Etki odaklı şirketler 3 kat daha fazla büyüyor
S360 KURUCUSU VE GENEL MÜDÜRÜ KEREM OKUMUŞ:
“Küresel ekosistem içerisinde, ciddi anlamda kırılganlıklar yaşıyoruz. Şirketlerin artık iklim değişikliği, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, fırsatlara erişim gibi temel konulardan bağımsız gibi bir büyüme perspektifinde kalması çok mümkün değil. Sürdürülebilirlik konusu hem yatırımcı hem çalışan hem de ekosistemin devamlılığı açısından şirketlerin göz ardı edemeyeceği temel bir alan haline geldi. Bu noktada Türkiye’de hızlı bir gelişim görüyoruz, ama dönüşümün bir anda gerçekleşmesi kolay değil. Tedarikçileri, çalışanları, ekosistemiyle birlikte büyük bir değer zincirini yöneten, büyük yapılar var Türkiye’de. S360 olarak, büyük yapıları hızlı bir dönüşümden çok, etkili bir dönüşüm yapabilmeleri için destekliyoruz. Dünyanın iyi olma haliyle iş yapış stratejisini bütünleştirdiğimiz bir yaklaşımla ilerliyoruz. Özellikle Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren şirketlerde, daha hızlı bir ilerleme görüyoruz. Bunun temel nedenlerinden biri, yatırım yapma biçimindeki parametrelerin değişimi. Şirketlerin sürdürülebilirlik odaklı risk yönetimi, uzun vadeli büyüme perspektifinde yatırımcıya net olarak yansıyor. Türkiye’deki en büyük sorunlarımızdan bir tanesi de uzun vadeli bir büyüme stratejisi modeli koymakla ilgili. Etki odaklı yatırım ve etki odaklı büyüme anlayışı maalesef bebek adımlarıyla ilerliyor. Kârlılıklarını bir amaç etrafında birleştirmiş yapılar yok denecek kadar az. Küresel ölçekte bu sorunların çözümüne daha inovatif bir yaklaşım geliştirmek gerekiyor. Risk odaklı bakış açımızı üçüncü bir gözle geliştirmemiz ve etki odaklı bir bakış açısı geliştirmemiz gerekiyor. Sermaye piyasalarının da sürece dahil olması, varlıkları doğru enstrümanlarla daha etki odaklı işlere yönlendirmek mümkün. Dünyada etki odaklı şirketlerin büyüme oraları konvansiyonel şirketlere göre 3 katı daha fazla.”
Türkiye’nin sorunlarına cevap veren çözümler, globalde de etkili olur
“Türkiye’nin yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, fırsatlara ve sağlığa erişim gibi temel problemleri, diğer gelişmekte olan ülkelerle aynı. Dolayısıyla Türkiye’de geliştirilen çözümler, global seviyede büyüyebilecek potansiyelde sahip. 2050’de orta sınıf tüketiminin yaklaşık yüzde 60'ı Güney Doğu Asya, Sahra Altı Afrika ve diğer gelişmekte olan ülkelerde olacak. O yüzden, Türkiye’deki şirketlerin bu coğrafyanın sorunlarına özel ürünler ve hizmetler geliştirebiliyor olması, etki odaklı işlere odaklanması çok önemli. Etkiyi sadece sattığımız ürün sayısı değil, o ürünlerin yarattığı fayda üzerinden ortaya koymamız lazım. Bugün Türkiye’de geliştirmiş olduğumuz bir platformun dünyada binlerce insanın hayatında dönüşüm yaratabileceğini görebiliyoruz. İnsan sağlığı konusunda yaratılan fayda, ya da temiz teknolojiyi geliştiren bir şirketin yarattığı onarıcı etki gibi; etkiyi geliştirebilmek hem girişim ekonomisinin hem de tüm ekonominin önemli bir alanı olacak.