İSVİÇRE TÜRK SANAT ENSTİTÜSÜ
SWITZERLAND TURKISH ART INSTITUTE
İSVİÇRE TÜRK SANAT ENSTİTÜSÜ
Röportaj: Emel Sönmez
Bu sayımızda Türk müziği bayrağını İsviçre’de dalgalandıran İsviçre Türk Sanat Enstitüsü’nü sizlerle buluşturuyoruz. İsviçre Türk Sanat Enstitüsü 2013 yılında, kültür değerlerimizi yaşamak, yaşatmak ve yeni nesillere aktarmak amacıyla kurulmuş. Bünyesinde müzik, halk dansları, resim, ebru, enstrüman kursları, nota, solfej ve şan dersleri verilen İsviçre Türk Sanat Enstitüsü, İsviçre’de kapsamlı eğitim faaliyetleri düzenleyen ilk Türk organizasyonu olmuş.
İsviçre Türk Sanat Enstitüsü’nün kuruluş süreci nasıl oldu?
Enstitümüz 2013 yılında,”Köy Enstitüleri” modeli örnek alınarak öğren, uygula ve öğret felsefesi ile oluşturulmuş kültürel bir topluluktur. Önce müziği seven ve müzikle amatör olarak ilgilenenlerin bir araya gelerek, profesyonel öğretmenler eşliğinde “Sanat ve Halk Müziği Korosu” adı altında çalışmalarımıza başladık. Derneğimiz müziğimiz ile ilgili olarak, Zürich kantonunda uzun yıllar sonra, ilk düzenli çalışma yürüten dernektir. “Gelenekselden Evrensele, Kültür Mirasımız” şiarı, çıktığımız yolculukta rehberimiz olmuştur.
Sanatsal faaliyetlerinizin yanında eğitim faaliyetleri de yürütüyorsunuz. İsviçre’de yaşayan insanların bu faaliyetlere yaklaşımı nasıl?
Her kesimden ve yaş grubundan sanatseverlerden yoğun ilgi görüyoruz. Bu da bizi sevindiriyor ve ne kadar doğru bir yola çıktığımızı gösteriyor. İsviçre’de yaşayan vatandaşlarımızın ülkelerine duydukları özlemi bir nebze olsun müzikle ve sanatın her alanıyla gidermelerine vesile olmaktan mutluluk duyuyoruz.
Koronuz nasıl bir çalışma programı izliyor?
Çalışma programımızı, enstitümüzün işleyişi belirleyen yönetim kurulu, üyelerin de fikirlerini alarak belirliyor. Yönetim kurulu bir yıl önce proje planlamasını yapıp uygulamaya başlar. Konser provaları, konserin konsepti, nerede ve ne zaman yapılacağı beraberce belirlenir. Koro çalışmalarımız haftada bir defa yapılır. Konser ve etkinlik zamanları çalışmalarımız daha sık yapılır.
SWITZERLAND TURKISH
ART INSTITUTE
Interview: Emel Sönmez
In this issue, we are introducing the Switzerland Turkish Art Institute, which is keeping the flag of Turkish music flying in Switzerland. Switzerland Turkish Art Institute was founded in 2013 with the aim of living, maintaining our cultural values and transferring them to new generations. Offering music, folk dance, painting, marbling, instrument courses, musical notes, solfege and singing lessons, Switzerland Turkish Art Institute stands for the first establishment in Switzerland to organize comprehensive training activities.
How was the foundation process of Switzerland Turkish Art Institute?
Our institute is a cultural community formed by considering the philosophy of Village Institutes: learning, practicing and teaching. First of all, we amateurs, who love and are interested in music, started working under the name of “Art and Folk Music Chorus” accompanied by professional teachers. Our association is the one that carries out the first regular work about our music in the canton of Zurich after many years. Our motto “Traditional to Universal, Our Cultural Heritage” has been our guide on our way.
In addition to your artistic activities, you also carry out educational activities. How are people living in Switzerland approaching these activities?
We are drawing great interest from art lovers of all strata and age groups. It makes us happy and shows that we are on the right path. We are delighted that we fulfill our citizens’ longing by music and all types of art in Switzerland.
What kind of a working program does your chorus follow?
Our working program is decided by the management board in consultation with the members. The board of management deals with the project planning a year beforehand. Concert rehearsals, the concept, date and the venue are fixed together. The chorus practices once a week. That is more frequent when the concert or activity date is close.
Konserlerinize gelen ve Türk Müziğini ilk kez duyan insanlar bu müzik hakkında ne düşünüyorlar?
Bizi ilk kez izleyip dinleyen Türkiyeli ve Avrupalı misafirlerimizden çok güzel tepkiler alıyoruz. Bu da bizi bir sonraki konser için cesaretlendiriyor. Her etkinlik sonrası bize katılıp şarkı söylemek isteyen, enstrüman çalmak isteyen sanatseverler koromuza dahil oluyor.
Ülkemiz kültürünü İsviçre’de tanıtmak için görev yapan devlet yetkililerimiz faaliyetlerinize destek oluyorlar mı?
Devlet yetkililerimiz, konserlerimize katılarak kültürümüzü sanatımızı tanıtıp devam ettirdiğimiz, yaygınlaştırdığımız ve kültür elçiliği yaptığımız için bizleri tebrik edip yüreklendiriyorlar.
Önümüzdeki dönem için projeleriniz neler?
Bu yıl iki konser planımız var. Biri “Anadolu Halk Ezgileri Konseri”, bir diğeri de “Sanat Müziği Konseri”. Aynı zamanda enstrüman kurslarımız sürekli olarak devam etmektedir.
Çalışmalarınızı nasıl finanse ediyorsunuz?
Enstitümüz gönüllülerden oluşmaktadır. Giderlerimizi üyelerimizin ve sponsorlarımızın katkılarıyla karşılıyoruz. Dolayısı ile her zaman bizi desteklemek isteyen kişi ya da kuruluşlara ihtiyaç duymaktayız. Profesyonel olarak müzikle ilgilenen müzik insanlarına her zaman açığız ve desteklerini seve seve kabul ederiz.
Sorularımızı TSEI Yönetim Kurulu adına yanıtlayan Sayın Derya Tan hanımefendiye ve çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyoruz.
What do people think of this music, especially those who come to your concerts and hear the Turkish music for the first time?
We get very positive feedback from the Turkish and European guests who experience our music for the first time. That encourages us for the next concert. Almost after every concert, our chorus is growing with the artlovers who want to join us to sing and play instrument.
Do our state officials working to promote our culture in Switzerland support your activities?
Our state officials congratulate and encourage us by coming to the concerts due to our mission: promoting and popularizing our culture as cultural representatives of Turkey.
What are your projects for the upcoming period?
We have two concert plans this year. One is “Anatolian Folk Concert“and the second is “Art Music Concert”. At the same time, our instrument courses are going on.
How do you finance your activities?
Our institute consists of volunteers. We cover our expenses with the contributions of our members and sponsors. Therefore, we always need people or organizations who want to support us. We are always open to music people who are interested in music professionally and we would gladly accept their support.
We would like to thank Ms. Derya Tan and her colleagues for answering our questions on behalf of the TSEI Board of Directors.
Hukukçu, Şair, Yazar, Bestekâr, müziğin yumuşak kalbi Hüsnü Arkan, dergimizin bu sayısında hayatı, 12 Eylül darbesi sonucu ülkeden ayrılışı, müzikal kariyeri, kitapları, başarıya giden yolu, genç müzisyenlere tavsiyeleri ile sizlerle…
Hukuk Fakültesi mezunusunuz ama müziği ve yazmayı tercih ettiniz. Neden avukatlık ya da hâkimlik yapmayı düşünmediniz?
Olaylar böyle gelişti diyelim. Ayrıca müzikle, edebiyatla uğraşmak, benim için her zaman hukuktan daha çekiciydi. Ama hukuk okuduğum için memnunum. Esas olarak yöntem öğreniyorsunuz ve bu da hayatın her alanında işe yarıyor.
1985-1993 arasında hayatınızın 8 yılı Hollanda’da geçti. Neden gittiniz Hollanda’ya? Geriye dönüp baktığınızda, size kattıkları ve sizden aldıkları açısından, hayatınızın bu dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yurt dışına, 12 Eylül koşullarında, kesinleşmiş cezam nedeniyle gittim. O dönemin ceza yasasındaki 141. maddeden hüküm giymiştim; madde yürürlükten kaldırılınca da geri döndüm.
Avrupa’da geçirdiğim sekiz yıl boyunca mültecilik haklarından yararlandım. Kendimi geliştirebileceğim, özgür bir ortamdı. İşin gerçeği, cezaevi ve kaçaklık hayatının da özlenecek bir yanı yoktur. Ama en büyük zenginlik, kendime ayırabildiğim zamandı. Eğilimlerimi anlama şansına sahip oldum; tamamen müziğe ve edebiyata yöneldim. Arkadaşlarla bir müzik grubu kurduk, çok sayıda konser verdik. Yazma disiplinini de orada edindim. He has a degree in law; he is a poet, an author, a composer. Hüsnü Arkan, the soft heart of music, told us about his life, his departure after the coup d'etat on September 12, his musical career, his books, his path to success, and very precious recommendations to young musicians…
You have degree in law but you prefer music and writing. Why did you not consider being a lawyer or a judge?
Let's just say life happened. Doing something in music and literature was always more interesting than law. Then again, I am happy I studied law. You basically learn methods and it works just fine in all aspects of life.
You spent 8 years from 1985 to 1993 in the Netherlands. Why did you go to the Netherlands? How do you evaluate that part of your life when you look back on it. I mean what are the pros and cons?
I went to a foreign country because of my finalized sentence under nation-wise conditions of the coup d'etat on September
12. I was sentenced for article 141 of the penal code that was in force back then. I returned when the article was repealed.
I benefited from immigration rights doe eight years that I spent in Europe. It was a free environment where I could improve myself. To be honest with you, there is nothing to miss about jail life and fugitiveness. The time I could spare for myself was the biggest pressure though. I had an opportunity of seeing into my tendencies; I turned to music and literature will all of my heart. We put together band with friends, gave a lot of concerts. I acquired discipline of writing there.
Ezginin Günlüğü ortaya koyduğu eserlerle Türk müziğinin son çeyrek yüzyılına adını yazdırdı. Grubun on bir albümünde besteleriniz ve sesinizle yer aldınız. Neden ayrıldınız Ezginin Günlüğü’nden?
Yaklaşık on yedi yıl çalıştım Ezginin Günlüğü’nde. Birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan çok şey öğrendim. Sonuçta kendi projelerimle devam etmek istedim. Buna, üstünde çalışmayı erteleyip durduğum romanlar da dâhildir. Zamanı daha verimli, daha kontrollü kullanma imkânına sahip oldum.
Geriye dönüp baktığınızda müzikal kariyerinizdeki başarıyı hangi faktörler ile açıklarsınız?
Başarılı olup olmadığımı söyleyebilecek durumda değilim.
Hem başarıyı nasıl tanımladığınızı da bilmiyorum. Belirli sayıda dinleyicinizin olması, şarkılara birkaç kuşağın ilgi göstermesi başarı mıdır? Hayranlık uyandırmak ya da görünür olmak başarı mıdır? Bilmiyorum. Bunlar izafi şeyler. Şimdilik benim başarım şarkı yazmayı sürdürebilmektir. Bugüne kadar iyi ekiplerle çalıştım, hala da iyi bir ekiple çalışıyorum. Eh, edebiyatla, şiirle aram da fena değildir. Bunları da faktörler hanesine yazabilirsiniz.
Çok sayıda besteniz oldu ve hepsi çok kıymetli. Hüsnü Arkan dinleyenler için de eminiz bazı eserlerinizin yeri ayrıdır. Sizin gönlünüzde ayrı bir yeri olan besteniz hangisi?
Yaptığım işlere beste diyemiyorum; denmesini de biraz tuhaf karşılıyorum. Şarkı yazarlığıyla bestecilik ayrı “mesleklerdir.” Besteciler fazlasıyla ciddi ve ağır bir eğitimden geçerler; müziğe hâkimdirler. Şarkı yazmak, türkü yakmak için böyle bir eğitim gerekmeyebilir ve hatta çoğu zamanda gerekmez.
Ben genellikle hikâyesi olan şarkılar yazıyorum. O hikâyelerin dinleyiciye dokunan, onların kendi hikâyeleriyle örtüşen ya da buluşan bir yanı varsa şarkı bir biçimde hedefine ulaşmış oluyor. En iyi hikâyeler de iyi şiir denen şeyden çıkar. Bunları her okuyuşta ayrı hikâyeler keşfedebilirsiniz. Bu yüzden, şiir üstüne çalıştığım işleri daha anlamlı buluyorum.
With countless pieces, Ezginin Günlüğü made its mark in the last quarter of the Turkish music. You contributed to all eleven albums of the band both with your beautiful voice and your compositions. Why did you split with Ezginin Günlüğü?
I worked nearly for seventeen years for Ezginin Günlüğü. I have learned a lot from my friends. As a result, I wanted to carry on with my own projects. Novels I have postponed to work on are included in these projects. I have an opportunity of spending time more efficiently and in a controlled manner.
When you look back, with which factors would you explain your success in your music career?
I am not to tell if I have been successful or not. I don't know how you define success. Does it count as success that you have certain amount of audience and your songs are favored by a few generations? Is is success to be admired or to be in the limelight? I can't tell if it is. They are relative things. For the moment, I feel successful as long as I keep on writing songs. I have been lucky enough to work with good teams so far, I still so. ı am on good terms with literature, poetry. These are the factors I guess.
You have made a great number of compositions and all of them are precious for sure. We believe some of your work has a special place for people that listen to songs by Hüsnü Arkan. Which composition is your favorite?
I would not call my work a composition; I find it a little weird that they are called compositions indeed. Writing a song and composing a song are two different "occupations". The latter entails a heavy and loaded education as composers have a command of music. This may be not necessary, and is mostly not necessary for writing or singing a song.
I often write songs with a story behind. If the song touches the audience, overlaps with their own story, that means the song has somehow achieved its goal. Good poems make best stories. One discovers different stories every time he reads it. For this reason, I find my works that rely on poetry more meaningful.
Ben genellikle hikâyesi olan şarkılar yazıyorum. O hikâyelerin dinleyiciye dokunan, onların kendi hikâyeleriyle örtüşen ya da buluşan bir yanı varsa şarkı bir biçimde hedefine ulaşmış oluyor. En iyi hikâyeler de iyi şiir denen şeyden çıkar.
Küresel adaletsizlik ve mülteciliği ele aldığınız “Ölü Kelebeklerin Dansı” adlı ilk romanınız 1998 yılında yayınlandı. Devam eden yıllarda iki şiir kitabı, yedi roman ve edebiyat yazıları derlemesi hazırladınız. Kendinizi müzikle mi yoksa edebiyatla mı daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz?
Bunun cevabını tam olarak bilmiyorum. Şöyle söyleyebilirim; sözlü müzik dinleyicisiyle roman okuyucusu çoğu zaman farklı profillerdir. Önemli olan galiba bu iki profilin hangi ifade tarzını hangi nedenlerle tercih ettiğidir. Müzik, konserlerde canlı olarak sürekli tekrar edebildiğimiz, yorumladığımız bir şey. Eğlenceyle, kafa dağıtmakla, arkadaşlıklarla doğrudan bir ilgisi var. Edebiyatsa bireyin kendisiyle, kendi öğrenimiyle baş başa kaldığı bir alan. Fakat sonuçta bunların geçişken yapılar olduklarını düşünüyorum. En azından benim için böyle. Bu nedenle bir tercihte bulunmam söz konusu değil.
2015 yılında 44. sü düzenlenen Orhan Kemal Roman Armağanı, "Hırsız ve Burjuva" isimli romanınızla size takdim edildi. Bu ödülün sizin için anlamı nedir?
Orhan Kemal’in, gerçekçi edebiyatta önemli bir yeri var. Yeni yetmeliğimde öykülerini taklit etmeye çalıştığım bir adam. Böyle bir ödülle onurlandırılmak çok güzel bir şey.
Hayatlarına müzikle devam etmek isteyen genç müzik insanlarına neler önerirsiniz?
Eğitim şart derim. Popüler kültür alanı içinde bu eğitim için bir ekiple çalışmak da yeterli olabilir. Ama gerçek bir enstrümantalist ya da bir besteci olmak iyi bir öğrenim görmeyi gerektirir. Sözlü müzik yazanlar için tek önerim edebiyatla haşır neşir olmalarıdır.
İyi müzik için “mutlaka olması gerekir” dediğiniz unsurlar var mı?
Popüler kültür alanı içinde kalan sözlü müzikten bahsediyorsanız, dinlediğim şeyin beni etkileyen, düşündüren, yönlendiren şeyler anlatmasını ve samimiyetle anlatmasını tercih ederim. Fakat şunu da söyleyeyim, bu alan içinde herkesin “iyi müziği” başka başkadır. Sadece klasik değerler bu kadar öznelliği kaldırmaz.
Yeni albümünüzü ne zaman dinleyebileceğiz?
Yakın zamanda, birkaç ay içinde yeni albümün şarkılarını dijital ortamda yayınlamaya başlayacağız. Biz ekip olarak kayıtlardan memnunuz; umarım dinleyici de memnun kalır.
Your first novel, Ölü Kelebeklerin Dansı, is about global injustice and immigration issues. It was published in 1998. You prepared two poetry books, seven novels, and a compilation of literary articles Do you think you express yourselves better with music or with literature?
I am not sure about the answer. But I say that music with lyrics and novels mostly appear to different profiles. I believe what matters is which is preferred for what reasons by these two profiles. Music is something that we can repeat and perform live at concerts. It is directly related to entertainment, friends and all. Literature is when an individual is all alone with himself or herself, learning things he or she has got to learn. All in all I am thinking that they have a transitive structure. They are transitive for me at least. So, U cannot choose one over another.
Orhan Kemal Novel Prize, organized 44th time in 2015 was presented to you for your novel, Hırsız ve Burjuva. How is this prize important for you?
Orhan Kemal has a special place in realist literature. It is name whom I wanted to imitate when adolescent. It feels great to be honored with this prize.
What do you recommend to the young that wish to keep music in their life?
Education is a must. Working with a team for this education in popular cultural area may also be sufficient. But being a real instrumentalist or a good composer requires a good education. I solely advise sparing time for literature if they want to write lyrics and compose music.
Is there anything that is a 'must' for good music in your opinion?
If you are talking about lyrics as is known in popular culture, I rather prefer what I listen to is influential on me, makes me think, tells me things and does all this in a sincere way. I must however highlight that "good music" differs for all. It is only the classical pieces that are not prone to subjectivity.
When will be able to listen to your new songs?
Soon, in a few months of time indeed... Songs of the new album will be released on digital platforms shortly. Ws a team we are pleased with the records. I hope the audience will love them, too.