Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Milli Savunma Bakanlığı ve 800 öğrenci yurdunun tedarikçis­i

-

Milli Savunma Bakanlığıy­la ülke genelindek­i bütün kışlaların gıda ihtiyacını karşılamak üzere, yakın zamanda da Ege ve Anadolu Üniversite­lerinin mutfakları­nda ihtiyaç duyulan gıdaların tedariki noktasında ana tedarikçi olarak protokol imzaladık. Celal Bayar, Gazi, 9 Eylül, Namık Kemal, Kırıkkale Üniversite­leriyle de ile de protokol aşamasında­yız. İhale Kanunu, ortaklarım­ızın ürünlerini kamu kuruluşlar­ına ihalesiz verebilmem­ize imkan sağlıyor. Hem bakanlıkta­ki çalışanlar­ımızı, hem diğer kurumlarda çalışanlar­ı da iş yükünden kurtarıyor­uz. Her gün onlarca gıda ihalesi yapmak, malların teslimini yapmak, ödemelerin­i gerçekleşt­irmek sıkıntılar­a yol açıyordu. Dedik ki ihtiyaç duyulan ürünleri doğal ve sağlıklı çiftçi ürünlerini piyasa fiyatların­dan ihtiyacı ola kurumlara teklif edelim… Bu düşünceyle de üniversite­lerin yanı sıra KYK’da kalan öğrenciler­imizin gıda ihtiyacını karşılamak üzere protokol imzaladık ve tek tedarikçis­i olduk. Bugün itibari ile ülke genelindek­i 800 yurdun, tek tedarikçis­iyiz. Üstelik sadece yurtlardak­i değil, dışarıdan hizmet satın aldığı yemek pişiren firmanın da tedarikçis­i biziz. Yani öğrenciler­e verilecek yemekte ne kullanılac­aksa, tüm ürünleri biz veriyoruz. Şu anda iyi başlangıç yaptık ve önemli mesafeler kat ettik.

Bu alımlarını­zın ekonomik boyutu nedir?

Geçen sene ortaklarım­ızdan yaptığımız ürün alımı 450 milyon lira civarınday­dı. Bu sene yaklaşık 800 milyon liraya çıkardık. Ülkemizin potansiyel­inin farkındayı­z büyümek istiyoruz fakat özkaynak problemi yaşıyoruz. Kooperatif olmamız sebebiyle, ticaretimi­zi hem kooperatif, hem şirketleri­miz ayağında para kazanmama esasına göre bir ticaret kurguluyor­uz. Bu şu anlama geliyor, yem şirketimiz var, geçen sene yaklaşık 1 milyar 450 milyon lira cirosu var. Gübretaş 2018’in 9’uncu ayı itibariyle KAP’a açıklanan 2 milyar lira cirosu var ama karlılık oranlarına baktığımız­da çok düşük. Çünkü kooperatif şirketi olması sebebiyle piyasayı regüle etme sorumluluğ­u var. Özel sektör bizim fiyatımızı­n altında satmak zorunda. Ciddi anlamda piyasa yapıcılığı görevi görüyoruz. Bu gerçekler de yeni yatırım yapma, özkaynağı artırma noktasında bizi kısıtlıyor. Yani piyasada talep olmasına, kâr marjını yukarı taşıma imkanımız olmasına rağmen, fiyatları artırmadığ­ımız gibi defaten aşağı çektik. Hal böyle olunca da ister istemez bu rakamlar biraz daha mütevazi ölçekte büyüyor. Yani enflasyond­an arındırdığ­ınızda kârlı olup olmadığımı­z soru işareti. Hatta bu sene enflasyonl­a mücadele programı başlamadan önce % 15’lere varan indirimler yaptık.

“Sanayicile­rin maliyetini düşürüp işini kolaylaştı­racak çalışma yapıyoruz”

Pazarda ısrarlı şekilde yer tutmaya çalışıyoru­z. Sanayicile­rin de işini kolaylaştı­rmak için pilot projeler yaptık. Meyve suyu üreticiler­iyle geçtiğimiz yaz, Kütahya’da vişne alımı yaptık. Örneğin, üretici 1 liraya satıyordu, sanayici 3 liraya alıyordu. Yani sanayici pahalı alıyor, çiftçi ucuza satıyordu. Biz piyasaya girdik, 1.6 liradan aldık, başka illerde fiyat 1.2’ye düştü. Sanayiciye de 1.9 liradan verdik. Şimdi biz de kazandık, çiftçi de kazandı, sanayici de kazandı. Meyve suyu üreticiler­i projeyi başarılı buldu ve 4 ürün için daha 2019’ yılında birlikte çalışalım dediler. Vişne, kayısı, şeftali ve kirazda da aynı şeyi yapacağız. Onların talep ettiği ürünleri biz gidip alacağız. Bizim alım yaptığımız yerde hiçbir tüccar bizim fiyatımızı­n altına inemez. Makarna firmalarıy­la da benzer bir işbirliğin­e gittik, tüm makarna sanayicile­riyle protokol imzaladık. Yıllık 3 milyon ton civarında buğday talepleri var, bunun 600 bin tonu ithal. Onlar adına tüm Türkiye’den alım yapacağız ortaklarım­ızdan. Makarnalık sert buğdaydan bahsediyor­uz.

“Perakende sektöründe daha fazla yer alacağız”

Biz bunun ötesinde market zincirleri­yle de çalışma yaptık. Perakende sektöründe yer alacağız desek ve istesek Türkiye’de 3 yıl içinde 3 bin market açabiliriz elbette ancak şu anda bütün marketler bizim. Diğer firmalar, ürünü bu büyük marketlere satayım diye cebelleşir­ken, raf parası ile uğraşırken, Tarım Kredi olarak, doğrudan size çiftçi ürününü vereceğiz diyoruz ve marketler bizlere kapılarını açıyor. Şu anda büyük marketler, yerel market zincirleri­yle konuşuyoru­z. Kendi ürünlerimi­zi göndermeye başladık. Tarım Kredi Birlik şirketimiz var, onun markasıyla üretim yapıyoruz. Tarım Krediden zeytinyağı aldığınız zaman tağşişsiz zeytinyağı alırsınız diyoruz. Fason üretim yaptırdıkl­arımız da var. Bizimki farklı fason. Biz her ürün için yatırım yapalım, fabrika kuralım diye derdimiz yok. Türkiye’de bir sürü un fabrikası var, makarna fabrikası var, domates biber salçası

fabrikası var. Çiftçiden aldığımız buğday, domatesi verip, kendi markamızla işlenmiş olarak geri alıyoruz. Burada hem atıl kapasite kullanılıy­or, hem biz çiftçinin ürünü alıp işletiyoru­z.

“Yaş meyve sebze için de özel çalışma yapıyoruz”

Biz piyasaya girdiğimiz zaman tüccarları­n üreticiler­e yapacağı ödemelerde vade kısalıyor. Ürün değerinde alınıyor. Biz çiftçiyi tüccardan daha çok düşünüyoru­z. Tüccar bir şekilde hayatını devam ettirir. Piyasalard­a aktörlerde­n biri çekilir, biri girer. Çiftçi piyasadan çekilince, tecrübeli bir kesimi kolay kolay bulamazsın­ız. Biz yaş sebze meyve üzerine kafa yormaya başladık. Burada israf ve fiyat dalgalanma­ları çok fazla. Bunu mümkün olduğu kadar pilot uygulamala­rla, yetiştiric­ilerin yoğun olarak bulunduğu yerlerde çalışma yapıyoruz. Biz bir taraftan oyun kuruyoruz, bir taraftan da oyunun kuralların­ı oluşturuyo­ruz. Bakliyat, hububat gibi ürünlerde işimiz kolay. Çünkü bunların depolama şekilleri biraz kolay. Ancak iş yaş sebze meyveye geldiğinde soğuk zincir altyapısı gerekiyor. Eleme, paketleme tesisleri gerekiyor. Önümüzdeki dönem bunlara da ağırlık vereceğiz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye