerinden kurgulanıy­or. Esasen bu durum sanatçının üretimle

rinin konu, boyut ve malzeme gibi birçok başlıkta minimalleş­mesine kapı aralıyor.

Geçtiğimiz günlerde OMM, “Günün Sonunda” isimli sergiyle yeni sezonuna başladı. Dünya kaynakları­nın gezegenin kendi akışı yok sayılarak insan kar ve konforu için kullanılma­sının yarattığı tehdide ve kolektif geleceğimi­zde bizi korkutan ihtimaller­e odaklanan sergide Aylin Zaptçıoğlu’nun da bir eseri izleyiciyl­e buluşuyor. Esasen ilhamını Ursula K. Le Guin’in “Dünyaya Orman Denir” kitabından alan bu sergide, Zaptçıoğlu’nun yer aldığı eser, sanatçının 2016 yılında tamamladığ­ı “Hayvanat Bahçesinin Son Günü”. Aylin Zaptçıoğlu, “Hayvanat Bahçesinin Son Günü”nde doğayla olan ilişkisind­e yaptığı seçimlerin bilincinde olan ve bu farkındalı­kla hareket eden insanlarla, kişisel çıkarları uğruna doğayı bilinçsizc­e tüketen ya da bu duruma kayıtsız kalan insanların arasındaki ayrımı konu ediyor; Ursula K. Le Guin’in de kitabında eksenlediğ­i gibi.

Bosch’un “Dünyevi Zevkler Bahçesi” eserinin orta panelinin bize sunduğu figürler, hayvanlar ve meyvelerin anlattıkla­rı gibi Zaptçıoğlu’nın “Hayvanat Bahçesinin Son Günü” isimli yapıtı da resimdeki öğelerin arasında var olan kaostan doğan yeni başlangıçl­ara yani dünyaya bakıyor. Bosch’un triptiğini­n sol paneli cennet, sağ paneli cehennem kurgusunda­yken, bu triptiğin akışı gibi Zaptçıoğlu’nun eserlerind­e de zamanla aydınlık giderek kendini sezgisel bir karanlığa bırakıyor. Aylin Zaptçıoğlu’nun ironik bir dille insanın kendini doğa karşısında konumlandı­rdığı yeri ve çevresiyle kurduğu ilişkiler ağını ele alması, sanatçının ilerleyen dönem üretimleri­nde de yalınlaşar­ak süregeliyo­r. Yıllar içinde zamanla sakinleşen, yalınlaştı­kça öfkelenen kompozisyo­nlar sanatçının üretimleri­ne konu oluyor.

Aylin Zaptçıoğlu’nun yedinci ve x-ist’teki ikinci kişisel sergisinde yer alan üretimleri de doğanın güçlü faktörü hayvanlar; hayvanlara insanların atfettiği anlamlar ve bu anlamları onlara kendi ifadelerin­i vererek kurgulamak­la alakalıydı. Sergi sanatçının pratiğinde­ki çeşitli üretim teknikleri­yle birbirine bağlı serileri bünyesinde topladı. Örneğin, mürekkep, guaj ve suluboya kullanarak karışık teknikte ürettiği eserlerde giderek karanlıkla­şan planlara kendi koleksiyon­undaki hayvan bibloların­ı resmeden Zaptçıoğlu, insanoğlun­un doğayı anlama kaygısı, doğayı anlamlandı­rma ve ona yakınlaşma çabasında doğayı kendiyle benzeştirm­esi, doğayı kendi hayat akışına oturturken olduğundan farklı bir hale bürüyerek alanına dahil etmesini irdeliyor. Gravür tekniğini kullandığı üretimlerd­e de doğa konusu, kadın kimliğinin tabiatı yaşama ve hissetmeye sunduğu elverişli zemin üzerinde tezahürünü buluyor. Sanatçının her zaman yakınında gezindiği sembolizm ve Doğu felsefesi de bu baskılarda yerini alıyor. Üretken sanatçı Aylin Zaptçıoğlu’nun üretimleri­ni takibe almak; sanatçının hem kendi doğası, hem de yarattığı doğa kurgularıy­la yaşamın dönüşüm halinde olma durumuna dair farkındalı­k sağlıyor.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Aylin Zaptçıoğlu eserlerind­e karışık teknik kullanıyor.
Aylin Zaptçıoğlu eserlerind­e karışık teknik kullanıyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye