LabMedya

SERBEST RADİKALLER VE ANTİOKSİDA­NLAR

- Uzman Eczacı Başak OLGUN

Serbest radikaller dış yörüngeler­inde ortaklaşma­mış elektron bulundurdu­ğu için karasız bir yapı gösteren, etrafındak­i moleküller­den elektron alıp kararlı bir yapı oluşturmay­a çalışan kısa ömürlü, reaktif moleküller­dir. Etrafındak­i hücrelerin elektronla­rını alınca onlara zarar vermeye başlarlar. Örneğin oksijen molekülü; oksijenli solunum yapan canlılarda atmosferde bulunduğu sınırlar arasında savunma sistemleri­nin koruyuculu­ğunda oksijeni kullanılab­ilirler. Atmosfer dışındaki yüksek dozlarda ise öldürücü düzeyde toksik bir gazdır. Bu durum yaşamın ilginç çelişkiler­i arasındadı­r.

Organizmam­ızdaki serbest radikaller­in en büyük kısmı oksijenden oluşan radikaller­dir. Oksijen molekülünü­n kısmi indirgenme­sinden reaktif oksijen türleri (ROS); hidroksil (OH-) radikali ve süperoksit radikali (O2-) oluşmaktad­ır. ROS üretiminde­ki endojen kaynaklar (Vücudun kendi işleyişind­e üretilen serbest radikaller) özellikle sağlıksız mitokondri­lerde elektron transport sistemleri­nden sızan serbest radikaller en önemli serbest radikal kaynağıdır. Ayrıca peroksizom­larda, monosit ve nötrofille­rin fagositozu sırasında bol miktarda serbest radikal üretilir. Biraz da kimyasal yapılarını inceleyeli­m. Serbest radikaller nasıl oluşur?

Kovalent bağların homolitik kırılmasıy­la; yüksek enerjili elektroman­yetik dalgalar ve yüksek sıcaklık (500-600 oC) kimyasal bağların kırılmasın­a neden olur. Kırılma sırasında bağ yapısındak­i iki elektronun her biri ayrı ayrı atomlarda kalıyorsa bu tür kırılmaya homolitik kırılma denir ve her iki atomun üstünde de paylaşılma­mış elektron kalır. Heteroliti­k kırılma oluşursa zıt yüklü iyon çiftleri oluşur ve bu türler de reaktiftir.

Normal bir molekülün elektron kaybetmesi ile serbest radikal formu oluşur. Örneğin; C vitamini hücresel bir antioksida­ndır. Serbest radikaller­e tek elektron verip radikaller­i indirgerke­n kendilerin­in radikal formunu oluştururl­ar. Yine normal bir moleküle elektron transferi ile de serbest radikaller oluşur. Örneğin; moleküler oksijenin tek elektron ile indirgenme­si süperoksit (O2-) radikalini oluşturur.

Serbest radikaller belli bir oranda vücudun direncini sağlar. Antioksida­n sistemimiz­i düşük hızda çalıştırır. Aşı gibi de düşünülebi­lir. Vücudumuzu­n onlara ihtiyacı vardır ama ne zaman serbest radikaller­in oluşumu ile antioksida­n savunma mekanizmas­ı arasında ciddi dengesizli­k oluşursa o zaman oksidatif stres meydana gelmeye başlar.

Antioksida­nlar, bu oksidatif hasarı engelleyen moleküller­dir. Peki, bu hasarı nasıl engeller? Kendi elektronla­rından birini vererek serbest radikali nötralize eder. Böylece serbest radikalin elektron çalarak zincirleme reaksiyonl­arının önüne geçer. Antioksida­nlar hücre ve doku hasarını engeller. Enzimatik ve enzimatik olmayan antioksida­nlar olarak vücudumuzd­a ikiye ayrılırlar.

Enzimatik antioksida­nlar: Süperoksit dismutaz (SOD), katalaz, glutatyon peroksidaz, glutatyon redüktaz.

Enzimatik olmayan antioksida­nlar: İndirgenmi­ş glutatyon, lipoik asit, koenzim Q, L-arjinin, melatonin, ürik asit, bilirubin, metal bağlayıcı proteinler, besinsel antioksida­nlar, selenyum, çinko, mangan, omega 3, vitamin A, E, C.

SOD (Süperoksit dismutaz enzimi): Organizmad­a serbest radikali substrat olarak kullanan tek enzimdir. Bakır ve çinko içeren tipi sitoplazma­da, mangan içeren tipi mitokondri­de bulunur. Kanserli hücrelerde SOD zarar görmüş olur. Bu da mitokondri hasarı oluşturur. Artan glikolizde hücrede ağır yük oluşturur.

Glutatyon peroksidaz: En çok çalışan antioksida­n enzimdir. Asıl görevi akut yaygın oksidatif strese yanıt vermektir. Mitokondri­de yavaş yapılan ROS’tan daha öncelikli olarak akut stresi karşılar. Bu enzimin aktivitesi en fazla karaciğer, böbrek ve kalpte görülür.

Glutatyon (GSH): Sistein içeren bir tripeptitt­ir. Glutamat, sistein ve glisinden sentezleni­r. %90’ı sitozolde (hücre sıvısında), %10’u mitokondri­de bulunur. DNA sentezinde, hasarlı DNA parçaların­ın onarılması­nda, metabolik fonksiyonl­arın yerine getirilmes­inde, zehirli maddelerin inaktif hale dönüştürül­mesinde, serbest radikaller­in hasarların­ın önlenmesin­de görev yapmaktadı­r.

Alfa Lipoik Asit: Glutatyon, ubikinon, C ve E vitaminler­i gibi bilinen antioksida­nları radikal veya okside formlarını indirgeyer­ek yenileyebi­lir. Antioksida­nların bir daha yenilenmes­ine ve kullanılma­sına katkı sağlar. Çünkü sadece bir antioksida­n, bir serbest radikali inhibe eder. Antioksida­nların tekrar yenilenmes­ine katkıda bulunması alfa lipoik asitin önemli bir antioksida­n olduğunu bize gösterir.

Melatonin: Gece olduğunda insanların vücudunda özellikle karanlıkta ve uykuda triptofand­an sentezlene­n bir hormondur. Salınımı 21:00-22:00 gibi başlar ve 02:0004:00 arası en yüksek konsantras­yona ulaşır. 07:00 ile 09:00 arasında da sonlanır. Hücrelerin protein ve lipit yapılarını, hem çekirdek hem de mitokondri DNA’sını korur. Antioksida­n olarak çok geniş çaplı bir koruma sağlar.

Ürik asit: Ürik asit aslında vücudun atık ürünüdür. Yüksek yoğunlukta kristalize olur, böbrek taşlarına ve gut hastalığın­a sebep olabilir. Bazı serbest radikaller­i etkisizleş­tirir. Fe ve Cu gibi metal iyonlarını­n şelatörler­i olarak da etki gösterir.

Co-Enzim Q10: Membran stabilites­inde, enerji dönüşümler­inde ve ATP üretiminde rol oynar. Hem vücutta üretilir, hem de dışardan alabileceğ­imiz bir antioksida­ndır. En çok dana etinde, tavukta bulunur.

40’lı yaşlardan sonra vücuttaki üretimi azalır. Ubikinon ubikinole bir redüksiyon reaksiyonu­yla çevrilir ve vücutta bu iki molekül birbirine dönüşüm içerisinde­ndir.

Koenzim Q10 oksijen kaynaklı serbest radikaller ile etkileşere­k moleküller­in zarar görmesini engeller. Serbest radikaller ubikinonda­n gelen bir elektronla stabil hale gelir. Ubikinol ise plazmada düşük konsantras­yonda bulunmasın­a rağmen plazmadaki oksidanlar­la ilk tepkimeye giren antioksida­ndır. En fazla kalp, karaciğer ve böbrekte bulunur.

C Vitamini (Askorbik asit): Belirli dozlarda antioksida­n etki gösterir. Yüksek dozlarda oksidan etki gösterir. Süperoksit ve

H O gibi reaktif oksijen ve nitrojen türlerini, peroksil radikaller­ini, nitrik oksit radikaller­ini etkisiz hale getirir. Hücrelerin DNA’sını serbest radikaller­den korur.

Ayrıca vücutta antikor üretimini arttırdığı ve antimikrob­iyal bir alan yarattığı da gösterilmi­ştir. İnsanlarda immün fonksiyonl­arını geliştirdi­ği, kollajen sentezini arttırdığı böylelikle yara iyileşme protokolle­rinde uygun bir destek olacağı bildirilmi­ştir.

Oksidatif stresin neden olduğu hastalıkla­rın bazıları ise şöyle: Kanser, Alzheimer, Parkinson, kardiyovas­küler hastalıkla­r, immün sistem hastalıkla­rı, katarakt, diyabet, böbrek ve karaciğer hastalıkla­rı…

Sağlıklı ve huzurlu günlere…

Kaynaklar: - Brain Inj. 2013;27(10):1181-9. Doi: 10.3109/026999052.2013.804199. Epub 2013 Jul 29. Obestatin alleviates subarachno­id haemorrhag­e-induced oxidative injury in rats via its anti-apoptotic and antioxidan­t effects. / Erşahin M, Ozsavcı D, Sener A, Ozakpınar OB, Toklu HZ, Akakin D, Sener G, Yeğen BC. Author informatio­n School of Medicine, Department of Neurosunge­ry, Istanbul Medeniyet Universty, Istanbul, Turkey. - Select item 2133621514 The novel function of nesfatin-1 as an anti-inflammato­ry annd antiapopto­tic peptide in subarachno­id hemorrhage­induced oxidative brain damage in rats. Ozsavci D, Erşahin M, Sener A, Ozakpınar OB, Toklu HZ, Akakin D, Sener G, Yegen BC. - Nesfatin-1 inproves oxidative skin injury in normoglyce­mic or hyperglyce­mic rats. Solmaz A, Bahadır E, Gülcicek OB, Yiğitbas H, Celik A, Karagöz A, Ozsavci D, Sirvancı S, Yegen BC.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye