Cihat Aşkın kimdir?
İstanbul doğumlu Türk kemancı Cihat Aşkın, hem doğu, hem de batı dünyasına hâkim olan ve ayakları dünyanın iki kıtasına basmış bir kültür insanı olarak şekillenen kimliği ile Türk keman okulunun uluslararası temsilcisi olarak tanınmıştır.
Çok küçükken müziğe olan ilgisini keşfeden ailesi tarafından konservatuara verilen Aşkın, olağanüstü yeteneği ve disiplinli çalışmaları ile başarılı bir öğrencilik dönemi geçirerek Prof. Ayhan Turan’ın sınıfından mezun olmuş, ilk resitalini 11 yaşında vermiş, 15 yaşına geldiğinde de tüm Paganini Kaprisler’i çalmış ve Türkiye Cumhurbaşkanlığı Orkestrası ile ilk konserlerini vererek yurt çapında tanınmıştır. Daha sonra Londra’da bulunan Royal College of Music’de Rodney Friend ve The City University’de Yfrah Neaman ile çalışmalarına devam ederek Master ve Doktora programlarını bitirmiştir.
Menuhin ve Flesch yarışmaları dahil ulusal ve uluslarası birçok ödülün sahibi olan Aşkın’a 2002 de Roma Foyer des Artistes, 2009 da The Kennedy Center – Gold Medal ödülleri ve 2017 Buenos
Aires onur nişanı da tevdi edilmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1998’de Doçent, 2006’da Profesör unvanlarını alan sanatçı aynı çatı altında, 1999 ve 2012 yılları arasında Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nin (MIAM) kurucu ve eş-başkanı olarak akademik görevlerini ve sanatsal faaliyetlerini sürdürmüş aynı zamanda 2008-2012 yılları arasıda Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nın Müdürlüğünü yapmıştır.
Müzik otoriteleri tarafından günümüzün önde gelen keman virtüözlerinden biri olarak tanınan Aşkın, uluslararası bir keman virtüözü olarak bugüne dek 4 kıta ve 51 ülkede sayısız festivallere katılmış, konserler ve resitaller vermiş, bu konserlerde Shlomo Mintz, Yoel Levi, Raphael Walfisch, Jesus Lopes-Cobos ve Ida Haendel gibi saygın sanatçılarla aynı sahneyi paylaşmış ve dünya basınından övgüler almış bir dünya sanatçısıdır.
2001 yılında çocukların erken yaşta müzik estetiği ile tanışmasını sağlamak amacı ile Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları (CAKA) projesini kuran sanatçı müzikte bir devrim hareketi olarak adlandırılan bu hareket ile Türkiye’de ve yakın coğrafyada çok sayıda yetenekli sanatçının sahne kariyerini başlatmıştır. Aşkın aynı zamanda genç sanatçıları desteklemek amacı ile 2007 yılında Aşkın Ensemble’ı kurmuş ve 2017 de Aşkın Academia bünyesinde eğitim faaliyetlerini toplamıştır.
Who is Cihat Aşkın?
Istanbul-born Turkish violinist Cihat Aşkın has been recognized as the international representative of the Turkish violin school with his identity shaped as a man of culture who has a good grasp of both the east and the western world and has stepped on the two continents of the world.
When he was very young, he was sent to a conservatory by his family who had recognized his interest in music. With his exceptional talent and disciplined works, he graduated from
Prof. Ayhan Turan’s class, gave his first recital at the age of 11, played all Paganini Caprices when he was 15 and he was in the pubic eye throughout the country by his first concerts with the Turkish Presidential Symphony Orchestra. He then continued his studies with Rodney Friend at The Royal College of Music and Yfrah Neaman at The City University in London, and completed his Master's and doctoral programs.
Awarded at many national and international platforms including Menuhin and Flesch contests, Aşkın was given Roma Foyer des Artistes in 2002, the Kennedy Center - Gold Medal award in 2009 and Buenos Aires honorary title in 2017. He became an associate professor in 1998 and a full professor in 2006 at Istanbul Technical University, went on his academic and art career as the founder and co-chair of the Center for Advanced Studies in Music (MIAM) between 1999 and 2012 at the same university. Meanwhile, he served as the director of the Turkish Music State Conservatory between the years of 2008 and 2012.
Recognized as one of the leading violin virtuosos of today by the music authorities, Aşkın, as an international violin virtuoso, has participated in countless festivals, concerts and recitals in 4 continents and 51 countries. In these concerts he shared the stage with esteemed artists such as Shlomo Mintz, Yoel Levi, Raphael Walfisch, Jesus Lopes-Cobos, Ida Haendel, and received praise from the world press.
In 2001, he launched “Cihat Aşkın and Little Friends” (CALF) project to provide children meet with music aesthetics at an early age. This project was called a revolutionary movement which gave a start to the stage career of many artists in Turkey and the neighboring region. Aşkın has also established Aşkın Ensemble in 2007 with the aim of supporting young artists and gathered educational activities within Aşkın Academia in 2017.
We present the world famous violin virtuoso, Prof. Dr. Cihat Aşkın, who has dedicated his life to music and music education, with very important explanations about the history and current state of Turkish music, importance of music education, how to leap forward in musical studies, the importance of merit for those who are assigned in decision-making process.
Kültür-sanat alanında istenilen düzeye gelinemediği devletin en üst düzeydeki yöneticileri tarafından dile getiriliyor. Bu çok önemli özeleştiri karşısında yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devletimizin bu yönde bir özeleştiri yapması çok önemlidir. Ben burada bir irade eksikliği olduğunu düşünüyorum. İrade varsa ve irade emir verirse bu sorunların çok kolay düzeleceğine inanıyorum. Burada yapılması gereken, işi siyasete değil liyakate yıkmaktır. Türkiye’de en büyük problem siyasetin liyakatten üstün tutulmasıdır, Osmanlı’nın da en büyük problemi buydu. Liyakatin siyasetten üstün tutulduğu her ülke diğerinden daha ileridedir. Liyakat açısından yeterli olmayan insanların idare ettiği kurumlar maalesef yeterli derecede ilerleyemiyor.
It is expressed by the top representatives of the state that the desired level could not be reached in the fields of culture and art. How do you evaluate the works done regarding to this very important selfcriticism?
It is very important for our state to make self-criticism on this issue. I think there is a lack of will here. I believe that if there is will, and it orders, these problems will be solved very easily. What needs to be done here is to leave the matter not to politics but to qualifications. The biggest problem in Turkey is putting the politics ahead of merits, as was the case in the Ottoman Empire. Every country where merit is superior to politics is more advanced than the other. Unfortunately, institutions, which are managed by people not qualified in terms of merit, cannot progress sufficiently.
Kamu finansmanı ile düzenlenen klasik konserler var. Çok değerli sanatçılar bu konserlerde görev alıyor ve halkımız ücretsiz olarak bu konserleri dinleyebiliyor. Buna rağmen geleneksel müziğimize neden yeterli rağbet gösterilmiyor?
Belli bir kültürel seviyenin tutturulmamış olmasıdır sebep. Elli-altmış sene öncesine baktığımızda bu rağbet daha fazlaydı. Burada sanatın başından beri var olan soru gündeme geliyor; “Sanatı sanat için mi yoksa halk için mi yapmalıyız?”. Elbette belli bir denge gözeterek ikisi için de yapmalıyız. Tamamen popülerleşme uğruna en güzel eserlerimizi insanlara sunmayıp sadece belli müzikleri sunarsak insanlar tabiî ki sunduklarınızı alacaklardır. Biz geleneği yaşatmazsak ve bu geleneği insanlara sunmazsak tabiî ki zevk almayacaktır insanlar. Günümüzde klasik topluluklardan hangisi baştan sona bir Itri konseri veya Dellalzâde18 konseri veriyor? Hayır, çok sayıda insan gelsin kaygısı ile sadece sevilen şarkılarla, sevilen türkülerle konserler veriyorlar. Bu kaygıyı bir yere kadar anlamak mümkündür ama bunu yaparken kaliteyi düşürmeyip programları yüksek kalitedeki sanat eserleri ile beslemek lazım.
Biz kendi kimliğimize sahip çıkmadığımız için yabancı kültür emperyalizminden 400–500 yıldır kurtulamıyoruz. Her zaman bize yabancı bir kültür dayatması oluyor.
There are classical concerts organized by public funding. Very valuable artists take part in these concerts and our people can go to these concerts free of charge. However, why is our traditional music not so popular?
The reason is that a certain cultural level has not been achieved. When we turn back to fifty-sixty years ago, this demand was higher. The question that has existed since the beginning of art arises here; ”Should we do art for art or for the public?“. Of course, we should do for both by keeping a certain balance. If we do not offer people the most precious works but a certain type of music for just the sake of popularization, people will of course receive what you offer. If we don't keep the tradition alive, and don't offer this tradition to people, people of course will not enjoy it. Which of the classical ensembles today is giving a whole Itri concert or a Dellalzade18 concert? No, the concerts are organized with the most popular songs just considering the number of audiences. It is possible to understand this concern to some extent, but while doing so, it is necessary not to reduce the quality but to feed the programs with high quality artworks.
We cannot get rid of foreign cultural imperialism for 400 - 500 years because we do not conserve our own identity. There is always a foreign cultural imposition.
Türkiye’de en büyük problem siyasetin liyakatten üstün tutulmasıdır, Osmanlı’nın da en büyük problemi buydu.
The biggest problem in Turkey is putting the politics ahead of merits, as was the case in the Ottoman Empire.
Kültürümüze neden sahip çıkmadığımızı düşünüyorsunuz?
Çünkü tembeliz. Fiziki olarak çalışmayı kastetmiyorum. Düşünmüyoruz biz. Düşünce tembeli olduğumuz için de bir atalet var üzerimizde. Bir takım çalışkan insanlar bu sorunların çözümü için çıkıyorlar, bir şeyler yapıyorlar ama o insanlardan sonra devam etmiyor bu çalışmalar. Kurumsal değil çünkü. Kişiye bağlı yürüyor çalışmalar. Hüseyin Sadettin Arel’in19 1908’de yayınlamaya başladığı “Şehbal Mecmuası” aynen bugünkü sorunlara işaret ediyor. Diyor ki mesela; “Milli seslerimizden oluşan bir Türk operası olsun, milli çalgılarımızdan oluşan çok sesli bir koro olsun”. Yüz on yıl önce söylenen şeyler hala tam olarak hayata geçirilemiyorsa ben burada çok büyük bir tembellik olduğuna inanırım. Çünkü çalışan insanın önünde hiçbir şey durmaz. Tanburi Cemil Bey’in ölümünün üzerinden yüz yıl geçti ve biz bu süre zarfında Tanburi Cemil Bey’i aşan sadece bir iki kişi çıkarabildiysek bu Türk milletinin ayıbıdır. Beş yüz yıldır Mimar Sinan’ı20 geçen bir mimar çıkaramadıysak yine bu milletimizin ayıbıdır.
Müzisyenlerin sanat kaygılarının önüne geçim kaygısı, yalnızlaştırılma kaygısı gibi duygular geçerse ideal müziği icra etmeleri mümkün olabilir mi?
Biz müzisyenler olarak her şeyi devletten ya da özel sektörden bekliyoruz. Müzisyenler olarak haklarımıza sahip çıkabilmemiz için sivil toplum kuruluşları nezdinde çalışmalar yapmamız lazım. Belli bir süreç geçti hayatımda, yöneticilikler yaptım, çok şey gördüm. Baktım ki bizim sorunlarımız hakikaten tembellikten, sadece kendimizi düşünmekten, geniş düşünememekten kaynaklanıyor. Bizim çalışmayı, sistematik düşünmeyi öğrenmemiz lazım. Biz iç çekişmelere kapılmadan sistematik bir şekilde çalışırsak müziğimizi çok güzel yerlere getirebiliriz.
Why do you think, “don't we own our culture?”
Because we're lazy. I don't mean physical efforts. We're not thinking. We have an idleness because we are lazy-thinker. A group of hardworking people are doing something to solve these problems, but those studies do not continue after them. Because these are not corporate works but individual efforts. Hüseyin Sadettin Arel's19 magazine “Şehbal”, which he had started publishing in 1908, had pointed to the same problems. He says, for example; “There should be a Turkish opera of national voices and a vocal chorus of national instruments.”If the things mentioned a hundred years ago cannot be accomplished at all, I believe that there is a great laziness here. Because nothing stands in front of a working man. It's been a hundred years since Tanburi Cemil Bey's7 death, and if we were able to train only a few people beyond Tanburi Cemil Bey, this is the shame of the Turkish nation. If we could not raise an architect who surpassed Mimar Sinan20 for five hundred years, it is a shame of our nation.
Is it possible for the musicians to perform the ideal music if their sense of making art is dominated by the concerns such as financial difficulties or getting alienated?
We, as musicians, expect everything from the government or the private sector. As musicians, we need to work with nongovernmental organizations to protect our rights. I have a certain experience in my life, I've done management, I've seen a lot. I have seen that our problems are really due to laziness, to think only about ourselves and to think not broadly. We have to learn to work and to think systematically. We can bring our music to very good points if we work systematically without internal conflicts.
Biz iç çekişmelere kapılmadan sistematik bir şekilde çalışırsak müziğimizi çok güzel yerlere getirebiliriz.
We can bring our music to very good points if we work systematically without internal conflicts.