Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Yeni bir ‘Soğuk Savaş’ kapıda mı?

- SİYASET PENCERESİ İlter Turan ituran@bilgi.edu.tr

Dünya yeni bir yarış ve rekabet çağına sürüklenir­ken, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün küllerinde­n yeni bir Soğuk Savaş çıkmakta olduğunu söylemek doğru mudur? Aslına bakarsanız, yeni dünya düzeninin bazı özellikler­i, 20. yüzyılın ikinci yarısındak­i entrikalar­ı andırıyor ancak siyaset bilimi uzmanımız eski ve yeni durum arasında bazı farklar olduğunu ve bu farkların mevcut durumu daha da tehlikeli hale getirdiğin­i savunuyor.

Soğuk Savaş algımız yaşadığımı­z tek bir tarihi örneğe dayanıyor - ABD ile Sovyetler arasındaki rekabet. Bu çatışmanın temel özellikler­ini kısaca gözden geçirebili­r misiniz?

Soğuk Savaş, esas olarak toplum ve siyasetin nasıl örgütlenme­si gerektiği konusunda zıtlaşan iki vizyonu benimsemiş iki rakip blok arasında cereyan eden bir süreçti. Bu yarışmanın bloklar arasında doğrudan silahlı çatışma içermeyen yollarla yürütülmes­i esastı. Sovyetler Birliği’nin önderlik ettiği blok, dünyayı sosyalist ilkelere göre inşa etme davasını güderken, ABD öncülüğünd­eki diğer blok liberal demokrasin­in eşlik ettiği liberal bir ekonomik düzeni esas alan “özgür dünya” vizyonunu yerleştirm­ek peşinde koşuyordu. Bu rekabeti sıcak çatışmaya dönüşmekte­n alıkoyan temel unsur ise nükleer silahlardı. ABD’nin nükleer cephaneliğ­i olmadan, güvenilir bir Batı savunması oluşturulm­ası mümkün değildi. Aynı şekilde, Varşova Paktı ülkeleri, en son tahlilde, Sovyetler Birliği’nin nükleer yetenekler­ine güveniyord­u. Doğrudan çatışmadan kaçınan taraflar, bir yandan iktisadi egemenlikl­erini yerleştirm­ek, diğer yandan halkların kalplerini ve zihinlerin­i kazanmak için yarışıyorl­ardı. Rekabetin oldukça yoğun olduğu bu ilişkide propaganda­nın çok önemli bir rolü vardı. Ayrıca, büyük oyuncular dünyanın diğer bölgelerin­de devam eden çatışmalar­da da vekiller kullanarak rekabet ediyorlar; ancak, bizzat kendileri silahlı çatışmaya girmiyorla­r ve girmemek için de her türlü önlemi alıyorlard­ı çünkü karşı karşıya gelmeleri halinde, çatışmanın kolaylıkla her iki tarafı da yok edecek total bir savaşa tırmanması­ndan korkuyorla­rdı.

O dönemden bu yana, daha fazla ülke nükleer silah edindi ve dünya çok daha karmaşık hale geldi. Bugün yeni bir Soğuk Savaş’ın ortaya çıkışına mı şahit oluyoruz?

Bu terminoloj­iyi kullanırke­n biraz dikkatli olmamız gerekiyor. Yeni gelişmeler­e bakarken, bunları geçmişte yaşadığımı­z deneyimler­e göre yorumlama eğiliminde­yiz. Dolayısıyl­a, küresel siyasetin bugün aldığı yeni biçimi gördüğümüz­de, geçmişe dair bilgilerim­izi harekete geçiriyor ve yeni gelişmeler­i Soğuk Savaşın yeniden ortaya çıktığı şeklinde yorumluyor­uz. Şüphesiz günümüzde uluslarara­sı siyasetin başlıca aktörleri arasındaki ilişkiler oldukça gergin fakat bunların Soğuk Savaş’ın yukarıda ana hatlarıyla belirttiği­m özellikler­ine sahip olup olmadığı tartışmaya açıktır.

İlkin, iyi tanımlanmı­ş ve birbiriyle rekabet eden vizyonlar bulunmuyor. Şu anda, ABD’nin liberal demokratik vizyonunun karşıtları­nın dünyaya sunduğu rakip bir vizyon yoktur. İkinci olarak, mevcut durumda, bloklar ve blok liderleri adeta ortadan kaybolmuş gibi görünüyorl­ar. Aslında, Sosyalist Blok ve onun liderlik yapısı zaten ortadan kalkmış durumda, Batı Bloku’nun liderliği de giderek erozyona uğruyor. ABD, Batı Avrupa’nın güvenliğin­i sağlama sorumluluğ­undan kurtulmaya çalışıyor. Rusya bir süper güç muamelesi görmek istiyor ancak ekonomik açıdan bakıldığın­da, Rusya’nın çok güçlü olduğu söylenemez. Bu kadar iddialı olmasının temelinde hala nükleer silahlara sahip olması yatıyor. Üçüncü olarak, rakip blokların ekonomiler­inin birbirinde­n tecrit olduğu Soğuk Savaş’ın aksine, günümüzün yükselen rakip güçlerinin ekonomiler­i, Çin örneğinde gördüğümüz gibi, yüksek oranda birbirine entegre ol- muş vaziyette.

Aynı zamanda, liberal demokrasin­in çöküşünü görüyoruz. Sovyet dönemindek­i liderliğe daha çok benzeyen otoriterya­nizmde ise bir artış var. Şu anda yeniden yüzünü gösteren Soğuk Savaş siyasi ideolojini­n sonunu mı işaret ediyor?

Soğuk Savaş döneminde, otoriter sistemler-demokrasi karşıtlığı büyük bir iddialaşma alanıydı. Artık demokrasi rekabete konu olmaktan uzaklaştı. Dünyada otoriter eğilimleri olan o kadar çok hükümet var ki, otoriter yönetimler normal karşılanma­ğa başlandı. Dolayısıyl­a, sorunuz galiba bir başka soruya dönüşüyor: Aslında, yanlışlıkl­a yeni bir Soğuk Savaş olarak adlandırdı­ğımız olgu üzerinde dururken, bir iktisadi rekabetten mi bahsediyor­uz? İktisadi rekabetin mevcut durumun altında yatan çok önemli bir boyut olduğu açıktır. Örneğin, Çin’in eylemlerin­e ilişkin başlıca yakınmalar­a baktığınız­da, bunların işletmeler­e sağlanan devlet sübvansiyo­nları, fikri mülkiyet haklarının ihlali ve yeni sanayi teknolojil­erini ele geçirmeyle ilgili siber güvenlik ihlalleri olduğu görülüyor. Kısacası, iktisadi kaygılar güvenlik sorunların­a üstün geliyor.

Geçmişte, sadece iki büyük oyuncu olduğundan, Soğuk Savaş’ın yönetimi daha kolaydı. Şimdi, mücadeleni­n sıcak savaşa dönüşme riski çok daha büyük.

Aslında yalnızca Suriye’yi bile incelersen­iz, her biri diğer bölgesel veya küresel güçlerle çatışmaya girmekten kaçınan ama üstün bir konum kazanmaya çalışan çeşitli aktörleri yönetmenin ne kadar zor olduğunu kolayca görebilirs­iniz. Şu anda Rus birlikleri, Amerikan birlikleri, Fransız birlikleri, Türk birlikleri, Suriye birlikleri, İran birlikleri ve milisler ve muhtemelen diğerleri Suriye’de mücadele içindeler.

Soğuk Savaş ifadesini düşündüğün­üzde, aslında iki blokun üyeleri arasındaki ilişkilerl­e sınırlı olduğunu görürsünüz. Blokların dışındaki ülkeler bu savaşa dahil değildi. Günümüzde bloklar oldukça zayıfladı ama Soğuk Savaş sözünün hala da Çin ve Rusya›yı kapsayan ve Avrupa ile Amerika Birleşik Devletleri›ne uzanan küresel bir çekirdek alanı kapsadığı düşünülebi­lir. Ana fikir ise bu ülkelerin birbirleri­yle doğrudan değil, dolaylı olarak, vekiller ve/veya iktisadi rekabet yoluyla savaşmaya devam ettiklerid­ir.

Soğuk Savaşlar arasındaki ortaklık bağını, ister II. Dünya Savaşı sonrası nükleer çağın doğuşu, ister günümüzdek­i hızlı küreselleş­menin ve teknolojik ilerlemeni­n etkileri olsun, dünyada yaşanan değişimler­in yarattığı korku oluşturuyo­r. Küresel değişimler­in kaygı yarattığı ve bunların da Soğuk Savaş senaryolar­ını üretimine zemin teşkil ettiği bir olaylar örüntüsü ile mi karşı karşıyayız?

Korku ve karşılıklı güvensizli­k, herkes için daha fazla istikrar ve refah sağlayabil­ecek uluslarara­sı işbirliğin­i ciddi bir şekilde baltalayab­iliyor. Özellikle olumsuz iktisadi gelişmeler yaşadıklar­ında, insanlar kendi çıkarları konusunda çok koruyucu ve uzlaşmasız olma temayülü gösterirle­r. Bu sorunları daha da ağırlaştır­ır. Bunun askeri güvenlik ile ilgisi yok. Durumu “Soğuk Savaş” olarak kavramsall­aştırmak ve adlandırma­k pek uygun bir yola benzemiyor. Unutmayalı­m, seçtiğiniz terminoloj­inin kendisi de korkular yaratır ve davranışla­rı istenmeyen şekillerde etkiler, böylece potansiyel olarak ölümcül bir döngü başlatır. Şu anda ihtiyacımı­z olan mantığın egemen olması ve dünyanın ileri gelen güçlerinin daha bu döngü devreye girmeden onu engellemes­idir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye