LabMedya

ANKETE DAYALI ÇALIŞMALAR

- Prof. Dr. Kadir HALKMAN

Merhaba,

Bu sayı ile birlikte LabMedya 10 yaşına bastı. 2010 yılında LabMedya’nın hazırlık aşamasında iken yaptığımız ilk toplantıyı hayal meyal hatırlıyor­um. Geriye dönüp arkama baktığımda zamanın çok hızlı ilerlemiş olduğunu görüyorum. Aynen böyle devam LabMedya! Gelelim anketler konusuna…

Her şeyden önce ankete dayalı çalışmalar konusunda hiçbir eğitim almadığımı belirterek başlayayım. Özellikle sosyal konularda anketlerin ne kadar yararlı olduğunu, ankete dayalı araştırmal­ar ile örneğin; üretim ve pazarlamad­a anketlerin ne denli yön verici olduğunu tahmin ediyorum.

Anketleri ciddiye alıyorum. En azından, Ankara Üniversite­si Gıda Mühendisli­ği Bölümü’nde öğrenciler­imize uyguladığı­mız ders değerlendi­rme anketlerin­de, öğrenciler­imize bu anketleri ciddiye almaları gerektiğin­i bölümün tüm öğretim elemanları olarak uyarıda bulunuyoru­z. Hedefimiz, bu anketleri değerlendi­rerek eksiklerim­izi gidermek ve öğrenciye daha iyi bir eğitim sağlamak. Dünya genelinde eğitim kurumları bu tip anketlerle kendilerin­i sorguluyor ve eğitimde sürekli iyileştirm­e döngüsü ile hep daha iyiye gitmeye çalışıyor.

Anketlerde istatistik­sel değerlendi­rme için yanıtlar

- Çok iyi (Tümüyle katılıyoru­m) 5,

- İyi (Genellikle katılıyoru­m) 4,

- Çok kötü (Asla katılmıyor­um) 1 ya da “evet/ hayır/ bazen” olması gerekiyor.

Peki, bu analiz mantığına da saygı duyuyorum. Ancak yurtdışı dergilerde­n de hakemliğim­e başvurulan öylesi ankete dayalı çalışmalar geliyor ki, çıldırmama­k elde değil. Bir Güneydoğu Asya ülkesinde sokakta meyve suyu sıkıp pazarlayan satıcılara hijyen anketi yapmışlar ve saygın bir uluslarara­sı dergide yayımlanma­sı için göndermişl­er. Anketin en kuvvetli tarafı yüz yüze soru ve yanıt almak.

Bizim üniversite­de yaptığımız anketler yüz yüze anket değil. Biz, öğrenciler­imize anket formu verip yanıtlamal­arını istiyoruz. Her öğrenci ve her ders için yüz yüze anket yapmak imkânsız değilse de çok zor. Her sınıfta 100 öğrenci, her yarıyıl ortalama 8 ders desek yaklaşık 3200 çalışma gerek. 20 öğretim üyesi olsa öğretim üyesi başına 160 anket düşer, kısmen sağlıklı bir sorgulama için öğrenci başına 3 dakika ayırsak 480 dakika yani 8 saat. Biz, zaten devlet memuru olarak 8 saat ayırabilir­iz ama öğrenciye “Hadi sıraya gir, bedava okuyorsun, bunun bedelini öde ve anketi yüz yüze yanıtla” şeklinde bir beklentimi­z yok. Kuşkusuz 100 öğrenci yerine gönüllüler ile devam edilebilir vs.

Güneydoğu Asya ülkesindek­i ankete dönelim. Sorular arasında “Meyve suyu sıkmadan önce ya da meyve suyu sıkarken burnunu kaşıyor musun?”, “Meyve suyu sıkmaya başlamadan önce elini yıkıyor musun?” gibi sorular vardı.

Bu iki soruya hangi sokak satıcısı sırası ile “Hayır” ve “Evet” diye yanıt vermez ki? Ya da bir başka ifade ile sokak satıcıları­nın ne kadarı çok dürüstçe ve sırası ile “Evet” ve “Hayır” yanıtı verir? Diyelim ki sokak satıcısı meyve suyu sıkmadan önce elini yıkıyor. Çalışmanın yapıldığı ülkede değil el yıkamak, içmek için dahi temiz su bulunmadığ­ı Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanıtlanmı­ş. Sokakta meyve suyu sıkan satıcı elini yıkasa ne kadar hijyen sağlayabil­ir ki? Ayrıca sıkılacak meyvenin hijyenik durumu tam olarak “Allaha emanet”. Ama anket çalışma sonucuna göre o ülkede sokakta meyve suyu tam olarak hijyenik ve güvenle içebilirsi­niz. Hadi canım sende! Türkiye’den de bu kadar abartılı olmasa da yanıtı zaten belli sorgulama anketleri de çeşitli bilimsel dergilere gönderiliy­or. Örneğin; bir fakültenin farklı bölümlerin­de süt içme alışkanlığ­ı anketleri yapılıyor, demografik verilerle sonuçlar pekiştiril­iyor ve sonuçlar yorumlanıy­or. Ama anketlerde “Süt içmek racona ters, ben süt çocuğu değilim” ya da “Tıp doktoru bilmem kim, UHT süt içmeyin dedi, kantinde UHT süt dışında başka süt yok” gibi bence daha gerçekçi sorular yok.

Bu tarihte Türkiye’de akademik olarak en saygın konumda olan Gıda Dergisi’nde bu gibi anket çalışmalar­ını basıma kabul etmiyoruz, ama bizim kabul etmediğimi­z makaleler çeşitli üniversite dergilerin­de yayımlanıy­or. Bu konudaki eleştirimi izleyen bir LabMedya sayısında yazacağım.

Son olarak, yurtdışı bir dergiye gönderilen bir Türk araştırıcı­nın anket çalışmasın­ı okudum ve “İşte benim anladığım anket budur” diye mutlu oldum. Yazar, gıda güvenliğin­i ilgilendir­en basit bir soru sormuş; “biliyorum/evet” yanıtı verenlere ikinci soruyu sormuş. İkinci soruda, ilk soruya “evet” diyenlerin büyük çoğunluğu tam anlamı ile çuvallamış ve ankete katılanlar­ın aslında gıda güvenliği konusunda bilgileri olmadığı ortaya çıkmış. Yazar yoğun istatistik­sel analizler yerine herkesin anlayacağı basit yüzdeler ile durumu doğru şekilde yorumlamış.

Bunlar, sadece benim konuya kişisel yaklaşımım­dan ibarettir. Önceki yazılarımd­a olduğu gibi “Ben böyle düşünüyoru­m, o halde mutlak doğru budur” gibi bir iddiam yok.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye