Gel konuşalım artık!
Nisan ayı… İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin (İMİB) olağan genel kurulu için İstanbul’dayız…
Genel kurul sonrası İMİB Başkanı Rüstem Çetinkaya, yönetim kurulu üyeleri Eyüp Batal, Funda Bekişoğlu, Vedat Öksüz ile sohbet ediyoruz. İMİB’de iletişimin yönetilmesinde önemli rol oynayan Eyüp Batal, “Bugüne kadar madenciliğe karşı olanlara hiç ‘gel’ denmemiş. Biz herkese ‘Gelin oturalım, konuşalım’ diyoruz. TEMA’ya yazı yazdık. Ayda 1-2 defa basın mensuplarıyla, kanaat önderleriyle bir araya geliyor, kendimizi ifade ediyoruz. Böyle söylediğinizde karşı taraf şaşırıyor. ‘Ne oluyoruz, bu madenciler eskiden böyle değildi’ diyor. Oysa bu bir mesaj. ‘Ben senden korkmuyorum’ mesajı. Yönetim olarak ilk yıldaki en önemli adımımız, yıllarca savunma durumunda kalan bir sektörü iletişime açık, daha özgüvenli, gerçekleriyle yüzleşmeye hazır, kendisinden farklı düşünenlerle karşı karşıya gelebilen, cesaretli bir noktaya getirmemiz. ‘Hatam varsa da yüzleşmeye hazırım, ama gel konuşalım’ diyoruz. Bu değişim çok kıymetli. Ne yapacağı öngörülemeyen bir başkan ve yönetim kurulu var karşılarında. Sizin burada savunduğunuz bir şeyi, dünyadan bir örneği karşınıza koyarak çürütebilir her an!” diyor. Mesajı alıyor ve “Madenciler artık savunmada değil” başlığıyla Marble Trend’in sayfalarına taşıyoruz.
Dedik ya, artık savunmada değil diye… İMİB, algı yönetimi faaliyetleri kapsamında hücuma dönük bir adım attığı kasım ayı içerisinde. Ulusal basın temsilcileriyle bazı ziyaretlerde bulunan İMİB Başkanı Rüstem Çetinkaya, TEMA’ya yönelik çağrısını daha yüksek sesle dile getirdi, “TEMA ya da herhangi bir STK ile ya da akademisyenlerle istenilen her zamanda, her yerde ve her şartta
bir araya gelmeye hazırız. Bu açık teklifimizdir.” dedi. Çetinkaya, ulusal basında da geniş yankı uyandıran açıklamalarında şu noktaların altını çizdi: “Maden sektörü olarak bir yıl önce TEMA’ya açık bir mektup ilettik. Madenciliğin çevreye etkilerine ilişkin doğru bilgileri paylaşabileceğimize inandığımız için bir araya gelmek istiyoruz. Ancak aldığımız tek yanıt, madenlerle ilgili bir bilgi alışverişine gerek olmadığı ve altın, gümüş, krom, çinko, alüminyum, kurşun, bakır, nikel, kobalt, grafit, demir cevherini kapsayan dördüncü grup madencilik faaliyetlerinin her ne şart olursa olsun durdurulması gerektiği oldu. Türkiye’de çevreci gibi görünen çevre örgütleri maalesef ‘maden çıkartılmasın’ anlayışına kadar gelerek maden karşıtlığı söylemlerini artırıyor. Bizler, bugüne kadar hiçbir şekilde haklarında negatif bir söylem üretmedik. TEMA Vakfı başta olmak üzere tüm kurumlarla bir masa etrafında uzlaşamasak da muhakkak konuşabileceğimizi, en az onlar kadar çevreci olduğumuzu izah etmeyi sürekli dile getirdik. Bugün, insan hakları ve iklim değişikliğini koruma konusunda örnek olarak gösterilen Kuzey Avrupa ülkeleri, en çok madencilik teknolojisi üreten ülkeler. Biz de madencilikte bu adımı atmazsak 2050 yılına geldiğimizde petrole değil, madene bağımlı hale geliriz. Temiz enerjiye geçişte en çok ihtiyacımız olan dördüncü grup madenler. Kurumlar ya da bireyler endişe duyuyor olabilir. İletişim ve gerekli denetimler artırılsın ki iyi ve kötü madencilik ayrılsın.”