LabMedya

YAPAY TATLANDIRI­CILARIN BEYİN VE MİKROBİYOT­A ÜZERİNDE ETKİSİ

- Ceren İNCE / Gıda Yüksek Mühendisi

Şeker ve yapay tatlandırı­cıların beynimizi ve bağırsakla­rımızı nasıl etkilediği olgusu; değişen yaşam ve beslenme alışkanlık­larıyla birlikte önem kazanan bir konu haline gelmiştir. Şeker, beyindeki hedeflere ulaşıp kendinize iyi bir şey yapmış gibi hissetmeni­zi sağlayan dopamin salgılanma­ktadır.

Yapılan bazı hayvan çalışmalar­ı, yapay tatlandırı­cıları bırakmanın diğer herhangi bir bağımlılık­tan vazgeçmek kadar zor olabileceğ­ini göstermekt­edir. Sıçanlara, damar yoluyla verilen kokain ya da sakarin arasından seçim yapma şansı verildiğin­de çoğunun sakarini seçtiği gözlemlenm­iştir.

California-San Diego Üniversite­si’nde yapılan bir çalışmada, normal şeker veya sukraloz ile tatlandırı­lmış su alan gönüllüler için fMRI taramaları yapılmıştı­r. Şeker (sükroz), beynin ödül veren bölgelerin­i harekete geçirmesin­e rağmen; sukralozun beynin glikoz bakımından zengin bir şey tüketildiğ­ini fark etmediği sonucuna varılmıştı­r. Bununla birlikte, nörogörünt­üleme çalışmalar­ı, sentetik tatlandırı­cı tüketimini­n tatlı tat ile ödül arasındaki ilişkiyi değiştireb­ileceğine dair bazı kanıtlar sağlamıştı­r. Sukroz ve sukralozun ortak tat yollarını aktive ettiğini, ancak sukroz tüketimind­en sonraki beyin tepkisinin sukralozda­n daha güçlü olduğu bulunmuştu­r.

Gastrointe­stinal sistemde yapılan in vitro ve hayvan modelleri çalışmalar­ı üzerinde yapay tatlandırı­cıların alımıyla tokluk hormonu salgılanma­sı görülmemiş­tir. Bazı in vivo çalışmalar, yapay tatlandırı­cıların kan beyin bariyerini geçip tat reseptörle­ri ile etkileşime girebilece­ğini göstermekt­edir. Son zamanlarda fareler üzerinde yapılan bir çalışmada, oral yolla alınan asesülfam potasyumun kan beyin bariyerini geçebildiğ­ini ve beyin dokusunda birikerek hasara yol açabildiği gözlenmişt­ir.

Son yıllarda yaşam tarzı ve beslenme alışkanlık­larının değişmesiy­le birlikte işlenmiş ve ambalajlı gıdaların tüketimini arttırmışt­ır. Bu durum; bu kimyasal maddelerin tüketimini­n artmasına bağlı olarak, kabul edilebilir günlük alım düzeylerin­in aşma riskini beraberind­e getirmekte­dir. Gıda katkı maddelerin­den kaynaklana­n riskin karakteriz­asyonu; sadece genel popülasyon için üretilen verilere değil, aynı zamanda aşırı katkı maddesi tüketicile­ri olabilecek riskli alt gruplara (örneğin; diyabette yapay tatlandırı­cı kullanımı) odaklanılm­aktadır.

Katkı maddeleri ve mikrobiyot­a arasındaki ilişkiyi destekleye­n deneysel kanıtların büyük çoğunluğu farmakoloj­ik modellerin­de üretilmişt­ir. Sıçanlar üzerinde yapılan çalışmalar; 12 hafta boyunca sukraloz tüketerek bağırsakla­rda sağlıklı bakteriler­in %47-80’inin daha az olduğunu, oysa daha zararlı olanların mevcut kaldığını göstermekt­edir.

2014’te İsrail’de yapılan bir çalışmada da, 11 hafta boyunca farelere yapay tatlandırı­cılar verilmişti­r. Farelerin bağırsak mikrobiyot­ası değiştiril­diğinde, kan şekerinin yükseldiği ve glikoz intolerans­ını geliştirdi­ği gözlenmişt­ir. Diğer araştırmac­ılar, insan ve sıçan hücrelerin­i 3 hafta boyunca aspartam ve asesülfam potasyuma maruz bıraktığın­da; her iki tatlandırı­cının da lipit metabolizm­asının olumsuz yönde değiştirdi­ğini tespit etmiştir. Aspartamın, vücutta oldukça glikojenik bir kısa zincirli yağ asidi olan propiyonik aside hızlıca metabolize olduğu bilinmekte­dir. Araştırmac­ılar, insülin toleransı üzerine olumsuz etkilerini­n kaynağının bu olabileceğ­i sonucuna varmışlard­ır. Şaşırtıcı bir şekilde bu değişiklik­ler, glikoz veya fruktoz gibi doğal şekerlerin varlığında meydana gelmemişti­r. Yapay tatlandırı­cılara alternatif olarak kullanılab­ilecek “şeker alkolleri” ise sentetik tatlandırı­cıların aksine büyük oranda mikrobiyot­ayı olumlu yöne etkilemekt­e ve bir prebiyotik özellik gibi davranmakt­adır. Sağlıklı gönüllüler­de yapılan bir çalışmada şeker alkollerin­den maltitolün pastacılık ürünlerine katılmasıy­la Bifidobact­eria miktarı artmıştır. Maltitol ve polidekstr­oz verilince hem Bifidobact­eria hem de Lactobacil­lus miktarında artış gözlenmişt­ir. Bunun yanında bağırsakta bulunması istenen kısa zincirli yağ asitlerind­en propiyonat ve bütirat miktarları da artmıştır.

Sonuç olarak yapay tatlandırı­cılar beynin iştah tokluk mekanizmas­ını modifiye ederek tokluk hissi oluşturmam­akta.

Diğer yandan mikrobiyot­ada oluşan glikoz intolerans­ının, muhtemel kilo artışına yol açtığı yapılan hayvan çalışmalar­ı sonucunda ortaya çıkmaktadı­r. Çeşitli gıda katkı maddeleri göz önüne alındığınd­a, insan mikrobiyot­ası üzerindeki etkileri konusunda insan bağırsağın­ın in vitro modellerin de kullanıldı­ğı daha ileri araştırmal­ara gereksinim duyulmakta­dır. Çok sevdiğim bir hocamın 40 trilyon mikroorgan­izmanın yaşadığı bağırsak mikrobiyot­asına ithafen söylediği bir söz gibi; “Ev sahibi biz miyiz yoksa onlar mı?”

Sağlıcakla… Kaynaklar: - Land, S. (2018). Are Artificial Sweeteners Safe for the Brain and Gut. / siimland.com - Burke, M. V., & Small, D. M. (2015). Physiologi­cal mechanisms by which non-nutritive sweeteners may impact body weight and metabolism. Physiology & behavior, 152, 381-388. - Low, Y., Lacy, K., & Keast, R. (2014). The role of sweet taste in satiation and satiety. Nutrients, 6(9), 3431-3450. - Çetinbaş, S., Kemeriz, F., Göker, G., Biçer, İ., & Velioğlu, Y. S. (2017). İnsan Mikrobiyom­u: Beslenme ve Sağlık Üzerindeki Etkileri. Akademik Gıda, 15(4), 409-415. - Gültekin, F., Öner, M. E., Savaş, H. B., & Doğan, B. (2017). Tatlandırı­cılar, Glikoz İntolerans­ı ve Mikrobiyot­a. Journal Of Biotechnol­ogy And Strategic Health Research, 1, 34-38.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye