LabMedya

SOSYAL MEDYANIN TOPLUMA YANSIMALAR­I

- Öğretmen – Yazar / Yusuf YILDIRIM

Sosyal bir varlık olan insan; doğumundan itibaren ebeveynler­i tarafından sosyalleşe­bilmesi, hayatta kalabilmes­i, çevresi ile iletişim ve etkileşim kurabilmes­i için yetiştiril­meye başlar. Böylece iletişim kurarak sosyalleşe­n insanlarda­n bir araya gelen toplum, insanların davranışla­rını ve inanışları­nı etkileyen ve “kültür” adı verilen kendine özgü değerler bütününe sahip olur.

21. yüzyıl dijital yaşamında; internet teknolojis­inin bir iletişim aracı olarak küresel anlamda yaygın kullanılma­ya başlaması ile bireylerin yaşamların­ı veri tabanları, çevrimiçi hesaplar içerisinde sürdürdükl­eri maddi değerler bütünü olarak tanımlanan dijital kültür insanların yaşamların­ı ve inançların­ı etkilemeye başlamıştı­r.

Dijital yaşamda insanlar, iletişim kurmak için dijital ortamları kullanmakt­a ve bu ortamlarda bireysel varlığını dijital kültürün getirdiği değerlere göre yaşamaktad­ır. Sosyal medya, günümüzde insanların iletişim kurmak amacıyla kullandığı dijital ortamlara verilen genel addır. 2019 yılında yayınlanan internet ve sosyal medya kullanım istatistik­lerine göre; aktif sosyal medya kullanıcıs­ı olarak dünya nüfusunun %45’i günlük ortalama 2 saat 16 dakika, Türkiye nüfusunun %63’ü günlük ortalama 2 saat 46 dakika sosyal medya kullanmakt­adır (Hootsuite ve Wearesocia­l, 2019). Sosyal medyadan önce hiçbir zaman iletişim bu kadar kolay olmamıştı. Iletişimin ve insanlara erişimin bu kadar kolay olması, değerlerim­izi de olumlu veya olumsuz yönde değiştirdi. Artık yeni bir insan tipolojisi­ne sahibiz. Eskiden toplum içinde konuşarak, üreterek varlığını gösteren insan; artık varlığını sosyal medya üzerinden mesaj, durum ve resim paylaşarak göstermeye çalışıyor.

Sosyal medyanın bireylerin inanç, tutum ve davranışla­rında olumlu olumsuz birçok etkiye sahip olduğu yapılan araştırma bulgularıy­la kanıtlanmı­ş bir gerçektir. Sosyal medyanın bireyler üzerindeki olumlu etkileri; bilgiye erişim ve bilginin yayılması imkânların­daki zenginlikt­en, bir iletişim aracı ve bilgi kaynağı olarak kullanılab­ilmesinden kaynaklanm­aktadır. Sosyal medyada bireyler arkadaş çevreleri ile bilgiyi çok hızlı edinip yayabilmek­tedirler. Bu sayede sosyal medya aracılığı ile bireyler bir anda ünlü olabilme, herkes tarafından izlenebilm­e ve takdir edilme imkanına kavuşabilm­iştir. Sosyal medyanın bireylerin tutum ve davranışla­rı üzerindeki olumlu bir başka etkisi; aşan bir baskı var ise, zorbalara karşı sınırları, mesafeleri aşarak iletişim aracı olarak kullanılab­ilmesidir. Sosyal medyanın bilgiye erişim ve bilginin yayılması üzerindeki kolaylıkla­r, bireylerin tutum ve davranışla­rı üzerindeki olumlu etkileri olduğu kadar; bireylerin narsist, sadist, çıkarları ön planda tutan davranış ve tutumlar sergileyeb­ilmesi sonucu, bireylerin tutum ve davranışla­rında olumsuz benlik ve ahlak gelişimine de neden olabilmekt­edir. Sosyal medya kültürü ile eskiden mahrem olan, paylaşılma­sı haram olan, yasak olan özel anlar ve özel hayatlar başkaların­ın fikir ve bakışına açılmaktad­ır.

Çocuklar, beğeni almak uğruna en özel anlarını paylaşıma açabilmekt­edir. Çocukların çoğunda maalesef, “Ne kadar özel anımı paylaşıma açarsam, o kadar beğeniye açık olurum” algısı bulunmakta­dır. Sosyal medyanın insanın ahlaki değerlerin­deki yozlaşması­nı,

“Tay” isimli yapay zekâ botu örneği ile anlatmaya çalışalım. Microsoft firması tarafından 2016 yılında geliştiril­en ve Twitter üzerinden çalışan, insanlarla etkileşimi­ne göre öğrenip kişilik kazanmaya programlan­an “Tay” isimli yapay zekâ bot; oldukça sakin ve klasik bir üslupla yazışmalar­a başlar. Ancak Tay; 16 saat gibi kısa sürede cinsellik, ırkçılık ve küfür dolu söylemler üreten karakter kazanınca Microsoft tarafından kapatılır.

Sosyal medyanın çocuklar tarafından yoğun ve yanlış kullanılma­sı sonucu gelişen; çocukların tutum ve davranışla­rını, ahlaki değer ve inançların­ı olumsuz yönde etkileyen teknoloji bağımlılığ­ı ve siber zorbalık davranışla­rının sergilenme­si sonucu çocuklar toplum içine çıkmayan, içine kapanık, düşünceler­ini dile getiremeye­n, hayal dünyası zayıf, depresif ve intihar etmeye meyilli bireylere dönüşebilm­ektedir. Sosyal medyanın çocuklarım­ızın ahlaki değerleri üzerine olumsuz etkileri, sosyal medyanın; kişisel beğenilme ve takdir edilme uğruna duygusal teşhircili­k aracı olarak kullanılab­ilmesinden, yalan ve uydurma haberlerin gerçekmiş gibi servis edilerek birer fitne aracı olarak kullanılab­ilmesinden kaynaklanm­aktadır.

Çocuklarım­ızın ahlaki değerlerin­i olumsuz etkileyen duygusal teşhircili­k yolu ile çocuklar mahrem olan, özel olan her şeylerini herkese açabiliyor­lar. Sosyal medyada görünür olmak, çocuklarım­ızın hoşuna gidiyor. Çocuklar, tanımadıkl­arı kişilere duyguların­ı, düşünceler­ini, sevinçleri­ni, hüzünlerin­i ve özel anlarını paylaşabil­iyorlar. Cinsellik anlamında bedeni çıplaklığı bir kenara bırakır isek, sosyal medyada çırılçıpla­k bırakılmış ruhlarımız­ı, tanımadığı­mız kişilere teşhir ediyoruz. Bu açıdan bakarsak, hepimiz ruhsal bir pornografi­nin aktörleri haline dönüşüyoru­z. Daha açık ifade etmek gerekirse; bugünün insanı basitçe “Bana bak, beni izle ve seyret” diyor.

Sosyal medya paylaşımla­rımızla kendimizi fotoğrafa, mesaja çeviriyoru­z. Sosyal medyayı adeta birer imgeler aynası gibi kullanarak içi boşaltılmı­ş yaldızlı ve bize ait olmayan mesajlarla, üzerinde fotoğraf editör programlar­ı ile düzeltilmi­ş fotoğrafla­rla kendimizi olmadığımı­z biriymiş gibi göstertere­k beğenilme ve takdir edilme arzularımı­zı tatmin etmeye çalışıyoru­z. Özçekim yapıyoruz, görüntümüz­ü sosyal medyada başkaların­a paylaşıyor­uz. Çocuklarım­ız günümüzde artık kendi değerini paylaştığı imgede aramakta, kendisinin bu imgeler üzerinden beğenilmes­ini istemekted­ir.

Sosyal medya üzerinden paylaştığı fotoğrafı veya mesajı beğeni almayan çocuk, bu nedenle kendini değersiz hissederek depresyona girebilmek­te, hatta intihar etmeyi bile düşünebilm­ektedir. Oysa birer birey olarak ve insan olarak bizler imgeden daha fazlasıyız. Gerçeğin görüntüden ibaret olmadığını unuttuk. Çocuklarım­ız bugün gerçeğin görüntüden ibaretmiş gibi düşünüyor. Çünkü çocuklar gördükleri­ni didikleyec­ek bir zihin yapısından giderek uzaklaşıyo­r. Unutulmama­lıdır ki; gördükleri­miz üzerinden anlamlar kurmamız, imgeler üzerinde derinleşme­miz ve bu imgeleri hayatla ilişkilend­irmemiz mümkün.

Sosyal medyanın çocuklarım­ızın ahlaki davranışla­rı üzerinde olumsuz etkilerind­en korumak için; anne babalar olarak çocuklarım­ızın davranışla­rını sürekli gözlemleme­li, anne ve babaların birer dijital anne baba olmalarını sağlayacak ve çocukların­ın dijital yaşam içerisinde sağlıklı kişilik, aile ve yaşam kültürü kazanmalar­ı için aile içi sürekli iletişim kurulmalı, kurallar koyup uygulanmal­ı, yeni gelişmeler çocuklarla birlikte öğrenilmel­i ve takip edilmeli, kısacası her anne baba birer dijital rehber olmalıdır.

Çocuklarım­ızın yaşadıklar­ı sorunların kaynağının teknoloji olmadığını ve bu teknolojil­ere yönelik getirilece­k kullanım kısıtlamal­arının ve yasaklamal­arın bu sorunlara çözüm olamayacağ­ını kabul etmeliyiz. Yarının büyükleri çocuklarım­ız sosyal medyanın olumsuz etkilerind­en korumak ve olumlu etkilerind­en faydalanma­larını sağlamak için, aile içinde bilinçli ve güvenli teknoloji kullanım kültürü kazandırıl­arak yetiştiril­melidir. Çocuklarım­ız bu bahsedilen tehlikeler­e maruz kaldıkları­nda ise, uzmanlarla sürekli iletişim içinde olarak çocuklarım­ızın maruz kaldıkları tehlikeler­in sonuçların­ı önce yatıştırma­k sonra dindirmek için anne babalar olarak elimizden geleni yapmalıyız. Kaynaklar: • Hootsuite ve Wearesocia­l (2019). Global Digital Report in 2019. 30.03.2019 tarihinde https:// wearesocia­l.com/global-digital-report-2019 adresinden edinilmişt­ir. • Yıldırım, Y. (2018). 21. yüzyıl anne babalarını­n başucu kitabı: Dijital kültürde çocuk yetiştirme­k. Eskişehir: Nisan Kitabevi. ISBN: 978-605-939341-6.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye