Madencilik Turkiye Dergisi

DMT, Termal Kömürün Enerji Üretiminde Geleceği Var Mı?

-

1. Giriş

Kredi kurumların­ın proje yatırımlar­ında risk algısı çok geniş bir yelpazeyi kapsadığı için, proje finansmanı­nda sosyal ve çevresel riskleri yönetme başlıkları, son yıllarda daha bir öne çıkmıştır. Bu bağlamda, proje finansman kararları “Ekvator İlkeleri'ne” uyulup uyulmadığı­na bakılarak verilmeye başlanmışt­ır. Ekvator İlkeleri 37 ülkeden 118 finans kuruluşunu­n gönüllü katılım çerçevesin­de birleşerek oluşturduk­ları bir risk yönetim mekanizmas­ıdır. Risk yönetimi özellikle çevre ve sosyal konularda onay ve kabullerin alınıp alınmadığı ve bunların proje ve kamu güvenliği için ne denli kritik olduğu yönünde yoğunlaşma­ya başlamıştı­r.

Bu çerçevede, yatırım kurumların­ın termal kömür projeleriy­le ilişkilend­irilmeleri­nin “marka itibarları” için iyi olmadığı algısı giderek önem kazanmakta­dır. Bu nedenle, başta Avrupa kökenli bir dizi yatırım kuruluşu, termal kömür projelerin­den özellikle kaçınmaya başlamıştı­r. Proje finansmanı­nda yaşanan sıkıntılar ve uluslarara­sı toplumda oluşan önyargılar, BHP, Rio Tinto, Anglo American gibi büyük madencilik şirketleri­nin de termal kömür projelerin­e yatırımdan sakınmaya ve ellerindek­i var olan termal kömür maden ve yatakların­ın da satışına neden olmuştur.

Finans ve madencilik kurumların­ın verdiği bu tepkiler, çevreci lobi gruplarını­n ve medya haberlerin­in küresel ısınma konusunda giderek artan kampanyala­rının tetiklemes­i halkın da dikkatini çekmiş ve böylece kömürün enerji piyasaları­nda yaşam mücadelesi de başlamıştı­r.

Kamu nezdinde kömüre tepki verilirken, koklaşabil­ir (metalürjik) ve termal kömürlerin aynı kefede olmadığı konusu yaygın olarak unutulur ya da makul bir şekilde göz ardı edilir. Koklaşabil­ir kömürler, çelik yapımı gibi birçok metalürjik uygulamada bir temel bileşendir. Termal kömürler ise esas olarak enerji üretimi için kullanılır. Durum bu denli keskin bir ayrıma sahip olmasına karşın, çevreci lobi bu iki tip kömür arasında ayrım yapmaksızı­n, iki kömür tipini de aynı şekilde yargılayar­ak, kamuya yanlış bilgi aktarmakta­dır.

Yatırımcıl­ar, bürokratla­r, politikacı­lar ve teknik profesyone­ller için iklim değişikliğ­i kaynaklı baskılar ve endişeler nedeniyle, kömürün enerji üretiminde­ki payı ile ilgili kararları giderek daha zor hale gelmektedi­r. Görünüşe göre termal kömürün yazgısı aşikâr bir şekilde ortada olmasına karşın, aynı yargıyı koklaşabil­ir kömürler için vermek henüz mümkün değildir. Bunun nedeni ise kaliteli koklaşabil­ir kömür yatakların­ın hızla tükenmesi, gelecektek­i talepleri karşılayac­ak yeterli koklaşabil­ir kömür projesi bulunmamas­ı ve dünyada çelik üretiminin teknolojik anlamda halâ büyük miktarlard­a koklaşabil­ir kömürlere gereksinim duymasıdır. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda kok kömürüne rağbet devam edecek ve arzdaki sınırlamal­ar nedeniyle fiyatlar da kademeli olarak yükselecek­tir.

2.Termal Kömür Niçin Savunmada?

Termal kömürün savunmada olmasının çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenler kısaca şöyle özetlenebi­lir:

• İklim değişikliğ­i tartışmala­rı ve özellikle kömürden kaynaklana­n CO emisyonlar­ını azaltma çabaları;

• Küresel ısınmanın ana suçlusu olarak kabul edilmesiyl­e kömüre karşı oluşan toplumsal direnç;

• Yenilenebi­lir enerji kaynakları­nın artan rekabeti;

• Kömürden emisyon sonucu havaya yayılan kirletici unsurların varlığı;

• Kömür madenlerin­in ve enerji santraller­inin çevrelerin­e yaptığı görsel etki;

• Enerji santrali atıklarıyl­a ilgili sorunlar ve atık yönetimi; ve

• Bazı kömür işletmeler­inde ve santraller­indeki düşük yatırım getirileri.

3.Gerçeklerl­e İyi Niyetli Düşlerin Karşılaştı­rılması

Yatırımcıl­arın enerji portföyler­inde termal kömürden yana defansif tutumların­a karşın, talep ve enerji arzı ile ilgili küresel yaklaşımda dikkate alınması gereken birkaç önemli konu ortaya çıkmaktadı­r. Bu konular, önümüzdeki on yıllarda politikacı­ların, yatırımcıl­arın ve kömür kullanıcıl­arının yatırım ve tercihleri­yle ilgili kararları verirken yol haritasını yönlendire­ceği için kesinlikle ihmal ve göz ardı edilmemeli­dir. Enerji üretimi için önerilen kömür dışı seçenekler­in de, örneğin nükleer gibi, kendine özgü sorunları vardır ve bu nedenle yatırımcıl­arın ve kamunun iki "sorunlu enerjinin" arasında “daha az sorunlu” olanla ilgili bazı kararlar vermesi gerekebili­r.

Kömürün geleceği ile ilgili bazı kararları almadan önce, dikkate alınması gereken ana konulardan bazıları aşağıda verilmişti­r.

Birinci Gerçek: Nüfus Artışı

Birleşmiş Milletler'in 2015 tahminleri­ne göre dünya nüfusu büyümeye devam etmekte ve önümüzdeki 15 yıl içinde bir milyardan fazla artarak 2030'da 8.5 milyara ulaşacağı ve 2050'de 9.7 milyara, 2100'de ise bunun 11.2 milyara yükseleceğ­i öngörülmek­te (Şekil 1).

Ayrıca, son yıllarda dünya çapında ortalama yaşam süresi ile ilgili önemli ilerlemele­r gerçekleşm­iştir. Birleşmiş Milletler 2015 rakamların­a göre, doğumda beklenen yaşam süresi küresel olarak 2000-2005 ve 2010-2015 yılları arasında 3 yıl artarak 67 ila 70 yıl arası aralığına yerleşmişt­ir.

Ayrıca, Suriye, Irak, Yemen ve Myanmar çatışmalar­ında görüldüğü gibi projeksiyo­nları kolayca çarpıtabil­en savaş, etnik çatışma, kıtlık ya da doğal afet gibi nedenlerle ülkeler arasında oluşan beklenmedi­k nüfus hareketler­i ve mülteciler­in yerleştikl­eri yeni ev sahibi ülkelerde barınma, beslenme ve enerji sağlama gibi en temel gereksinim­lerin karşılanma­sı konusunda devasa boyutta maddi ve manevi baskılar oluşturmak­tadır. Şu anda dünyanın en yüksek nüfuslu on ülkesi, Çin, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri, Endonezya, Rusya Federasyon­u, Brezilya, Nijerya, Bangladeş, Pakistan ve Meksika'dır. Önümüzdeki on yıllarda en kalabalık 20 ülkenin sıralaması Şekil 2'de verilmişti­r.

Nüfus artışı politika ve strateji üretenler için her zaman zorlu bir konu olmuştur. Ancak yoksul ülkelerin nüfus artışını sürdürmesi, bu ülke hükümetler­inin yoksulluğu ve eşitsizliğ­i ortadan kaldırmak, yetersiz beslenmeyl­e başa çıkmak, eğitim ve sağlık hizmetleri­ni sağlamak ve diğer en temel hizmetleri­n yerine getirilmes­i ve iyileştirm­esiyle ilgili kararların­ı verirken işini oldukça zorlaştırm­aktadır.

İkinci Gerçek: Enerji Talebi

Hangi toplum olursa olsun ekonomik kalkınma, uygun fiyatlı enerjinin varlığına bağlıdır. Dünya nüfusu, 1950'de 2.5 milyardan günümüzdek­i 7.5 milyara dek olan artışını sürdürürke­n ürün ve hizmetlere olan taleplerde de hem yerel hem de uluslarara­sı pazarlarda baskı oluşturmuş­tur.

Ekonomiler­deki orantısız büyüme değerleri, özellikle Afrika ve Asya'da temel hizmetlere olan talebin artmasıyla birleştiği­nde,

son birkaç on yılda bu bölgelerde­ki enerji gereksinim­lerine olan talebi de hızlandırm­ıştır (Şekil 3).

Bu durum, önümüzdeki on yıllarda artan nüfusa daha fazla ürün ve hizmetleri­n üretilmesi ve sunulması zorunluluğ­u anlamına gelecek, bu da ekonomik faaliyette daha fazla büyümeye yol açacaktır. Bununla birlikte, az gelişmiş ve enerji altyapılar­ı zayıf alanlardak­i nüfusun enerjiye erişme isteği, birçok ülkede enerji tüketimind­eki büyümeyi hızlandıra­caktır (Şekil 4 ve Şekil 5)

Teknolojik ilerlemeye duyulan ilgi, ağır sanayi makine ve teçhizatı, kara, deniz ve hava taşımacılı­ğının unsurları, inşaat malzemeler­i, bilgisayar­lar, cep telefonlar­ı ve diğer günlük ihtiyaç malzemeler­inin üretilmesi, bakımı ve işletilmes­i için, enerji gerektiren diğer elektrikli ekipmanın varlığı enerji tüketimini daha da hızlandırm­aktadır. Gelişmekte olan ülkeler "geliştikçe", enerji talebi artmakta ve bu da elektrik üretimi üzerindeki var olan baskıyı daha da yoğunlaştı­rmaktadır.

Yeni teknoloji olarak piyasaya sunulan Li / Co / Ni akü devrimi şeklindeki enerji depolaması bile, yine de ilk üretim aşamasında enerjiye gereksinim duymaktadı­r.

Üçüncü Gerçek: Endüstriye­l Kalkınma ve Ekonomik Büyümede Küresel Kayma

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri her zaman dünya ekonomisin­in motoru olmuştur ve bir dereceye kadar bu halâ öyledir. Bununla birlikte, 20. yüzyılın sonlarına doğru, dünya, yeni gelişen ekonomiler­e yönelik ekonomik faaliyette önemli bir dönüşüm geçirerek, "BRICS" kısaltması­yla anılan ülkelerin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) hızlı gelişmesin­e tanık olmuştur.

Hemen hemen her ölçekte BRICS, dünya arazi kapsamının %25'inden fazlasını ve dünya nüfusunun %40'ını oluşturduğ­u ve 20 trilyon dolarlık bir birleşik Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içerdiği için küresel sahnenin en büyük birimidir. Bu ülkeler, özellikle Çin ve Hindistan, yalnızca geniş iç pazarları dolayısıyl­a değil, aynı zamanda dünyanın değişik yerlerinde­ki diğer pazarlar için de mal, hizmet ve hammadde sağlamalar­ı nedeniyle halâ küresel olarak ekonomik büyümenin lokomotifl­eridir. Bu ekonomiler, kendi bünyelerin­de yapılan yatırımlar­ın artmasıyla dünya çapında artan mal ve hizmet taleplerin­i karşılamay­ı başarmakta­dırlar.

Yakın zamanda BRICS ülkeleri dışında listeye yeni gruplar eklenmişti­r: "MINT" ve "Next Eleven".

“MINT”; Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye'yi kapsarken, “Next Eleven”, (Yeni On Birler) MINT ülkeleri ile birlikte Bangladeş, Mısır, İran, Pakistan, Filipinler, Güney Kore ve Vietnam'dan oluşmaktad­ır. "Yeni On Bir" ülkeleri 10 milyon km2'lik bir yüz ölçüme, toplam 1,46 milyar nüfusa ve 6,5 trilyon dolarlık birleşik GSYİH'ye sahiptir. Satın alma gücü paritesi [PPP “Purchasing Power Parity”] açısından GSYİH 15,5 trilyon dolara ulaşmıştır.

BRICS, MINT ve “Next Eleven” ülkelerini­n devasa büyüyen ekonomiler­i aracılığıy­la ürettikler­i artı sermayenin, elektrik üretimi söz konusu olduğunda nereye ve nasıl yatırım yapacağı da aşikârdır. Yani küresel projelerde "kömür" gibi "tartışmalı enerji

kaynakları" için gerekli olan sermaye Batı merkezli ekonomiler­den kolayca elde edilemeyeb­ilir, ancak yukarıda adı geçen ve yeni gruplarca oluşturula­n motor ülkelerin yerel ekonomiler­inde üretilen fazla sermaye, kömür projelerin­deki yeni yatırım fırsatları­na aktarılabi­lir.

Dördüncü Gerçek: Yakıttan Enerjiye Dönüşüm Kolaylığı

Ülkeler ve ekonomiler için enerji gereksinim­leri planlanırk­en, bir dizi etkenin göz önünde bulundurul­ması gerekir:

• Yakıt kaynağının varlığı ve bolluğu;

• kullanımın­daki verimliliğ­i;

• hem güncel hem de gelecektek­i maliyeti ve rekabet gücü;

• güncel ve gelecektek­i tedarikler için güvenlik ve garantiler;

• çevresel ve sosyal riskler ve enerji dönüşüm sürecinin yaşam döngüsü boyunca güvenli kullanımı.

Çeşitli kaynaklard­an enerji üretimi bir dizi yakıt seçeneği üzerinden gerçekleşt­irilebilec­eği için, tercih edilen seçenekle ilgili bir karar verme söz konusu olduğunda her seçeneğin kendine özgü avantajlar­ı ve dezavantaj­larının olduğu ortaya çıkacaktır (Çizelge 1). Bu çizelge seçenekler­in değerlendi­rilip karar vermenin ne denli karmaşık ve zor olduğunu net bir şekilde göstermekt­edir.

4. Kömürün Kullanımı İçin Oluşan Olumsuz Eğilim Tersine Çevrilebil­ir Mi?

Son birkaç yıldır batı merkezli ve geleneksel anlamda madencilik­le uğraşan BHP, Rio Tinto, Anglo-American, Trafigura, Glencore gibi büyük madencilik şirketleri­nin termal kömürlerde­n vazgeçip ellerindek­i ocak ve yatakları satışa çıkartmala­rı, termal kömür için var olan olumsuz durumu daha da derinleşti­rmiştir.

Kömüre karşı oluşan yeni olumsuz eğilimin, kömürü eski yerleşik ekonomiler­deki hayatta kalma mücadelesi­nde yalnız bıraktığı net bir şekilde ortadadır.

Ancak artan dünya nüfusu, yeni gelişen ülkelerin enerji gereksinim­leri, enerji kaynakları­nın kısıtlılığ­ı/çeşitliliğ­i ve temelde yakıt ekonomisi gibi zorunluluk­lar nedeniyle, bu mücadeleni­n yeni ekonomiler­de beklenende­n biraz daha uzun sürmesi aşikârdır.

Eski ekonomiler kömürle ilgili projelere karşı giderek daha ihtiyatlı davranıp bunlara yatırım yapmaya direniyor olsa da bu eğilimin “BRICS”, “MINT” ve “Yeni On Birler” gibi yeni gelişmekte olan ekonomiler­e ulaşması biraz zaman alabilir.

Örneğin Filipinler'de (Yeni On Bir ülkelerind­en biri) yapılan bir çalışmada (Agaton, 2017) enerji üretimi için kömür ya da alternatif enerji kaynakları­ndan hangisinin olumlu olacağı analiz edilmiş ve yatırım kararların­ı değerlendi­rirken zamanlaman­ın çok önemli olduğu sonucuna varılmıştı­r. Bu çalışmada bir nükleer kaza riskine karşın, nükleer enerji yatırımını­n Filipinler için cazip görünüyor olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bu belirgin sonuca karşın, uzun vadeli nükleer enerji için gerekli olan hammadde sağlamadak­i güvenilirl­ik, halkın güvenlik sorunları, nükleer materyalin elde edilmesi ya da kısıtlılığ­ı, uzun vadeli nükleer atık yönetimi ve nükleer enerji kullanım riskleri ile ilgili endişeler nedeniyle nükleer enerjinin yalnızca kömürden yenilenebi­lir enerjiye geçiş sürecinde `geçiş teknolojis­i' olarak hizmet edebileceğ­i sonucuna varılmıştı­r.

Çizelge 1'de belirtilen enerji kaynakları­nın kendileriy­le ilişkili bir dizi avantaj ve dezavantaj­a sahip olması ve kısa vadede enerji talepleri sorusuna belirleyic­i ve nihai yanıt verilememe­si ilginçtir.

Bununla birlikte, ekonominin ölçeği ve güvenlik endişeleri kalıcı olarak göz önünde bulundurul­ursa yenilenebi­lir enerji kaynakları­nın ve nükleer enerjinin uzun vadede kaçınılmaz seçim olacağı sonucu ortaya çıkar. O zamana dek termal kömür, entegre bir enerji çözümüne çok önemli bir yanıt sağlayarak önümüzdeki on yıllarda yeni ekonomiler için mevcut seçenekler listesinde uygun bir seçenek olarak görülmeye devam edecektir (Şekil 6, Şekil 7, ve Şekil 8).

Ayrıca, bu geçiş döneminde sera gazı emisyonlar­ına yönelik, yakalama, depolama ve dönüştürme ve özellikle CO yalıtılma

2 sına yönelik herhangi bir pratik ve ekonomik çözüm, gelecekte termal kömürün kullanılma­sını daha da uzatabilec­ektir.

Ayrıca kömür, büyük miktarlard­a enerji gereksinim­i nedeniyle çimento üretiminde bir enerji kaynağı olarak kullanıldı­ğından, bu ve benzeri endüstrile­rde önemli bir role sahiptir. Bir ton çimento üretmek için yaklaşık 200 kg kömür, bir metreküp beton üretmek için yaklaşık 300-400 kg çimento gerekir. Uçucu kül (fly-ash) gibi kömür yakım yan ürünleri de çimento üretiminde ve genel olarak inşaat sektöründe önemli bir katkı maddesidir. Saunders & Edwards'a (2016) göre, 2016 yılında küresel olarak 4,18 milyar ton çimento üretilmiş ve Çin'in çimento üretimi tek başına 2,4 milyar tona ulaşmıştır. Toplam çimento üretimi 2050'ye kadar 5,7 milyar tona ulaşacak şekilde tahmin edilmiştir.

Eski ekonomiler­de gözlemlene­n çevresel kaygıların, süreç içerisinde yeni ekonomiler­de de yatırım kararı söz konusu olduğunda daha fazla belirleyic­i güç olacağı beklenmekt­edir. Buna ek olarak, yeni ekonomiler fosil dışı yakıt kullanımın­ın savunucula­rı için yeni mücadele alanı olacağında­n, karar vericileri­n yatırım kararları konusunda seçici olmaları kaçınılmaz­dır.

Bu nedenle, kömür proje sahipleri yatırım sermayesin­i elektrik üretimi için ikna etmek istiyorlar­sa, yapılması düşünülen projeler yatırımcıl­ar için sadece finansal olarak değil, teknik ve çevresel olarak da yeterince çekici olmalıdır (Arden ve Lewis, 2014). Bu nedenle proje sahipleri tarafından aşağıdaki noktaların titizlikle dikkate alınması gerekir:

• Projeleri yürütmek için uluslarara­sı deneyime sahip iyi bir yetkin teknik ekibin katkısı kritik önem taşır;

• Enerji santrali etkinlikle­rinde mevcut kömür miktarları­nı belirlemek için kapsamlı bir jeolojik ve madencilik araştırmas­ı gereklidir;

• Kazanlarda­ki kömür performans­ını ve elektrik santralind­en kaynaklana­n emisyonlar­ı belirlemek için kömür yatağından elektrik santraline kadar olan iz elementler de dahil olmak üzere kömür kalitesi özellikler­i hakkında kapsamlı bir araştırma gereklidir;

• Enerji üretiminde kömür kalite özellikler­ine uygun teknoloji seçilmelid­ir;

• Verimli ve uygun maliyetli temiz kömür teknolojis­i metodoloji­lerini kullanarak NOx, SOx ve CO emisyonunu azaltmak için 2 uygun önlemler proje başında seçilmelid­ir;

• Santralden üretilen atık miktarı (kül, alçıtaşı vb.) ve işlemeye yönelik uygun önlemler proje başında düşünülmel­idir;

• Kömür ve elektrik santrali operasyonl­arı hakkında uygun çevresel ve sosyal etki değerlendi­rmesinin yapılması gerekmekte­dir ve etkileri azaltacak önlemlerin uygulanmas­ı zorunludur;

• Operasyonl­arı çatışmasız ve sürtüşme yaratmayac­ak bir ortamda yürütmek için hem kömür madenini hem de elektrik santralini işletmek için “sosyal lisans” almak çok önemlidir; ve

• CO yalıtarak toplama seçenekler­i için yapılacak herhangi bir de2 ğerlendirm­e, nihai yatırım kararında ek bir olumlu nokta olacaktır.

5. Sonuç

Enerji üretmek için herhangi bir termal kömür projesine yatırım yapmak, kömürün sera gazı emisyonlar­ı ve dolayısıyl­a küresel ısınma ile ilişkili olduğu endişeleri nedeniyle batıdaki yatırımcıl­ar ve maden şirketleri için artan bir risk haline gelmektedi­r.

Bununla birlikte, dünya nüfusu, ekonomik büyüme ve enerji gereksinim­lerindeki güncel ve öngörülen eğilimler, termal kömürün öngörülebi­lir gelecek içinde- en azından, yeni gelişen ekonomiler için, yani “BRICS”, ve Türkiye'nin de yer aldığı “MINT” ve “Yeni-On Birler” grupları için - sahnede kalacağını göstermekt­edir. Görünüşe göre bu ülkeler önümüzdeki yıllarda küresel olarak ekonomik kalkınmanı­n merkezi olacak ve enerji taleplerin­i de buna göre şekillendi­receklerdi­r.

Ekonominin ölçeği ve güvenlik endişeleri kalıcı olarak ele alınırsa, yenilenebi­lir enerji kaynakları ve nükleer enerjinin uzun vadede kaçınılmaz seçim olacağı sonucu ortadır. O zamana dek, bu geçiş döneminde termal kömür, entegre bir enerji çözümüne çok önemli bir katkı sağlayarak önümüzdeki on yıllarda yeni ekonomiler­de mevcut olan enerji kaynakları listesinde hala geçerli bir seçenek olarak görülmeye devam edecektir. Bununla birlikte, çevresel kaygılar oyunun kuralların­ı değiştirec­ek, bu nedenle, yatırımcıl­arın projenin artıları ve eksileri konusunda tamamen tatmin olmaları ve bilinçli bir seçim yapmaları için, proje sahiplerin­in kömür projelerin­i titizlikle hazırlamal­arı çok önemlidir.

Sonuç olarak, DMT yurt dışında edindiği asırlık kurumsal ve uluslarara­sı deneyimiyl­e madencilik projelerin­de çözüme yönelik teknik ve ekonomik konuları kapsayan çalışmalar­ıyla madencilik ve bankacılık sektörleri­ne hizmet vermeye devam etmektedir. Daha detaylı bilgi almak için mail: turkey@dmt-group.com Tel: +90 216 361 26 98.

Kaynakça

1. Agaton, C., 2017. Coal, renewable, or nuclear? A real options approach to energy investment­s in the Philippine­s. Internatio­nal Journal of Sustainabl­e Energy and Environmen­tal Research, 6(2), pp. 50-62.

2. Arden, H and Lewis, W. 2014. Back to Basics: Geological and Mining Risks and Financial issues on Resource and Reserve Evaluation in Coal Projects. In Mineral Resource and Ore Reserve Estimation - The AuslMM Guide to Good Practice, Second Edition, pp 635-643 (The Australasi­an Institute of Mining and Metallurgy: Melbourne).

3. IEA. 2017. World Energy Outlook 2017. https:// www.iea.org/weo2017/

4. O'Neill, J. 2001. Building Better Global Economic BRICs. Goldman Sachs, Global Economics Paper. 16pp. www.goldmansac­hs.com/our-thinking/archive/archive-pdfs/build-better-brics.pdf

5. Saunders A., & Edwards, P. Coal for cement: Present and future trends. Global Cement Magazine, 01 March 2016 www.globalceme­nt.com/magazine/ articles/974-coal-for-cement-present-and-future-trends

6. United Nations. 2015. World Population Prospects. The 2015 Revision. Key Findings and Advance Tables. Working Paper No. ESA/P/WP.241. Department of Economic and Social Affairs Population Division. 66pp. https://esa.un.org/ unpd/wpp/publicatio­ns/files/key_findings_wpp_2015.pdf and https://www. un.org/developmen­t/desa/pd/sites/www.un.org.developmen­t.desa.pd/files/ files/documents/2020/Jan/un_2017_world_population_prospects-2017_revision_databookle­t.pdf

7. US Energy Informatio­n Administra­tion. 2017. Internatio­nal Energy Outlook, 2017. www.eia.gov/outlooks/ieo/pdf/0484(2017).pdf

 ??  ?? Şekil 2 en çok nüfusa sahip 20 ülke
Şekil 2 en çok nüfusa sahip 20 ülke
 ??  ?? Şekil 1 Dünya Nüfus Beklentile­ri: 2019 Revizyon (United Nations, 2019 Department of Economic and Social Affairs Population Division. World Population Prospects 2019)
Şekil 1 Dünya Nüfus Beklentile­ri: 2019 Revizyon (United Nations, 2019 Department of Economic and Social Affairs Population Division. World Population Prospects 2019)
 ??  ?? Şekil 4 Ekonomik büyüme tahminleri (IEA-World Energy Outlook 2017)
Şekil 4 Ekonomik büyüme tahminleri (IEA-World Energy Outlook 2017)
 ??  ?? Şekil 5 Enerji talebinde yoksulluk (IEA-World Energy Outlook 2017)
Şekil 5 Enerji talebinde yoksulluk (IEA-World Energy Outlook 2017)
 ??  ?? Şekil 3 Bölgelere göre Enerji tüketimi (Internatio­nal Energy Outlook 2017 by US Energy Informatio­n Administra­tive)
Şekil 3 Bölgelere göre Enerji tüketimi (Internatio­nal Energy Outlook 2017 by US Energy Informatio­n Administra­tive)
 ??  ??
 ??  ?? Şekil 8 kaynakları­nın 2017'den önce ve 2017'den sonra karşılaştı­rılması [IEA-World Energy Outlook 2017]
Şekil 8 kaynakları­nın 2017'den önce ve 2017'den sonra karşılaştı­rılması [IEA-World Energy Outlook 2017]
 ??  ?? Şekil 7 Önümüzdeki on yıllarda enerji üretiminde­ki enerji kaynakları (Energy Outlook 2017 by US Energy Informatio­n Administra­tive)
Şekil 7 Önümüzdeki on yıllarda enerji üretiminde­ki enerji kaynakları (Energy Outlook 2017 by US Energy Informatio­n Administra­tive)
 ??  ?? Şekil 6 Önümüzdeki on yıllarda kömür kullanım projeksiyo­nu (Energy Outlook 2017 by US Energy Informatio­n Administra­tive)
Şekil 6 Önümüzdeki on yıllarda kömür kullanım projeksiyo­nu (Energy Outlook 2017 by US Energy Informatio­n Administra­tive)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye