DEDE EFENDİ’NİN RUM KAYNAKLARINDA YER ALAN DUYULMAMIŞ ESERLERİ
Miltiadis Pappas, Osmanlı müziği için çok önemli bir müzik insanı olan Dede Efendi’nin hiç duyulmamış eserlerini, Rum kaynaklarından bularak son yılların en önemli çalışmalarından birine imza attı. Bu çalışma ve Dede Efendi’nin gün ışığına çıkan eserleri hakkında merak edilenleri Miltiadis Pappas ile konuştuk.
Rumların Osmanlı müziği ile ilgili çalışmaları ne zamana dayanır?
Rumların Osmanlı müziği ile ilgilenmeleri 15. yy’dan başlamış, 17. yy’dan itibaren bu ilgi müziğin nazariyatına da yönelmiştir. Rumlar, Bizans müziğinin nazari sistemini kullanarak Osmanlı müziğinin nazari sistemini anlatmaya başlamışlar ve bu konuda da çok başarılı olmuşlardır. Bizans müziği sistemi derken kilise müziği sistemini kastediyorum. Rumlar Osmanlı müziğine “dış müzik” delerdi, kilise müziğine de “iç müzik”.
Rumların kendilerine has bir nota yazım sistemleri vardı ve bu sistemi kullanarak her türlü müziği notaya alabiliyorlardı. Rumlar, İran, Arap ve Osmanlı müziğine dair eserleri bu nota sistemini kullanarak kâğıda aktarırlardı.
Rumlar’ın kullandığı nota yazım sistemi 10. yy’a dayanır. 15. yy itibariyle de bahsettiğim nota yazım sistemini kullanarak Osmanlı müziğine ait eserleri notaya almaya başlamışlar. Hayli karışık ve okuması zor olan bu nota yazım sistemi yüzyıllar içerisinde çeşitli reformlar görmüş son olarak 1814’de bugünkü halini almıştır. 1814’de üç kişiden oluşan bir heyet bu sisteme son halini vermiş. Son reform hareketinden sonra bu sistem heyette yer alan Hrisantos’un ismiyle anılmaya başlandıysa da sistemi Hrisantos bulup geliştirmiş değildir.
Ben daha önce bilinmeyen en az on tane Dede Efendi eseri buldum.
Romanya Bükreş’de İstanbul’dan giden Fenerlilerin kaynaklık ettiği 1500 cilt eser bugün incelenmeyi bekliyor.
Bu eserleri bulduğunuz Rum kaynakları hakkında bilgi verir misiniz?
Rumların içerisinde zengin ve aristokrat ailelerin oluşturduğu elit bir zümreye o dönem Fenerliler denirdi. Saraya yakın olan bu zümre bürokrat, hekim, çevirmenlik gibi mesleklerle uğraşırlar bunun yanında müzik başta olmak üzere dönemin kültür ve sanatı ile yakından ilgilenirlerdi. Romanya ve Moldovya’da isyanlar başlayınca Osmanlı Sultanı Fenerliler’i bu isyanları bastırmak üzere 1720’lerden 1800 başlarına kadar bu bölgelere gönderdi ve Fenerliler üstlendikleri vazifeyi yerine getirdiler. Fenerliler İstanbul’dan bu bölgelere giderken kültürel kaynaklarını da yanlarında götürdüler. Romanya Bükreş’de İstanbul’dan giden Fenerlilerin kaynaklık ettiği 1500 cilt eser bugün incelenmeyi bekliyor.
Bizans kilise müziğine dair ilk kitap 1820’de Bükreş’de 1824’de ise İstanbul’da basıldı. İstanbul Rumlarının Osmanlı müziğine olan ilgileri çok büyük olduğu için 1830’da İstanbul’da “din dışı müzik” içeren ilk kitap “Efterpi” basıldı. Efterpi kitabında yer alan 89 Osmanlı musikisine ait eserden 12’si Dede Efendiye aittir. 1843 ve 1846’da iki ciltlik “Pandora” isimli bir kitap daha basıldı. Pandora’da yer alan 96 eserden de 11’i Dede Efendiye ait.
Ses kaydının olmadığı bir dönemde meşk sistemi ile aktarılan müziğin değişmeyeceğini söylemek çok zordur.
Bu güne kadar neden gidip incelenmedi bu eserler?
İlk olarak bu nota sistemi Türklere yabancı ve okuması zordu. İkinci olarak bu eserlere ilgi göstermediler. Unutmayın ki o zaman Osmanlıca sağdan sola okunurdu. Bundan başka siyasi ve milliyetçi sebeplerden dolayı ilgi göstermemişlerdir.
Bu kaynakların neden daha sağlıklı olduğunu düşünüyorsunuz?
Bizans müziği tek sesli ve makamsal bir müzik olduğu için her ayrıntıyı hatta en ufak gırtlağı dahi yazıya dökebiliyorlardı.
Öte yandan Rumlar bu eserleri kâğıda aktardıklarında Dede Efendi ve diğer birçok besteci hayattaydı. Eserlerin zaman içerisinde değişmesi normaldir ve doğaldır. Ses kaydının olmadığı bir dönemde meşk sistemi ile aktarılan müziğin değişmeyeceğini söylemek çok zordur.