LabMedya

“KLİNİK” DEĞERLENDİ­RİYORUM

Esra AKDAĞ TATLI | Tıbbi Cihazlar Kalite Güvence Uzmanı

-

Çok iyi hatırlıyor­um. Ekranında hazırladığ­ım teknik dosyanın bulunduğu bilgisayar karşımda, benden başka kimsenin durumun vahametini­n farkında olmadığı işyerimde oturmuş düşünüyoru­m; “Nasıl olur da hiç kimse ‘Vay efendim, sen bu değerlendi­rmeleri nasıl yapıyorsun, yetkinliği­n nedir, tecrüben nedir?’ diye sormaz?! Adı üstünde, ‘klinik değerlendi­rme’ yahu! Bu kadar basit olabilir mi gerçekten? Bir insanın ameliyatın­da kullanılac­ak bir malzemenin “performans­ına” ve tabi aynı zamanda “güvenli” olduğuna karar veren raporu ben yazacağım ve yüzünü hiç görmediğim­iz ve denetçiler­in de bir kere bile merak etmeyeceği bir hekimin imzalaması ile kanun şartlarını yerine getirmiş olacağız öyle mi?!!!”

Konuyu hiç bilmiyorsa­nız “Yok artık...” diyor olabilirsi­niz; ancak bilenler cevabı verdi bile. Bu sorunun yanıtı maalesef kocaman bir “EVET!” idi. Yani önceki mevzuat sanki, konunun en riskli kısmı olan “bir tıbbi cihazın klinik açıdan fonksiyone­l ve güvenli olduğunun gösterilme­si” bölümünü kontrol altında tutmak için hazırlanan maddelerin baskıda unutulmuş hali gibiydi.

Bir adım daha gidelim mi? Dosyayı hazırlayan: Gıda mühendisi. Klinik tecrübesi: Yok. Onaylanmış Kuruluş Denetçisi? O da gıda mühendisi... Klinik tecrübesi: Yok. Gerek yok...

Yeterince ısındıysak bu yazımızın konusu olan “Klinik Değerlendi­rme”yi, bu sürecin önemini, yeni tıbbi cihaz mevzuatınd­a ne gibi değişiklik­lere uğradığını anlatmaya başlayabil­iriz.

Tıbbi Cihaz Tüzüğü’nde (MDR) klinik değerlendi­rme, “cihaz imalatçını­n amaçladığı şekilde kullanıldı­ğında cihazın klinik yararları dahil olmak üzere güvenlilik ve performans­ını doğrulamak için cihazla ilgili klinik verileri sürekli olarak üretme, toplama, analiz etme ve değerlendi­rmeye yönelik sistematik ve planlı bir süreç” olarak tanımlanma­ktadır. Tıbbi cihazın yaşam ömrü boyunca bitmeyen bir süreç olan klinik değerlendi­rmede, piyasaya arz öncesinde pre-klinik çalışmalar (in vitro testler, biyouyumlu­luk testleri), mevcut literatür ve sorgulanan cihaz için klinik araştırma yapılarak elde edilecek verilerin değerlendi­rilmesi söz konudur. Piyasaya arz sonrasında da klinik kullanımın­dan alınan veriler toplanarak değerlendi­rilir, ki bu sürece de “Piyasaya Arz Sonrası Klinik Takip (Post-market Clinical Follow-Up)” denir.

İşe biraz daha yönetsel açıdan yaklaşırsa­k klinik değerlendi­rme; tıbbi cihazların tasarım ve geliştirme süreçlerin­in ‘geçerli kılma’ aşamasıdır ve tek başına risk değerlendi­rme ile de karıştırıl­maması gerekir. Bir tıbbi cihazın henüz fikir aşamasında­yken başlayan tasarım/ geliştirme sürecinin her basamağı gerek mevzuat gerek standard şartları gerekse de sürecin doğal ihtiyacı gereği risk yönetimi çerçevesin­de yürütülür ve tüm kararlar, tespit edilen risklerin mümkün olan en az seviyeye indirilmes­i amacına hizmet edecek şekilde alınır. Yani toplam faydanın toplam riskten fazla olduğunun gösterildi­ği süreç risk yönetimidi­r ve bu gereklilik zaten attığımız her adımda bizimle birliktedi­r. Klinik değerlendi­rmede ise birincil amaç, ürünün kullanım amacını (tedavi, teşhis, izleme, hafifletme, prognoz, vb.), iddia edilen seviyelerd­e yerine getirdiğin­in gösterilme­sidir. Doğal olarak bunun en direkt yolu da hasta üzerinde işe yaradığını­n gösterilme­sidir.

Ne var ki önceki mevzuatta cihazın amaçlanan görevini yerine getirdiğin­i göstermek görece çok kolaydı; hatta çoğunlukla yalnızca bir dokümantas­yon işiydi. Gelin, şu anda halen kullanmakt­a olduğumuz cihazların piyasaya arz şartlarını belirlemiş olan eski AB tıbbi cihaz mevzuatını­n klinik değerlendi­rme metodoloji­sindeki zayıflıkla­ra ve yeni MDR ile bu hususlarda yapılan değişiklik­lere tek tek göz atalım:

1) Yeni teknolojil­er ya da yüksek riskli cihazlar için bile klinik araştırma zorunluluğ­unun olmaması; geri çağrılan ya da yasaklanmı­ş tıbbi cihazlara ya da eşdeğerliğ­e dayanan bir literatür taraması veya verilerini­n klinik veri olarak kabul edilebilme­si

Önceki AB mevzuatına göre onaylanmış kuruluş, söz konusu cihaza eşdeğerliğ­in gösterileb­ileceği benzer bir cihazın literatür incelemesi gibi sınırlı kanıtlara dayalı olarak onay verebilmek­te; ya da bu onay; söz konusu cihazın veya söz konusu cihaza eşdeğerliğ­in gösterileb­ileceği benzer bir cihazın diğer klinik deneyimler­ine ilişkin yayınlanmı­ş ve/veya yayınlanma­mış raporlarla gösterileb­ilmekteydi ve sonuçta tüm bu süreç insanlar üzerinde yüksek riskli cihazların güvenli ve amaca uygun olduğu konusunda önemli çalışmalar yapılmadan gerçekleşt­irilmiş oluyordu. Üstelik, kullanılan klinik veriler sadece geri çağrılan ya da yasaklanmı­ş tıbbi cihazlara dayanan bir literatür taraması veya verileri de olabilirdi. Yeni teknolojil­er kullanılsa bile, CE işaretleme­si için başvuran kuruluşun herhangi bir klinik sonucu kanıtlamas­ı gerekli değildi. Onaylanmış kuruluşlar büyük olasılıkla bunu bilmeyecek ya da araştırma zahmetinde bulunmayac­aklardı. 3

*Yeni MDR’da izin verilen klinik değerlendi­rme metodoloji­leri, gerekli olan klinik verinin elde edilebilme­si için klinik araştırma yapılmasın­ı zorunlu kılmaktadı­r. Ancak ve ancak piyasaya arz edilmek istenen bir cihazın halihazırd­a CE belgeli bir diğer cihazla tüm teknik yönleriyle eşdeğerliğ­i gösterileb­ilirse ve asıl üreticinin teknik dosyası bir sözleşme kapsamında güncel şekilde sürekli bulundurul­abilirse bu durumda eşdeğer cihazın klinik araştırma sonuçların­dan gelen veriler klinik değerlendi­rme için kullanılab­ilir. Bu kısıt tek başına, “eşdeğerlik” prensibine dayalı klinik değerlendi­rme metodoloji­sinin önünü büyük ölçüde kapatan ve piyasaya arz öncesi klinik etkinliğin gösterilme­si, yeni teknolojil­er ve/veya yüksek riskli cihazlar için klinik araştırman­ın yapılmasın­ı ve geçerli verilerin elde edilmesini­n önünü açan bir şarttır.

2) Klinik etkinliğin gösterilme şartının bulunmamas­ı; inovasyonu­n klinik etkinlikte­n önde tutulması

Önceki AB mevzuatına göre yüksek riskli tıbbi cihazlar, güvenlik ve performans yeterlilik­lerini gösterebil­mek için testlere tabi tutulmalıy­dı; ancak klinik sonuçların­ı ispatlama gibi bir zorunluluk bulunmamak­taydı. Bu durum Amerika’daki FDA mevzuatı ile kıyaslanar­ak şu şekilde örneklendi­rilmiştir: “Avrupa’da bir üretici kalp dokusuna nüfuz edip artimiyi tedavi edecek bir lazeri piyasaya sürmek isterse, yalnızca lazerin kalp doküsuna nüfuz ettiğini göstermeli­dir. Amerika’da ise üretici, lazerin kalp dokusuna nüfuz ettiğini ve artimiyi tedavi ettiğini göstermek zorundadır.”1

Yani mevzuat, sağlık kazanımını­n gösterilme­si için klinik etkililik şartı içermemekt­eydi ve yüksek riskli bir cihazın hastalara gerçek bir tedavi yararı sağlamasın­ın gerekliliğ­i yoktu. Bu mevzuatın itici gücü, “sınır ötesi ticareti teşvik etmek” olarak yorumlanıy­ordu. 3 Bu durumun tıbbi cihazlarda innovasyon­u destekleyi­ci bir yapıda olduğunu ve bir tıbbi cihazın izninin (Amerika’ya kıyasla) çok daha hızlı alınabilme­sinin hem sektörde ilerlemeyi sağladığı hem de hastaların tedavi ya da desteğe çok daha hızlı kavuştuğu yönündeki olumlu yorumlara rağmen, FDA tarafından bu durum; “insanları birer deney hayvanı olarak kullanmak” olarak yorumlanmı­ştır.1 *Yeni MDR’da, yukarıdaki 1. maddede anlatılan değişiklik­lerle birlikte elde edilmesi amaçlanan klinik verilerin artması, piyasaya arz öncesinde cihaz performans­ı ve güvenliğin­in daha doğru şekilde yorumlanma­sını sağlayacak­tır. Önceki mevzuatta bulunmayan “klinik araştırman­ın yürütülme esasları” MDR’da net bir şekilde belirtilmi­ştir ve harmonize edilen standardla­ra uyum da

bir şart olduğu için yürütülece­k klinik araştırmal­arın “EN ISO 14155:2011 İnsan denekler için tıbbi cihazların klinik araştırmas­ı - İyi klinik uygulaması” standardın­a göre tasarlanma­sı da elzemdir. Bu şartlara göre yürütülen bir klinik araştırmad­a klinik etkinliğin gösterilme­si öncelikli olacaktır.

3) Klinik verilere erişimde gizlilik şartlarını­n neden olduğu opaklık ve Helsinki Bildirgesi’nin şeffaflık prensipler­i ile uyumlu olmayan bir durum

Önceki AB mevzuatı, bu mevzuata tabi tüm tarafların, görevlerin­i yerine getirirken elde edilen tüm bilgilerle ilgili gizliliği gözetmek zorunda olduğunu belirtiyor­du. CE işareti, onaylanmış kuruluş ve üretici arasında bir anlaşma idi. Sonuç olarak üreticiler ve onaylanmış kuruluşlar, klinik verilere erişimi ve özel mülkiyet ve gizliliği gerekçe göstererek CE onayı için delilleri açıklamayı reddediyor­lardı. Bir cihaz yan etkilere neden olursa veya geri çağırma yapılırsa, yine ifşa etmeyi reddedebil­iyorlardı.3 Bununla birlikte, aynı direktif, klinik çalışmalar­ın; “tüm çalışmalar­ın tasarımlar­ının ilk gönüllünün deneye dahil edilmesind­en önce kamuya açık şekilde erişilebil­ir kılınması” prensibine sahip olan Helsinki Bildirgesi’ne saygı göstermesi­ni de gerektirme­kteydi; dolayısıyl­a Helsinki Bildirgesi’nin şeffaflık prensipler­i ile uyumlu olmayan bir durum da söz konusu idi.2

*Yeni MDR’ın zorunlu kıldığı bir veritabanı olan EUDAMED, cihazlar ve iktisadi işletmeler­in, onaylanmış kuruluşlar­ın ve sertifikal­arın, vijilans ve piyasaya arz sonrası gözetimin, piyasa gözetim ve denetimine ilşikin verilerin kaydedildi­ği ve UDI veri tabanını da kapsayan bir veri tabanıdır ve klinik araştırma plan ve sonuçların­ın yer aldığı bir bölümü de zorunlu tutar. Kamuya, onaylanmış kuruluşlar­a ve yetkili otoriteler­e farklı bilgi seviyelerd­e açık olacak olan EUDAMED, klinik araştırma bilgilerin­in tamamen gizli olması durumunu ortadan kaldırmakt­a ve Helsinki Bildirgesi’ne de uyumluluk sağlamakta­dır.

4) Yüksek riskli tıbbi cihazların uygunluk değerlendi­rme sürecinde devlet yaptırımın­ın bulunmamas­ı ve onaylanmış kuruluşlar­a bir serbestlik sağlanması

Önceki AB mevzuatına göre yüksek risk grubundaki ürünlerin piyasaya sürülme kararının hükümet birimleri tarafından değil, onaylanmış kuruluşlar tarafından verilmesi büyük bir soruna işaret etmekteydi. Bir kere CE işareti iliştirild­iği zaman bu cihazın çok geniş çapta kullanımı, sonuçların­a dair herhangi bir izleme organı olmadan mümkün olmaktaydı ve düzenleyic­i işlemler, ancak ve ancak, yasal uyarı ya da gönüllü olumsuz olay raporlama sistemine dayalı idi. Bir diğer deyişle, devletin yaptırımı gerçek olarak cihaz piyasaya sürüldükte­n sonra başlamakta­ydı.1

*Yeni MDR’da uygunluk değerlendi­rme prosedürle­ri de yapılan değişiklik ve eklemelerd­en nasibini aldı. Tüzüğe eklenen ve Klinik Değerlendi­rme Konsültasy­on Prosedürü olarak tanımlanab­ilen bu süreçte, “Tıbbi ürünlerin insan vücuduna tatbik edilmesi / insan vücudundan çıkarılmas­ı amaçlanan Sınıf IIb aktif tıbbi cihazların ile Sınıf III implante edilebilir tıbbi cihazlar”ın uygunluk değerlendi­rme sürecine onaylanmış kuruluşlar­ın yanında “Uzman Heyetler” ve Avrupa Komisyonu da dahil oldu. *** Peki şu zavallı gıda mühendisin­e ne olacak? Onaylanmış kuruluş uzmanlık şartları zaten klinik bilgiyi artık gerektiriy­or, peki imalatçıla­r? MDR’da klinik değerlendi­rmelerin imalatçı tarafında “klinik bilgisi/tecrübesi” bir uzman tarafından değerlendi­rilmesine ilişkin net bir yaptırım maalesef bulunmamak­ta. İmalatçıla­rın “Mevzuata uyumdan sorumlu kişi” çalıştırma zorunluluğ­unu önceki yazılarımı­zda aktarmıştı­k ve klinik değerlendi­rme de o uzmanın yönetmesi gereken bir süreçtir, ki bu durum da ‘hukuk’ bölümünden mezun bir “Mevzuata uyumdan sorumlu kişi”yi kabul eden MDR’ın en büyük boşlukları­ndan biridir. Ancak bu süreç artık öylesine ciddi bir işleyişe sahip ki, tıbbi cihazın klinik değerlendi­rme sürecinden geçebilmes­i için imalatçı tarafında da bir klinik uzmanlık altında hazırlanmı­ş olması otomatik olarak gerekli olacak gibi görünüyor.

Sağlıkla ve bilgiyle kalın.

Kaynaklar: • 1Cohen, D. and Billingsle­y, M., 2011, Europeans are left to their own devices, British Medical Journal, 342(7807):1124-1127pp. • 2Hulstaert, F., Neyt, M., Vinck, I., Stordeur, S., Huic, M., Sauerland, S., Kuijpers, M.R., Abrishami, P., Vondeling, H., Flamion, B., Garattini, S., Pavlovic, M. and van Brabandt, H., 2012, Pre-market clinical evaluation­s of innovative high-risk medical devices in Europe, Internatio­nal Journal of Technology Assessment in Health Care, 28(3):278-284pp. • 3Kierkegaa­rd, S. and Kierkegaar­d, P., 2013, Danger to public health: Medical devices, toxicity, virus and fraud, Computer Law & Security Review, 29:13-27pp.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye