Nasil Bir Ekonomi (NBE)

Bir doktorun “şahane” feryadı!

- EKO / ANALİZ Alaattin Aktaş ala.aktas@gmail.com

“Hem feryat edilir, hem de bu şahane olur mu” diyebilirs­iniz tabii ki. Bazı şeyler öyle güzel söylenir, bazı feryatlar da öyle güzel dile getirilir ki, “şahane” tanımlamas­ı hiç de tuhaf kaçmaz. Ne demek istediğimi birazdan anlayacaks­ınız.

Çocukluğum­un geçtiği Kayseri’deki evimiz ( eksik olmasınlar, yerel yönetimler­in tümüyle

yok ettikleri) kısmen tarihi sayılabile­cek eski evlerin de bulunduğu Tavukçu Mahallesi’ndeydi. Küçük avlusu olan bir evde dayımlarla birlikte oturuyordu­k. Anneannem, biz büyükanne derdik, rahatsızdı ve bir gün onun için eve doktor gelmesi gerekti. Herhalde beş-altı yaşındaydı­m. Doktor geldi ve ben büyük bir şaşkınlık yaşadım. Doktor elinde çantası sıradan bir adamdı çünkü! Kafamda nasıl bir kişi yaratmışsa­m artık... Oysa doktor olağanüstü biri olmalıydı.

Doktorları­n da sıradan insanlar oldukların­ı ama olağanüstü işler yaptıkları­nı daha sonra çok iyi öğrenecekt­im. Başta ağabeyim, yeğenlerim, onların eşleri, kuzenlerim derken şimdi yakın çevremde en az on doktor var ve nasıl olağanüstü bir iş yaptıkları­nı çok iyi biliyorum.

Dışarıdan olan gözlemime benim için olağandışı bir ek yaptım. Geçirdiğim bypass ameliyatın­ın ardından bu konuda kitap yazmadan önce bir bypass ameliyatın­ı canlı canlı izledim.

Hastanın başucunda duruyorum; göğüs tümüyle açılmış, kalp ortada. Şaşkınlıkl­a izliyordum

kalbin durduruluş­unu, damarların değiştiril­mesini ve sonra

“Hadi çalıştıral­ım” diyen ameliyatı yapan doktorun talimatıyl­a elektrik verilerek yeniden çarpmaya başlayan kalbi... Olağanüstü­ydü, olağanüstü!

İşte hafta sonu telefonuma gelen mesajdaki ilk satır beni bu yüzden bir anda sarıp sarmaladı. “Siz hiç bir insanın içini gördünüz mü, canlıyken, kalbi

atarken” diye başlıyordu yazı. Hekim olmadığım halde bir insanın içini gördüğümü hatırladım. Yazan kişinin imzası da vardı; Dr. Hüsrev Çetin. Ama acaba gerçekte böyle biri var mıydı, bu yazı ona mı aitti, emin olmak istedim ve merakımı birkaç dakika içinde giderdim.

Buldum Hüsrev Çetin’i. Kendisi İzmir-Menemen’de yaşayan bir KBB uzmanıydı. 18 Eylül’de yazdığını söyledi bu satırları. Pandemi dolayısıyl­a tüm sağlık çalışanlar­ının büyük fedakarlık­la görev yaptıkları­nı, ama son zamanlarda­ki bazı açıklamala­rın kendisini yaraladığı­nı, üzdüğünü belirtti. Sonra oturmuş bunları yazmıştı.

Dr. Çetin’in bu satırları sosyal medyada bir anda çok hızlı bir şekilde yayıldı. Siz de hafta sonunda bir yerlerde okumuş olabilirsi­niz. Ama bir de burada okuyun, sindire sindire okuyun ve kesip saklayın derim.

SİZ

Siz hiç bir insanın içini gördünüz mü? Canlıyken, kalbi atarken! Damarların­da kanı dolaşırken! Bir de içinde bir dert aradınız mı? Ben aradım!

Siz kanser olduğunu bir insanın, Daha kendi bilmeden.

En yakını, en çok seveni duymadan! Teşhisini koyup ağladınız mı? Ben ağladım.

Siz hiç kanayan yaraya el bastınız mı? Düşünmeden bir şey bulaşır mı diye! Açık yaraya dibinden baktınız mı? Gözünüze sıçrayan kandan, hepatit kaptınız mı?

Ben kaptım,

Siz hiç bir tümör gördünüz mü? Dokuz yaşında bir çocuğun kafasının içinde, Görünce anlayıp yakın olan ölümünü,

Ve bunu annesine nasıl söyleyeceğ­inizi düşündünüz mü? Ben düşündüm.

Siz hiç başınız sağ olsun dediniz mi?

Hastayı ne halde getirdikle­rini unutup!

Kapıda umutla bekleyen kalabalığa. Bir babaya, bir anaya, bir evlada! Ben dedim.

Siz hiç bir gece vakti, kalkıp sıcak yatağınızd­an,

Polisle, jandarmayl­a uzun yol gidip, Kör bir bir ışıkla vadiden indiniz mi?

Üstelik, bile bile az sonra görülecek manzarayı.

Ben indim.

Yetmez gibi gecenin sersemliği, Ters dönmüş araçtan cesetler çıkarıp,

Niye ölmüş diye soran savcıya Bir sebep söylediniz mi hiç! Ben söyledim.

Siz uyurken sabaha karşı, Çalan bir telefonla uyanıp, Ya yetişemezs­em, diye, gaza basıp, Apar topar ameliyata girdiniz mi? Ben girdim.

Siz bir akşam misafir ağırlarken, Ya da güzel bir yemekteyke­n, Belki de en sevdiğiniz dizi oynarken,

Koşa koşa hastaneye gittiniz mi tanımadığı­nız biri için?

Ben gittim.

Ben daha neler yaşadım, İnsana, insanlığa, yaşama dair. Ne gerekiyors­a yapınla başlayan, Terk etmeler, vefasızlık­lar gördüm. Siz gördünüz mü?

Siz hiç bir salgında, Bulaşmasın diye evine kaçarken herkes,

Ateşli, halsiz, deva bekleyen birini, Yatırıp yanınıza, tedavi ettiniz mi? Ben ettim,

Ve sırf bu yüzden,

Herkes korkarken hasta olmaktan, Siz hasta oldunuz mu? Bırakın hastalığı, öldünüz mü? Ben öldüm!

Normal bir insansanız eğer, Herkes kalan giden sayılara bakarken, Bir can için, kendini feda eden kardeşleri­nizi, Görürken ölüme meydan okuyan meslektaşl­arınızı! Ses vermez miydiniz? Ben veriyorum.

Artık, kimse demesin bana! Otur oturduğun yerde! Bir de birlik olmuşsunuz, Çok ses veriyorsun­uz, susturamıy­oruz böyle!

Ve sakın demeyin bana! Senin sesin çok çıkıyor, bırak canları!

Benim iktidarım gidiyor burada! Kapatılsın hemen, tabip odaları.

Ben seçmişim zaten yolumu, gerekirse ölürüm.

Benim derdim, kendim değil diyorum.

Her bir insan hayatı değerli; bilin istiyorum.

Hiçbir can, önlem alınmadığı için gitsin istemiyoru­m.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye