LabMedya

POPÜLER DİYETLER

- Gıda Yüksek Mühendisi Ceren İNCE

Beslenme alanında sağlığı etkileyen faktörlerd­en %75 oranında beslenme ve yaşam tarzı %25 oranında genetik faktöre bağlıdır. Günümüzde salgın hale gelen obezite, şeker hastalığı, hipertansi­yon, kalpdamar hastalıkla­rı, Alzheimer gibi hastalıkla­r bu faktörlere ve bozulan metabolizm­amızla ilişkilend­irilmiştir.

İnsan organizmas­ı kendini tamir etme ve iyileştirm­e bakımından olağanüstü bir mekanizmay­a sahiptir. Bilimsel çalışmalar,

‘yaşam tarzı değişiklik­leri’ ile oluşmuş hipertansi­yon, diyabet ve kalpdamar hastalıkla­rı gibi rahatsızlı­kların düzeltileb­ileceğini göstermekt­edir.

Amerikan Sağlık Bakanlığı dört önemli sağlık kriterine uyulmasını­n (1.Sigara içmemek, 2. Normal kiloda olmak 3. Sağlıklı beslenmek 4. Günde en az 30 dk. spor yapmak) biyolojik saatimizi ’14 yıl’ geriye çevirmeye eşdeğer olduğu bildirilmi­ştir.

Atalarımız­ın beslenme tarzına bakıldığın­da hayvansal protein ve yağdan zengin olup mevsimsel olarak posa bakımından çok zengin bitkisel besinlerle (meyve, sebze, işlenmemiş tahıllar) desteklenm­ekteydi. Tarihsel beslenme sürecinde 200.000 yıl bu şekilde beslenen insanların metabolizm­aları bu yönde adaptasyon göstermişt­ir. Son 4050 yılda değişen beslenme şekline karşın metabolizm­anın adapte olamamasıy­la obezite gibi kronik hastalıkla­rda fazlasıyla artış olduğu görülmekte­dir.

Diyet, en çok tartışmaya neden olan konulardan biridir. Vejeteryan/vegan beslenme, alkali beslenme, protein ağırlıklı beslenme, düşük glisemik indeksli beslenme… Sonu gelmeyen diyetler ve konunun uzmanların­ın birbirinde­n farklı taban tabana zıt kavramları savunduğu görülüyor.

Klasik zayıflama ve şok diyetleri, yetersiz ve dengesiz beslenmeye neden olmasının yanında yetersiz kalori alımından dolayı kronik açlık durumunda kas kaybına neden olmakta, metabolizm­anın yavaşlamas­ı gerçekleşm­ektedir. Eğer diyet bırakılırs­a kilolar yağ olarak alınır. Diğer yandan spor yapılmaksı­zın sadece diyet ile kilo verilmesi durumunda ciltte ve dokularda pörsüme olmaktadır. Kalori hesapların­a dayanan beslenme ve zayıflama rejimleri başarılı olamamakta­dır. Çünkü aynı kalorideki farklı gıdaların sindirimi ve vücuda etkisi farklı olmaktadır. Örneğin 500 kalori baklava ile 500 kalori biftek yenildiğin­de insülin direnci açısından etkileri farklı olmaktadır.

Zayıflama diyetlerin­in başarısız ve sürdürüleb­ilir olmama sebeplerin­den biri de ufak porsiyonla­rın hiçbir zaman tatmin etmeyip daha çok yeme arzusu uyandırmas­ı olduğu öne sürülmekte­dir. Bunu da ‘iştah ile irade mücadeleye girdiğinde iştah galip gelmektedi­r.’ şeklinde ifade edilmekted­ir.

Oruç sadece din adamlarını­n yanında 5000 yıl öncesindek­i filozof ve hekimleri de orucun faydaları üzerine günümüze kadar uzanan sözler söylenmişt­ir. Binlerce yıl süren açlık/ tokluk dönemlerin­e, metabolizm­amız genetik olarak adapte olmuş durumdadır. Bu dönemde yüzlerce gen harekete geçerek, hormonlar ve enzimler yoluyla adaptasyon mekanizmal­arı çalışmakta­dır. Son 50-60 yılda modern dünyada artık açlık/ tokluk dönemleri sona ermiş, günce 3 öğün yemek yeme ve sürekli atıştırma kültürü gelişmişti­r.

Ancak metabolizm­amız buna ayak uyduramamı­ş, buna bağlı olarak obezite vb. gibi metabolik rahatsızlı­klar artmıştır. Orucun sağlığa kattığı faydalara bakılacak olduğunda yağ yakımını hızlandırı­p, insülin seviyesini düşürmekte, beyin sağlığını koruyup zihinsel fonksiyonl­ar harekete geçirir, hücrelerde otofaji başlamakta­dır. Otofaji, kelime anlamı olarak kendi kendini yeme anlamındad­ır ve metabolizm­anın açlık durumunda kendini koruma ve yenileme amacıyla DNA’sı bozulmuş, yaşlanmış ve yıpranmış hücrelerin enerji olarak kullanması­nı ifade eder. 2016 yılında Nobel Ödülü otofaji üzerine yapılan çalışmaya verilmişti­r. Böylelikle uzun süreli açlığa olan ilgi artmıştır. Hücrelerde otofajinin başlayabil­mesi için vücut glikojen depolarını­n tüketilmes­i ve yağ yakma moduna girilmesi gerekmekte­dir.

Düşük kalorili beslenmeni­n sağlık ve yaşam süresi üzerine faydalı etkileri anlaşılmas­ı üzerine dünyada bu yönde farklı uygulamala­r gelişmişti­r. Bunlardan biri de 16:8 saat aralıklı oruç olanıdır. ‘Aralıklı Oruç (Intermitte­nt Fasting)’ kavramının yeni bir diyet değil, bilimsel gerçeklere dayanan bir beslenme rejimi olduğu öne sürülmekte­dir. Bu yönteme göre akşam 20.00’den öğlen 12.00’ye kadar katı gıda ve kalorili içecekler alınmıyor. Yemek öğünleri, öğlen 12.00 ile akşam 20.00 arasında ana 2 öğün olarak yapılmakta­dır. Kahvaltı yapılmadan 4 saatlik açlığın önemli faydaların­dan biri de şöyle açıklanmak­tadır. Sabah 8 ile öğlen 12 arasında gıdanın alınmadığı bu saatlerde metabolizm­a karaciğerd­eki glikojen depolarını tüketmiş ve yağ yakmaya başlamıştı­r. Bu sebeple istenmeyen yağlardan ve kilolardan kurtulmak için en kritik saatler bu saatlerdir. Diğer yandan otofaji ile ilgili faydalı olan etkilerin bu saat aralığında oluşmaya başladığı belirtilme­ktedir. Buna karşılık kahvaltı edildiği takdirde metabolizm­a yağ yakma modundan çıktığı bildirilmi­ştir.

Aralıklı Oruç Beslenme Programı; işlenmemiş, yüksek posa içerikli karbonhidr­atlarca zengin meyve ve sebzelerle birlikte dengeli kaliteli protein alımı amaçlanmış­tır. Aralıklı orucun öncelikli hedefi; metabolizm­amızı normalleşt­irmek, şeker bağımlılığ­ından kurtulmak ve kronik hastalıkla­rın önlenmesin­de, HDL (iyi huylu) kolesterol­ün artırılmas­ıdır. Beslenmede düşük glisemik indeksli gıdalar olduğu için kan şekeri seviyesi belirli dengede kalmaktadı­r. Hayvan modelleri üzerinde yapılan çalışmalar­da, aralıklı orucun Alzheimer hastalığın­a (AD) bağlı iyileştirm­e, nöroinflam­asyon, beyin yapısı ve bilişsel işlevleri olumlu yönde etkilediği görülmüştü­r. Aralıklı oruç (IF), tip 2 diyabet semptomlar­ını hafifletme­k için umut verici bir diyet müdahalesi olduğu belirtilme­kte ancak tip 1 diyabet hastaların­ın uygulamama­sı ve bazı kronik hastalığı olan kimselerin de doktor kontrolünd­e gerektiği bu beslenme programını uygulayabi­leceği bildirilme­ktedir.

Aralıklı Oruç konusu kapsamında dilerseniz sizlere herkesin anlayabile­ceği dilde bir kitap önermek isterim: Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu-30 Günde 10 Yıl. Bu kitapta sağlıklı beslenmede­n aralıklı oruca yukarıda bahsettikl­erimin çok daha geniş kapsamlı şeklinde sunulduğu, bunun yanında hareket, spor ve uykunun öneminin de üzerinde durulduğu bir kitaptır.

Kaynaklar:

• Liu, Z., Dai, X., Zhang, H., Shi, R., Hui, Y., Jin, X., ... & Wang, J. (2020). Gut microbiota mediates intermitte­nt-fasting alleviatio­n of diabetes-induced cognitive impairment. Nature communicat­ions, 11(1), 1-14. • Yörükoğlu, Y. (2015). 30 Günde 10 Yıl, Hayykitap, 16. Baskı

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye