Yeni küresel sorun: Jeopolitik resesyon
Davos toplantılarına katılan 3 binden fazla bürokrat, iş adamı, siyasetçi ve akademisyen küresel durgunluğa yol açabilecek jeopolitik risklerden korkuyor
Küreselleşme karşıtlığı, iklim değişiklikleri ve yoksullukla mücadele gibi önemli gündem maddeleriyle toplanan 49. Dünya Ekonomik Forumu’nda global ekonomilerin 2019’da karşı karşıya kalacağı riskler tartışılıyor. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, İngiltere’nin AB’den ayrılamama krizi, Suriye merkezli Türkiye-ABD-Rusya arasındaki diplomatik manevralar; jeopolitik gerilimlerin odak noktalarını oluşturuyor. Ekonomistlere göre dünya hiç olmadığı kadar öngörülemez bir süreçten geçiyor. Bu durum tahmin edilen büyüme oranlarını aşağı çekebilir.
Küreselleşme, iklim değişiklikleri, ticaret savaşları ve yoksullukla mücadele gibi önemli gündem başlıklarıyla İsviçre’nin Davos kasabasında başlayan 49’uncu Dünya Ekonomik Forumu (WEF) toplantılarında karamsar bir hava hakim. 3 binden fazla iş adamı, siyasetçi, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin hemen hepsi küresel ekonominin karşı karşıya kaldığı risklerden endişeli. ABD’nin başlattığı ticaret savaşının, popülizmin yükselişinin, Ortadoğu’da İran ve Suriye kaynaklı gerginlikler, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma (Brexit) süreci gibi jeopolitik gerilimlerin yarattığı ekonomik resesyon sürecine girildiği konuşulurken, ekonominin ne boyutta hasar göreceği en büyük kaygı. Davos’ta açıklamalarda bulunan önde gelen finansçılar ve ekonomistlere göre dünya hiç olmadığı kadar öngörülemez bir süreçten geçiyor ve bu kaçınılmaz olarak büyümeyi vuruyor. Dünyanın en büyük hedge fonlarından Bridgewater Associates’ın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ray Dalio, ABD-Çin ticari gerileminin iş dünyası ve tüketici güveninin sarstığı bir dönemde ABD ve Avrupa ekonomisinde büyümenin ciddi oranda yavaşlamasını beklediğini söylüyor. Davos’ta açıklamalarda bulunan milyarder finansçı, küresel büyümedeki yavaşlamanın finans piyasaları için olumsuz sonuçlar doğuracağına dikkat çekerek; ABD, Avrupa ve Çin’in gelecek iki yılda parasal politikalarını gevşetmek zorunda kalacağını belirtti. Küresel ekonomide bir sonraki çöküşün kendini çok endişelendirdiğini ifade eden Dalio, popülizmin yükselmesinin ekonomi için bir tehdit olduğu uyarısı yaptı. Benzer bir uyarı İsveçre merkezli bankacılık grubu UBS’den geldi. UBS’in Yönetim Kurulu Başkanı Axel Weber, Davos’taki bir
seminerde yaptığı konuşmada kriz modundan normalleşme sürecine geçişin yani merkez bankalarının ultra-ucuz para politikalarını sonlandırma hamlesinin içinde bulunduğumuz ekonomik döngü içinde çok da mümkün olmadığını ve Avrupa ile ABD merkez bankalarının faiz artışlarını durdurmak zorunda kalabileceklerini kaydetti. Weber’e göre sıkılaştırma ancak bir sonraki ekonomik büyüme döngüsünde gerçekleşebilir. “Son 12 aydaki jeopolitik gelişmeler yatırım ortamının kötüleşmesine neden oldu” diyen Standart Life Aberdeen’in CEO’su Martin Gilbert özellikle ticaret savaşı ve Brexit’in piyasalarda algıyı bozan iki önemli sorun olduğuna dikkat çekti. Geçtiğimiz yılki Davos buluşması sonrasında ABD’nin 250 milyar dolarlık Çin malını hedef alan gümrük vergilerinin hayata geçirilmesiyle birçok endeksin düzeltme yaşadığı-
nı belirten Gilbert, “Bu yıl küresel ekonomide, piyasalarda dalgalanmayı artıracak daha fazla sorunla karşı karşıya gelebiliriz” uyarısında bulundu. Borsaların gelecek için iyi bir barometro olduğunu ifade eden Gilbert, piyasaların ekonominin geleceği açısından çok da iyi sinyaller göndermediğini ekledi. Tahvil fonu Pimco’nun başkan yardımcısı John Studzinski dünyanın jeopolitik bir resesyondan geçtiğini ve finansal piyasaların popülist dünya liderlerinin kişiliğini daha fazla hesaba katması gerektiğini söyledi. Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro, Ekim ayının sonlarında geniş kapsamlı bir seçim zaferini sağladıktan sonra yılın başında göreve geçen en son popülist lider oldu. Ulusalcı bir gündemde kampanya yapan sağcı siyasi lider arasında ABD Başkan Donald Trump ve Meksika’dan Andres Manuel Lopez Obrador da var.