MAKAM DENİLEN BİLMECE A PUZZLE OF MODES
Önce seslere Yegâh, Segâh, Neva, Muhayyer gibi isimler vermişler, sonra bu seslerden oluşan dizilere yine Hicaz, Rast, Uşşak, Eviç şeklinde özel adlar takmışlar ve bütün bu dizilerin ana başlığına da makam demişler.
They first named sounds as Yegâh, Segâh, Neva, Muhayyer. Then they named combination of these sounds as Hicaz, Rast, Uşşak, Eviç. A mode is the major theme of all these combinations.
Geçmişten günümüze makamlar hakkında pek çok görüş ortaya konmuş, makaleler ve kitaplar yazılmıştır.
Abdülkadir Meragi, Ladikli Mehmet Çelebi, Tanburi Artin, Abdülbaki Nasır Dede, Kantemiroğlu, Ekrem Karadeniz, Hüseyin Sadettin Arel, Suphi Ezgi, Rauf Yekta Bey gibi pek çok isim makamları tarif etmişlerdir. Bazılarının kitaplarında makamlar çoğalmış bazılarında ise azalmıştır.
Özellikle III. Selim döneminde makam sayılarında önemli bir artış olmuştur. Yeni ses dizilerinden oluşan makamların yanında bazen iki bazen üç makam birleşmiş bazen de makamlar farklı perdeler üzerine götürülmüş ve ortaya yeni makamlar çıkmıştır. 1900’lerden sonra ise eskiye nazaran yeni makam terkip edilmemiş yani bulunmamıştır.
Terkip edilen makamların içinde bence en güzeli
Doğan Ergin’in Ferahnâkaşiran makamıdır. Doğan Ergin, Ferahnâk makamı ile Hüseyniaşiran perdesi üzendeki Uşşak ve Hüseyni dizilerinin birleşmesinden meydana gelen bu yeni makamdan ilahiler, bir ayin ve bir takım bestelemiştir.
A number of opinions have been uttered, articles and books have been written for modes used in music so far.
Revered names as Abdülkadir Meragi, Ladikli Mehmet Çelebi, Tanburi Artin, Abdülbaki Nasır Dede, Kantemiroğlu, Ekrem Karadeniz, Hüseyin Sadettin Arel, Suphi Ezgi, Rauf Yekta Bey have describes modes. Some have extended while others have reduced the number of modes in their books.
The number of modes significantly increased during the reign of the reform-minded Sultan Selim III. Sometimes the modes have been formed of new strings of sounds, or they have appeared as the combination of two or three modes. And sometimes, modes have been applied on different frets, emerging new modes out of it. No new modes have emerged, in other words, been discovered after the 1900s.
In my opinion, the most refine of the modes composed is that of Ferahnâkaşiran by Doğan Ergin, who has skillfully composed hymns, liturgies and compositions out of the new modes that emerged from the combination of Uşşak and Hüseyni on the fret Hüseyniaşiran by using the mode Ferahnâk.
Yukarıda isimlerini andığımız müzik insanlarının kitaplarının pek çoğunda makamın özelliklerini ortaya koyan terimler (durak, donanım, genişleme, tiz durak, güçlü gibi …) aynı şekilde tarif edilse de günümüzde makamlar “özellikle müziğe yeni başlayanlar için” anlaşılması zor bir bilmece haline gelmiştir.
Bunun başlıca nedeni makamın içinde bulunan ama isimleri belirtilmeyen hatta isimleri olmayan ancak gösterilerek ve duyularak hissedilen küçük “seslerin” olmasıdır. Adeta birer süpriz gibi olan bu “sesler” her makamın içinde, melodinin yapısına göre ortaya çıkmakta ve makam tariflerini zorlaştırmaktadır. Öte yandan bahsettiğim bu “sesler” olmazsa da makamın güzelliği ortaya çıkmamaktadır.
Ben tanbur çaldığım için makamlar konusunda kendimi şanslı sayarım çünkü tanburun sapı üzerindeki iki buçuk oktavlık klâvyede nerede ise bütün makamlardaki sesler perde olarak bağlanmıştır. Hatta tanburun klavyesinde olmayan bazı sesler, klavyedeki perdeler ileriye veya geriye doğru çekilerek elde edilebilir.
Even though terms that are used for defining the mode (caesura, signature, modal extension, caesura high, sharp etc.) are compatible and coherent in the books written by the afore-cited music people, modes, today, have become more like of a puzzle that is hard to solve for ‘beginners’.
This is basically because there are minor ‘sounds’ that stand in the mode unidentified or without any name since they are subtly perceived to the ear. More like a ghost, these ‘sounds’ emerge depending on the melodic structure in modes, and they are what makes it difficult to describe the mode. Then again, in the absence of these ‘sounds’, the mode is deprived of its fine quality.
Since I play the tanbur, I consider myself lucky when it comes to modes because two and a half octaves of keyboard on the tanbur covers the sounds in almost all modes connected to a fret. What’s more, some sounds that are not aligned on it can be obtained by pulling frets on the neck of the keyboard forward or backward.
Günümüzde makamlar “özellikle müziğe yeni başlayanlar için” anlaşılması zor bir bilmece haline gelmiştir.
Modes, today, have become more like of a puzzle that is hard to solve for ‘beginners’.
Cemil Bey’in icrası makam öğrenme konusunda ilk sırada gelir.
The pieces of Cemil Bey come first while learning modes in music.
Makam öğrenmek için birinci yol ustaları dinlemektir; Tanbur’da Refik Fersan, Mesud Cemil, Ud’ta Nevres, Kemençe’de Ruşen Kam, Kanun’da Hacı Arif Bey, Viyolonsel’de Hüsnü Özenen, Keman’da Cevdet Çağla, seste ise Safiye Ayla, Hâfız Osman ve Münir Nurettin Selçuk makam öğrenmek için örnek alınacak kişilerdir. Çünkü bu sanatkârlar hem Osmanlı hem Cumhuriyet dönemini yaşamışlar, makamlar hakkındaki bilgilerinin çoğunu bir önceki dönemden yani müziğin daha bozulmaya başlamadığı zamanlardan öğrenmişlerdir. Ayrıca bu icracıların birçoğunun beslendiği kaynak Tanburi Cemil Bey’dir ki Cemil Bey’in icrası makam öğrenme konusunda ilk sırada gelir.
Makam öğrenmek için gereken ikinci yol ise klâsik repertuarı iyi incelemek ve icra etmektir. Tabi ki başta makamın temel sesleri üzerinde egzersizler yapılmalı perdeler yerli yerine oturtulmalıdır.
Örnek olarak Suzidil makamını ele alalım; Bu makamı terkip eden kişi 1700’lü yıllarda yaşamış olan Abdülhalim Ağa’dır. Suzidil makamında Peşrev, Beste, Yürük Semai ve Saz eseri formundaki ilk eserler Abdülhalim Ağa tarafından ortaya konmuştur. Abdülhalim Ağa’dan sonra Suzidil makamını öğrenmek için başvurulacak diğer bestekârlar İsmail Dede, Dellâlzâde, Zekâi Dede, özellikle Tanburi Ali Efendi, Bimen Şen, Selânikli Ahmet Bey ve yakın dönemden Sedat Öztoprak gibi müzik insanlarıdır. Geniş bir zaman aralığı içinde yaşamış olan bu bestekârların dini ve din dışı eserleri tektik edildiğinde Suzidil makamının bütün özellikleri öğrenilmiş olur.
Refik Fersan, Mesud Cemil, Safiye Ayla, Münir Nurettin Selçuk bizim müziğimizin zirve isimleridir, hepsinin icraları çizgi üzerindedir. Ancak şuna da dikkat edilmesi gerekir; makam öğrenmek için bu ustaları dinledikten sonra taklitten uzak durulmalıdır.
Önemli olan yeni bir şeyler anlatmak, farkllı bir hikâyeden bahsetmektir. Başka sanatkârların kötü bir taklidi, kopyası olmamak gerekir.
Son söz olarak şunu söylemek isterim ki makam tarifleri yapılırken önce eserler düşünülmeli ve tarif ona göre olmalıdır. Unutulmaması gereken konu nazariyata göre müzik olmaz, müziğe göre nazariyat olur.
Nazariyata göre müzik olmaz, müziğe göre
nazariyat olur.
Music does not rely on theories but theories
do on music.
The very first thing to learn a mode is to listen to the masters. Refik Fersan, Mesud Cemil, on tanbur, Nevres on oud, Ruşen Kam on kemancha, Hacı Arif Bey on qanun, Hüsnü Özenen on cello, Cevdet Çağla on violin, Ayla, Hâfız Osmani and Münir Nurettin Selçuk on vocal are the masters to listen to. These artists lived in the late Ottoman and early Republican periods, and acquired substantial information about the modes at a time before music began to deteriorate. Most of them relied on tanbur player Cemil Bey as a source, which comes first to rely on for learning modes in music.
The second thing to do for learning modes is to study classical repertoire profoundly and to perform it genuinely. Basic sounds of the mode should be studied first, frets should be accurately aligned.
Let’s take Suzidil mode as an example. Suzidil was composed by Abdülhalim Ağa in the 1700s. The very first Works in the form of Peşrev, Beste, Yürük Semai, and Saz in Suzidil mode were produced by Abdülhalim Ağa. Other composers one could wisely rely on for learning Suzidil mode are İsmail Dede, Dellâlzâde, Zekâi Dede, Tanburi Ali Efendi in particular, and Bimen Şen, Selânikli Ahmet Bey, and Sedat Öztoprak from the recent period. One gets to learn all particulars about Suzidil mode on studying religious and extra-religious works of art composed by these composers who lived in an exhaustive time span.
Refik Fersan, Mesud Cemil, Safiye Ayla, Münir Nurettin Selçuk are great masters of our music. They all perform above the line. But there is one thing that should be kept in mind: Listen to the masters to learn the mode but never attempt to imitate them.
What is important is to have a new story to tell. It is important not to end up as a poorly imitated copy or counterfeit of others.
Last but not least, the works should be contemplated first when defining a mode. After all what is music does not rely on theories but theories do on music.