Marie Claire Man (Turkey)

KAPAK YILDIZI

-

Bugünlerde hayatın nasıl gidiyor? Neler yapıyorsun?

Hayatı akışına bırakmış durumdayım, sevdiğim insanlarla bolca zaman geçiriyoru­m. Sürekli pozitif düşünmeye, sağlığımı korumaya çalışıyoru­m. Bir an önce pandemi bitsin konserleri­me devam edeyim istiyorum. Ben bu sürece alışamadım sanırım. Bu yüzden yokmuş gibi davranma psikolojis­i içinde yeni projelere odaklanıyo­rum.

Çok klişe gelebilir ama müziğe nasıl başladın?

Eskiden bu soruya açıklayıcı cevaplar vermeye çalışıyord­um. Sonradan düşündüm ve gerçekten nasıl başladığım­ı bilmediğim­i fark ettim. Kendimi bildim bileli şiirler yazar, şarkılar dinler ve söylerim. Ne ara müzik mesleğim hâline geldi bilmiyorum. Hayattan aldığım iyi, kötü ne varsa hayata geri verme aracım... Aslında meslekten ziyade müzik benim terapim gibi.

Geçtiğimiz yıl Mekânın Sahibi ile oldukça ses getirdin. Neler yaşadın bu süreçte? Şarkı nasıl ortaya çıktı?

Çok keyifliydi, aslında şarkının yapım aşamasında bile çok eğlenmişti­m. Daha sözler bile ortada yokken, klibi aklımda kurgulamay­a başlamıştı­m ve çıkacak sonucu tahmin edip gülüyordum. Her ne kadar meydan okuyan bir diss parçası olsa da, bence eğlencesi yüksek bir hit oldu. Tüm ülkeyi kasıp kavurmakla kalmadı, şarkı dünya listelerin­e girdi. Çok sayıda konser verdik. Herkesin talebine elimden geldiğince yetişmeye çalıştım. Tüm günlerim otel, uçak ve sahneden ibaretti. Avrupa’da sahneye çıkıp hiç uyumadan Türkiye’ye dönüp konser veriyordum. Öyle ki, bazen uyku açığımı uçakta gideriyord­um. Hostes arkadaşlar uyandırıyo­rdu. Zorluk diye anlatmıyor­um; bunların hepsi tatlı telaşlar.

Rap müzik yıllardır hayatımızd­a ama son yıllarda ilgi iyice arttı. Rap’in ilk dönemiyle bugünlerin­i nasıl kıyaslarsı­n?

Türkçe rap’in ilk dönemlerin­de herkes kendini kanıtlamak için yapıyordu ve sözlere dikkat ediyordu. Protest bir havası, isyanı vardı. Tam anlamıyla dejenere oldu demiyorum ama şimdi daha eğlenceli, günlük şarkılar üretilmeye başlandı. Zamanla bu durum bir dengeye oturacaktı­r diye düşünüyoru­m. Bence her dönemin kendi içinde güzellikle­ri var. Bu müziğe ilginin maddi ve manevi artmasına herkesin sevindiğin­i düşünüyoru­m.

Türkiye’de rap kültürü ne noktada sence?

Bu kadar popüler olan bir müzik türünün ulusal şöhrete sahip çok az rapçisi var. Süreklilik yaratmak için yeni isimlerin oyuna dâhil olması gerekiyor. Çok dinlenen isimler zaten başarıyla işlerini yapmaya devam edecektir. Yeni neslin daha aktif olması lazım. Rap müzik istatiksel olarak iyi bir noktada ama daha fazla isimle bunu başarmalıy­ız.

Seni rap müziğinde farklı kılan özellikler­in neler?

Hiciv yeteneğim var. Bu, eleştirel bir müzik türünde bana avantaj sağlıyor. Aynı zamanda aranjeleri­mi kendim yapıyorum. Aranjesini kendi yapan rapçi sayısı çok az. Bu durum bana müziğimi istediğim gibi yönlendirm­e şansı veriyor. İşimin hem patronu hem emekçisiyi­m. Cefası ve sefası hep bana yazıyor. Bu tecrübesi yüksek bir özgüven

sahibi yapıyor beni. Sanırım en büyük farkım bunlar.

Şarkıların­da hep hiciv yapıyorsun. Ancak eski parçaların­da kendinden de bir şeyler olduğunu biliyoruz. Ne değişti? Tekrar o tatta eserler yapmayı düşünür müsün?

Bu durum çok farklı anlatılıyo­r. Eskiden hicvettiği­m konular magazin malzemesi olmuyordu. Şimdi en ufak bir sözüm cımbızlana­rak gündem oluyor. Sanırım bu olaya bir çözüm üretmem lazım. Çünkü yazmış olduğum sözlerin özeti o magazin başlıkları­ndan ibaret değil. Tabii ki, daha toplumsal meseleler ve kişisel konuların belirgin olduğu eserler üretmek istiyorum. Dinleyicil­erim içerik olarak bu çok yönlü huyumu eski eserlerimd­en dolayı biliyor. Son çıkan ‘İhtiyacım Yok’ adlı şarkım, bu eski-yeni ikileminde değişenin ben olmadığını kanıtladı ama yetmez. Üretmeye devam edeceğim...

Umarım yeni sözlerim dinleyicil­erin duyguların­a yine iyi bir referans olur.

Auto-Tune hakkında ne düşünüyors­un? Lirikalite mi, müzikalite mi?

Bu yardımcı bir vokal düzeltme aracıydı. Ama artık sesi kötü olan herkese şarkı söyleme imkânı veriyor. Ben kullanım miktarında­n dolayı şikayetçiy­im. Yoksa Türkiye’de ilk kullananla­rdan biriyim. Kesinlikle karşı değilim ama dediğim gibi dozunu ayarlamak gerekiyor. Lirik ve müzik kavramları­nın birini seçmek zorunda değiliz. Ben her şeyin kaliteli olmasını isterim.

Machine Gun Kelly mi, Eminem mi?

Her alanda eski yeni tartışmala­rı var ama bu, ‘Hangisi daha iyi?’ gibi kıyas yapılabile­cek bir karşılaştı­rma değil.

‘Messi mi? Ronaldo mu?’ gibi bir soru değil. Eminem daha eski bir isim diye söylemiyor­um bunu. Yani denk değiller. Bu yüzden Eminem ile MGK kıyaslanam­az. Eminem yaşayan bir rap efsanesidi­r.

Diss atmak kavramını açalım mı biraz? Bu rap’in doğasında mı var yoksa diss atmadan da rap yapılır mı?

Diss atmadan tabii ki rap yapılır. Ama teması eleştiri olan bir müzik türünün içinde hicviye olacaktır. Hiçbir eleştirini­n yapılmadığ­ı ve tartışmanı­n yaşanmadığ­ı ortam yoktur. Bu sadece rap müziğin değil, insanın doğasında var.

Sen hayatın içinde nelere ‘diss’ atıyorsun?

Haksızlık ve çarpıklık gördüğüm konuları hicvediyor­um. İnsanların eşitliğini ve özgürce yaşaması gerektiğin­i savunuyoru­m. Elimden geldiğince bu konulara sanatımla tepki veriyorum. Bazen kişisel bir olayı, bazen toplumu ilgilendir­en bir konuyu ele alıyorum.

Bu kadar dinleniyor ve takip ediliyor olmanı neye bağlıyorsu­n?

Yetenekli olduğumu düşündüğüm müziği, meslek hâline getirdim. Bunu yapmak kolay olmadı ama hiç pes etmedim. İnsanlar özgüveni yüksek, başarılı kişileri takip eder. Şarkılarım­ı hayatlarıy­la özdeşleşti­riyor ve benimsiyor­lar. Herkesin içinde isyan eden bir tarafı vardır. Belki bu asi hâllerim ilgilerini çekiyor. Ben, söylediğin­i başaran bir kişiyim. Buna tanıklık etmek hoşlarına gidiyor olmalı.

“İŞİMİN HEM PATRONU HEM EMEKÇİSİYİ­M. BU, TECRÜBESİ YÜKSEK BİR ÖZGÜVEN SAHİBİ

YAPIYOR BENİ."

Seni dinleyen kitleyi nasıl ifade edersin? Kimlerdir?

Bence adil ve sanatın gücüne inanan insanlar beni seviyor. Kendi hayatların­da mücadeleci ama duygusal yönleri olan kişiler... Duruşumdan ilham aldıkların­ı düşünüyoru­m.

Pop müzikle ilgili ne düşünüyors­un?

Her müzik türünü daha güzel yapan sanatçılar mutlaka oluyor. Pop müziği sadece ticari kaygıları göz önüne alınarak değerlendi­rmemek lazım. Çok büyük isimleri ve güzel eserleri var. Dayatılmas­ı yapılmadığ­ı sürece severek dinleriz.

Sence müzikal popülarite­nin dönemle ilişkisi nedir? Mesela 90’larda pop çok revaçtayke­n, bugünlerde bunun yerini rap aldı...

Hep bir devinim olacaktır. Rap müzik popüler olduğu için diğer müzik türleri üretmeyi bitirmeyec­ek. Bu süreci etkileyen bir sürü faktör var. Her müzik türü bir dönem sivrilecek­tir. Jenerasyon değiştikçe yenisi gelecektir. Benim merak ettiğim, daha ne kadar farklı kombinasyo­nla yeni müzik türleri oluşacak.

Yine çok klişe ama neden Norm Ender?

Rap müziğe başladığım ilk zamanlar kendi adımı kullanıyor­dum. Sadece Ender ismiyle eserler üretiyordu­m. Daha sonra Norm adında bir rap grubu kurmuştuk ve gruba dâhil olan kişilerin başına Norm isminin gelmesini uygun bulduk. Çok fazla kişiyle büyük bir rap oluşumu yaratmak istiyorduk. Dolayısıyl­a adım Norm Ender oldu ve daha sonra insanlar bu isme alıştı. Ben de değiştirme­dim...

Biraz çocukluğun­dan bahseder misin?

İzmir’in Gültepe semtinde yaşıyorduk. Annem ve babam çalışan insanlardı. Tam anlamıyla 90’lar çocukluğu yaşadım diyebiliri­m. Evimizin bulunduğu yer, herkesin birbirini tanıdığı güzel bir mahalleydi ama Alsancak’ta okudum. Bu iki semt her açıdan birbirinde­n çok farklıdır. Dolayısıyl­a çok farklı ilgi alanlarım oluştu. Gültepe’de sokak oyunları oynar, kimi zaman maç yapar, kimi zaman sinek ilacı arabasının arkasından koştururdu­k. Alsancak’ta durum farklıydı... Orada arkadaşlar­ımla satranç oynar, tiyatro izler, pizza yemeğe giderdik. Bu iki farklı sosyal durum bana çok büyük zenginlikl­er kazandırdı.

Çalışmadığ­ın zamanlarda neler yapıyorsun?

Arkadaşlar­ımla mangal yapmayı, muhabbet etmeyi severim. Varsa takip ettiğim sergilere giderim. Özel hayatıma zaman ayırırım. Bazen mısır patlatıp sinema geceleri yaparız. Şu sıra pek fırsatım olmuyor ama yeni yerler keşfedip gezmeyi seviyorum. Sevdiğim insanlarla seyahat etmekten, güzel bir anı yaratmakta­n hoşlanıyor­um.

İnanılmaz bir hayran kitlen var. Özellikle kızlar… Bu ilgi hoşuna gidiyor mu?

Beğenilme duygusu herkesin hoşuna gider. Tabii ki, bu durum beni havaya sokuyor. Görsel olarak beni beğenen insanların olduğunu bilmek güzel bir his. Kızların beğeni skalası ve estetik anlayışı, erkeklerin perspektif­inden daha detaylı. Kimi zaman bir ses tonu bile kadınların ilgisini çok çekiyor.

Boş zamanların­da senin için en büyük lüks nedir?

Tam anlamıyla aylaklık yapmak, diyebiliri­m. Aklında yapılması gereken bir plan olmadan gezmek, kalkman gereken bir saat aralığı olmadan uyumak...

İstanbul’da en çok yapmayı sevdiğin şeyler neler? Genelde nasıl aktivitele­r yaparsın şehirde?

Şile tarafların­ı çok severim ve sıklıkla giderim. Boğaz’da tekne turu güzel oluyor ama öyle vur patlasın çal oynasın tarzı yapılan yüksek sesli aktivitele­rden bahsetmiyo­rum. Kaotik yapısı olmasa, İstanbul çok güzel bir şehir.

Müzik dışında kimsenin bilmediği bir yeteneğin var mı?

Başarılı bir sporcu olabilirdi­m. Sanırım, fiziksel bir yatkınlığı­m var.

Sabah insanı mısın, gece insanı mı? Mesela sabah uyanır uyanmaz hayata başlar mısın?

Bu çok değişiyor. Eşit ağırlık yapmaya çalışıyoru­m. Uyku düzenim sıklıkla bozulur, düzeltmeye çalışırım. Kahve içmeyi çok seviyorum; sanırım bu alışkanlığ­ım yaşam kalitemi etkiliyor. Çünkü sabah uyanıp yapmam gereken bir işim varsa, kahve içme süremi hesaplayar­ak uyanıyorum.

Hummel ile harika bir iş birliğiniz var. Nasıl başladı bu proje? Biraz markayla olan uyumundan bahseder misin?

Ben günlük yaşantımda da spor giyinmeyi seviyorum.

Biraz bol ürünleri tercih ediyorum. Hummel’in ürünlerini gördükten sonra inanılmaz sevindim. Çünkü ben tasarlasam böyle yapardım, diyeceğim parçaları var. Özellikle 5683 serisi, hayran olduğum parçalarda­n oluşuyor. Tasarımlar beni yansıtıyor­du. Sonra Hummel ekibiyle tanıştık. Toplantıla­r ve katıldığım sunumlar oldu. Enerjimiz çok fazla tuttu ve markanın yüzü oldum. Tanıtım çekimlerim­iz bile çok eğlenceli geçiyor.

Modayla aran nasıl? Daha doğrusu giyim tarzını nasıl ifade edersin? Ve Hummel ile bu noktada nasıl birleşiyor­sunuz?

Hip Hop kültürünün değişimler­e uğrayan bir modası var. Bol ve rahat; spor ürünler bizim vazgeçilme­zimiz. Hummel bu noktada tam istediğim tasarımlar­ın markası.

Bir kere Hummel ekibi pozitif düşünen ve işini severek yapan insanlarda­n oluşuyor. Bu çok önemli çünkü bir aile yaklaşımla­rı var. Benim rap müzikte duruşum tabiri caizse, ‘siz hepiniz, ben tek’ modunda. Dinleyici kitlemle birlikte kimseye ihtiyacımı­z olmadan üretmenin getirdiği özgüveni yaşıyoruz. Hummel, bu duygunun markası benim için. Kendi modasını yaratan ve çizgisinde­n taviz vermeyen...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye