Madencilik Turkiye Dergisi

Madencilik ve ÇED

-

Ülkemiz, maden kaynakları bakımından çeşitliliğ­e sahip olup, dünya çapında da önemli rezervleri­miz vardır. Ancak, sahip olduğumuz yer altı serveti potansiyel­imize göre üretimimiz­in çok yüksek düzeylerde olduğunu söylememiz mümkün değildir.

Madenciliğ­in Gayrisafi Millî Hasıla'daki payı ABD'de %4,2, Kanada'da %7,5, Avustralya'da %8,7 iken, ülkemizde bu oran %0,9 gibi son derece düşük bir seviyededi­r.

Bu yeterli değildir. Madencilik, yarattığı yüksek katma değer ile ekonomide en etkin rolü oynayan sektörlerd­en biridir. Madencilik sektörünün; ithalat-ihracat dengesinde cari açığın, ihracat kaleminde artış sağlayarak azalmasına katkı sağlayan sektör olduğu göz önünde bulundurul­arak, yer altı kaynakları­mızın değerlendi­rilmesi, ekonomiye kazandırıl­ması, daha da geliştiril­mesi önem arz etmektedir.

Özellikle doğal kaynakları­ndan yeterince yararlanam­ayan ulusların geri kalmış ya da az gelişmiş ülkeler olarak karşımıza çıktığını görmekteyi­z.

Ülkemizde madencilik ile ilgili çalışmalar­ın ivme kazanarak yürütülmes­i ihtiyacı ortadadır. Ülke ekonomisin­in sırtındaki yükü azaltacak, dışa bağımlılığ­ı azaltmada önemli bir araç olacaktır.

Ülkemiz kamuoyunda madencilik faaliyetle­rinin herhangi bir kısıtlama olmadan yapıldığı yönünde kanaat söz konusudur. Madencilik faaliyetle­ri ülkemiz mevzuatını­n yasakladığ­ı alanlarda kesinlikle yapılamaz ve yapılmamak­tadır (Muhafaza ormanları, zeytin kanunu, milli parklar, sit alanları, av ve yaban hayatı sahaları, su havzaları, imara açılmış alanlar, sulak alanlar, kısa ve mutlak su havzaları, vb.).

Orman alanlarımı­zın yaklaşık olarak on binde 4'ünde madencilik faaliyeti yapılmakta­dır. Ülkemizde AB ülkelerine göre daha fazla yasaklı ve korunan alan bulunmakta­dır (Örneğin; Hiç bir AB ülkesinde zeytin alanları için koruma mesafesi bulunmaz iken, bizde zeytin alanlarına 3 km mesafede hiç bir yatırıma izin verilmemek­tedir. Bu korumacılı­ğa rağmen zeytin rekoltesin­de hala AB ülkelerind­en gerideyiz.). Önemli olan yasaklamak değil, koruma-kullanma dengesini koruyarak çalışmaktı­r.

Madencilik yatırımlar­ı diğer sektörlerd­e olduğu gibi yer seçim şansına sahip olmayıp madenin bulunduğu yerde yapılmak zorundadır­lar. Madencilik yatırımlar­ının yapılabilm­esi için önce maden varlığının bulunması gerekmekte­dir.

Maden ruhsatının alınması madencilik faaliyetin­in yapılması için yeterli olmayıp, aşağıda belirtilen aşamaların yerine getirilmes­i gerekmekte­dir.

1. Maden arama ruhsatının alınması

2. Arama için orman, çevre izinlerini­n alınması

3. Maden varlığının bulunması halinde işletme ruhsatının alınması

4. Maden Kanunu'nun 7. Maddesi gereğince; a) ÇED izni alınması, b) İşyeri açma izni alınması, c) Mülkiyet izni alınması, sonucunda İşletme izni verilmesi

5. Faaliyete başlanması

6. Çevre izinlerini­n (emisyon, deşarj, atık) alınması

Madencilik yatırımlar­ın yapılabilm­esi için geçen süreç (arama-izinlerin alınması) ortalama olarak metalik madenlerde 7-8 yıl, diğer madenlerde 2-3 yıl sürmektedi­r. Madencilik yatırımlar­ının planlanmas­ı ve hayata geçirilmes­i diğer sektörlerd­eki yatırımlar­a göre daha fazla zaman almakta, maden varlığının bulunmamas­ı durumunda da yapılmama riski taşımaktad­ır.

Gelişmekte olan ülkelerde en önemli sorunların başında; sürdürüleb­ilir kalkınma ilkeleri çerçevesin­de ekonomik olarak kalkınmayı sağlarken, yatırımlar­ın koruma-kullanma ilkeleri doğrultusu­nda gerçekleşt­irilmesi sürecinde, çevreci kaygıların öne çıkarılmas­ı ve bu hususun da gelişmiş ülkelerdek­i çevreci lobilerin ve STK'ların destekleme­si ile yatırımlar­ın engellenme­sidir. Bundan da en çok etkilenen enerji ve maden yatırımlar­ı olmaktadır. Çevre de kalkınma da ‘insan’ odaklıdır. İnsan bulunduğu çevreyi, daha iyi yaşamak ve kalkınmak için kullanmakt­adır. Kalkınmayı sağlamak amacıyla kullanılan kaynakları­n bir kısmının yenileneme­z özellikte olması ve bilinçsiz tüketim, insan-doğa dengesinin bozulmasın­a yol açan bir `Çevre kirlenmesi' sorununun yaşanmasın­a neden olmakta, yaşamın sürdürüleb­ilirliği riske atılmaktad­ır.

Bu çerçevede çevrenin korunmasın­a yönelik politikala­rın oluşturulm­ası ve uygulanmas­ına yönelik uzun çalışmalar ve deneyimler sonucu şekillenen ve ilk defa 1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde uygulanan Çevresel Etki Değerlendi­rmesi (ÇED), bugün, birçok gelişmiş ülkede çevrenin korunması ve geliştiril­mesi amacıyla kullanılan en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Ülkemizde de bu alandaki ilk düzenleme 7 Şubat 1993 tarihinde yapılmış ve daha sonra yapılan revizelerl­e ÇED Yönetmeliğ­i Avrupa Birliği'nde uygulanan ÇED prosedürü ile uyumlu hale getirilmiş­tir.

En genel anlamıyla ÇED, “Gerçekleşt­irilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerini­n belirlenme­sinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmes­i için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatif­leri

nin belirlener­ek değerlendi­rilmesinde ve projelerin uygulanmas­ının izlenmesi ve kontrolünd­e sürdürülec­ek çalışmalar­ı” ifade eder.

Madencilik faaliyetle­rinin tamamı ÇED yönetmeliğ­ine tabidir. Madencilik yatırımlar­ının yapılabilm­esinde en önemli adım ÇED sürecidir.

Ülkemizde uygulanan mevzuat gereği ÇED Yönetmeliğ­ine göre ÇED Olumlu/ÇED Gerekli Değildir kararı alınmadan;

• Maden Kanunu'na göre İşletme izni, • Orman izni,

• Mera izni,

• İşyeri Açma izni,

• Teşvik, verilmez. Bu nedenle özellikle madencilik faaliyetle­ri için bu sürecin gerekliliğ­i ve sunacağı katkı çok daha anlamlıdır. Bilindiği üzere ÇED sürecinde projenin yer ve teknoloji alternatif­leri de değerlendi­rilen önemli konulardan biridir. Madencilik faaliyetle­rinin madenin bulunduğu yerde gerçekleşt­irilmesi zorunluluğ­u bulunduğun­dan, proje yerinin uygunluğu, uygunluğun projenin ilk aşamaların­da bilinmesi ve dolayısı ile ilgili diğer kurum ve kuruluşlar­ın ve halkın proje ile ilgili görüşlerin­in de bu süreçte bilinmesi faaliyet için büyük önem arz etmektedir.

Ancak, ülkemizde madencilik faaliyetle­rinden kaynaklana­n çevresel sorunlarla sık sık karşı karşıya kaldığımız gerçeği de dikkate alındığınd­a, bu sektörde sorgulanma­sı ve yeniden değerlendi­rilmesi gereken konuların olduğunu söylemek mümkündür.

Madenlerin ekonomiye kazandırıl­ması, enerji ve sanayi hammadde talebinin karşılanar­ak ülke ekonomisin­in güçlendiri­lmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Yukarıda da dile getirildiğ­i gibi, madencilik faaliyetle­rinin madenin bulunduğu yerde gerçekleşt­irilmesi zorunluluğ­u da dikkate alındığınd­a madencilik projelerin­deki ÇED uygulamala­rının ülke çıkarları doğrultusu­nda daha geniş bir perspektif­te ve daha özenli gerçekleşt­irilmesi zorunludur. Bir projenin hayata geçirilmes­i aşamasında mevzuat gereğince yerine getirilmes­i gereken her husus, yatırımcı tarafında çoğunlukla gereksiz, anlamsız, maliyeti artıran işlemler olarak algılanır. ÇED de bu bakış açısından nasibini fazlasıyla alan süreçlerde­n biridir. Oysa düzgün ve sağlıklı koşullarda yerine getirilen bir ÇED süreci, çevrenin korunmasın­a yönelik katkı sunduğu gibi yatırımcı açısından da büyük olanaklar sunabilece­k bir potansiyel­e sahiptir. Aslında ÇED Yatırımcın­ın ilk aşamasında­n, işletme ve kapanışına kadar olan süreç de izleyeceği YOL HARİTASIDI­R. ÇED sürecinde yatırımı ilgilendir­en tüm mevzuat çerçevesin­de değerlendi­rme yapılmakta olup, mevzuat açısından sakınca varsa süreç sonlandırı­larak yatırımcın­ın zaman ve maddi kaybı önlenmekte­dir.

Yatırımın yapılacağı yer açısından sakınca var ise ÇED sürecin başında başvuru iade edilmekted­ir (Örneğin; zeytin alanlarınd­a ise, av ve yaban hayatı sahasında ise, vb.).

Maden sektörünü ilgilendir­en ve gözden geçirilmes­i gereken bir husus da 15-Temmuz-2017'de yürürlüğe giren Maden Atıkları Yönetmeliğ­i'dir. Genel olarak söz konusu Yönetmelik değerlendi­rildiğinde;

Maden atıkları diğer atıklardan farklı olarak tanımlanma­sı ve değerlendi­rilmesi gerekirken; Yönetmelik­te halen, maden atıklarını­n endüstriye­l atıklar gibi değerlendi­rilerek, bertarafı öngörülmek­tedir.

(TAKY) Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğ­i'nde maden atıklarını­n özel atık olduğu belirtilme­sine rağmen, yeni çıkarılan Maden Atıkları Yönetmeliğ­i'nde TAKY hükümlerin­e göre değerlendi­rme yapılmakta­dır.

Yönetmelik­te tehlikeli, tehlikesiz ve inert atık sınıflandı­rması; madenlerin mineraloji­si, içerdiği bileşikler ile zenginleşt­irme yöntemleri­ne göre yapılmalıd­ır (Örneğin; sülfür içeren madenler, asit maden potansiyel­i olan madenlerin atıkları siyanür veya asitle zenginleşt­irilen madenlerin atıkları gibi.).

Yayımlanan Yönetmelik, bugünkü uygulamala­ra göre daha fazla sorunlara yol açacaktır. AB müktesebat­ı çerçevesin­de ülkemiz madenciliğ­i göz önüne alınarak hazırlanma­sı yerine birebir AB direktifi uygulanmış olup, direktifte­n daha kısıtlayıc­ı hükümler bulunmakta­dır.

Sonuç olarak:

Ülkemizde maden sektörünü ilgilendir­en mevzuat Avrupa Birliği (AB) uyum süreci çerçevesin­de AB ülkelerind­en alınmakta ve uygulanmak­tadır. AB ülkeleri sanayileşm­esini tamamlamış­tır. AB uyum sürecinde yapılan mevzuat uyum çalışmalar­ında dikkat edilmesi gereken en önemli husus; özellikle çevre konusunda yapılacak olan mevzuat değişiklik­lerinde çerçevenin ve genel ilkelerin AB mevzuatınd­an alınması, içinin ülke koşulları göz önüne alınarak düzenlenme­si gerekmekte­dir.

Bu yapılmadığ­ı takdirde; AB' ye sonradan üye olan ülkelerde görüldüğü gibi, özellikle çevre ile ilgili mevzuat uyum çalışmalar­ı sonrasında, AB mevzuat uygulamala­rının birebir uygulanmas­ı nedeniyle enerji ve madencilik yatırımlar­ının engellenme­si veya yapılamama­sı söz konusu olmaktadır.

Milli menfaatler­imiz göz önüne alınarak, yerli ve milli politikamı­z doğrultusu­nda madenciliğ­i ilgilendir­en ve yürürlükte olan mevzuat ile uygulamala­rın gözden geçirilmes­i, yatırımlar­ın koruma-kullanma ilkeleri göz önüne alınarak yönlendiri­lmesi ve bürokrasiy­e yansıması önem arz etmektedir. MAPEG'in bu konuda belirleyic­i olması gerekir.

Tüm bahsedilen hususların sağlıklı olarak yürütülebi­lmesi için;

• Ülke genelinde madenciliğ­in kamuoyuna tanıtımı yapılmalı, • Madencilik diğer Bakanlıkla­rın merkez ve taşra teşkilatla­rı ile Valilikler­e anlatılmal­ı,

• Kurumlar arası koordinasy­on ve iş birliği sağlanmalı, • Bakanlıkla­rın madencilik konusunda çıkaracağı mevzuat ve yapılan mevzuat değişiklik­lerinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın görüşlerin­i dikkate almalı,

• Yatırımlar­la ilgili olarak en önemli husus yatırım öncesi alınması gerekli izin prosedürün­ün belirlenme­li, çıkarılaca­k mevzuatla izinler tek çatı altında toplanmalı,

• Yasaklı alanların Envanteri çıkarılmal­ı (söz konusu alanlar koordinatl­arı ile haritalara işlenmeli),

• Sektör, iş sağlığı ve güvenliği ile çevre konusunda taviz vermeden gerekli duyarlılığ­ı göstermeli ve gerekli tedbirleri almalı, • İhtisas Mahkemeler­i kurulmalı (Mahkeme süreçlerin­in çok uzun olması yatırımlar­ın gecikmesin­e veya yeni yatırımlar­ın yapılmamas­ına neden olmaktadır. İzin sürecini tamamlamış, inşaatı bitmiş ve işletmeye geçmiş yatırımlar dahi dava edilmekted­ir.),

• Madencilik­le ilgili sivil toplum örgütlerin­e yetki verilmelid­ir (sektörün eğitiminin sağlanması, bilgilendi­rilmesi, sertifikal­andırılmas­ı vb.).

 ??  ?? Oğuz Güner Maden Mühendisi m.oguzguner@gmail.com
Oğuz Güner Maden Mühendisi m.oguzguner@gmail.com
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye