Tasarıma adanmış bir hayat
Doğal taşları banyo ürünleri, zemin kaplaması, aksesuar hatta özgün mobilyalara dönüştüren İtalyan Salvatori’yi firmanın üçüncü kuşak yöneticisi Guido Salvatori’den dinliyoruz.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Büyükbabam Guido Salvatori tarafından 1946 yılında kurulan Salvatori firmasının üçüncü kuşak yöneticisiyim. Küçük yaşlardan beri doğal taşların birer tasarım harikasına dönüşmesine tanıklık ediyorum. Mimarlardan makine başında çalışan ustalara kadar tasarım sürecinde rol alan herkesle fikir alışverişinde bulunma fırsatım oldu. Farklı yetenekler ve farklı görüşlerin bir araya geldiklerinde ortaya nasıl bir zenginlik çıkarabildiğini çok iyi biliyorum. Bu yüzden eğitimimi tamamladıktan sonra aklımda aile şirketinde çalışmaya başlamaktan başka hiçbir şey yoktu. Ben tutkumu çok küçük yaşlarda keşfetmiştim. Salvatori’nin bugün geldiği noktada piyasanın ihtiyaçlarına yanıt verebilme potansiyelimizle gurur duyuyorum. Ürünlerimiz ve ürünlerimizin insanlarda yarattığı olumlu etkileri görmek beni çok mutlu ediyor. İşte bu yüzden yaptığım şeyi bir işten ziyade bir hobi olarak görüyorum.
Salvatori’nin çalıştığı projelerden bahseder misiniz? Bu projeler arasında sizin için en özeli hangisiydi?
Yıllar içinde konut, ağırlama sektörü, kurumsal firmalar ve eğitim sektörlerinde pek çok projede yer aldık. İçlerinden bir tanesini seçmek çok zor ancak sanırım yanıtım ETH Zurich Üniversitesi olurdu. ETH Zurich, Albert Einstein’in da aralarında bulunduğu Nobel ödüllü pek çok ismin mezun olduğu okul. Biz de 2007 yılında Mimarlık Fakültesi Dekanı ve Baumschlager Eberle Architects kurucularından Dietmar Eberle’yle bir araya gelerek kampüsün en büyük binalarından birisi üzerinde çalışmıştık. Ortaya güneş ışığı altında eşsiz gölge oyunları yaratan traverten cephe kaplamalı bir yapı çıktı. Dikey plakalarla kapladığımız bina cephesi, her bir plaka ortalama 1 ton ağırlığında olsa da, oldukça hafif bir görünüme kavuştu. Bu binada kullandığımız boyutta traverten plakalar elde etmek için makinalarımızı yeni
den gözden geçirmemiz ve uygulama için yaratıcı fikirler bulmamız gerekti. ETH Zurich’teki binanın cephesine yaptığımız bu uygulama hem eşsiz bir mühendislik örneği hem de mimarın vizyonunu hayata geçirebilmiş olma duygusuyla bizim için gurur kaynağı oldu.
Salvatori’nin tasarım stili hakkında neler söylersiniz?
Firmamızın tasarım stilini üç kelimeyle özetlemem gerekirse bunlar; ölçülü, zarif ve zamansız olur. Doğanın da bizlere anlattığı gibi her şeyin kendisine has, neredeyse matematiksel bir güzelliği var. Biz de tasarımlarımızda doğanın bize verdiği güzellikleri ön planda tutan, bu güzelliğin önüne geçmeye çalışmayan ürünler ortaya çıkarıyoruz.
Ürünlerinize artık Türkiye’de de ulaşılabiliyor. Mozaik Design’la bir araya gelme hikayenizi sizden dinleyebilir miyiz?
2021 yılında Milan Design Week esnasında Salvatori ve Mozaik Design ekipleri bir araya geldi ve ortaya eşsiz bir sinerji çıktı. Ben zaten Mozaik Design’dan ve onların firma seçkisinin ardında yatan felsefelerinden haberdardım. Toplantımızda da birbirine paralel tasarım anlayışlarına sahip olduğumuzdan emin olduk ve Salvatori Total Look serisiyle Türkiye’de Mozaik Design’da yer almaya karar verdik. salvatoriofficial.com, mozaikdesign.com