MUTLULUK BEDAVA MI?
Beyin sürekli öğrenen ve gelişen bir organdır. İnsanlar yaşadıkları doğrultusunda öğrenir, gelişir ve değişir. Bu yazıyı okurken bile beynin içinde bulunan nöronlar arasında yarım katrilyon bağlantı gerçekleşerek okuduğunuzu anlamanızı sağlıyor.
Görülen, işitilen, düşünülen, hissedilen, bilinçli ve bilinç dışı tüm zihinsel faaliyetler bu nöral aktivite sonucunda oluşuyor. Mutluluk da nöral ağlarda kalıcı ve olumlu yönde değişimler yaratan bir etkendir. Peki mutluluk öğrenilebilir mi? Öğrenilse bile hesapsızca mutlu olabilen kaç kişi var? Ekonomik büyüme sıklıkla, düşük gelirli ülkelerde yaşayan insanların refah ve mutluluğunu artırmanın kesin bir yolu şeklinde sunuluyor. Fakat Mcgill Üniversitesi ile Otonom Barselona Üniversitesi Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nde (ICTA-UAB) çalışan bilim insanlarının önderliğinde yürütülen ve PLOS One bülteninde yayımlanan bir araştırma, bu varsayımı sorgulamak için iyi bir sebep olabileceğini öne sürüyor. Çalışmada, paranın asgari bir rol oynadığı toplumlarda insanların öznel refah seviyelerini nasıl gördüğü keşfedilmiş. Araştırmanın sonuçlarına göre insanların büyük çoğunluğu, kayda değer ölçüde yüksek seviyelerde mutlu olduklarını söylüyor. Bu durumun ise özellikle, parasallaşmanın en düşük seviyelerde görüldüğü topluluklarda geçerli olduğu ortaya çıkmış. Yani düşünülenin aksine para mutluluk getirmiyormuş.
Her ne kadar annem bu sonuçlara katılmayıp, ekonomik durumun aile içi huzur ile orantılı olduğunu düşünse de ben doğruluk payının olduğuna inanıyorum. Özellikle sonradan yüksek gelirle sahip insanların değiştiğine yakından şahit oldum. Mutluluk seviyesinin parasallaşma ile bazen ters orantılı olabileceği görüşündeyim.
Yukarıda bahsettiğim araştırmanın baş yazarı ve ICTA-UAB’dan Sara Minarro; “Parasallaşmanın daha düşük olduğu bölgelerde, insanlar aileleriyle daha fazla zaman geçirmenin ve doğayla temas kurmanın kendilerini mutlu ettiğini söylüyor. Fakat parasallaşmanın artmasıyla birlikte, sanayileşmiş ülkelerde ortak şekilde onaylanan sosyal ve ekonomik etmenlerin daha büyük bir rol oynadığını bulduk. Genel olarak bulgular; parasallaşmanın, özellikle de ilk aşamalarda aslında mutluluğa zararlı olabileceğini akla getiriyor” diyor.
Araştırmada yer alan McGill Üniversitesi Bieler Çevre Fakültesi’nde profesör olan Chris Barrington-Leigh, şöyle ekliyor; “Bu çalışma, mutluluğu destekleyen önemli unsurların prensipte ekonomik çıktı ile alakalı olmadığını gösteriyor ve bu konuda giderek artan bir farkındalığa katkıda bulunuyor. İnsanlar rahat oldukları, güvende oldukları ve güçlü bir topluluk içerisinde yaşamın keyfini özgürce çıkarabildikleri zaman mutlu oluyorlar; para kazanıp kazanmıyor olmaları önemli değil.”
Peki ya siz bütün bu araştırmalardan nasıl bir sonuç çıkardınız, parayla saadet olur mu dersiniz?