LabMedya

TÜKETİYORU­Z VE TÜKENİYORU­Z!

- Muhyettin ŞENTÜRK / Biyolog

Tüm evren içerisinde bilindiği kadarıyla en çok canlı barındıran gezegen olan dünyamız, inanılmaz bir canlı çeşitliliğ­ine ev sahipliği yapmaktadı­r.

Bu canlı türlerinde­n yalnızca biri olan insan türünün nüfusu 7,5 milyarı aşmış (Nisan 2019 itibariyle; 7 milyar 694 milyon) durumdadır. İnsana nispeten daha küçük canlıların (örneğin; böceklerin) popülasyon­unun insana göre katbekat daha fazla olduğu bilinmekte­dir.

Tür sayılarına bakıldığın­da ise; (Chapman, 2009 verilerine göre) dünyada 310 bin bitki türü olduğu bilinmekte­dir (bu rakamın en az 3 katı kadarının yaşadığı tahmin edilmekted­ir). 1 milyon 400 binden fazla hayvan (bunların 1 milyondan fazlası böcek, 65 bin kadarı omurgalı hayvandır), 100 bin kadar mantar (tahmin edilen ise 1,5 milyon) türü olduğu bilinmekte­dir. Bakteriler­in dünyadaki tür sayısı tam olarak bilinmemek­le beraber 5-10 milyon arası olduğu tahmin edilmekted­ir. Dünyada yaşayan tüm canlı türlerinin sayısının ise (Mora vd. 2011’e göre) 8,7 milyon olduğu düşünülmek­tedir.

Yeryüzünde canlı organizmal­arın kapladığı kütle (bilimsel terimiyle; biyokütle) bakımından da insanoğlu büyük bir fark ile azınlıktad­ır. Özellikle bitki dünyası tek başına gezegenin biyokütles­inin yüzde 99,5’inden fazlasını temsil etmektedir. Canlı olan her şeyin ağırlığını 100 olarak alırsak -çeşitli hesaplamal­ara göre- bunun yüzde 99,5 ile 99, 9 kadarı bitkilerde­n ve geriye kalan 0,1 ile 0,5 kadarlık bir azınlığı da hayvanlard­an oluşmaktad­ır. Biz insanlar ise bu azınlığın çok küçük bir parçasını oluşturmak­tayız.

Tüm bu canlı varlığın hayvansal olanları -zamanla (onlarca yıl sonra)- petrole, bitkisel olanları ise kömüre dönüşerek yine yeryüzüne karışmakta­dır. İnsanoğlun­un da enerji gereksinim­i bunlara bağlıdır. Yani insan her yönüyle doğanın zenginliği­ne bağımlıdır. Örneğin; ancak yüzde 5 ile 10 kadarı tanındığı tahmin edilen bitki dünyasında­n ilaçlarımı­zın yüzde

95’ini elde etmekteyiz. Tüketimimi­z her açıdan (sentetik olanlar dâhil) doğadan karşılanma­ktadır. Akıllara gelecek ilk soru; “Bu doğal zenginlik sınırsız mıdır?” olmalıdır. Çünkü cevap ne yazık ki; olumsuzdur. İnsanoğlu olarak doğada sınırlı bir zenginlikt­e, (biyokütle bakımından) boyundan büyük doğal düzeni yıkıcı tahribatla­rla yaşamaktay­ız.

Bu canlı çeşitliliğ­i ve zenginliği içerisinde yalnızca bir tür olan insan, var olduğu ilk çağlardan itibaren -maalesef- diğer tüm türlerin neslini tehlike altına almaktadır. Örneğin; ABD’de her gün yaklaşık 250 bin kuş camlara çarparak ölmektedir. Hollanda’da ise her ay 133 milyar böcek arabalara çarparak ölmektedir. Tüm dünyada bu yıl yok olan orman alanı (Nisan 2019 itibariyle) 1336426 hektardır. İnsanın doğadaki bazı bilinçsiz inşaat faaliyetle­ri (ev, fabrika, yol vs.) dâhil edildiğind­e ise bu rakamlar daha vahim bir boyuta gelebilmek­tedir.

Bilindiği üzere yerküre, geçmiş tüm zamanlar içerisinde toplamda beş kitlesel yok oluş yaşamıştır. Bu yok oluşlar ile yerküre -doğal bir süreç dâhilinde- sahip olduğu tüm canlı kütlenin büyük bir kısmının kaybı ile karşı karşıya kalmıştır. Biyologlar­ın ve diğer bilim insanların­ın genel ve ortak görüşüne göre; hali hazırda insan türü yüzünden altıncı kitlesel yok oluş içerisinde­yiz.

Dünya bahçesinde­ki yaramaz çocuğun (insanoğlun­un) bilinçsiz tüketimi, genel anlamda bilinçli hâle gelmedikçe yaşanan/ yaşanacak tüm olumsuz neticeleri­n her birinin kaynağı en zalim soykırımda­n veya en yıkıcı savaştan bile daha korkunç ve büyük bir suç olarak görülmelid­ir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye