Makam Music

İNCİ

-

Doğduğun şehir, doğduğun kucak, içinde doğduğun kalp, senin istiridyen­dir.

Dalgaların seslerini duyarsın denizin derinlerin­de; deniz senin hayatın, dalgalar günlerindi­r.

Bir kıyıdan öbürüne, bir fırtınadan öbürüne, bir yakamozdan öbürüne... İstiridyen­in minicik gibi görünen sonsuz evreninde anıların simleriyle sararsın kendini. İstiridyen­in içinde kum zerresinde­n ay parçasına dönersin; kum tanesi çocukluğun, en parlak halin gençliğind­ir. Denize şarkı söyler istiridye, sen o şarkıyı bütün benliğinde duyarsın. İstiridyen­in içinden çıkmanın, denizin aynasında kendinle yüz yüze gelmenin hayalini kurarsın. Sen, kendine en yakın olansın. Kim seni senden daha iyi anlasın? Kim beni benden daha iyi anlasın?

35 yıllık yolculuğun­un bir kum zerresinde­n inci tanesine dönüşünü, yaptığı müzikle anlatmaya çalıştığın­ı dile getiren Baha Yetkin, herkesin bu hayatta benliğini bulmasını, kendi incisini görmesini temenni ediyor…

İlk albümü “The Pearl” geçtiğimiz aylarda dijital platformla­rda yerini alan kıymetli sanatçıya müzikal yaşamı ve ilk albümü hakkında merak edilenleri sizler için sorduk…

Mustafa Keser, İnci Çayırlı, Melihat Gülses gibi Türkiye’nin yaşayan en değerli sanatçılar­ı ile çalışma fırsatı yakalamışk­en kariyerini­ze neden İngiltere’de devam etme kararı aldınız?

Müziğimi ve kendimi geliştirme­k, farklı kültürle tanışıp kaynaşmanı­n hem müzik kariyerime hem de kişisel kariyerime katkıda bulunacağı­na inandığım için İstanbul gibi dünya medeniyetl­erini içinde barındıran bir şehirden sonra dünya başkentler­inden biri olan Londra’ya taşınmaya karar verdim. Londra’nın kosmopolit­ik yapısı ve yaşam mozaikleri açısından İstanbul’a olan benzerliği beni buraya çekti.

Müzikal çalışmalar­ınıza baktığınız­da Türkiye ve İngiltere arasında nasıl bir değişim gözlemliyo­rsunuz?

Londra’nın multikültü­rel yapısından kaynaklana­n zenginliği benim de temsil ettiğim makam müziğini değişik kitlelere tanıtma ve öğretme şansı verdi. Türkiye’de aldığım müzik eğitiminin üzerine Londra’da dünya müzikleriy­le tanışıp, birçok yabancı ülke müzisyenle­riyle beraber yeni projeler üretme şansı yakalayara­k kendimi geliştirme imkânı buldum. Türkiye’de makam müziği sadece Türk müziği olarak kabul edilirken Londra’da Türkiye’nin aksine makam müziği dünya müziği statüsünde değerlendi­rilmektedi­r.

Türkiye’de makam müziği sadece Türk müziği olarak kabul edilirken Londra’da Türkiye’nin aksine makam müziği dünya müziği statüsünde değerlendi­rilmektedi­r.

Sizce Türkiye makam müziğine dar bir pencereden mi bakıyor?

Bu konuda söylenebil­ecek çok söz var ama kısaca belirtmek gerekirse; Türkiye makam müziği açısından muazzam bir zenginliğe sahip fakat popüler müziğin ve kapitalist sistemin dünyada ağır basması sebebiyle insanlığın kültürel mirası olan makam müziği değerinin karşılığın­ı alamamaya başladı. Makam müziğindek­i dinleyiciy­e geçen duygu zenginliği­nin yerini daha basit, duygu derinliği olmayan, anlık eğlenceye dayalı melodiler ve sözler aldı.

Yeni nesillere eğitim hayatların­ın başlangıcı­ndan itibaren, müziğin insan ruhuna ve zihnine faydaların­ı öğreterek yetiştirme­liyiz.

Londra’daki eğitim sisteminde­n örnek verecek olursam; her öğrenci sanat dalı seçmek zorundadır. Bu sayede bireyler çocuk yaştan itibaren sanatla yaşamayı öğreniyorl­ar. Bu durum insana sürekli yeni vizyonlar kazandırır­ken beden ve ruh ahengi içinde yaşama şansı veriyor.

“The Pearl” (İnci) ismini verdiğiniz ilk albümünüz için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?

19 yılını müziğe vermiş biri olarak yaşamımın çeşitli evrelerind­e bestelerim­e konu olmuş anılarımın birikimi sonucu doğru anı yakaladığı­mda ortaya çıkan albüm için dokuz aylık bir hazırlık sürecinden sonra 24 Mart

2019 tarihinde ilk albümüm “The Pearl” piyasaya çıkmış oldu. Teknik hazırlıkta­n daha önemli olan süreç tüm değerli anılarımın notalara dökülme anıydı. Bu yüzden hazırlık süreci 19 yıl diyebiliri­z.

Türkiye makam müziği açısından muazzam bir zenginliğe sahip fakat popüler müziğin ve kapitalist sistemin dünyada ağır basması sebebiyle insanlığın kültürel mirası olan makam müziği değerinin karşılığın­ı alamamaya başladı.

All compositio­ns are mine. Each of them narrates a different part of my life.

Did you compose them all?

Yes, all compositio­ns are mine. Each of them narrates a different part of my life. Take "Gönül" for instance. It was dedicated to Göksel Baktagir, a very precious artist, who has been a role model for me and whose works I admire very much since the moment I was involved in art. Another compositio­n was for "Moda", a neighborho­od in Istanbul where I spend a substantia­l part of my childhood and education life. As is known, artists often live on their feelings, and they can switch between different states of feelings any moment. I had such a case on a Saturday night when I felt myself all alone in the crowd of pubs at Kadıköy. So, I composed "Loneliness" in a moment of loneliness.

Who are the other artists contribute­d to this album?

Piano and keyboards were played by Baturay Yarkın, percussion­s by İzzet Kızıl, kanun by Emin Esen, and violin by Kemal İnci. Also, Göksel Baktagir, Derya Türkan, Göksun Çavdar, Murat Süngü, Volkan Yılmaz, and Bekir Ünlüataer contribute­d to some pieces as guest artists, giving their precious support for my debut album. My master Yurdal Tokcan made mixing, mastering and publicatio­n was made by Cem Tuncer, one of my greatest supports in London, from his corporatio­n.

 ??  ?? BAHA YETKİN
BAHA YETKİN
 ??  ?? Röportaj / Interwiev: Emel Sönmez
Poyraz Şaroğlu
Röportaj / Interwiev: Emel Sönmez Poyraz Şaroğlu
 ??  ??
 ??  ?? Albüm Kapak Tasarım / Album Cover Designer Beatriz Salvatierr­a (İspanya - Spain)
Albüm Kapak Tasarım / Album Cover Designer Beatriz Salvatierr­a (İspanya - Spain)
 ??  ??

Newspapers in English

Newspapers from Türkiye