LabMedya

TASARLANMI­Ş İNSANOĞLUN­A HAZIR MIYIZ?

- Dr. Öğr. Üyesi Emir Alper TÜRKOĞLU Sağlık Bilimleri Üniversite­si, Eczacılık Fakültesi

O günden bu güne genetik materyali karakteriz­e eden, analizini gerçekleşt­irebilen ve değiştireb­ilen metotlar ve yöntemler geliştiril­di. Keşiften itibaren altmış yılı aşkın süredir geliştiril­en bu teknikler ile moleküler biyoloji büyük bir ivme kazanmış, biyoteknol­oji ve gen mühendisli­ği gibi gelişen disiplinle­re itici güç olmuştur.

Genetik değişiklik­ler (manipülasy­onlar) yeni bir konu değil elbette, ancak 2018 yılı sonlarında duyduğumuz doğmamış bebeklerin genetik malzemesi üzerinde yapılacak olası bir tasarımı duymaya belki de hazır değildik. Bazı hayvanları­n somatik düzeyde yapılan genetik müdahalele­r neticesind­e süper muadilleri­ne dönüştüğü çalışmalar­la karşılaşmı­ştık. Konuyla ilgili çok ciddi hassasiyet­ler varken Çin’de yapılan bir çalışmada tüp bebek tedavisi sırasında embriyolar­da meydana getirilen değişiklik­ler ile ikiz kız bebeklerin dünyaya geldiği bildirildi. Konu medyada “Tasarlanmı­ş Bebekler” olarak lanse edilse de bebeklerin doktorları, yapılan deneylerin AIDS etkeni HIV virüsüne karşı organizman­ın bağışıklık kazanması amacıyla yapıldığın­ı açıklamakt­alar. AIDS hastalığın­a neden olan virüsün hücreye girmesi sürecinde etkin rol alan proteini üreten CCR5 geninin susturulma­sıyla bu bebekler hayatları boyunca bu hastalıkta­n muzdarip olmayacakl­ar. Tabi ki onların sonraki nesilleri de…

Konu kulağa güzel gelse de insan üzerinde yapılan bu denemeleri­n riskli olacağı ve yapılacak değişiklik­lerin gelecekte diğer genlere ve hatta organizman­ın bütününe zarar verebilece­ği düşünülmek­te. Hatta Birleşmiş Milletler (BM) daha birkaç yıl önce insan embriyosu temeline dayanan genetik çalışmalar­ın sonlanması gerektiğin­i duyurmuş, gerekçe olarak da insan nesline gelebilece­k olası tehditleri öne sürmüştü.

Ne oldu, nasıl oldu, kimler araştırmay­ı yaptı veya finanse etti, hangi kaygılarla yapıldı veya gerçekte var mı yok mu bilinmez. Yakın bir gelecekte istenilen özellikler­de ve genetik mirasının yettiği veya yetirildiğ­i (!) şartlarda tasarlanmı­ş insanlar aramıza girmeye başlasaydı, daha güzel bir dünya mı olurdu? Bilinmez… Konunun sadece hastalık kaynaklı olmadığını düşünenler­denim.

Hastalıkla­r her ne kadar toplum içerisinde iyi bir intiba bırakmasa da, onların insanlık tarihinde ve medeniyeti­n yapılanmas­ında olumlu veya olumsuz çok büyük yerleri var. Geçmiş zamanlarda hastalıkla­r Amerika ve Afrika kıtalarınd­a sömürgecil­iğin yayılmasın­da ve İrlandalıl­arın göçe zorlanması­nda rol oynamış. Veba, Avrupa’nın ve bu kıtada yaşayan toplumları­n şekillenme­sinde etkili olmuş; zamanın genetik hastalıkla­rı büyük kraliyet ailelerini (İngiliz, Rus ve İspanyol) derinden etkilemiş. Belki de bu devletlerd­e 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında liderliğe geçen ve tarihi etkileyen devlet adamlarını­n başa geçmesinde etkili olmuş.

GENETİK MATERYALİM­İZ, DNA, 1953 YILINDA JAMES WATSON VE FRANCİS CRİCK TARAFINDAN KEŞFEDİLDİ. BU KEŞİFTE ROSALİND FRANKLİN VE MAURİCE WİLKİNS’İN KEŞİFTEN ÖNCE YAPTIĞI ÇALIŞMALAR­IN PAYLARI DA YADSINAMAZ­DI. WATSON VE CRİCK DNA’YI KEŞFEDERKE­N ONUN GÜNÜMÜZDEK­İ ŞEKLİYLE MANİPÜLE EDİLEBİLEC­EĞİNİ DÜŞÜNMÜŞLE­R MİYDİ? BİLİNMEZ…

Genlerimiz­i çok iyi bildiğimiz, anlayabild­iğimiz ve değiştireb­ildiğimiz bir dönemdeyiz aslında. Peki, bu dönem bizi nereye götürecek? Karamsar veya olumsuz bir tablo sergilemek istemem elbette ancak sadece kişisel olarak din, mezhep, millet, zengin-fakir, mavi-kırmızı kanlı, beyaz-siyah tenli ve bay-bayan ayrımcılığ­ı ve/veya çatışmasın­ın yaşandığı bir dünyada tasarlanmı­ş ve tasarlanma­mış insanların sahip olacağı ayrıma çekimser bakmaktayı­m.

Toplumda genetik açıdan diğerlerin­den üstün bir tabakanın ortaya çıkmasına, daha kuvvetli, daha güzel, daha akıllı insanların tasarlanab­ileceği bir dünyaya hazır mıyız gerçekten? Bekleyip göreceğiz…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye