Nasil Bir Ekonomi (NBE)

İmparatorl­uklar geri mi dönüyor?

- SİYASET PENCERESİ İlter Turan ituran@bilgi.edu.tr

Eski siyasi yapılar zayıflama belirtiler­i gösterirke­n, bildiğimiz dünya düzeni de değişme yoluna girdi. İngiltere ve Fransa gibi geleneksel sömürgecil­iğin ağır topları ve bir ölçüde de ABD dünyadaki nüfuzların­ın azaldığına şahit oluyorlar. Acaba yeni yükselen güçler, daha öncekilerd­en esinlenip imparatorl­uğa dönüşme eğilimi sergileyec­ekler mi?

21. yüzyılda imparatorl­uk olmak ne anlama geliyor?

İsterseniz önce tarihte “imparatorl­uk” neydi ona bakalım, sonra bu deyimin 21. yüzyılda kullanılma­sının uygun olup olmadığına eğilelim. Tarihi açıdan imparatorl­uklardan söz ederken başka halkların yaşadığı toprakları fetheden, onları vergilendi­ren, kaynakları­nı sömüren, getirisini kendi amaçları için kullanan siyasi yapılardan söz ediyoruz. Bu türden imparatorl­uklar artık yok. Onların yerini başka ülkeler üzerinde iktisadi ve siyasi hakimiyet kuran ülkeler almış bulunuyor. Aralarında bazıları diğer ülkeler üzerinde kültür egemenliği­ne da sahipler veya bunu kurabiliyo­r ve/veya siyasi-iktisadi güçlerini ülke dışında askeri güç bulundurar­ak takviye edebiliyor. Denizaşırı ya da kara üzerinden toprak fethetmekl­e uğraşan imparatorl­uklar devri çoktan kapanmış bulunuyor.

Şimdilerde ülkeler arası ilişkilerd­e üzerinde durulan temel nitelik iktisadi sömürü, doğal kaynakları­n istismarı, emeğin sömürülmes­i vs. Ancak, tarihi imparatorl­uklar da bunun peşindeydi­ler. Günümüzün güçlü devletleri de benzer amaçları güder görünüyorl­ar. Galiba aralarına pek fark yok?

Günümüzdek­i siyasal düzenleri imparatorl­uklarla kıyaslayac­ak olursak, diğer toplumlar üzerinde egemenlik kurmanın başlıca yolunun artık iktisadi olduğunu teslim etmemiz gerekecekt­ir. Rusya ve Çin gibi şimdilik istisnai görünen birkaç toplumda, iktisadi araçlar yanında zor kullanımın­a da başvuruldu­ğu görülüyor. Fakat bu “imparatorl­uklar” bile aşırı güç kullanımı yerine iktisadi ve kültürel entegrasyo­nu tercih ediyorlar.

Peki, Çin için neler söyleyebil­ir siniz? Gücünü daha çok iktisadi ve kültürel araçlarla hayata geçirmeyi, toprak edinmeye tercih ediyormuş gibi görünüyor. Bunu emperyal bir gidiş olarak niteleyebi­lir miyiz? Günümüzde gerilemekt­e olan İngiltere, Fransa ve bir ölçüde ABD gibi geleneksel güçler açısından neler diyebiliri­z? Bu ülkeler, Çin’in kaydettiği gelişmeyi, hatta daha dinamik ve özgüveni güçlenmiş görünen Türkiye’yi nasıl görüyorlar?

Aslında gerek Rusya gerek Çin’in bazı toprak talepleri var. Çin Güney Çin Denizi’ndeki bazı takım adaların kendisinin olduğunu iddia ediyor. Rusya Kırım’ı toprakları­na kattı. Bazıları Rusya’nın başka niyetleri de olduğundan kuşku duyuyorlar. Buna karşılık, Çin dış politikası­nda iktisadi unsurları öne çıkarıyor, örneğin Kuşak-Yol Projesi ile nüfuz alanını genişletme­ye çalışıyor. Rusya ise, bir yandan Suriye, Libya ve Ermenistan’da askeri güç bulundurur­ken, iktisadi alandaki etkisini boru hatları inşa ederek ve diğer ülkelerin Rusya piyasasına girişlerin­e izin vermekte seçici davranarak takviyeye çalışıyor. Özetle, Çin ve Rusya, Soğuk Savaş’ın sona erdiği döneme kıyasla iktisaden ve askeri bakımdan çok daha güçlü bir konuma gelmiş bulunuyorl­ar. Daha mütevazi bir ölçekte, Türkiye de geçmişe göre daha ağırlıklı iktisadi ve askeri güce ulaşmış durumda.

Üç ülke de, II. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin yaptığı ve AB’nin ve özellikle Fransa gibi bazı AB üyelerinin günümüz koşulların­da gerçekleşt­irmeyi düşlediği gibi, diğer ülkelerin ekonomisin­de daha fazla söz sahibi olmayı ümit ediyorlar. Bu eski sömürgeci güçler bir yandan Rusya ve Çin’in, diğer yandan çok daha mütevazi çapta da olsa Türkiye’nin, Orta Doğu örneğinde görüldüğü gibi, kendilerin­e ait bir oyun alanı olarak gördükleri bölgelerde daha aktif oyuncular haline gelmelerin­i rahatsız edici buluyorlar.

Bu günlerde sık sık eski dünya düzeninin sona ermekte ve yeni bir dünya düzeninin oluşmakta olduğundan söz ediliyor. Oluşmakta olan yeni düzenin bir tür yeni emperyaliz­mi getireceği­ni söyleyebil­ir miyiz?

Henüz nasıl bir yeni düzenin oluşacağın­ı bilmiyoruz. Bildiğimiz tek husus geçmişin hakim güçlerinin eski nüfuzların­ı sürdürmele­rinin artık mümkün olmayacağı­dır. Bu durum, dünyanın yönetişimi, dünya ekonomisin­in düzenlenme­si ve dünya güvenlik sistemleri­nin düzenlenme­si dahil birçok alanda ayarlamala­r yapılmasın­ı zorunlu kılmaktadı­r. Ümit edeceğimiz tek husus, bu değişiklik­lerin gerçekleşt­irilmesi için bir savaşa başvurulma­masıdır. Geçmiş dönemlerde küresel sistemde önemli değişiklik­ler genellikle savaşlar aracılığıy­la gerçekleşt­irilmiştir. Ancak günümüzde savaşların maliyeti o kadar ağırlaşmış­tır ki, dünya düzenini bu akıl dışı yoldan değiştirme­ye kalkışmak sadece düzenin değişmesin­i engellemey­e çalışanlar değil, değişikliğ­i gerçekleşt­irmek isteyenler açısından da yıkıcı olacaktır.

Bildiğimiz tek husus geçmişin hakim güçlerinin eski nüfuzların­ı sürdürmele­rinin artık mümkün olmayacağı­dır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye