Genel sermaye dönüşü iki temel dinamiğe dayanıyor
İlk çeyrekte görülen rekor çıkışların ardından gelişmekte olan ülkelere bir sermaye dönüşü var fakat bu sefer 2009 sonrası dönemden farklı bir yol izliyor. Dönen sermaye seçici davranıyor ve 2009’daki gibi top yekun bir dönüş yok. Genel sermaye dönüşü iki temel dinamiğe dayanıyor: Büyük ekonomilerin attığı stabilizasyon adımlarıyla gelen bir rahatlama var; ABD Merkez Bankası’nın varlık alımları da güven verdikçe fonlar getiri kovalamaya başladı. Fakat ABD’nin sıfır düzeyindeki ve Almanya’nın eksideki getirilerinden ziyade gelişen ülkelerin yüksek getirili varlıklarına bir yöneliş var. Nisan ayında 10’a yakın gelişmekte olan ülke borçlanmaya çıktı.
Yatırımcı neye göre karar veriyor? Arjantin’in durumu belli, bizim CDS’lerimiz 500 küsürlerde, Brezilya’da yine çok volatil hareketler görüyoruz. Evet, bir geri dönüş var, ama bu sefer sermaye top yekun değil ülke seçerek dönüyor gelişen ekonomilere… Açılmanın ne olduğunu henüz bilmiyoruz
Ekonomilerin yeniden açılması da yatırımcılara ‘bu hızda açılmaya göre varlıklar ucuz’ algısı veriyor. Fakat bunu savunmak zor, açılmaktan kastımızın henüz ne olduğunu bilmiyoruz. Restoranlar kaç kişi alacak, otellerde ve uçaklarda kaç kişi olacak, henüz net değil. Hong Kong kararı krize dönüşebilir
ABD’nin Hong Kong’un statüsünü gerçekten iptal etmesi genel bir risk iştahını kötü etkileyecek bir krize dönüşebilir. Hong Kong’un hem ticarette ayrıcalıkları var hem de vergi/ vize olmadan hareket edilebilmesi, şirketlerin hukuki anlamda orda olmak istemesinin nedenlerinden. Ayrıca Hong Kong, Çin’in dolar akışını regüle eden bir yer. Bu iptal olursa, başta Çin olmak üzere, ABD’li şirketlere kadar etkisi uzanacak hem finansal, hem de ekonomik bir kriz çıkar. ABD gerçekten bu siyasi retoriğini politik olarak aksiyona dönüştürürse, bu genel risk iştahını kötü etkiler.