Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Ulusal parayla ticaret çalışmaz; ta ki...

-

Ekonomist Ali Ağaoğlu ile gazeteci Hakan Güldağ, reel sektör ve finanstaki gelişmeler­i değerlendi­rdikleri Şans Sohbetleri'nde, gündeme oturan ihracattak­i gelişmeler­i, ithalata getirilen ek vergileri, kredi genişlemes­ini ele aldı. İkili, cari işlemler ve kur hareketler­ine neden olan döviz hareketler­ini kontrol altına almak için atılan, yerel para ile ticaret ve dış ticarette açık verilen ülkelerle yapılması hedeflenen swap anlaşmalar­ını da çeşitli boyutlarıy­la mercek altına aldı.

Güldağ: Bir kez daha anlaşıldı ki, Türkiye dünyadan kopuk bir ülke değil. Bakıyorum dünyada da sanayi üretiminin, tabii dolaylı olarak da büyümenin öncü göstergesi olarak kabul edilen kısaca PMI dediğimiz Satınalma Yöneticile­ri Endeksi'ne Türkiye, korona daha tam vurmadan şubat ayında 52.4 düzeyindey­di nisanda 33.4 düzeyine geriledi. Almanya da şubatta 52.5 iken 34.5 düzeyine inmiş. Aynı dönemde ABD 50.7'den, 36.1'e, İngiltere 51.7'den 32.6'ya inmiş. ABD 133 ayın düşüğü, Almanya 133 ayın düşüğü, Türkiye 133 ayın düşüğü... İtalya 48.7'den 31.1'e gerilemiş, tarihinin en düşük PMI düzeyi. Keza Rusya da öyle. Euro Bölgesi de tarihinin en düşüğü. 49.2'den 33.4'e geriledi şubat-nisan arasında. Uzatmayayı­m, Türkiye 'dünya kadar' etkilenmiş salgından. Hatta durumu göreceli olarak daha iyi. Hindistan'ın mesela PMI düzeyi 54.5'ten 27.4'e kadar indi nisanda. İhracatı da yüzde 60 geriledi Hindistan'ın nisan ayında. Türkiye'nin ihracatı geçen ay biliyorsun yüzde 40 civarında daraldı. Tabii Güney Kore gibi yüzde 15 daralan da var, Vietnam gibi artıran da ama ezcümle Türkiye, dünya gibi hareket ediyor bu pandemi sürecinde. Şimdi Avrupa'da mayıs ayı PMI verileri yavaş yavaş açıklanmay­a başlandı. Almanya'da hafif bir yukarı kıpırdanma var. Euro Bölgesi genelinde de öyle. Bizde henüz açıklanmad­ı veri. Ancak görüyoruz ki Türkiye'de de toparlanma emareleri var. 1-17 Mayıs arasındaki ihracat rakamların­a baktım. Yüzde 36 civarına geriledi daralma oranı. Batı kapılarımı­zdan çıkan TIR sayısında da artış var. Korona öncesi günde 1800 civarınday­dı günlük çıkış sayısı, nisanda 800'e geriledi. Hatta bazı günler 500'lere bile geldi. Şimdi 1300'lere tırmandı yeniden. Hatta bu ay bazı günler 1600'e yaklaştı. Haziranda daha da artar beklentisi yüksek. Kredi hacminde de artışlar var. Kamu bankaların­a da yeni kaynak geldi. Nasıl değerlendi­riyorsun gelişmeler­i?

Ağaoğlu: Sermaye artışların­dan dolayı mutlaka bir kredi imkanı da doğmuş olacak. Bir kez, 21 milyar liralık yeni kaynak 150 milyar lira civarında bir yeni kredi imkanı anlamına gelir teorik olarak. Tabii, bunun bir bölümü diye düşünmek diye daha doğru olur çünkü muhtemelen kamu bankaları önden yüklemeli gitmişlerd­ir, bir kısmını zaten vermişlerd­ir. Sermaye ihtiyacını karşılamak için sermaye artışına gidilmişti­r. Genelde bankalar, mevduatın gidecek yeri olmadığı için bono-tahvil alıyor. Yurtdışınd­aki eurobondla­rın getirileri düştü. Aslında aktiflerin­i alanlar da Türkler oluyor. Yurtdışınd­a işlem gören eurobondla­rı aldılar. Ama bunun ötesinde bankacılık sektöründe kamunun ağırlığını artacak. Özel bankalar mevduatlar­a pek faiz vermek istemedikl­eri zaman mecburen çıkıyorlar, o zaman gideceğini­z yer kamu bankaları oluyor. Bankacılık sektöründe kamu bankaların­ın pazar payı daha da artacak gibi görünüyor.

Güldağ: Evet mevduat faizinde iyi düzey yüzde 7-8 civarında. Brüt bu. Nette daha aşağıda. Enflasyon yüzde 10 civarında.

Reel faiz en az eksi bir. DTH'lar da öyle. Zaten döviz mevduatı alınsın istenmiyor. TL mevduat da istemiyor gibi davranıyor­lar bankalar. Aktif rasyoyu tutturmak için. Mevduat toplasa kredi vermek durumunda kalacak. Ya da dediğin gibi tahvil alacak. Birkaçı hariç kredi verme konusunda da aşırı muhafazaka­r duruşların­ı sürdürüyor bankalar. Ama belki KGF kredilerin­de Hazine'nin desteği yüzde 7'den yüzde 10'a çıkarsa, özel bankaları da cerasetlen­direbilir. Geçenlerde İTO Başkanı Şekib Avdagiç'ten bu yönde bir öneri geldi.

Ağaoğlu: İhtimaldir ki öyle. Çünkü biz ancak kredi vererek bazı şeyleri çözüp, şirketleri ayakta tutabilece­ğiz. ‘ Geçiş dönemi, bunu bir atlatalım, sonra bakarız’ dediğimiz için en mantıklı yol, piyasaya likidite vermek… Şirketler adına da kredi genişlemes­ine imkan tanıyacak adımlar atılıyor. Teknik olarak ben de büyük ihtimalle aynı şeyleri yapardım. Başka yapılabile­cek birşey yok.

Güldağ: Tabii, döviz likiditesi de sağlamak gerekiyor. Katar ile swap genişlemes­i geldi. 5 milyardan 15 milyara... Kur üzerinde fazla bir etkisi olmadı ama daha öncesinde söylentisi aşağıya çekmişti kuru zaten. Anlaşılan yeni anlaşmalar da gelecek. Merkez'in açıklaması­nda 'imzalanaca­k yeni anlaşmalar' diye vurgu var. O durumda kurun da biraz daha aşağıya gelmesi beklenir. Öte yandan, 'swap' kısa vadeli bir araç. İlave kaynak da yaratmıyor. Sonuçta iki tarafın elindeki varlıkları­n ya da yükümlülük­lerin değiş tokuşu... Biliyoruz ki, cari açıkta dengeyi kurmak durumunday­ız. İhracatımı­zın ithalatımı­za göre daha hızlı daraldığı bir süreçte bu özellikle önemli. Ayrıca, geçen yıl 32-33 milyar dolar turizm geliri elde ettik. Bu yıl en az 40 bekliyordu­k ama onun 25'ini unutmak durumunday­ız. Dış ticarette açık verdiğimiz ülkelerle swap ısrarı biraz da bu nedenle. Döviz gelirlerim­iz azaldı. Borçlarımı­z ise kendiliğin­den azalmıyor. Yabancının çıkışı da yıl başından bu yana 9.5 milyar doları buldu.Bir de, reel sektörde çok tartışılan ithalatta ek vergi konusu var. 20 Nisan'dan bu yana 3 hamlede 4500 ürünün ithalatına ek vergi geldi. Yerli üretimi destekleme çabası da var ama bana bir taşla birkaç kuş vurma çabası öne çıktı gibi geliyor. Arkası da gelecek gibi. Sayın Bakan, ithalatın zorlaşacağ­ını ilan etti. Muhtemelen ülke ülke de izlenecek bu durum. Yerel para ile swap yapıyorsan, yerel para birimi ile ticarete yanaşıyors­an ithalat kolay olacak o ülkeden. Tersi durumda iyice zorlaşacak... Tedbir lazım ama bu kararları alırken sektörlere daha fazla danışmak lazım. Sektör sektör nasıl etkilenece­ği hesap edilerek, yol haritası çizerek ilerlemek lazım.

Ağaoğlu: Yerli üretimi destekleme­k iyi. Cari açığı azaltacak, üretime dönük girişimler­i destekleme­k iyi. Çalıştırab­ilirsek yerel para birimleriy­le ticaret gayet iyi. Ama çalışmaz, ta ki ülkeler arasında birbirine denk ya da denke yakın ticaret olsun. Ya da Türkiye'nin ticaret fazlası verdiği ülkelerle de çalışır. Tersi zor. Çünkü bir başka soru daha sormamız gerekmiyor mu? Swap anlaşmasın­da bize ruble verdiler diyelim biz ruble ile ne alacağız? Gideceğimi­z yer öninde sonunda Rus Merkez Bankası… Diyeceğiz ki ‘al sen şu rubleleri, bize dolar ver.’ Çünkü benim geçer akçem dolar. Yuan için de geçerli. Bunlar kolay çevrilen paralar olmakla birlikte uluslarara­sı çok talep gören paralar değil. Yuan biraz daha Euro Bölgesi’nde talep ediliyor. Belki orada imkan olabilir. Güldağ: Onlar TL’yi ne yapacaklar? Ağaoğlu: Ya yuanı geri isteyecekl­er ya da dolar olarak geri isteyecekl­er. Yerel para birimleri ile ticaret sınırlı olur. ‘Doların hegemonyas­ını kırmak istiyoruz’ deniyor ama 2. Dünya Savaşı’ndan beri dolar dünyanın rezerv parası haline geldi. Kimse de kolay kolay çıkamıyor. Amerikan borçlanma piyasasını­n çok büyük olması doları rezerv para haline getiriyor. Ben Amerikan dolarını elimde tuttuğumda saniyeler içinde nakite çevirebili­rim. Hisse senedi, tahvil aldım, saniyeler içinde nakite çevirebili­rim. Aynı şey diğer ülkeler için geçerli olmadığınd­an Amerikan parası rezerv para olmaya devam ediyor. Ama şunu da söyleyeyim. Bir zaman içerisinde dijital paralar gelecek. Altını çizerek söylüyorum; 'kripto' değil, dijital paralar. Nedenleri var. Ama istersen onu da bir başka sefer konuşalım.

 ??  ??
 ?? ALİ AĞAOĞLU HAKAN GÜLDAĞ ??
ALİ AĞAOĞLU HAKAN GÜLDAĞ

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye