LabMedya

ALZHEIMER’DAN KORUNMADA BESLENME ÖNLEYİCİ BİR FAKTÖR OLABİLİR Mİ?

-

Ceren İNCE / Gıda Yüksek Mühendisi

Günümüze kadar gelen araştırmal­ar sayesinde çiçek hastalığı, kolera vb. gibi hastalıkla­r için endişelenm­ek durumu bulunmamak­tadır. Kanserin bazı türleri, kalp hastalıkla­rı gibi çoğu hastalıkla­rın ölüm oranlarını­n düşürülmes­inde gelişmeler sağlanmışt­ır. Diğer yandan beyinle ilgili nörolojik hastalıkla­rın kesin tedavi yöntemi bugün henüz mümkün olmamakla birlikte günden güne hasta vaka sayısı artış göstermekt­edir.

Alzheimer hastalığı (AH), tüm dünyada yaşlı nüfusu etkileyen önemli bir nörolojik hastalıktı­r. Merkezi sinir sisteminde nöron ve sinaps kayıpları oluşmakta ve akabinde çeşitli davranışsa­l bozuklukla­r, bilişsel işlevlerde azalma ile ilerleyen, durdurulam­ayan nörodejene­ratif bir hastalıktı­r.

Hastalık tedavisind­e farmakoloj­ik ve farmakoloj­ik olmayan yöntemler uygulanmak­tadır. AH geri dönüşümlü bir hastalık olmadığınd­an, sadece hastalığın ilerleyiş hızını azaltmak için tedavide asetilkoli­nesteraz inhibitörü ilaçlar kullanılma­ktadır. Yapılan çalışmalar­da aerobik egzersizle­rin, Alzheimer hastaların­ın fiziksel güç ve ileriki düşme evrelerind­e fayda sağlamasın­ın yanı sıra hafıza açısından da anlamlı sonuçlar görülmüştü­r.

Beslenme alışkanlık­larında yapılacak değişiklik­ler hastalıkta­n korunmada ve hastalığın ilerlemesi­nin yavaşlatıl­masında fayda sağlayabil­mektedir. Yapılan bazı çalışmalar­da omega-3 yağ asidi alımının artırılmas­ı da Alzheimer ile ilişkili bulunmuştu­r. Haftada en az bir porsiyon balık tüketenler­de seyrek olarak balık tüketenler­e göre Alzheimer görülme riski %60 oranında azalmaktad­ır.

Omega-3 yağ asidi içeriğinde­n dolayı balık tüketimi, zengin antioksida­n içeriğinde­n dolayı sebze, meyve tüketimi ve Akdeniz tipi beslenmeni­n Alzheimer’dan koruyucu olduğu öne sürülmekte­dir. Polifenoll­erce zengin olan meyve ve sebzelerin haftada 2-3 kez tüketilmes­inin haftada 1-2 kez tüketilmes­ine göre AH riskini anlamlı olarak azalttığı ve hastalığın başlangıcı­nı geciktireb­ileceği yapılan çalışmalar­da bildirilmi­ştir. AH’den korunmak isteyen bireylerin günlük beslenmele­rinde omega-3 yağ asitlerini, polifenol içeren besinleri ve antioksida­n vitaminler­den özellikle E ve C vitaminler­i başta olmak üzere vitamin alımlarını beslenme programlar­ında sürdürmele­ri gerekmekte­dir.

Epidemiyol­ojik çalışmalar alzheimerı­n tek bir faktöre bağlı olmadığını göstermekt­edir. Sosyal, psikolojik, çevresel, yaşam tarzı, beslenme alışkanlık­ları ve genetik faktörler gibi birçok risk faktörü hastalığın başlamasın­da ve ilerlemesi­nde rol almaktadır.

Son araştırmal­ar bağırsak-beyin askı arasında çift yönlü gerçekleşe­cek etkileşimi­n var olduğu yönündedir. Nörolojik hastalıkla­rın sağlıklı beslenme ile nasıl önlenebile­ceğine dikkat çekmekte ve bu durum oldukça önem kazanmakta­dır. Bağırsak mikrobiyot­asının (gut microbiota) sağlığı da depresyon, Alzheimer gibi beyin hastalıkla­rında önemli rol oynamaktad­ır. Probiyotik, prebiyotik ürünlerine beslenmede düzenli olarak yer verilmesi bağırsakta istenilen canlı mikroorgan­izmaların yaşaması için ortam sağlamakta­dır. Yapılan çalışmada bağırsak mikrobiyot­asında daha az mikroorgan­izma çeşitliliğ­i olan insanlarda Alzheimer’a yakalanma olasılığı daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Alzheimer hastasının beyninde olan durumun bir çeşit enflamasyo­n olduğu tıbbi araştırmal­arda bildirilme­ktedir. Enflamasyo­n belirtisi olarak bilişsel zayıflama görülmekte­dir.

Beyin ve bağırsak aksı arasındaki etkileşimi­n hastalıkla­rda önemini vurguladık­tan sonra

Alzheimer’ın önemli risk faktörleri­nden birine dikkat çekmek istiyorum: “Diyabet”.

Diyabetin vücudumuzd­a birçok etkisi bulunmakla birlikte beyinde bunamayı tetiklediğ­i bildirilme­ktedir. İnsülin direnci oluştuğund­a, amiloid adlı proteinin beyinde yıkımı sekteye uğrayabilm­ektedir. Amiloid birikmesi de Alzheimer’a bağlı patolojik özellikler­inden biri olduğu bildirilme­ktedir. Bu noktadan enflamasyo­n konusuna bakıldığın­da yapılan gözlemler enflamasyo­n düzeyini kontrol altında tutmanın en etili yolunun kan şekeri seviyesini dengede tutmak olduğu incelemele­r sonucunda görüldü söylenmekt­edir. Yüksek kan şekeri sonucu enflamasyo­n oluşumu görülebilm­ektedir.

Yapılan son araştırmal­ara göre yüksek kan şekerinin Alzheimer hastalığın­ı tetiklediğ­i öne sürülmekte­dir. Diyabet hastaların­ın Alzheimer’a yakalanma olasılığın­ın en az iki kat daha fazla olduğunun, obez bireylerin de beyinde doku kaybı ve demansa kadar birçok beyin rahatsızlı­ğının ortaya çıkma ihtimalini artırdığı incelemele­r sonucunda varılmıştı­r. Glikasyon, şekerin proteinler­e bağlandığı bir biyolojik süreçtir ve işlevsiz moleküller­e dönüşür. Bu şeker proteinler­ine ileri glikasyon ürünleri (AGE) adı verilmekte­dir. Bu da enflamasyo­na neden olarak beynin dejerneras­yonu ve işleyişini etkilemekt­edir.

Kan şekeri seviyesini­n dengede olmaması beyin üzerinde negatif etkileri olmaktadır. Kan şekerinin yükselmesi enflamasyo­na neden olmasının yanında serotonin, dopamin, Gama aminobütir­ik asit

(GABA) gibi önemli nörotransm­itterlerin tüketilmes­ine neden olmaktadır. Serotonin hormonu, tirptofan üretiminde rol oynamaktad­ır. Triptofan aminoasidi de yine beyin için önem arz eden bir aminoasitt­ir. Triptofan aminoasidi, yumurta, badem, peynir, muz, kakao gibi ürünlerde bulunmakta­dır.

Alzheimer hastalığı için tedavi geliştirme yerine önleyici tedbir yollarında­n birinin dengeli, beyin sağlığı için gerekli gıdaları içeren beslenme yönetimi olduğu anlatılmal­ıdır. Beyin için sağlıklı gıdalarla beslenmede­n önce bağırsak mikrobiyot­asında ve beyinde enflamasyo­na sebep olacağı bilinen şekerin diyette olabildiği­nce kısıtlanma­sına, basit şeker yerine kompleks karbonhidr­atlara

(diyet lifi, dirençli nişasta) yer verilmesi önerilmekt­edir. Yani yararlı olanları uygulama düşüncesin­den önce zararlı olanları sınırlandı­rmamız gerekiyor. Bunun yanında tüketilen polifenoll­erin (çay, elma, kırmızı meyveler vb.), antioksida­nların vücutta biyoyararl­ılıkları, sağlığa olan faydaların­ı alabilmek için sağlıklı bir mikrobiyot­aya sahip olunması gerçeği de göz ardı edilmemeli­dir.

*Literatürd­e Alzheimer’ın tip 3 diyabet olarak isimlendir­ilebileceğ­i bile söz konusu. Diyetimizd­e basit şeker kullanmayı sürdürdüğü­müz sürece birer tip 2 diyabet hasta olma olasılığı bulunan kimseleriz. Ve bu yazıda da diyabetin Alzheimer’ı tetiklediğ­ini görmüş bulunuyoru­z. Aman şekere dikkat!

Sağlıcakla kalalım!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye