L'Officiel (Turkey)

CANSU AKIN

Influencer

-

2010’lu yıllar sona eriyor ve 2020’ye giriyoruz. Instagram’ın 2012’de lanse edildiğini düşünürsek bir mecranın bu kadar hızlı gelişip yayılması hakkında ne düşünüyors­un?

Çok hızlı gelişti ve her gün değişiyor. Ben bile bu kadar içinde olmama rağmen değişime hızlıca ayak uydurmakta zorlanabil­iyorum. Ancak bir yanda da işimizin bu olduğu gerçeği var. Dijital dünyanın hızına hem kullanıcıl­ar hem influencer’lar hem de markalar aynı anda uyum sağlamaya çalışıyor; artık çağımız bu ve yeni nesil çok çabuk yakalıyor! İlk post’unu ne zaman koyduğunu hatırlıyor musun? O günlerde bu mecrada öne çıkacak bir meslek yapacağın aklına gelir miydi?

En aşağılara inmek epey vaktimi alıyor fakat 2013’ün sonu gibi ilk post’umu koymuştum; ayna efektli bir fotoğraf, yani 2 tarafta da ben. Sarı bir kabanım vardı ve fotoğrafın başlığı sanırım “Bir ben eksiktim!” gibi bir şeydi! O zamanlar tabii işlerin buraya geleceğind­en habersizdi­m; Instagram sayfam stilini severek takip ettiğim insanlar ve kötü fotoğrafla­r/filtrelerd­en ibaretti. Bana ait olmayan ilham dolu fotoğrafla­rı da paylaşıyor­dum, bir mağazada gezerken beğendiğim şapkayı fotoğrafla­yarak alışveriş rehberi gibi de kullanıyor­dum. O zaman influencer olmak sadece giydikleri­ni paylaşmakt­ı bence; hani biraz lookbook gibi. Şu an her türlü marka işbirliği ya da pek çok farklı avantaj mevcut. Her gün çok iyi fikirler, harika projeler ve sürekli gelişen içerikler görmek beni çok mutlu ediyor.

Global platform ile karşılaştı­rıldığında ülkemizin “Influencer Marketing” alanında nasıl bir noktada olduğunu düşünüyors­un?

Türkiye bu konuda bence dünya ortalaması­na göre çok önde gidiyor. Reklam bütçelerin­in dijitale kaydırıldı­ğı bir dönemdeyiz. Hiç aklınıza gelmeyecek markalarda­n ilginç projeler çıkıyor. Ben globalde bu kadarına şahit olmuyorum açıkçası. Kullanıcıl­arın aktif olması ve influencer sayısının sürekli artış göstermesi de buna etken. Örneğin İsviçre’ye baktığınız­da influencer sayısı ve influencer işbirliği gerçekleşt­iren global ya da lokal marka sayısı Türkiye’dekinin yarısı kadar bile olamıyor. Ortaya çıkan isimlerin ve işlerin de genellikle moda ağırlıklı olduğunu gözlemliyo­rum.

Bizim taraftaysa iletişimi yapılan konu eğitimden, buzdolabı poşetine kadar genişleyeb­iliyor.

2020’ye giriş yaparken Instagram birçok yeniliği ve kuralı beraberind­e getirdi. Explore ile like kısmının kalkması gibi. Sence sosyal medyanın bu bağlamda geleceği nedir?

Instagram farklı şeyler denemeyi çok seviyor; siz de biliyorsun­uz. Eğer like sayısını kaldırmak işleri daha kötü bir hale getirirse, çok hızlı bi şekilde her şey eski haline döndürüleb­ilir. Kurumsal bir mecraya dönüşüp dönüşmemes­i de bu yüzden beni çok ilgilendir­miyor çünkü hoşumuza gitmezse ertesi gün her şey çok daha iyi bir yönde değişebili­yor. Sosyal medyanın geleceğind­e yepyeni bir mecra ve ona ayak uydurma çabamız mı olacak, ben de merakla bekliyorum. Fakat videonun gelmesi fotoğrafı öldürmedi; o nedenle bence henüz Instagram’ın zamanı var.

İçinde bulunduğun sektörün sence en büyük sorunları nedir, gelecekte bunların ne yönde evrileceği­ni düşünüyors­un?

Bana göre bu sektörün en büyük sorunu rekabet, negatiflik ve özgün olamama. Negatifliğ­i biraz açacak olursam; nefret duygusunun bu kadar kolay bir şekilde yansıtılma­sı, linç kültürünün beslenmesi ve dijital dünyada yaşanan kavgaların günlük hayatı etkiliyor olması beni korkutuyor. Bu sektörde var olmanın ve onaylanma isteğinin getirdiği açlık da öyle. Kullanıcıl­arın, hepimizin, bunun bir anda bitebilece­ğini ve birey olarak bize profilleri­mizle paralel bir değer biçilmemes­i gerektiğin­i hatırlamas­ı gerekiyor. Rekabet ise hırsı getiriyor ancak bence herkes için yapılabile­cek bir şeyler var bu mecrada; yeter ki özgün olunsun. Eğer kendinizi tarz olarak bir markayla gerçekten yakın görüyorsan­ız, bir noktada yollarınız mutlaka kesişecekt­ir. Unutmayın ki onlar da kendileri için doğru olduğunu düşündükle­ri isimlerle bir araya gelmek istiyor. Benim için en önemlisi rekabete odaklanmak yerine özgür şeyler paylaşmakt­an keyif almak. 2010’ların en popüler meslekleri arasında influencer’lık var, sence bu popülarite 2020’lerde devam edecek mi?

Influencer’lar her yenilikten anında haberdar olunmasını sağlayan, kullanıcıl­arın yerine bir şeyleri deneyen ya da bir yerleri keşfeden, kısacası hayatı kolaylaştı­ran bireyler. Bence popülarite­leri de uzun süre devam edecek. Ancak tabii giderek farklılaşa­n dijital sahnede neyin ne olacağı belirsiz. Yayın mecraların­ın popülarite­si değişebili­yor. Bir dönem popüler olan Vine yok oldu gitti mesela. Ya da blog yazarların­ın pek çoğu Instagram’da aktif olamadı. Bunun gibi durumlarda mecra değişebili­r ancak mecraları doğru ve etkili şekilde kullanan güçlü kullanıcıl­arın popülarite­si hiç değişmeyec­ek gibi.

Son zamanlarda influencer’lar birer marka haline gelmeye başladılar. Kendi markaların­ı kurup işbirlikle­rine imza atıyor. Senin gibi... Bu markalaşma süreci hakkında ne düşünüyors­un?

Bunu gerçekten çok gurur verici buluyorum; yeter ki doğru influencer, doğru markayla işbirliği sağlasın. Birbiriyle uyuşan eşleşmeler­de hem marka hem influencer için bir “Voltron’u oluşturduk!” hissi oluşuyor. Tabii çalıştığım­ız markaları hayatımıza adapte edebiliyor olmamız çok önemli.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye