STK Temsilcilerinden Madencilik Sektörü Durum Değerlendirmesi
Madencilik sektörü STK temsilcileri görevlerine yeni başlayan bürokratlarımız Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı ve MAPEG Genel Müdürü Cevat Genç'i ziyaret ederek sektörde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini bir rapor halinde sundu. STK Temsilcileri tarafından Bakan Yardımcısı Kalaycı ve MAPEG Genel Müdürü Genç'e sunulan raporda şu ifadeler yer aldı: “Dünyada ülkelerin sanayileşmesi öz kaynaklarını üretmesi ile mümkün olmuştur. Madenler ülke kalkınması ve yaşam seviyesinin yükselmesinin temelini oluşturmaktadır. Günümüzde gelişmiş ülkelerde madenciliğin GSMH'da payı ABD'de %4,5, Almanya'da %4, Kanada'da %7,5, Avustralya'da %8,7, Rusya'da %14, Çin'de %13, Hindistan'da %15'dir.
Günümüzde dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77'sinin Türkiye'de varlığı saptanmıştır. Halen 60 civarında farklı maden ve mineral üretimi yapılmaktadır. Dünya metal maden rezervlerinin yüzde 0,4'ü, endüstriyel ham madde rezervlerinin yüzde 2,5'i, kömür rezervlerinin yüzde 1,0'i ve jeotermal potansiyelinin yüzde 0,8'i Türkiye'de bulunmaktadır. Zengin maden rezervine sahip olunmasına karşın madenciliğin GSMH'daki payı henüz %1'ler seviyesindedir.
Son açıklanan sanayi üretim endeksi verilerine göre 2019 yılı Nisan ayında madencilik ve taş ocakçılığı endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %9,2 oranında, bir önceki aya göre ise %7,8 oranında azalmıştır. Madencilik sektörünün gelişip büyümesine imkân verilmediği takdirde sektörün GSMH içindeki %1,0 olan payı daha da azalacaktır. Sektörde faaliyet gösteren yatırımcılar düzeyinde yapılan araştırmalar sonucunda bu düşüşün nedeninin ilk sırada ruhsat ve izinlerin çok geç sonuçlanması ve izinlerdeki belirsizlikler, ikinci sırada artan maliyetler, üçüncü sırada uluslararası ve iç piyasadaki daralmalar olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, sektöre yeni girişimcilerin katılmasını engellediği gibi mevcut madencilik faaliyetlerinin küçülmesine sebep olmaktadır.
Madencilikle ilgili istatistiklere bakıldığında, 2010 yılında 9.461 olan ruhsat müracaat sayısının 2018 yılında 1.708, 2019 yılının ilk altı ayında ise 608 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Genel ruhsat sayısı bakımından ise 2010 yılında 43.166 olan toplam arama ve işletme ruhsat sayısı şu anda 16.435'te kalmıştır. Sonuçta arama ve işletme ruhsat sayılarının düştüğü, çok sayıda özel ve tüzel kişinin ruhsatlarını terk ederek sektörden çekildiği görülmektedir. Önlem alınmadığı sürece bu sürece yeni kişilerin katılması da imkân dahilinde olacaktır.
Madencilik sektörümüzün sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için ruhsat güvencesinin artırılması, izin süreçlerinin belirgin ve şeffaf olması, madenciliği yapılamaz hale getiren kısıtlamaların kaldırılarak önünün açılması, Bakanlıklar arası koordinasyonun sağlanması, sektör STK'ları ile birlikte yeni bir Maden Kanunu hazırlanması gereklidir. Sektörün Güncel Sorunları
A) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile İlgili Sorunlar
Yeni Maden Kanunu İhtiyacı: Şu anda yürürlükte olan Maden Kanununun her maddesi madenciliğin önünde bir engel olarak durmakta, madenciliğe ceza, mali yaptırım, diğer bakanlıkların mevzuatı ve bürokrasiden başka bir yükümlülük getirmemektedir. Yayımlandığı 1985 yılından yakın zamana dek sektörün büyümesine ciddi katkılar sağlayan 3213 sayılı Maden Kanunu'nun geçen 34 yıl içinde 4'ü köklü olmak üzere 23 kez değişikliğe uğraması takip ve uygulamalarda zorluklara neden olmaktadır. Maden Kanunu madenciliği yönlendirecek şekilde bürokrasiden arındırılarak yeniden ele alınmalı, sektör STK'ları ile birlikte günümüz koşulları ve uluslararası normlara uygun olarak yeni bir kanun ve her maden grubunun ihtiyaçlarına cevap verecek yönetmeliklerin hazırlanması gerekmektedir.
İzin Süreçlerinin Öngörülebilir ve Şeffaf Olması: Madencilikte öngörülebilirliğin sağlanması için ruhsat devri, rödovans, arama ve işletme ruhsatı, ruhsat temdidi, işletme izni vb. işlemlerin hangi kriterlere göre değerlendirildiği ve ne kadar sürede izin verileceğinin belirlenmesi/bilinmesi zorunluluk arz etmektedir. Bu işlemlerle ile ilgili sonucun bilinmemesi ile ne kadar sürede izin verileceği öngörülememektedir. Diğer taraftan bu işlemler eskiden olduğu gibi MAPEG içinde sonuçlandırılmalıdır.
Ruhsat Güvencesinin Sağlanması: Maden hakları ve ruhsat güvencesinin arttırılması, yatırımcının ruhsat aldıktan sonra yapılan yasal değişikliklerden olumsuz etkilenmemesinin sağlanması, kazanılmış hakların korunarak ruhsat sahiplerinin ruhsatın alındığı tarihte geçerli olan yasal yükümlülüklerden sorumlu tutulması, hukukun genel ilkesi olan sonradan yürürlüğe giren mevzuattaki lehe olan hükümlerden faydalanması gerekmektedir. Günümüzde gerek ürün taahhüdüne girmiş gerekse madene dayalı tesis kurmuş, yatırım yapmış ruhsat sahiplerinin ruhsat güvencesi yoktur. Bu durumda olan madenciler de fırsat bulduklarında sektörden uzaklaşmaktadırlar. Ruhsat güvencesi olmadığı için sektör yatırım yapmak isteyen sermaye sahibi için cazip olmaktan uzaktır. Ruhsat Bedeli ve Devlet Hakkının Makul Seviyelere Çekilmesi: Maden Kanunu'na göre ruhsat sahiplerinden ruhsat bedeli adı altında yüksek bedeller talep edilmektedir. 2019 yılında 7164 sayılı Kanunla bu bedellerin hesaplanması karmaşık hale getirilmiş ve aşırı yükseltilmiştir. Diğer taraftan da Devlet hakkı ödemeleri ruhsat bedeli ile ilişkilendirilerek ruhsat sahibinin ödeyeceği Devlet hakkı kat kat artırılmıştır.
7164 Sayılı Kanunun Geriye Dönük Uygulanmaması: 7164 sayılı Kanununda bir hüküm olmamasına karşın MAPEG tarafından Kanun geriye yürütülmek suretiyle 2018 yılında ödenmesi gereken en düşük Devlet hakkı tutarının, 2018 yılı ruhsat taban bedeli yerine işletme ruhsat bedeli kadar ödenmesi istenmiştir. Bu durum ruhsat sahiplerinden haksız bir bedel alınmasına neden olmaktadır. Ruhsat sahipleri yasal olmadığı için bu duyuruya uymamıştır. MAPEG fark talep edildiğinde ruhsat sahipleri yargıya gidecektir. Sorunun yargı sürecinden önce çözülmesinde yarar vardır.
Emsal Bedel Sorunu: Maden Kanununa göre Devlet hakkı ocak başı satış bedeli, fatura bedeli, emsal bedel, ruhsat bedeli, MAPEG'in yayınladığı bedelden en yüksek hangisi ise o değer üzerinden alınmaktadır. Haksızlığa uğradığını düşünen ruhsat sahibi yargıya gitmektedir. Bu soruna çözüm bulunmalıdır.