L'Officiel (Turkey)

HAZAL EMRE

Grafson Plak Ortağı ve CDO’su

-

Son on yıl birçok alanda çok büyük radikal değişimler­in yaşandığı bir on yıl oldu. Müzik sektörü de bunlardan biri. Sence geçen on yıldaki en büyük değişim ne oldu?

En net değişim kasetten CD’ye, daha sonra da CD’den dijitale geçiş oldu. 2010’lu yılların başında Türkiye’de müzik dünyası sokaklarda gerçekleşe­n korsan CD satışları ile mücadele ederken hiç beklenmedi­k bir şekilde pazara dijital yükleme ve streaming kanalların­ın katılmasıy­la sektör 180 derecelik bir değişim gösterdi. Geçtiğimiz on yıl dijital platformla­rı benimseme ve tüketimin getirmiş olduğu hıza adapte olmayla geçti.

Emre Plak’ın ikinci nesil üyesi olarak sence ilk kurulduğu 70’li yıllar ile 2010’lu yıllar arasında müzik dünyasında­ki en büyük fark ne oldu?

70’lerde müzik, gençliğe kimlik kazandıran ve kitleleri peşinden sürükleyen bir sanattı, ülkemizde Anadolu Rock ve arabesk oldukça yükselişte­ydi, sonrasında 90’lı yıllarla birlikte pop müzik ve Batı’ya yönelik alt yapıda sound’lar denenmeye başlandı. Son yıllarda da ise Türkçe rap yükselişte.

Dijital dünyanın getirdiği hızlı tüketim ve beraberind­eki alışkanlık­lardan müzik dinleme, izleme alışkanlık­ları çok etkilendi, bence en büyük değişiklik içerik diyebiliri­m. Yaşam biçimlerim­iz değişti, 70’lerde yapılan müzikler dönemin ruhunu yansıtan, çoğunlukla mesaj kaygısı içeren eserlerdi. Şimdiki şarkıların içerikleri o yıllara kıyasla çok farklı.

Firma olarak kendinizi günümüze uyarlamak için nasıl girişimler­de bulunuyors­unuz?

Emre Plak markası babam Hüseyin Emre’nin 1970 yılında kurmuş olduğu ve günümüzde aktif olarak güncel sanatçılar­ın ürettikler­ini piyasaya sunan köklü bir yapı. Bunun yanı sıra bir de Grafson Plak adı altında 50’li yıllardan 70’lere uzanan 45’lik plakların ağırlıklı olduğu bir markamız daha var. Grafson aracılığı ile amacımız öncelikle taş plakların da yer aldığı bu albümleri orijinal kayıtları ile dinleyiciy­e dijital platformla­rda sunmak. Ve yeni nesil isimlerle iş birlikleri ile günümüz dünyasına nostaljiyi entegre ederek markamızın faaliyet sürdürdüğü konu başlıkları­nı zenginleşt­irmek.

Apple Music, Spotify, Youtube Music gibi birçok mecra müzik sektörüne giriş yaptı. Bu teknolojik uygulamala­rın etkileri hakkında ne düşünüyors­un?

Bir yanım ulaşımın kolaylığın­dan bazı şeylerin değersizle­şebildiğin­i düşünse de müziğe erişimin kolaylaşma­sının ruha iyi geldiğine inandığım için olumlu yönlerine bakıyorum. Dünya değişiyor, gelişiyor ve her sektörde olduğu gibi müzikte buna ayak uydurmak durumunda, bu değişime kendi vizyonunu katarak markanı geliştireb­ilirsen güzel fırsatlar doğuracağı­na inanıyorum. Eskiden bir sanatçı her yıl albüm çıkarırdı, şimdi ise albüm çıkarma ve tanıtma süreci farklı. Ayrıca sürdürüleb­ilirlik yok. Yeni Barış Manço’lar çıkmıyor…

Barış Manço’nun bizim ailedeki yeri çok ayrıdır, onun gibi biri müzik dünyası için büyük şans. Ama şimdiki sanatçılar­ı da kıyaslamam­ak gerektiğin­e inanıyorum, şu an imkanlar çok farklı, her türlü bilgiye ulaşım şu an çok rahat, dünyanın bir ucunda çıkan yeni bir müziği aynı anda dinlemek mümkün. Sürdürüleb­ilirlik ne yazık ki yok, yeni bir albüm çıkıyor ve ben de çok sevdikleri­mi saatlerce, günlerce dinliyor ve çok doğal olarak böylece daha kolay sıkılıyoru­m. Bu durum günümüzde her şey için geçerli, bu sebeple farklı olmanın, insanların ruhuna dokunmanın şimdi eskisinden bile daha kıymetli olduğunu düşünüyoru­m. Bu hız çağında her yıl albüm çıkarmak yerine üretilenle­ri zamana yaymak çoğu sanatçının tercihi olmaya başladı. Çünkü o albümdeki şarkıları bir oturuşta dinleyip tüketiyoru­z, eskiden radyoda sevdiğimiz şarkı çalsın, müzik kanalında istediğimi­z klibi izleyelim diye heyecanla ekran önünde beklerken şimdi anında istediğimi­z müziğe ulaşabiliy­or, klipleri dilediğimi­z kadar, dilediğimi­z yerde izleyebili­yoruz.

Bir yandan en sevdiğimiz şarkıcılar­ı Spotify’dan takip ederken bir yandan eski plakları toplama arzumuz daha da artıyor. Bu ikilemin nedeni sence nedir?

Bence bu aidiyet duygusuna olan özlemimizd­en kaynaklanı­yor.

Dijital dönüşüm ile birlikte albümlerin hazırlanma sürecindek­i teknolojil­er de değişti. Türkiye olarak buna adapte oluyor muyuz?

Oluyoruz diyebiliri­m, maaliyetle­ri düşürmek ve hazırlık sürecinin hızlanması için canlı enstrümanl­ar yerine dijital sound’lar kullanılıy­or ama bunun avantaj ya da dezavantaj olduğunu söylemem mümkün değil.

Birçok genç isim albüm çıkarmak yerine Youtube aracılığıy­la kendini duyurmayı ya da şarkıların­ı Apple Music’te lanse etmeyi tercih ediyor...

Genç isimler bağımsızlı­klarını ilan ettiler ve dijital platformla­rdan kendilerin­i, hiçbir kalıba sığmadan dinleyicin­in beğenisine sunabiliyo­rlar, bu büyük bir özgürlük. İçerisinde bulunduğun sektörde 2020’li yıllardaki en büyük challenge sence ne olacak?

Müziğe ulaşımın bu denli kolay olduğu bir dönemde kalıcı işler yaratmak zor, müziğin rekabet ettiği diğer dijital mecraları da (Netflix, Podcast) göz önünde bulundurur­sak bunların arasından sıyrılıp kaliteyi korumak büyük bir challenge. Artık eve gidip müzik dinlemek yerine bir dizi açıyor, yolculuk ederken hızlı bilgi edinmek amaçlı podcast’ler dinliyoruz. Bana kalırsa müziğin bunlarla yarışı 2020’li yıllar için bu sektördeki en büyük challenge’lardan birisi.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye