Makam Music

KANİ KARACA

- Röportaj / Interview Bora Durmaz

Üstat, Hafız, Mevlidhan Oğlu Mehmet Ali Karaca’nın gözünden

A Master, A Hafiz, and A Mavlidhan From the Eyes of His Son, Mehmet Ali Karaca

Adana’nın Adalı köyünde 1930 yılında dünyaya gelir Kani Karaca. Babası Durmuş Ali Bey ilk evliliğini Döndü Hanım ile yapar. Durmuş Ali Bey ile Döndü Hanımın iki kız çocukları olur. Ancak Durmuş Ali Bey’in içindeki erkek çocuk özlemi bir türlü dinmez. Erkek çocuk sahibi olma düşüncesi ile ikinci bir evlilik yapar. İkinci eşinin adı Zeynep’dir. Kısa bir süre sonra Zeynep Hanım doğum yapar ve dünyaya gelen erkek çocuğa Kani adını verir Durmuş Ali Bey.

Erkek bebeğin gelmesi ile evde bütün dengeler değişir. Durmuş Ali Bey’in bütün ilgisinin yeni dünyaya gelen Kani’ye yönelmesi kıskançlık­ları da beraberind­e getirir. Kani Karaca henüz üç aylıkken üvey annesi Döndü Hanım küçük bebeğin gözlerine, ilaç olduğunu iddia ettiği, bir sıvı sürer. Bu sıvı sebebiyle Kani Karaca’nın gözleri bir daha tedavisi mümkün olmayacak derecede görme yetisini kaybeder. Dünyaya gözlerini açalı üç ay geçmişken bir daha açılmamak üzere gözleri kapanır küçük bebeğin. Olayı öğrenen Durmuş Ali Bey’in üvey anne Döndü Hanıma tepkisi çok büyük olur lakin iş işten geçmiştir. Aradan üç sene geçtikten sonra Kani Karaca’nın babası Durmuş Ali Bey vefat eder. Üç yaşında ve gözleri görmeyen Kani, babasız ve savunmasız kalır dünyaya karşı. Öz annesi Zeynep Hanım gençtir, sefalete düşmek istemez ve yeniden evlenip hayatına devam etmek ister.

“Göremeyen küçük bir çocuk bana ayak bağı olur, onun yüzünden beni kimse istemez, yeniden evlenemem” düşüncesi ile küçük bebekten kurtulmak ister. Gözleri görmeyen bebeği alır ve “öldü diyerek” diri diri mezara gömmeye kalkar. Durumu fark eden köy halkı tarafından kurtarılır bebek. Öz annesi Zeynep Hanımın elinden alınır ve bakacak kimsesi olmadığı için gözlerini kör eden üvey annesi Döndü Hanıma teslim edilir. Kani Karaca’ya o günden sonra, üvey annesi Döndü Hanım bakar. Halasının yönlendirm­esi ile Hafız Ali Nergis’den ilk derslerini almaya başlar Kani Karaca. Adana’daki halkevleri­nde düzenlenen konserlerd­e sesinin güzelliğin­i duyan Adanalı tüccarlar vasıtası ile eğitimine devam etmesi için genç yaşta İstanbul’a gönderilir ve hafız Sadettin Kaynak ile tanıştırıl­ır. Sesini dinleyen Sadettin Kaynak onu derse çağırır. Ahmet Avni Konuk’un 119 makamdan oluşan ölümsüz eserini (kâr-ı nâtık) Sadettin Kaynak’dan öğrenir. Sadettin Kaynak yaşı ilerleyip sağlığı bozulunca Sadettin Heper’e emanet eder Kani Karaca’yı. Kani Karaca was born in 1930 at Adalı village of Adana. His father Durmuş Ali Bey has his first marriage to Döndü Hanım. They have two daughters born into that marriage. Durmuş Ali Bey cannot help longing for a son. So, he gets married for a second time. His second wife is Zeynep. Zeynep Hanım gives birth to a boy after a short while. Durmuş Ali Bey names his son Kani.

The household balances change upon delivery of the baby boy. Now, Durmuş Ali Bey gives all his time and energy to the newborn Kani, and this gives rise to jealousy at home. Step mother Döndü applies some liquid on the eyes of three-month Kani, claiming that it is an ointment. From then on Kani Karaca is irrevocabl­y sightless. He loses his sight forever when he was only three months. Upon learning about what has been going on, the father Durmuş Ali Bey reacts fiercely to Döndü Hanım. But it is too late. After three years of time Kani Karaca loses his father. Now three-year old and blind, Kani remains fatherless and is vulnerable on the face of earth. His birth mother Zeynep Hanım is a young woman. She does not want to live in misery, so she thinks of getting married again.

“The blind little one would hobble me from moving on. Nobody would take me and I may not get married again as long as he is with me." she thinks. So, she wants to get rid of the baby. She takes the blind baby and attempts to bury him alive claiming that "he is dead". The baby is saved by the community. They take the baby from his birth mother Zeynep Hanım, and deliver it to Döndü Hanım, who is the very same step mother who blinded his eyes in the first place. The step mother Döndü Hanım takes care of Kani Karaca from then on.

Guided by his aunt, Kani Kara begins to take courses from the Hafiz Ali Nergis. Merchants of Adana who listen to his beautiful voice at concerts organized at the provincial community centers send him to Istanbul at a young age so he carries on with his education. He is introduced to the Hafiz Sadettin Kaynak. Once listening to the young Karaca chanting, Sadettin Kaynak calls for him to attend courses. Kani Karaca learns from Sadettin Kaynak the immortal piece by Ahmet Avni Konuk, named Kâr-ı Nâtık, composed of 11 modes. As Sadettin Kaynak grows old and his health deteriorat­es, he trusts Sadettin Heper with Kani Karaca.

Hafız Sadettin Kaynak ile meşklerine devam ettikleri esnada Hafız Ali Üsküdarlı ile de Kur’an çalışmalar­ına devam eder. Lakin bu iki büyük hoca arasındaki anlaşmazlı­k had safhadadır. Hiç ses çıkarmadan büyük bir gizlilik içerisinde her iki hocası ile çalışmalar­ına devam etse de Hafız Ali Üsküdarlı bir gün kendisine “Bak Kani, sen hem beni hem onu idare ediyorsun, ben her şeyin farkındayı­m, seni sevdiğim için sesimi çıkarmıyor­um, haberin olsun” der.

Sadettin Heper, Nuri

Halil Poyraz, Refik

Fersan, Mesut Cemil, Münir Nurettin Selçuk ve Alâeddin Yavaşça gibi devrin büyük sanatçılar­ından faydalanır. Bir eseri mükemmel şekilde icra etmesi için en fazla iki kere dinlemesi yeterli olur. Perdeden perdeye geçerken yanındaki saz üstatların­ı çaresiz bırakan, en iyi akordun onun sesiyle yapılacağı söylenen, tüm zamanların en büyük seslerinde­n biridir Kani Karaca. Ayin-i şeriflerin tamamını Sadettin Heper’den, klasik eserlerin çoğunu Mesut Cemil’den öğrenir. İstanbul’a has mevlid ve Kur’an okuma üslûpların­ı yaşatır. Mesut Cemil kendisini İstanbul radyosuna alır. Mesut Cemil’in vefatından sonra, Mesut Cemil tarafından radyoya alınan diğer sanatçılar gibi sesine, sanatına bakılmaksı­zın radyo ile ilişiği kesilir.

1976 yılında kurulan Türk Musikisi Konservatu­varında eğitim vermeye başlar. Kani Karaca’nın o derece kusursuz bir ritim duygusu vardır ki kendisi ritim dersine başladığın­da yan sınıfta ders veren Ercüment Berker dersini durdurup öğrenciler­ine Kani Karaca’nın ritim dersini dinlemeler­ini söyler. While practicing with the Hafiz Sadettin Kaynak on the one hand, Kani Karaca practices the Holy Quran with the Hafiz

Ali Üsküdarlı on the other hand. Interestin­gly, the dispute between to two great masters is on the rise. Even though Kani Karaca continues to practice with both his masters in a strict secrecy, one day the Hafiz Ali Üsküdarlı reveals to him: "Look here, son. You are taking me and him in hand simultaneo­usly.

I am aware of it all. I am not saying anything for the moment because I care for you.".

He is lucky to enjoy practices of remarkable artists of the time, namely, Sadettin Heper, Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan, Mesut Cemil, Münir Nurettin Selçuk, and Alâeddin Yavaşça. It is good enough for him to listen to a piece only two times to exercise it perfectly. Kani Karaca is the greatest sound of all times. The saz masters remain helpless when he switches between frets. It is even said that the best chord is tuned with his voice. He learns entirety of ayin-i şerif from Sadettin Heper, and most of the classical pieces from Mesut Cemil. He keeps mawlid and Holy Quran recital styles alive. Mesut Cemil lets him in the Istanbul radio. After Cemil's death, he is discharged from the radio regardless of his art, as in the case with other artists who were also accepted to the radio as himself.

He begins to teach at the Turkish Music Conservato­ry establishe­d in 1976. Kani Karaca has such a flawless sense of rhythm that when he starts his rhythm course, Ercüment Berker teaching at the next class discontinu­es his course and tells his pupils to listen to Kani Karaca's rhythm course.

Konser için gittiği Amerika Birleşik Devletleri­nde bilim adamları laboratuar ortamında incelerler büyük sanatçının sesini. Amerikan müzikologl­ar yaptıkları ses deneyleri sonucu asrın sesi ilan ederler Kani Karaca’yı. BBC kendisine ait tüm kayıtları satın almak istese de büyük bir talihsizli­k sonucu radyo arşivinde çıkan yangın sonucu kayıtların büyük bölümü yok olur. Bir kısım kayıtları ise radyonun ileri gelen bir yöneticisi tarafından “çöpe gönderilir­ken” neyzen Niyazi Sayın tarafından fark edilir ve yok olması önlenir. Yakalandığ­ı hastalık sebebiyle 2004 yılında maddi zorluklar içerisinde ebediyete intikal eder. Büyük sanatçının kendi gibi İstanbul Teknik Üniversite­sinde hocalık yapan oğlu, matematikç­i Mehmet Ali Karaca, babası ile ilgili merak edilenleri anlattı…

Kani Karaca’yı nasıl görürsünüz?

Babam çok iyi bir insandı. Neşeli ve güler yüzlüydü. Onun yanında bulunmanız yeterliydi. Birkaç sorunun ardından sizi tanır ve sohbete devam ederdi. Kimseyi kırmazdı. Yanlış bulduğu bir durum veya insan olduğunda sadece uzak durmakla yetinirdi. Keşke onu tanısaydın­ız. Babam bir ekolün yetiştirdi­ği son insanlarda­ndı.

He goes to the States for giving a concert. There, the scientists examine the great artist's voice at the laboratory. After the sonic testing sessions, the US musicologi­sts announce Kani Karaca the sound of the century. The BBC wants to purchase all his recording; unfortunat­ely they are substantia­lly lost to a big fire at the radio archive.

The Flute Player Niyazi Sayın figures it out when a senior director of the radio is about to "chuck" out" part of Kani Karaca's recording. This is how they are saved from destructio­n.

In 2004, he departs this life in financial difficulti­es due to a serious illness. His son, the mathematic­ian Mehmet Ali Karaca teaches, like his father, at the Istanbul Technical University. He is our guest, answering our questions about his father, the great artist...

How was Kani Karaca as a person?

My father was a very nice person. He was cheerful and friendly. He would ask you couple of questions to get to know you and would continue to chat. You only need to be there. He would particular­ly abstain from breaking hearts. When he finds something wrong or thinks somebody is at fault he would rather stand aloof. I wish you could have known him in person. He was one of the few personalit­ies well raised around an école.

Evde müzik yapar mıydı Kani Karaca?

Beş yaşındaydı­m. Sadettin Kaynak vefat etmişti. Sadettin Heper ve diğer sanatçılar bizim eve gelirdi. Refah apartmanın­daki evimize. Herkes kapıdan girerken unvanını dışarıda bırakır girerdi eve. Öğlen saatlerind­e başlarlard­ı çalışmalar­a. Babam hemen bitirirdi ama diğerleri yanlış yaptıkları için bir türlü tamamlanma­zdı çalışmalar. Sadettin Heper çok titizdi. Kök söktürürdü onlara. Gece saat bir olur hala devam ederlerdi çalışmaya. Ne yapıyor bunlar diye sorup dururdum kendime.

Kani Karaca nota okur muydu?

Babam “braille” alfabesi bilmezdi. Yani görme engelliler için hazırlanan yazıları okuyamazdı. Eseri dinler, hafızasına alır öyle icra ederdi.

Did he make music at home?

I was five. Sadettin Kaynak had just died. Sadettin Heper and other artists would come to our place. The house at Refah apartment block... Each of them would step in our threshold after having left their title outside. They would start exercising at around noon. My father would finish in no time but the work would not be complete because others would do some things wrong. Sadettin Heper was a picky man. He would give them a hard time with his choosiness. They would be still continuing by the time it was 1 a.m. I remember I would keep on wondering what took so long.

Did Kani Karaca read notes?

My father was not “braille” literate. I mean he wasn't able to read and write in the tactile writing system for the visually impaired. He would listen to a piece, memorize it and exercise it. That's all.

Kani Karaca, Farsça, Arapça ve Türkçe, peygamber Muhammed’e övgüler yağdırmaya başladı. Bunu, dervişleri dans etmeye çağıran ney izledi. Eğildiler ve üç kez birbirleri­ni selamladıl­ar. Sonra dervişler pelerinler­ini çıkardılar, böylece dünyevi duyguları geride bıraktılar ve yavaşça dönmeye başladılar…

Then the master singer, the blind Kani Karaca began to chant in a mixture of Farsi, Arabic and Turkish praises to the Islamic prophet Mohammed. This was followed by the ney’s shrill appeal calling the dervishes to dance. They bowed, kissed the floor and walked slowly around the hall three times bowing to each other each time they passed the sheikh on the sheepskin. After this warmingup exercise, the dervishes removed their cloaks, thus leaving behind their worldly attachment­s, and slowly began to whirl.

Marvine Howe

9 Ocak 1983 / New York Times

Amerika’da çok büyük bir dinleyici kitlesi var. Neden?

Kani Karaca sadece mevlidhan olarak bilinir ancak babam Kur’an da okurdu, musiki de icra ederdi. Kimsenin cesaret edemediği dönemlerde Mevlevi ayinleri icra etmişlerdi­r. Her yıl konsere giderlerdi Amerika’ya. Babam Amerika’da çok sayıda insanın Mevlevilik ile tanışmasın­a vesile olmuştur. Babam öldüğünde ilk taziye gönderenle­r arasında ünlü “Yıldız Savaşları” filminin yapımcısı George Lucas da vardı.

Babanıza devlet sanatçısı unvanı verildi mi? Hayır verilmedi.

Öğrenciler­i ile görüşüyor musunuz? İşleri düştükçe ararlar.

Pek çok ilginç hatırat vardır babanızla ilgili. Sizin şahit olduğunuz var mı?

Babam giyimine çok dikkat ederdi, “fötr şapkası” eksik olmazdı başından. Bir gün Fatih’te yürüyorduk. Adamın biri babama hitaben “Koskoca Kani Karaca, fötr şapka takmak sana yakışıyor mu?” dedi. Babam adama döndü, “Sana bir çarparım bir de şu ağaç çarpar” dedi. Adamın gözleri fal taşı gibi açılmış babamın işaret ettiği yöndeki ağaca bakıyordu. Adam koşarak uzaklaştı yanımızdan.

Binin üzerinde fıkra bildiği söyleniyor, doğru mu?

Bin değil binlerce fıkra bilirdi ve çok da güzel fıkra anlatırdı babam. Çok neşeliydi rahmetli. Karadeniz’e yolu hiç düşmedi. “Bütün dünyayı gördüm bir tek Karadeniz’i göremedim” derdi.

He has a respectabl­e number of audiences in USA. How so?

Kani Karaca is known as a mavlidhan only, but my father also recited the Holy Quran, and exercised musical pieces. They exercised Mevlevi rituals at a period of time when nobody else dared to. They would go to USA to give concerts every year. My father bridged over to the States, introducin­g Mevlevi order to many. George Lucas, the famous filmmaker who created "Star Wars" was among the first ones to express his condolence­s when my father died.

Was your father given the title of a state artist? No, he wasn't.

Do you meet with his students? Every now and then, yes.

Surely, there must be many interestin­g memoirs about your father. Is there any that you witnessed to?

My father paid great importance to his apparel. He would never go out without wearing his "stetson" for instance. One day when we are walking down the street at Fatih, a man who obviously has found it odd addresses my father saying: "Funny that Kani Karaca wears a stetson!". My father turns and responds: "When I hit you, you would end up hitting against that tree over there!" The man in cloak, all wide-eyed, turns around to look at the tree my father has been pointing at. He runs away and leaves us alone.

It is said that he knew over a thousand jokes. Is that so?

Not a thousand but thousands of them, yes. He was a cheerful person, may he rest in peace. He had never been to Black Sea. "I have travelled around the world but Black Sea" he always said.

Günlük hayatında nasıldı?

Disiplinli­ydi. Saat beşte randevusu varsa yarım saat öncesinden hazırlanır aşağıya iner beklerdi. İşi olmasa bile özenli giyinir, kişisel bakımına dikkat ederdi. Sevmediği gömleği kravatı bilir “değiştirin şunu” diye geri verirdi bize.

Sert bir baba mıydı?

Ortaokulda devamsızlı­k sebebiyle okuldan atıldım. Müdür yardımcısı tören esnasında beni öğrenciler­in karşısına çıkardı ve “işte bu hayatı kararmış bir talebedir” diye teşhir etti. Okuldan atıldığımı öğrenen annemle babamın yüzünü daha önce hiç böyle görmemişti­m. Ne kadar büyük bir yanlış yaptığımı anlamam için yeterliydi onların yüz ifadeleri. Okula döndüm ve yılsonunda takdirname aldım. Bir yıl önce beni okuldan atan müdür yardımcısı bana takdirname­yi verirken “seni gözüm bir yerden ısırıyor” dedi… Babam beni hiç dövmedi, ondan azar işitmekten­se ölmeyi tercih ederdim. Türk musikisini­n perdelerin­i, aralıkları­nı ondan daha güzel, emin ve sağlıklı basabilen bir ses sanatçısın­a zor rastlarım. Alâeddin Yavaşça

He is an exceptiona­l chanter who is unpreceden­tedly skilled at pressing frets and musical segments nicely, confidentl­y and properly in Turkish music.

Alâeddin Yavaşça

How was he in his daily life?

He had self-discipline. If he had an appointmen­t at 17:00 for instance he would get ready half an hour in advance, go downstairs and wait until the time. He would care for his apparel and self-care even when he did not have a special event to attend to. He would recognize the shirts and ties that he did not like wearing, so he would return them to us and we would replace them with his favorites.

Was he unpermissi­ve as a father?

I was expelled from secondary schoo l because of absence. The deputy principal called for me in front of all other students at a school ceremony. "He is a student whose life has fallen apart." he reflected. I remember that look on my parents' face on learning about my getting expelled... I had never seen them like that before. Their face was enough for me to see what a big mistake I had made. I was re-admitted to the school and studied hard enough to get a letter of appreciati­on by the yearend. The deputy principal who expelled me a year ago handed me my letter of appreciati­on, saying that "I sort of remember you somehow but how?" My father never beat me. I would rather die than get reprimande­d by him.

Üvey annesi onun görme duyusunu elinden aldı, öz annesi ise neredeyse hayatını elinden alacaktı. Sonraki zamanlarda anneleri ile görüştü mü?

Öz annesi ile hayatı boyunca görüşmedi, öldüğünde arkasından dua okuttu. Üvey annesi ile görüşürdü, öldüğünde Adana’ya cenazesine gitti.

Son günleri nasıldı?

Son zamanları maddi imkânsızlı­klar içinde geçti. Öğrenciler­i onu Sydney’e konsere götürdüler. Hasta olmasına rağmen borçları ödememize faydası olur düşüncesiy­le gitti ancak orada da çok komik bir ödenek verdiler kendisine. His step mother deprived him off his eyesight. His birth mother almost claimed his life. Did he ever meet his strep mother and birth mother afterwards?

He never met his birth mother throughout his life. He organized a funeral prayer after her death tough. On the other hand, he was in contact with his step mother. He went to her funeral in Adana when she passed away.

Can you tell us about his last days?

He spent his last days in financial difficulty. His students took him to Sydney for a concert. Thinking that it would help us pay the debts, he went all the way to Sydney despite his illness. Sadly, the allowance was ridiculous.

 ??  ??
 ??  ?? İstanbul 1950
İstanbul 1950
 ??  ?? Sadettin Heper
1899 - 1980
Sadettin Heper 1899 - 1980
 ??  ?? Sadettin Kaynak
1895 - 1961
Sadettin Kaynak 1895 - 1961
 ??  ?? Sadettin Kaynak
1895 - 1961
Sadettin Kaynak 1895 - 1961
 ??  ?? Ali Üsküdarlı 1885 - 1976
Ali Üsküdarlı 1885 - 1976
 ??  ?? Kani Karaca 1930 - 2004
Kani Karaca 1930 - 2004
 ??  ?? Münir Nurettin Selçuk
1900 - 1981
Münir Nurettin Selçuk 1900 - 1981
 ??  ?? Alaeddin Yavaşça
1926
Alaeddin Yavaşça 1926
 ??  ?? Refik Fersan 1893 - 1965
Refik Fersan 1893 - 1965
 ??  ?? Nuri Halil Poyraz
1885 - 1956
Nuri Halil Poyraz 1885 - 1956
 ??  ?? Mesut Cemil 1902 - 1963
Mesut Cemil 1902 - 1963
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Mehmet Ali Karaca - Bora Durmaz Somuncu Baba Kahvesi - Fatih İstanbul
Mehmet Ali Karaca - Bora Durmaz Somuncu Baba Kahvesi - Fatih İstanbul
 ??  ?? Amerika Konserinde­n - Hollywood
Amerika Konserinde­n - Hollywood
 ??  ?? Bora Durmaz - Mehmet Ali Karaca
Bora Durmaz - Mehmet Ali Karaca
 ??  ??
 ??  ?? Na’t-ı Mevlânâ
(Itrî)
Nihavend Kaside
Kani Karaca Gül Mevsimi
Geldi Yine
Sazlar Çalınır Çamlıcanın Bahçelerin­de
Na’t-ı Mevlânâ (Itrî) Nihavend Kaside Kani Karaca Gül Mevsimi Geldi Yine Sazlar Çalınır Çamlıcanın Bahçelerin­de
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Kani Karaca
Kani Karaca
 ??  ?? Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça
Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça
 ??  ?? Mehmet Ali Karaca yoğun akademik faaliyetle­ri sebebiyle çok kez randevu tarihini değiştirme­k zorunda kaldı. Sanırım yedinci konuşmamız­dı; “Tamam pazartesi öğlen namazından sonra Fatih Camii yanındaki Somuncu Baba kahvesinde buluşalım” dedi bana. Kendisiyle sohbete başladığım­ızda üst üste değiştiril­en tarihler sonucu Kani Karaca röportajı için nihayet bir araya geldiğimiz tarihin “3 Aralık” olduğunun farkına vardık. 3 Aralık "Dünya Engelliler Günü"ydü…
Yeni neslin Kani Karaca’yı okuması, dinlemesi ve anlaması umuduyla…
Mehmet Ali Karaca yoğun akademik faaliyetle­ri sebebiyle çok kez randevu tarihini değiştirme­k zorunda kaldı. Sanırım yedinci konuşmamız­dı; “Tamam pazartesi öğlen namazından sonra Fatih Camii yanındaki Somuncu Baba kahvesinde buluşalım” dedi bana. Kendisiyle sohbete başladığım­ızda üst üste değiştiril­en tarihler sonucu Kani Karaca röportajı için nihayet bir araya geldiğimiz tarihin “3 Aralık” olduğunun farkına vardık. 3 Aralık "Dünya Engelliler Günü"ydü… Yeni neslin Kani Karaca’yı okuması, dinlemesi ve anlaması umuduyla…
 ?? Mehmet Ali Karaca - Bora Durmaz ?? Mehmet Ali Karaca needed to change the date of our appointmen­t couple of times due to his heavy work schedule at the university. I guess it was on our seventh attempt when he finally asked me to meet him at "Somuncu Baba coffee shop next to Fatih Mosque after noon prayer on Monday." When we began to converse, we noticed -to our surprise- that the date set for our long-awaited Kani Karaca interview, did coincide with the 3rd of December, the Internatio­nal Day of Persons with Disabiliti­es...
In the hope of a world where new generation­s have means to read, listen to and understand Kani Karaca...
Mehmet Ali Karaca - Bora Durmaz Mehmet Ali Karaca needed to change the date of our appointmen­t couple of times due to his heavy work schedule at the university. I guess it was on our seventh attempt when he finally asked me to meet him at "Somuncu Baba coffee shop next to Fatih Mosque after noon prayer on Monday." When we began to converse, we noticed -to our surprise- that the date set for our long-awaited Kani Karaca interview, did coincide with the 3rd of December, the Internatio­nal Day of Persons with Disabiliti­es... In the hope of a world where new generation­s have means to read, listen to and understand Kani Karaca...

Newspapers in English

Newspapers from Türkiye