Modern zaman prensesleri
Sevdiği adamın peşinden, hayallerinin şehri Paris’e giden genç bir Amerikalı kadın. Yıllardır gitmeyi arzuladığı bu şehirdeki ilk gecesinde dışarı çıkmak için büyük bir özenle hazırlanmasına rağmen sevgilisi tarafından saatlerce otel odasında bekletilir. Sonunda üstündeki göz alıcı Versace elbiseyle yatakta uyuyakalır. Gecenin geç bir saatinde sevgilisi iş toplantısından döndüğünde onun bu kabarık ve ihtişamlı elbiseyle yatakta uzanmış halini bir tatlıya benzetir, genç kadın da onun bu benzetmesine “Evet, milföy. Bin katmanlı bir milföy.” cümlesiyle cevap verir. Ardından da birlikte katmanları saymaya başlarlar... “Sex and the City” tutkunlarının daha ilk satırdan anladığı gibi bahsettiğimiz bu genç kadın Carrie Bradshaw’ın ta kendisi. Sarah Jessica Parker’ın hayat verdiği bu ikonik karakter cesur kıyafet seçimleriyle televizyon tarihinin en stil sahibi isimlerinden biri. Üstelik kendisi gündüz vakti New York sokaklarında hacimli bir tül etekle ya da Paris sokaklarında milföyü andıran bir gece elbisesiyle dolaşacak kadar abartı tutkunu biri. Ve onun bu özelliği
“Sex and the City”nin yayın hayatına başladığı ilk günden bu yana moda dünyasına ilham kaynağı oluyor ve hatta olmaya devam edecek. 2019-20 Sonbahar-Kış sezonunda genellikle balo salonlarında görmeye alışık olduğumuz başta mille-feuille olmak üzere birbirinden farklı gösterişli ve hacimli elbiselerin hazır giyim koleksiyonlarını fethetmesi ise bunun en güzel örneklerinden. Ancak bu durum çok hoşumuza gitse de bir o kadar da beklenmedik olduğunu itiraf etmeliyiz. Uzun bir süredir athleisure ile sokak giyimin etkisi altında olan moda dünyasında Marc Jacobs, Valentino, Rodarte, Tomo Koizumu, Molly Goddard ve Mary Katrantzou gibi markaların balo salonlarından ilham alarak yaptıkları bu atılım 180 derecelik bir değişime start vermiş oldu.
FOMO HASTALIĞININ YÜKSELİŞİ
2019-20 Sonbahar-Kış koleksiyonlarında başlayan bu değişim kısa sürede satışları da etkilemeye başladı. Global moda arama motoru Lyst’in 2019’un üçüncü çeyreğine dair yayınlandığı The Lyst Index raporunda sokak giyimin öncüleri Off-White ile Balenciaga moda dünyasının en çok tercih edilen iki markası olarak yer almaya devam etse de; “En Çok Satılan On Ürün” listesinde Bottega Veneta Padded sandalet, Jacquemus Le Chiquito mini çanta, Reformation Juliette elbise, Paco Rabanne 1969 omuz çantasının yer alması ise bunun en büyük göstergesi. Peki, athleisure’ın günlük hayatımıza kattığı konfordan bir anda bizleri uzaklaştıran ve içimizdeki giyinip süslenme arzusunu ortaya
Athleisure ile sokak modasının yükselişe geçmesiyle eski büyüsünü kaybetmeye başlayan moda dünyası bu duruma bir son vermek için sihirli değneğini sakladığı yerden geri çıkarıyor.
çıkaran neydi? Bu sorunun cevabına dair birçok farklı görüş bulunuyor. Bazıları gösterişli ve şık görünme arzumuzun arkasındaki nedenin her geçen gün artan FOMO (Gelişmeleri kaçırma korkusu) hastalığı olduğuna inanırken bazıları ise kadınların jean pantolon ve spor ayakkabılar ile kendilerini eskisi kadar feminen hissedemediklerine ya da günün her saati aynı tarz giyinmenin bizleri monoton bir hayata sürüklediğine inanıyor. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda moda dünyasının yavaş yavaş eski büyüsünü kaybetmeye başladığını söyleyebiliriz. Dünyaca ünlü tasarımcılar da bu duruma bir son vermek adına 2019-20 Sonbahar-Kış sezonunda ellerindeki sihirli değneği kullanarak hepimizi birer Sindirella’ya çevirmeyi amaçlıyorlar. Ancak podyumlarda karşımıza çıkan modern zaman prensesleri alıştığımızdan çok daha farklı bir duruşa sahipler. Ayakları yere basan, ne istediğini bilen ve onu elde etmek aiçin her türlü savaşa girecek cesarete sahip, kırılgan olmalarına rağmen bunu saklamayı çok iyi başaran, biraz isyankar, biraz da romantik bu kadınlar kıyafet seçimi yaparken ise feminen hatta Viktoryen dönemini anımsatan parçalara yönelmeyi tercih ediyorlar. Ve böylece 80’li yıllardan bu yana maskülen giyimle özdeşleşen “güçlü kadın” imajı da bu sezonla birlikte değişim gösteriyor.
ALICE’İN HARİKALAR DİYARI
“Ne kadar büyük/hacimli, o kadar iyi” mottosunun hakim olduğu 2019-20 Sonbahar-Kış sezonunda tasarımcılar moda tarihinin farklı dönemlerinden ilham alarak göz alıcı abiye parçalara imza atıyorlar. Molly Goddard, Thomas Hardy’nin “Tess of the d’Urbenvilles” kitabından ilham alarak pembe ya da yeşil neon ipek elbiseleri balaklava ve diz üstü çizmelerle harmanlayarak savaşçı prenseslere imza atarken Mary Katrantzou ise organza elbiseleri devekuşu tüyü ve fırfır detaylarıyla tamamlayarak Haute Couture işçiliğini hazır giyime taşıyor. Alexander McQueen’de Viktoryen dönemi; Rodarte’da 1930’lar Hollywood şıklığı; Y/Project’te Orta Çağ gösterişi; Marc Jacobs’ta 90’ların grunge akımı günümüze göz alıcı bir şekilde yorumlanıyor. Ancak hiç şüphesiz bu akımın en dikkat çekici temsilcisi New York Moda Haftası’nda ilk kez defile yapan Tomo Koizumi.
Marc Jacobs, Katie Grand ve Miucci Prada mentorluğunda uluslararası moda platformuna giriş yapan Japon tasarımcı geometrik formların ve mille-feuille elbiselerin öne çıktığı birbirinden renkli tasarımlarıyla bizleri Alice’in Harikalar Diyarı’na davet ediyor. Tüm dünyanın karanlık günler geçirdiği bugünlerde tam da ihtiyacımız olan şey bu değil mi? Alice’in dünyasında Lewis Caroll’ün dile getirdiği gibi dünyayı döndüren şeyin sevgi olduğunu hatırlamak.