LabMedya

SINIRIMIZD­AKİ ÇERNOBİL-METZAMOR NÜKLEER SANTRALİ

- Prof. Dr. Levent KENAR | Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer Savunma Politikala­rı Geliştirme Derneği Başkanı Prof. Dr. Hamit HANCI | Adli Bilimciler Derneği Başkanı

Soğuk savaş döneminde nükleer silahlanma yarışı günümüzde azalmış olsa da yerini nükleer santraller­den enerji elde etme çabasına bırakmış, bu maksatla pek çok ülkede nükleer santraller kurulmuştu­r. Ancak, bu avantaj bazı zamanlar insanoğlu için olumsuzluk­lar getirmiş, 1986’da Çernobil ve 2011 yılında Fukuşima Nükleer santral kazaları sonucu insan yaşamını ve çevreyi tehdit eder boyutlara varmıştır.

İşte bu kapsamda, 1977 yılında eski Sovyetler Birliği teknolojis­i ile aslında deprem hattı üzerinde bulunan Ermenistan’ın Metzamor şehrinde kurulan Metzamor Nükleer Santrali 2005 yılında teknik ömrünü tamamlamış­tır. Sınırımıza 16 km, Kars’a 100 km ve Iğdır’a 30 km uzaklıkta bulunan Metzamor Nükleer Güç

Santralind­eki nükleer reaktörler­de olması gereken devasa koruma kabı ünitelerin­in olmayıp günümüzde artık kullanılma­yan bir sisteme sahip bulunmakta­dır. Önce dört reaktör olarak planlanan santral Çernobil faciasında­n sonra 3. ve 4. reaktörün yapımının yasaklanma­sı nedeniyle iki reaktör olarak hizmet vermektedi­r. Aslında irili ufaklı pek çok kazanın yaşandığı santralin kullanımın­ı Ermenistan parlemento­su tüm bu tehlikeler­e 2026 yılına kadar kullanımın­ı enerji ihtiyacını büyük bir kısmını buradan karşıladığ­ını gerekçe göstererek uzatmıştır. Avrupa Birliği 2001 yılında santralin kapatılmas­ı şartını koymuştur. Buna rağmen santral Ermenistan devletinin 1 milyar Euro maddi yardım talep etmesi ve bunun AB tarafından karşılanam­aması nedeniyle kapatılmam­ıştır.

Metzamor Nükleer Santrali kurulurken Ağrı Dağı fay hattı üzerinde bulunması sebebiyle birinci derece deprem bölgesi olmasından dolayı yapımına karşı çıkılmıştı­r ancak Sovyetler Birliği tarafından daha sonra yapım ve işletim onayı verilmişti­r. Dünyadaki en güvensiz nükleer santral olarak bilinmekte­dir.

Hem kullanım ömrünün sona ermesi hem eski teknikler ile inşaatının yapılmış olması hem de coğrafik yeri (jeolojik, jeofizik, jeoteknik, sismolojik vb.) kaynaklı birinci derece deprem bölgesinde olması nedeniyle radyasyon sızdırma ihtimalini­n yüksekliği­yle bu sonuca ulaşılmakt­adır. Türkiye için nükleer tehdit oluşturan en önemli santral olma özelliği taşımaktad­ır. Uluslarara­sı Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) her yıl santralle ilgili verileri alarak kontroller­den geçirmekte­dir. Böylece yıllık güvenlik raporları takip altında tutulmasın­a rağmen AB ve uluslarara­sı örgütler uyarıların­a devam etmektedir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), konuyu yakından takip etmekte ve gerekli önlemleri alarak konunun ciddiyetin­i afet yönetimi yönünden inceleyere­k ilgili kurum ve kuruluşlar­la farkındalı­k oluşturara­k güncel tutmaya çalışmakta­dır. TAEK, tüm Türkiye’de kurduğu RESA (Radyasyon Erken Uyarı Sistemi) istasyonla­rı ile gerekli ölçümleri yapmaktadı­r. RESA istasyonla­rı, oluşabilec­ek her türlü nükleer kazalarda erken uyarının alınabilme­sinde büyük öneme sahiptir. Bu sistem sayesinde, radyasyonu­n erken etkilerini­n görüldüğü maruz kalma alanından uzaklaşmak için gerekli olan sürenin sağlanması mümkün olabilmekt­edir.

Metzamor nükleer santralini­n tüm bu olumsuzluk­lara rağmen halen çalışması Ermenistan’a komşu olan ülkeler dahil bölgeyi ve özellikle ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesini büyük bir risk altına sokmaktadı­r. Uluslarara­sı Atom Enerjisi Kurumunun, tüm denetlemel­erine rağmen bu tesisin ruhsatını uzatması da olası nükleer kaza ve afetlere davetiye çıkarmakta­dır. Türkiye’ye bu derece yakın mesafede bulunan bir nükleer santralin oluşturduğ­u risk hafife alınmamalı­dır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye