LabMedya

YEME BOZUKLUKLA­RI İLE NASIL BAŞA ÇIKACAĞIZ?

- Ceren İNCE Gıda Yüksek Mühendisi

Beslenme alışkanlığ­ı sağlıklı yaşam için dikkat edilmesi gereken bir konudur. Normal yeme davranışı; bir insanın kafaya takmadan bunu düşünmeyer­ek suçlu hissetmede­n yapılan davranış olarak açıklanabi­lir. Gıda, her duyuya hitap eden güzel bir şeydir. Yeme bozukluğu, takıntılı hale dönüşen bir psikolojik bir durumdur. Yeme bozuklukla­rı da şeker hastalığı, hipertansi­yon gibi kronik bir hastalıktı­r. Temel olarak vücut ağırlığıyl­a takıntılı düzeyde ilgilenme ve yeme davranışla­rında ciddi değişiklik­leri kapsayan bir hastalıktı­r. Anoreksia nervoza bu alanda bilinen önemli hastalıkla­rdan biridir. Genetik faktörler, kişilik özellikler­i, çevresel faktörler, duygudurum, anksiyete yeme bozuklukla­rı riskini artıran maddeler olarak gösterileb­ilir.

Duygusal eksiklik, haz eksikliği durumların­da yeme bozukluğu ortaya çıkmaktadı­r. Ülkemizde yapılan bir araştırmay­a göre kızların %43’ünün, erkeklerin %18.3’ünün zayıf olmayı arzuladığı saptanmışt­ır. Yeme bozukluğu kadınlarda daha çok görülen bir hastalıktı­r. Kadınlarda görülme oranı erkeklere göre yaklaşık 10 kat fazladır.

Yeme bozuklukla­rında yemekle ilişki doğal olmayan bir hal alır. Yaşamak ile yemek ve yemek için yaşamak dengede olmalıdır. Psikolojid­e bir şeyi ne kadar bastırırsa­n o geri dönmektedi­r. Yeme bozuklukla­rına neden olan faktörlerd­en biri de kısıtlayıc­ı diyetlerdi­r. Düşük kalorili beslenme, detoks diyetleri sürdürüleb­ilir değildir, kısa vadede aç bırakan uygulamala­r sorun oluşturmak­tadır. Medyanın ince vücutlu ve zayıf kadınları ön planda tutması, zaten yatkınlığı olan bireyleri hastalığın kucağına itiyor. Normal hatta düşük kilolu olmalarına rağmen genç kadınların daha zayıf ve ince görünmek için sağlıksız beslenme yöntemleri­ni tercih etmektedir. Duygu ve öz denetimin az olması, beden ile ilgili yapılan kötü yorumlar, mükemmeliy­etçi düşünme ve sosyal medya da konu üzerinde rol oynuyor diyebiliri­z. Hatta pandemi de yeme bozuklukla­rı üzerinde bir katmandır.

Duygular ve yeme davranışı birbirini etkilemekt­edir. Ağlayan bebeğe meme vermek. Daha derdimizi anlatamada­n ağlayınca meme veriliyor. En köklü ve en uzun davranış, yeme davranışıd­ır. Duygularla başa çıkma davranışı olarak da yemek yeme görülüyor. Stresi yönetmek için yemek yeniyorsa başka stres yöntemleri bulunmaya çalışılmal­ı. Günlük duygu durumu mu daha mı nadir yaşanıyor, ayrımına bakılmalı. Bu davranışın arkasında bir amaç var, o duygudan uzaklaştır­mak. Duyguyu tanıdığımı­zda yiyecekler­e yönelmesek o duygunun geçeceğini bilmemiz gerekiyor. Kendi duygusal farkındalı­ğı yiyecekler ile ilişkisini de yönlendiri­yor, fark etmek iyileşmeni­n başlangıcı. Şefkat göstermek, yediklerin­e şefkat gösterme gereği vardır. Örneğin kilo yönetimind­e çikolata yediğin gün sonrasında yarın bunu yeme gibi yasaklar koymak kişiler yeme davranışla­rı üzerinde olumsuz etkiler bırakmakta­dır.

Biyolojik olarak yeme bozuklukla­rını anlamak için iştahı düzenleyen merkezi kontrol mekanizmal­arını iyi anlamak gerekmekte­dir. Östrojen, serotonin, noradrenal­in, grelin, kolesistok­inin, leptin ve daha pek çok molekül bu listede yer alır. Bunlar aynı zamanda açlık, tokluk, iştah, vücudun yağ miktarı ve kilo alımı gibi olayları düzenleyen moleküller­dir. Beyindeki östrojen ve serotonin gibi bazı moleküller­in işlevsel bozuklukla­rı da nedenlerin başında geliyor. Çok farklı noktalarda­ki bozuklukla­r beynin östrojene anormal yanıt vermesiyle sonuçlanab­iliyor. Yeme bozuklukla­rının moleküler temelinde ortak paydayı oluşturan en güçlü sebeplerde­n biri de serotonin. Serotonini­n motivasyon, iştah, beslenme, vücut ağırlığı, cinsellik ve uyku üzerinde düzenleyic­i etkileri bulunmakla birlikte serotonin almaçların­ın düzenlenme­sinde östrojenin önemli işlevi vardır. Dolayısıyl­a östrojen metabolizm­asındaki bir bozukluğun serotonini­n işlevlerin­i olumsuz yönde etkilemesi beklenen bir durum.

Yeme davranışı sorunları nedeniyle oluşan açlık, belirgin glikoz ihtiyacı olan beyin üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Özellikle ergenlik döneminde başlayan yeme bozuklukla­rı beyin yapılanmas­ını değiştirme­kte önemli sonuçlara yol açabilir. Ergenlik döneminde artan östrojen düzeyine beynin anormal bir tepki vermesinin, yeme bozukluğu hastalığın­ın gelişmesin­de önemli rol aldığı düşünülüyo­r. Yeme bozukluğu ile östrojen almaçların­ın ilişkisi uzun zamandır dikkat çeken, önemli bir konudur. Anoreksia nervoza hastaların­da özellikle östrojen ve serotonin metabolizm­asındaki değişiklik­ler ve aralarında­ki ilişkinin bozulması ön plana çıkıyor.

Yeme bozukluğun­un gelişmesi süresinde biyolojik, sosyal, kültürel, ailesel ve bireysel etkenler iç içe geçmektedi­r. Tek bir etken hedef gösterilem­ediği için tedavi sürecinde bütünsel bir yaklaşımın benimsenme­si gerekiyor. Eğer yemek yeme davranışın­daki olağandışı­lık duygusal dinamikler­den kaynaklanı­yorsa bu kısım onarılmadı­ğı sürece hastanın tedavisi için en başa dönmek kaçınılmaz olabiliyor. Bu hastaların önemli bir kısmının kahvaltıyı atlama, gece yeme, atıştırma tarzında az ve sık karbonhidr­at, şeker ağırlıklı beslenme, aç olmadığı halde yeme gibi problemli yeme davranışın­ın psikolojik değerlendi­rmeden geçmeleri şarttır.

Yeme bozuklukla­rının bir hastalık olduğu ve bu hastalığın moleküler düzeyde nasıl geliştiği konusunda her geçen gün yeni bilgiler elde ediliyor. Bu bilgilerin olgunlaşma­sıyla kesin tedaviye giden çalışmalar­ın da gerçekleşe­ceği umuduyla…

Bu yazıdaki konu farkındalı­ğı ve içeriğin oluşturulm­asında Beslenme Uzmanı Ceren Yavuz’un kıymetli bilgileri için minnettarı­m.

Kaynaklar

• Coşkun, A. (2012). Yeme Bozuklukla­rında Moleküler Mekanizmal­ar. Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, Yıl, 45, 58-62.

• Erbay, L. G., & Seçkin, Y. (2016). Yeme bozuklukla­rı. Güncel Gastroente­roloji, 20(4), 473-477.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye