HAREM’DE BİR GECE
Besteci, söz yazarı ve aranjör kimliğinin yanısıra aynı zamanda multi-enstrümantalist bir sanatçı Orkun Tekelioğlu. Müziğe genç yaşlarda gitar çalarak başlayan sanatçı, ilerleyen yıllarda İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı trompet bölümünü kazanır, iki yıl okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’na geçiş yaparak buradan mezun olur.
Orkun Tekelioğlu, klasik müziğin yanı sıra Caz, Flamenko ve Türk Müziği üzerine pek çok çalışma yapmış. Sanatçı, türkülerimizi modern soundlarla kendine has bir şekilde yorumlamasıyla tanınan Fasıl-ı Jazz grubunun da kurucusu.
Orkun Tekelioğlu is a composer/songwriter/arranger and a multiinstrumentalist. He stepped in the music world with his guitar at an early age. He was admitted to the Istanbul University State Conservatory’s Department of Trumpet where he studied for 2 years before he switched to Hacettepe University’s Ankara State Conservatory and graduated from there.
Orkun Tekelioğlu has produced in jazz, flamenco and Turkish music in addition to classical music. His idiosyncratic renditions of ballads that are masterfully combined with modern sounds are very well-known. He is the founder of Fasıl-ı Jazz band.
Dünyada ilk defa, albümlerinde Lavta ve Cümbüş ile Chopin, Bach, Erik Satie, Astor Piazzolla ve Tchaikovsky yorumlayan bir sanatçıyım. I am the first to have renditions of Chopin, Bach, Erik Satie, Astor Piazzolla, Tchaikovsky by using the lute and the cumbush in an album.
İlk Etnik-Caz albümü olan İstanbul’u 2015 yılında yayınlayan Tekelioğlu, çaldığı her enstrüman ile ayrı bir albüm yayınlamış, sanatçının 8 adet solo albümü bulunmakta. Trompet, gitar, ud, lavta, cümbüş ve bağlama sazlarını kusursuz şekilde icra eden Tekelioğlu’nun son yıllarda lavta ve cümbüş üzerine yaptığı çalışmalar, bu enstrümanların gelişmesine ve dünyada tanınmasına büyük katkı sağlamıştır.
Şimdilerde ise kendi bestelediği “Harem’de Bir Gece” isimli Senfonik eseri ile dünyada bir ilke imza atarak, Lavta ve Cümbüş enstrümanlarını senfoni orkestraları ile buluşturuyor. Orkun Tekelioğlu’nun müzikal çalışmaları ve son olarak hayat verdiği “Harem’de Bir Gece” isimli Senfonik eseri üzerine keyifli bir röportaj yaptık. İstanbul, his first ethno-jazz album, was released in 2015. Amazing enough, Tekelioğlu released an individual album for and with each instrument he played. He has 8 solo albums up to day. He masters in playing trumpet, guitar, oud, lute, cumbush, and baglama. Actually, his recent works on lute and cumbush introduced these instruments to the world and made remarkable contributions for the instruments’ improvement.
With his symphonic composition, Harem’de Bir Gece, he blazes a trail by using lute and cumbush in combination. We are delighted to have him for this issue of our magazine as he told us about his career in music and his the most recent symphonic work, Harem’de Bir Gece.
“Haremde Bir Gece” isimli Senfoni çalışmanızdan bize biraz bahseder misiniz?
Lavta ve Cümbüş’ün solisti olduğu, Osmanlı dönemi harem kültürünün konu alındığı, etnik motifler ile süslenmiş, kültürümüzün ritmik yapısını içinde barındıran keyifli bir çalışma. “Volume 1” ve “Volume 2” olarak ayırdığım, 7 bölümden oluşan 45 dakikalık bir serüven.
Senfoni Orkestrası önünde Lavta ile Cümbüş’ün etnik tınılarını dinlerken yaylı ile nefesli enstrümanların bu tınılar ile dansına eşlik eden darbuka ve def’in birleştiği harika bir şölen “Harem’de Bir Gece”…
Can you tell us about your symphonic composition, Harem’de Bir Gece?
It is a delightful piece embellished with ethnic motifs that is governed by the lute and the cumbush, centers on the Ottoman harem culture. It embodies the rhythmical structure and insights from our culture. I divided it as ‘Volume 1’ and ‘Volume 2’ that is made of 7 parts that last 45 minutes in total.
Harem’de Bir Gece takes us to a discovery where the goblet drum and tambourine accompany the string instruments and wind instruments dancing along the ethnicity-based tunes of the lute and the cumbush in front of the symphony orchestra as we listen to them.
Aynı zamanda caz gitaristisiniz. Caz’dan etniğe, Klasik müzik’ten Türk müziğine kadar neredeyse her stilde çalışmalar yapıyorsunuz. Dünyada bu kadar tarz üzerinde proje yapabilen aynı zamanda multi-enstrumantalist olan nadir özellikteki bir sanatçısınız. Peki siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Ben belirli bir kalıba girmeyi sevmiyorum. Genelde ya cazcı olacaksın ya da klasikçi, ikisi birden olamazsın inancı var. Öte yandan bu inancı yıkmış olan pek çok müzisyen de var. Mesela Klasik müziği sevmeyen biri onu algılayamadığı için sevmez.
İyi yorumlanan her müzik güzeldir. Ben yıllarca Türk müziğinin dışında, Caz, Flamenko ve Klasik müzik dinleyerek büyüdüm. Batı müziğinden çok şey öğrendim ve ruhuma çok şey kattım. Tek bir tarz üstüne yoğunlaşsam mutlaka işim daha kolay olurdu ama çok farklı tarzlarda müzik yapmak kendime özgü stilimi keşfetmemi sağladı. Kendi farklılığınızı ortaya koyamıyorsanız sadece çok iyi enstrüman çalmanızın önemli olmadığı bir çağdayız. Ruhunuzu ne kadar beslerseniz o kadar zengin yaratımlarda bulunabilirsiniz. Ben bu yüzden pek çok tarz üzerinde çalışmalar yapmaktan çok keyif alıyorum. Daha önce keşfedilmemiş olan yollardan gitmeyi seven birisiyim.
You are also a jazz guitarist. You make music almost in any genre from jazz to ethnic, classical to Turkish music. You are a multiinstrumentalist who works on many genres. Actually, you are one of a kind. How do you see and describe yourselves?
Honestly, I like no pre-defined stereotypes. There is this general opinion that imposes one can become either a jazz musician or a classical music composer, as if we cannot have the two all in all. Then again, there are quite a number of musicians who have shaken this misbelief down. For instance, one who does not like classical music is not into it because he somehow fails to feel it. Any music is good as long as it is presented properly. I am a good listener of jazz, flamenco and classical music apart from the Turkish music. I have learned a lot from the western music as it has nourished my soul to a great deal. Clearly, things would be much easier for me if I had concentrated on a single genre. But making music in many different forms and genres paved the ground to a self-discovery in music. Excelling in playing instruments remains short and insufficient unless you reveal how and why you stand out amongst others. The more you nourish your soul the richer your investments will be. I simply love working on and with different genres. I love to tread on untrodden paths.
Kendi farklılığınızı ortaya koyamıyorsanız, sadece çok iyi enstrüman çalmanızın önemli olmadığı bir çağdayız. Excelling in playing instruments remains short and insufficient unless you reveal how and why you stand out amongst others.
İlham aldığınız, beğendiğiniz besteci veya sanatçılar kimler?
Eserlerini beğendiğim ve takip ettiğim pek çok değerli sanatçı var.
En önemlilerinden birkaçını saymam gerekirse, Frederic Chopin, Astor Piazzolla, Türk sanatçılardan ise Fazıl Say... Chopin’in duygusunu kendime çok yakın buluyorum. Yazdığı pek çok eser gerçekten harika. Bu yüzden albümlerinde, Lavta ve Cümbüş ile dünyada ilk defa Chopin, Bach, Erik Satie, Astor Piazzolla ve Tchaikovsky yorumlayan ilk sanatçıyım. Astor Piazzolla benim için tutku demek, eserlerindeki tutkuya hayranım. Bu yüzden yakın zamanda Piazzolla’nın en sevdiğim eserlerinden oluşan “The Best of Astor Piazzolla” albümünü yayınladım. Fazıl Say’ın “Nazım” adlı eserine bağlama, “Kumru ve Ses” adlı eserlerine Lavta ile eşlik ettiğimde çok lezzetli bir müzik ortaya çıktı. İnanın her piyanist ile bu uyumu yakalamak mümkün olmuyor. Fazıl Say Klasik müzik sanatçısı olmasına rağmen bu topraklardaki müziğin etnik dokusunu ruhunda barındıran ve çağdaş sanatla birleştirebilen nadir sanatçılardan biri.
Gelecek döneme dair yeni projeleriniz neler olacak?
Yakında yeni bir Senfoni yazmaya başlıyorum. Anadolu ezgileriyle etnik ve caz öğelerinin buluşacağı bir Senfoni olacak. Fasıl-ı Jazz grubumun yeni single albümünü yayınlayacağım. “Orkun Tekelioğlu Trio” adlı yeni bir solo albüm üzerinde çalışıyorum. Bunun yanı sıra bir kitap yazdım ve bunu yayınlamaya hazırlanıyorum.
Any composers or artists whom you are inspired from?
There are numerous great artists whom I admire and love their work.
Just to name a few... Frederic Chopin, Astor Piazzolla, and Fazıl Say... I relate to the flow of emotions Chopin created. So many of his works are just great. I am the first to have renditions of Chopin, Bach, Erik Satie, Astor Piazzolla, Tchaikovsky by using the lute and the cumbush in an album. Astor Piazzolla is what means passion for me. I admire the passion he creates in his compositions. That’s why I released, not long ago, ‘The Best of Astor Piazzolla’ album, made of my favorite pieces by Piazzolla. I accompanied Fazıl Say’s ‘Nazım’ with the baglama, and ‘Kumru ve Ses’ with the lute. And the result was outstanding. Believe me, it is not at all easy to have the harmony just with any pianist. Even though he is a classical music pianist and composer, Fazıl Say is a rare figure who embraces the ethnical structure of our music in these territories and masterfully combines it with contemporary art.
What are the new and upcoming projects?
I will be composing a new symphony soon. It will be a combination of the Anatolian melodies, ethnic and jazz motifs. The new single album by Fasıl-ı Jazz is due soon. I am also working on a new solo album named “Orkun Tekelioğlu Trio”. Besides all these, I have written a book and it will be published soon.