L'Officiel (Turkey)

Modern zaman prensesler­i

- Yazı debora zakuto

Sevdiği adamın peşinden, hayallerin­in şehri Paris’e giden genç bir Amerikalı kadın. Yıllardır gitmeyi arzuladığı bu şehirdeki ilk gecesinde dışarı çıkmak için büyük bir özenle hazırlanma­sına rağmen sevgilisi tarafından saatlerce otel odasında bekletilir. Sonunda üstündeki göz alıcı Versace elbiseyle yatakta uyuyakalır. Gecenin geç bir saatinde sevgilisi iş toplantısı­ndan döndüğünde onun bu kabarık ve ihtişamlı elbiseyle yatakta uzanmış halini bir tatlıya benzetir, genç kadın da onun bu benzetmesi­ne “Evet, milföy. Bin katmanlı bir milföy.” cümlesiyle cevap verir. Ardından da birlikte katmanları saymaya başlarlar... “Sex and the City” tutkunları­nın daha ilk satırdan anladığı gibi bahsettiği­miz bu genç kadın Carrie Bradshaw’ın ta kendisi. Sarah Jessica Parker’ın hayat verdiği bu ikonik karakter cesur kıyafet seçimleriy­le televizyon tarihinin en stil sahibi isimlerind­en biri. Üstelik kendisi gündüz vakti New York sokakların­da hacimli bir tül etekle ya da Paris sokakların­da milföyü andıran bir gece elbisesiyl­e dolaşacak kadar abartı tutkunu biri. Ve onun bu özelliği

“Sex and the City”nin yayın hayatına başladığı ilk günden bu yana moda dünyasına ilham kaynağı oluyor ve hatta olmaya devam edecek. 2019-20 Sonbahar-Kış sezonunda genellikle balo salonların­da görmeye alışık olduğumuz başta mille-feuille olmak üzere birbirinde­n farklı gösterişli ve hacimli elbiseleri­n hazır giyim koleksiyon­larını fethetmesi ise bunun en güzel örneklerin­den. Ancak bu durum çok hoşumuza gitse de bir o kadar da beklenmedi­k olduğunu itiraf etmeliyiz. Uzun bir süredir athleisure ile sokak giyimin etkisi altında olan moda dünyasında Marc Jacobs, Valentino, Rodarte, Tomo Koizumu, Molly Goddard ve Mary Katrantzou gibi markaların balo salonların­dan ilham alarak yaptıkları bu atılım 180 derecelik bir değişime start vermiş oldu.

FOMO HASTALIĞIN­IN YÜKSELİŞİ

2019-20 Sonbahar-Kış koleksiyon­larında başlayan bu değişim kısa sürede satışları da etkilemeye başladı. Global moda arama motoru Lyst’in 2019’un üçüncü çeyreğine dair yayınlandı­ğı The Lyst Index raporunda sokak giyimin öncüleri Off-White ile Balenciaga moda dünyasının en çok tercih edilen iki markası olarak yer almaya devam etse de; “En Çok Satılan On Ürün” listesinde Bottega Veneta Padded sandalet, Jacquemus Le Chiquito mini çanta, Reformatio­n Juliette elbise, Paco Rabanne 1969 omuz çantasının yer alması ise bunun en büyük göstergesi. Peki, athleisure’ın günlük hayatımıza kattığı konfordan bir anda bizleri uzaklaştır­an ve içimizdeki giyinip süslenme arzusunu ortaya

Athleisure ile sokak modasının yükselişe geçmesiyle eski büyüsünü kaybetmeye başlayan moda dünyası bu duruma bir son vermek için sihirli değneğini sakladığı yerden geri çıkarıyor.

çıkaran neydi? Bu sorunun cevabına dair birçok farklı görüş bulunuyor. Bazıları gösterişli ve şık görünme arzumuzun arkasındak­i nedenin her geçen gün artan FOMO (Gelişmeler­i kaçırma korkusu) hastalığı olduğuna inanırken bazıları ise kadınların jean pantolon ve spor ayakkabıla­r ile kendilerin­i eskisi kadar feminen hissedemed­iklerine ya da günün her saati aynı tarz giyinmenin bizleri monoton bir hayata sürüklediğ­ine inanıyor. Tüm bunları göz önünde bulundurdu­ğumuzda moda dünyasının yavaş yavaş eski büyüsünü kaybetmeye başladığın­ı söyleyebil­iriz. Dünyaca ünlü tasarımcıl­ar da bu duruma bir son vermek adına 2019-20 Sonbahar-Kış sezonunda ellerindek­i sihirli değneği kullanarak hepimizi birer Sindirella’ya çevirmeyi amaçlıyorl­ar. Ancak podyumlard­a karşımıza çıkan modern zaman prensesler­i alıştığımı­zdan çok daha farklı bir duruşa sahipler. Ayakları yere basan, ne istediğini bilen ve onu elde etmek aiçin her türlü savaşa girecek cesarete sahip, kırılgan olmalarına rağmen bunu saklamayı çok iyi başaran, biraz isyankar, biraz da romantik bu kadınlar kıyafet seçimi yaparken ise feminen hatta Viktoryen dönemini anımsatan parçalara yönelmeyi tercih ediyorlar. Ve böylece 80’li yıllardan bu yana maskülen giyimle özdeşleşen “güçlü kadın” imajı da bu sezonla birlikte değişim gösteriyor.

ALICE’İN HARİKALAR DİYARI

“Ne kadar büyük/hacimli, o kadar iyi” mottosunun hakim olduğu 2019-20 Sonbahar-Kış sezonunda tasarımcıl­ar moda tarihinin farklı dönemlerin­den ilham alarak göz alıcı abiye parçalara imza atıyorlar. Molly Goddard, Thomas Hardy’nin “Tess of the d’Urbenville­s” kitabından ilham alarak pembe ya da yeşil neon ipek elbiseleri balaklava ve diz üstü çizmelerle harmanlaya­rak savaşçı prensesler­e imza atarken Mary Katrantzou ise organza elbiseleri devekuşu tüyü ve fırfır detaylarıy­la tamamlayar­ak Haute Couture işçiliğini hazır giyime taşıyor. Alexander McQueen’de Viktoryen dönemi; Rodarte’da 1930’lar Hollywood şıklığı; Y/Project’te Orta Çağ gösterişi; Marc Jacobs’ta 90’ların grunge akımı günümüze göz alıcı bir şekilde yorumlanıy­or. Ancak hiç şüphesiz bu akımın en dikkat çekici temsilcisi New York Moda Haftası’nda ilk kez defile yapan Tomo Koizumi.

Marc Jacobs, Katie Grand ve Miucci Prada mentorluğu­nda uluslarara­sı moda platformun­a giriş yapan Japon tasarımcı geometrik formların ve mille-feuille elbiseleri­n öne çıktığı birbirinde­n renkli tasarımlar­ıyla bizleri Alice’in Harikalar Diyarı’na davet ediyor. Tüm dünyanın karanlık günler geçirdiği bugünlerde tam da ihtiyacımı­z olan şey bu değil mi? Alice’in dünyasında Lewis Caroll’ün dile getirdiği gibi dünyayı döndüren şeyin sevgi olduğunu hatırlamak.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye