Cinsellik testi: Kendini ne kadar iyi tanıyorsun?
Cinsellik dediğimiz kavrama ne kadar hakimiz? Cinselliğimizde ne kadar kendimiz gibi olabiliyoruz? Toplumu tatmin etmek adına kendimizden ödün veriyor muyuz? Seksolog, cinsellik eğitmeni ve kurumsal danışman Rayka Kumru’yu İstanbul’da olduğu kısa süre içinde yakalayıp kendimizi tanıyoruz.
Toplumsal kurallar, genel geçer biyolojik kodlar, bazı konularla ilgili şehir efsaneleri, yüzyıllardır süre gelen tabular… Bütün bu sıkıcı etmenlerin hepsi tek bir konu üzerinde güç gösterisi yapıyor: Cinsellik. Özellikle kadın cinselliği regl döneminden, bekarete kadar pek çok mit ile dolu. Atfedilen kadınlığın cinsellik konusunda çektiği çok fazla çile var ama aslında erkekler de kendi cinselliğinin pek o kadar farkında değil. Bunları en güzel şekilde açıklayan tabii ki Rayka Kumru. Seksolog, cinsellik eğitmeni ve kurumsal danışman olan Rayka’yı seyahatleri arasında İstanbul’da yakalıyoruz. Kısa bir süre için burada olduğu zamanı verimli değerlendirme peşinde o da. Ve biz de yaptığımız sohbet sırasında pek çok şey keşfediyoruz. Pek çok şeyi nasıl yanlış bildiğimizi öğreniyoruz.
Cinsellik eğitimi nedir ve nasıl bir kitlesi vardır?
Cinsellik eğitimini aslında formal ve formal olmayan eğitim şeklinde ele alabiliriz. Formal cinsellik eğitimi dediğimiz genellikle okullarda sınıf ortamında yapılan kapsamlı, yaşa uygun, bilime dayalı ve kültürlere saygılı şekilde bir eğitim modelidir. Bu eğitim sadece konu anlatımı değil aynı zamanda çocuk ve gençlere beceri kazandırmayı da hedefler. Bu beceriler hem iletişimsel beceriler hem kriz anında yapılacaklar, ayrılıkla baş etme, onay alma, sağlık hizmetlerine erişim, haklara erişim gibi konularda olabilir. Önemli olan yaşa uygun şekilde veriliyor olmasıdır. Takip edilebilecek birçok standart var. Bunların başında UNESCO’nun Uluslararası Kapsamlı Cinsellik Eğitimi Standartları geliyor.
Eğitimler belli standartlara göre düzenleniyor. İnformal olarak değerlendirebileceğimiz eğitime de aslında eğitim demek çok hoşuma gitmiyor çünkü yetersiz kalan bir kavram. Eğitim dendiğinde akla çocuk ya da gencin oturup bir yetişkini dinlediği bir format akla geliyor. Bu her şeyden çok bir iletişim modeli; konuların gündelik iletişimin içine entegre edilmesi. Bu da aslında doğumdan ölüme kadar devam eden ve insanların, çocukların, gençlerin, yetişkinlerin ve yaşlıların değişen ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde iletişimin sürdürülüyor olması anlamına geliyor. Doğru kavramların kullanılması, ergenlik süreçlerinin çocuklara ergenlikten önce aktarılması, iletişimde olduğumuz kişlerin yaşları kaç olursa olsun, hali hazırda neler bildiklerini soruyor, ve onlarla monolog halinde değil, diyaloglar halinde iletişim kurulması basit birkaç örnek. Bu iletişim en idealinde tabii ev ortamında, bir çocuk doğduğundan itibaren başlıyor. Sözel olarak bilgi aktarmak ya da beceri kazandırmak haricinde bir de modellemeden bahsetmek önemli. Örneğin toplumsal cinsiyet rollerine dair, ev ortamında ve okulda ne gibi rol modelleri sunuluyor çocuklara, ebeveynler ya da çocuğu yetiştiren kişiler çocuğun vücuduna dair nasıl davranışlarda bulunuyor, vücuduna saygı gösteriyor mu? Çocuk ‘istemiyorum’ dediğinde söz konusu davranış sonlandırılıyor mu? Söz konusu sınırlar, ifade biçimleri, beden algısı olduğunda, davranışlar ve modelleme dahil edilmeden sadece sözel bir aktarım ile istenilen mesajların çocuğa ya da yetişkinlere aktarılması beklenilemez. Yani, çocuğun alanına ebeveynleri bile saygı göstermezken, kimse o çocuka bedeninin özel ve ona ait olduğunu etili şekilde aktaramaz. Özür dilemek, teşekkür etmek, nazik olmak, iyi bir birey olmak gibi değerler nasıl belli bir yaşta anlatılmaya başlanmıyor ve hayatın her yerine entegre oluyorsa, cinsellik, çeşitlilik, saygı, onay, kişisel sınırlar gibi konuların da gündelik iletişim sistemlerine entegre edildiğinde ancak daha etkili oluyor.
Siz nasıl eğitimler veriyorsunuz?
Genellikle vakıf okullarında 4. sınıf ve üstü yaş gruplarına verdiğimiz eğitimler var. Düşünme becerilerini geliştirecek, aktif katılım sağlayabilecekleri aktivitelerle, yaşa uygunluk standartlara göre hazırlanmış bilgiler doğrultusunda organize ediliyor. 2014-2018 yılları arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik öğrencilerine Cinsel Sağlık Eğitimi dersi verdim. Sayısız üniversitede kampüsünde konuşmacı olarak bulundum. Okul ya da bir eğitim kurumu çatısı altında olmayan özel gruplarla ve kurumsal boyutta da çalışıyorum. Son iki yıldır kurumsal şirketlerle daha ağırlıklı olarak çalışıyorum diyebilirim. Öte yandan Instagram ve YouTube’u birer cinsellik eğitim platformu
olarak değerlendiriyorum; doğru şekilde yapıldığında da çok etkili mecralar olduklarına inanıyorum. Bunların haricinde Türkiye’nin ilk kapsamlı cinsellik bilgi erişim platformu tabukamu.com’u Aralık ayında yayına aldık. Eş zamanlı olarak da reglhikayeleri.com websitemizde regl olmaya dair bilgilendirme ve birlik olma amacıyla kuruldu. Bu platformlar da birer cinsellik eğitimi girişimi. Cinsellik konusundaki tabular toplumda ne gibi sorunlara sebep oluyor?
Aslında toplumla gördüğümüz birçok sorunu ben cinsellikle ilgili tabuların varlığına ve bundan nasibini alan kapsamlı cinselliğin erişilebilir olmamasına bağlıyorum. Şiddet, ayrımcılık, tahammülsüzlük, yanlış bilgilerin bu kadar kolaylıkla yayılabilir olmasının temelinde bu var. Cinsiyet ne olursa olsun insanların üstüne çok büyük bir baskı söz konusu. Herkesten bazı roller içinde var olmaları bekleniyor. Cinselliğe ya da cinsel aktiviteye ilgi duymayan, istekli olmayan, ‘erkek adam dediğin hep sevişmek ister’ algısı sebebiyle, evli olmadan cinsel birliktelik yaşayan kadınlar, sadece evlilik çatısı altında cinsel aktivite mübah olduğu için baskı altında. Bu denkleme göre de sözüm ona bakire olmayan insana uygulanan şiddet ya da bakire olmayan insanın deneyimleyeceği herhangi bir sınır ihlali toplum tarafından çok daha mübah, çok daha olur olarak görülüyor. Belli şekillerde giyinen, kendini ifade eden insanlar şiddete maruz bırakıldığı zaman toplum standartlarına uygun olmadıklarından ötürü yine maruz kaldıkları şiddet meşrulaştırılmış oluyor. Özetlemek gerekirse esasında toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, şiddetin bu kadar yaygın olması, çocuk hakları, kadın hakları ve insan haklarının bu kadar ihlal ediliyor olmasının sebeplerinden çoğu tabulardan da güç alan bu sisteme dayanıyor.
Cinsellik konularında toplumun avantajlı hala getirdiği bazı kesimler var. Biyolojik olarak böyle bir farklılık yok ama değil mi?
Cinsellik sadece biyolojik bir özelliğimiz olmadığı için sadece biyolojik temellerle değerlendirilemez. Toplumun daha avantajlı hale getirdiği bazı kesimler var. Fakat Türkiye’de cinsellik konusunda herkesin üstünde bir takım baskılar olduğunu düşünüyorum. Gerek erkeklere yüklenen performans beklentisi, kadınlara yüklenen bakire olma, pasif olma, çıtkırıldım olma, çok fazla şey bilmeme ama yine de partnerini tahmin edebilme beklentisi olsun, gerek LGBTİ+ insanların karşılaştığı ayrımcılık ve olsun… Cinsel yönelimleri, cinsiyet kimlikleri ve toplumsal cinsiyet ifadeleri bahane gösterilerek toplum standartlarına uygun olmadığı sanılan herkesin karşılaştığı bir takım baskılar diğer gruplara göre daha fazla. Herkes öyle ya da böyle bir baskı altında diye düşünüyorum.
Kadın cinselliği kültürel çalışmalar yaptığınız ülkeleri değerlendirdiğinizde nasıl birbirinden ayrılıyor?
Kadın cinselliği erkek cinselliğine göre daha az araştırılan bir konu. Tarih boyu daha çok baskı altında olmuş bir konu. Sistematik olarak, toplumsal, tıbbi, eğitimsel, hukuksal anlamda hep daha çok baskı altında, ezilmiş ve yok sayılmış bir alan olduğu için esasında ülke ne olursa olsun kadın cinselliği söz konusu olduğunda gidilecek çok yolumuz var. Dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabilmiş bir ülke olmadığını düşünürsek bu ve eşitsizlikler sadece ekonomik ya da kariyerle alakalı değil. Hazza, hizmetlere, bilgiye erişim, ve haklara dair farkındalıkla da alakalı. Mesela klitorisin yapısının, yani atanan cinsiyeti kadın olan insanların birçoğu için uyarıldığında zevk veren bir organın bırakın gerçek yapısını, varlığının bile anatomi kitaplarında, tıp okullarında öğretilmiyor olması; hala günümüzde birçok farklı alanda yer verilmiyor olması küçük bir örnek gibi gözükse de, bireysel, ilişkisel ve toplumsal boyutta eşitisizliklere sebep veren bir konu.
Haklara, adalete, sağlık ve sosyal hizmetlere ve cinsellik eğitimine erişim ne kadar azalırsa, toplum ne kadar tutucu, baskıcı, ataerkil ve patriyarkal sistemin ne kadar çok kölesi olmuşsa durum o kadar vahimleşiyor.
Regl dönemi ile ilgili yanlış bilinen gerçekler nelerdir?
Birincisi reglin pis bir şey olduğu. Vücuttan çıkan sıvının pis bir sıvı olduğu. Hatta bazen zehirli kan olduğu bile sanılıyor… Büyük şehirlerde artık çok fazla böyle mit kalmasa da, regl olan kız çocuklarının okula gönderilmemesi, evin belli yerlerine dahil edilmemesi, mutfağa girememesi gibi bir takım kültürel algılar olabiliyor. Bu da regl olan çocuk ve yetişkinlerin haklarını ihlal ediyor. Sağlık hakkı, eğitim hakkı, finansal özgürlük hakkı; hepsi nasibini alıyor. Cinsel sağlık adına regl olunduğu zaman kesinlikle gebe kalınamayacağı gibi bir algı var. Teorik olarak böyle bir şey çok mümkün olmasa her zaman yumurtlamanın zamanlamasını kestiremediğimiz için regl döneminde de korunulması gerektiği önemli bir bilgi. Bunun dışında yine regl oluyorken cinsel birliktelik deneyimlemenin kişinin sağlığını çok olumsuz etkileyeceğine dair birtakım mitler var. Bunun kişinin inançları, istekleri, ve ihtiyaçları özelinde doğru ya da yanlış olduğunu tartışmak başka, kişinin sağlığına iyi gelmeyeceğini sanki kanıta dayalı bir bilgiymişcesine sunmak bambaşka… Evet regl olan kişinin vücudu regl olduğu dönemde diğer dönemlere göre biraz daha hassas olabiliyor ve enfeksiyonlara daha açık hale gelebiliyor. Fakat korunulduğu sürece regl ağrılarına cinsel aktivitenin iyi geldiğini de biliyoruz. Ve bazı regl olan insanlar için bu dönemde cinsel aktivitede bulunmanın, cinsel ilişki deneyimlemenin hazzı arttırdığını da araştırmalar gösteriyor. Dolayısıyla bu tamamen kişinin kendi insiyatifine kalmış bir şey. Diğer bir yanlış inanış da özelliklerle regl olunduğu
“Çoğunlukla Kanada’da olduğum ve sık seyahat ettiğim için Türkiye’de eğitim veremiyorum. Ama ekibimin Türkiye’de özellikle vakıf okullarında 4. sınıf ve üstü yaştaki kişilere verdiği eğitimler söz konusu. Instagram ve YouTube kanalımda da eğitim
amaçlı bilgiler paylaşıyorum.”
zaman kullanılan ürünlere dair. Tamponların ve menstrual kapların vajina içerisinde kaybolabileceği düşünülüyor, ‘kızlık zarı’ olarak bilinen vajinal içi dokulara zarar verebileceği düşünülüyor. Bunların da doğruluk payı yok. Son olarak, regl olan çocuklara regl olmadan önce regl olmanın ne olduğunu anlatılmaması gerektiğine inanılıyor. Regl olacak olan çocuklara mutlaka regl olmadan önce regl olmaya dair doğru bilginin korkutmadan yaşına uygun şekilde aktarılması gerekiyor.
Cinsel ilişkide rıza dediğimiz olayı tarif etmemiz, örnekleyebilir miyiz? İnsanları aydınlatmak için…
Onay çok uzun yıllar boyu sadece hukuksal tabiriyle algılandı fakat hukukta geçen rıza kavramı her zaman cinsel deneyimler sırasında, öncesinde ve sonrasında olan iletişimi doğru şekilde kapsamayabileceği için onay kavramı demek daha kapsamlı ve gerçekçi oluyor. Onay dediğimiz şey söz konusu cinsel aktivitede ya da cinsel bir davranışta bulunacak kişilerin söz konusu davranışta bulunmayı herhangi bir baskı altında olmadan, olumlu heyecanlı ve istekli bir şekilde onaylaması ve istemesi anlamına geliyor. Onay verildikten sonra geri alınabilir, karar değiştirme hakkı vardır kişinin. Tek bir davranış için verilen onay bütün davranışlar için geçerli değildir. Onay tek sefere mahsustur. Onayın doğru şekilde alınıyor, iletişiliyor olması için partnerlerin birbirleri ile konuşuyor olmaları gerekiyor. Uzun soluklu partnerliklerde bir noktadan sonra kişiler birbirlerinin onay verip vermediğini rahatsız olup olmadığını, sınırlarını zaten daha net şekilde anladığı için daha kolay ilerleyebiliyor süreçler her zaman olmasa da. Evlilik, onayı sürekli hale getirmiyor. Sevgili olmak onayı sürekli hale getirmiyor. Yani iki insan evli ya da uzun zamandır beraber diye biri her zaman ötekinin vücuduna ve cinselliğine hak sahibi olmuyor. Onay sağlıklı cinsel bir yaşantı için olmazsa olmaz. Onaya dair belki en büyük bariyerlerden bir tanesi insanların partnerleri ile cinselliğe dair sınırları hakkında çok konuşmuyor olması. Bunun temel sebebi de partnerlerimizle cinsellik hakkında konuşursak sanki cinselliğin büyüsünün bozulacağı, seksi olmayacağı algısı. Vücudunuzu, bedeninizi biri ile paylaşmayı seçiyorsanız o zaman onunla bu konuyu idealinde konuşabiliyor olmanız gerekiyor. Bu insanların konuşmadan birbirlerine isteklerini, sınırlarını anlayabileceği dünya gerçek bir dünya değil. Yani iletişim şart.
Pek çok farklı yaş grubuna eğitimler veriyorsunuz. Yeni nesil cinselliğe nasıl bakıyor?
Yeni neslin cinselliğine bakışından ziyade yetişkinlerin bakışına dair bir şey söylemek isterim çünkü gençlerin erişimine ciddi engel olanlar onlar. Yetişkinler kendi kaygı, öğrenilmişlikleri ve değerlerini ,sahibi olduklarını düşündükleri gençlere empoze ediyor. Bu global bir sorun. Gençlerin kapsamlı, güvenilir, yaşlarına uygun ve onların bulundukları mecralarda ulaşabilecekleri cinsellik ve ilişkilere dair bilgiye ihtiyaçları var. Bunu çalıştığım tüm genç gruplarında duyuyor, görüyor, ve hissediyorum. Aksi taktirde gençleri cinselliği güvensiz kaynaklardan ve bir eğitim aracı olmayan pornodan öğrenmeye mahkum ediyoruz. Öğrenilen şey ise sadece bilgi değil; bakış açısı, iletişim biçimi, bedensel ve ilişkisel kavramlar ve davranışlar. Cinsellik-cinsel yönelim geçişken midir? Belirsiz midir? Toplumsal kurallar bunu nasıl etkiler?
Cinsellik ve cinsel yönelim aslında akışkan ve değişkendir demek çok doğru olur. Burada değişkendir demek dışarıdan bir müdahale ile değiştirilebilir demek değildir. Dolayısıyla bu kelimeyi kullanırken çok dikkat ediyorum. Akışkan ve değişken demek şu demek; insan doğduğu günden öldüğü güne kadar cinsel bir varlıktır ve bu süre içinde hayatındaki her şey gibi, vücudundaki her şey gibi, algılarındaki birçok şey gibi cinselliği de değişkenlik gösterebilir. Akışkanlık gösterebilir, sabit kalmayabilir. Bizimle beraber gelişen, değişen, evrilen bazen de bazı konularda sabit kalan bir şey olabilir. Cinsel yönelim de böyle bir şey. Bir insan sadece erkeklerden hoşlanıyor olabilir ve hayatı boyunca sadece erkeklerden hoşlanacak olabilir. Fakat hayatının büyük çoğunluğu erkeklerden hoşlanmış biri hayatının bir noktasında bir kadından, ya da kendini bir cinsiyet tanımlamasında ifade etmeyen birinden hoşlanabilir. Bu onun cinsel yöneliminin birdenbire değiştiği, bir kısmının yalan olduğu bir kısmının yalan olmadığı anlamına gelmiyor. Akışkanlık ve değişkenlik içinde o çeşitliliğin bir parçası olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum. Olaya böyle baktığımız zaman birçok insan rahatsız oluyor çünkü biz çok hızlı etiketleme yapmak istiyoruz ve öyle kalsın bir şeyler istiyoruz kendi kolaylığımız adına. Dolayısıyla bu akışkanlık ve değişkenlikten rahatsız olan insanların kendilerine sormaları gereken sorunun ‘ben bundan neden rahatsız oluyorum’ olduğunu düşünüyorum.
“Cinsellikte akışkan ve değişken dünya birçok insanın doğrularını altüst ediyor. Dolayısıyla bu akışkanlıktan rahatsız olanların kendilerine sormaları gereken soru şu:
‘Ben bundan neden rahatsızlık duyuyorum?”