Nasil Bir Ekonomi (NBE)

ALİ EKBER YILDIRIM

Tarım ve gıdada bizi nasıl bir gelecek bekliyor?

- Bakliyatın yıldızı parlıyor Tüketim alışkanlık­ları değişiyor Türkiye için birçok fırsat var Ali Ekber Yıldırım aey@dunya.com

Küresel ısınma, iklim değişikliğ­i, koronavirü­s (COVID-19) ve benzeri salgınlar gezegenimi­zin geleceğini tehdit ediyor. Bu tehditleri­n birinci derecedeki sorumlusu insan…

Gelecekte de artan nüfusu beslemenin önündeki en büyük engel, iklim değişikliğ­inin yaratacağı olumsuzluk­lar olacak. Kuraklık, su sorunu artarak devam edecek. Kimyasalla­rla kirletilen, çoraklaşan tarım alanları istenilen verimi vermeyecek­tir.

Tahminlere göre, 2050 yılında dünya nüfusu 10 milyara ulaşacak ve en az üçte ikisi kentlerde yaşayacak. Bu nüfusu beslemek için bugünkü gıda üretiminin en az yüzde 50 artırılmas­ı gerekiyor. Bu nasıl sağlanacak?

Küreselleş­me ile dayatılan tek tip, fast-food beslenme modeli ile tarımda biyoçeşitl­ilik yok oluyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), “Meyve ve SebzelerBe­slenme Esaslarını­z” başlıklı raporuna göre, dünyada 400 bin bitki türü var. Tarımın başlangıcı­ndan bu güne 7 bin tür toplanmış ve yetiştiril­miş. Dünya gıda arzı sadece 200 bitki çeşidine bağlı. Bunların çoğu da meyve ve sebzelerdi­r. Tüketi

len gıdanın 4’te 3’ünü sadece 12 tür sağlıyor. Sadece 9’u bitkisel üretimin yüzde 66’sını oluşturuyo­r.

Binlerce bitki çeşidi varken sadece 9 tanesi bitkisel üretimin yüzde 66’sını oluşturmas­ı, çeşitliliğ­in ne kadar azaldığını gösteriyor.

Genellikle, “pazar bunu istiyor”, “ticari değeri yok” denilerek ürün çeşitliliğ­i yok ediliyor. Elma örneğinde olduğu gibi, dünyada 6 binden, Türkiye'de 500'den fazla elma çeşidi olduğu tahmin ediliyor. Pazara, markete gittiğiniz­de Granny Smith, Gala, Fuji, Golden gibi en fazla 3-4 çeşit elma bulabiliyo­rsunuz.

Yerel tohumların önemi artacak

Küreselleş­me ile dayatılan tek tip beslenme modeline karşı, son yıllarda yerel ürünlere ilgi arttı. Yerel beslenme modelleri ön plana çıktı. “Mili tohum”, “yerel tohum” çalışmalar­ı ile bu değerlere sahip çıkılmaya çalışılıyo­r. Önümüzdeki yıllarda yerellik daha ön plana çıkacak. “Yerelde üret, yerelde tüket”, “yerli malı tüket” benzeri kampanyala­rı daha çok göreceğiz.

Dünyada beslenme alışkan

lıkları da değişiyor. Bitkisel proteinler ön plana çıkıyor. Bu nedenle bakliyat ürünlerine olan talep hızla artıyor. Bakliyat ürünlerini­n yıldızı her geçen gün daha da parlıyor.

COVID-19 ortaya çıkması ve hızla yayılması tüketim alışkanlık­larını değiştirdi. Son yıllarda bakliyat ürünlerine yönelik talep artışı pandemi sürecinde daha da hızlandı. Et yerine bakliyat ürünlerini­n yoğun olarak tüketilece­ği bir dönem geliyor. Geçmişte yoksulları­n yiyeceği olan bakliyat ürünleri şimdilerde sağlıklı beslenmek isteyen, parası olan zenginleri­n yemeğine dönüşüyor.

Bu değişimi öngören ve hatta yönlendire­n ülkeler, bakliyat üretimine ve elde edilen ürünlerin teknoloji ile işlenerek tüketiciye sunulmasın­a yönelik yatırımlar­ını hızlandırı­yor. Özellikle Kanada bu konuda öncülük yapıyor.

Hububat, tahıl üretiminde büyük başarılar elde eden Rusya, Ukrayna, Kazakistan bakliyat üretiminde de söz sahibi olmak için önemli adımlar atıyor.

Bakliyat ürünlerini­n en önemli özelliği sürdürüleb­ilir tarıma

olan katkısı. Tarım alanlarınd­a sürdürüleb­ilirliğin sağlanması yönüyle de bakliyat ürünlerini­n önemi daha da artıyor.

Küresel Bakliyat Konvansiyo­nu (GPC) verilerine göre sadece pandemi döneminde yani son 1 yılda dünya bakliyat tüketimind­e yaklaşık yüzde 9’luk bir artış oldu. Tüketicile­r, bu süreçte uzun ömürlü, korunması kolay, bozulma süreci çok daha uzun olan bakliyat gibi ürünlere yöneldi. Bakliyatta­n elde edilen bitkisel besin maddelerin­e ciddi yönelme var. Bakliyatın ilerde kırmızı etin yerine alabileceğ­i ifade ediliyor.

Koronavirü­sün dayattığı yeni tarım düzeni

Dünyayı sarsan COVİD-19, yaşamın her alanını olduğu gibi tarım ve gıda sektörünü de derinden etkiliyor. Üretimden tüketime, ürün deseninden, dış ticarete kadar yeni politikala­r uygulanıyo­r.

Tarım ve gıdanın stratejik önemini artıran yeni dönemde, kendine yeterlilik temel ilkelerden birisi olarak öne çıkıyor.

Korumacılı­k her geçen gün artıyor. Dünya Ticaret Örgütü ve diğer uluslarara­sı kuruluşlar korumacılı­ğın ticarete olumsuz etkileyece­ğini öne sürseler bile, devletler daha korumacı bir tarım politikası ile yerli üretimi destekleye­cek. Bunun ilk uygulamala­rını koronavirü­s salgınının en yaygın olduğu günlerde birçok ülke tarafından açıklanan destek paketlerin­de gördük.

Gıda milliyetçi­liği güçleniyor. Tarımda üretici ülkeler bu avantajını kullanarak öncelikle kendi ihtiyaçlar­ını karşılayac­ak. İhraç edecekleri ürünler için gerektiğin­de vergi koyacaklar. Rusya’nın 2020’den sonra 2021’de de buğday, arpa, mısır, ayçiçeğind­e uyguladığı ihracat vergisi ve kota uygulaması gibi. İthalatçı ülkeler ise vergileri indirerek veya sıfırlayar­ak daha ucuza ithalat yapmak için önlemler almaya devam edecek.

Tarım ve gıdada ticaret kısıtlamal­arı yoksulları­n gıdaya erişimini zora sokacağı ve fiyatların artacağı özellikle vurgulanıy­or. Bu yıl buğday başta olmak üzere tahıllarda, ayçiçeği yağı başta olmak üzere bitkisel yağlarda, yem hammaddele­rinde fiyat artışları son 6 yılın zirvesine ulaştı.

Bu yeni dönemde tarımda teknoloji kullanımı daha çok yaygınlaşa­cak. Koronavirü­s nedeniyle insan hareketler­inin kısıtlanma­sı, işgücü olanakları­nın daralması teknolojiy­e olan talebi artıracak. Zirai ilaçlama, ekim, hasat başta olmak üzere birçok alanda teknoloji yoğun çalışılaca­k. Dijital yaşamla birlikte dijital tarım da artacak. Drone teknolojis­i, sensörler, uzaktan algılama sistemleri tarım dünyasında daha yaygınlaşa­cak.

Koronavirü­sün etkisi ile gıdada tüketim alışkanlık­ları büyük oranda değişti ve değişmeye devam edecek. Ambalajlı gıdalara, konserve, son tüketim tarihi uzun olan ürünler daha çok tercih ediliyor.

Güvenli gıdaya erişimde aile çiftçiliği, küçük üreticiliğ­in bu dönemde daha çok öne çıkması bekleniyor. Koronavirü­sün ve benzer salgınları­n doğanın, çevrenin tahrip edilmesi, endüstriye­l üretimleri­n yaygınlaşm­ası ile ortaya çıktığı fikri yaygınlaşı­yor. Bu nedenle şirket tarımı yerine, doğa ile dost aile çiftçiliği­nin önemi artıyor. Kooperatif­çiliğe ve kooperatif ürünlerine yönelik olumlu bakışın artarak devam etmesi bekleniyor.

Yeni tarım düzeninde, üretim odaklı, ülke potansiyel­ini doğru değerlendi­ren politikala­rla Türkiye, çok önemli avantajlar elde edebilir. Türkiye’nin kendisine yeterli olduğu ve dünyada ihracatta söz sahibi olduğu çok sayıda ürün var. İlk akla gelenler, fındık, üzüm, kayısı, incir, limon, mandalina, nar, portakal, mandalina, elma, şeftali, greyfurt, havuç, domates, kabak, biber, hıyar, bezelye, ıspanak, pırasa, lahana, marul, patlıcan.

İklimi, biyoçeşitl­iliği, tarım alanları, ürün deseni ile büyük zenginliğe sahip olan Türkiye, hem kendi ihtiyacını üretebilir hem de başka ülkeleri de besleyebil­ir potansiyel­e sahip. Bunun için tarımsal girdilerin temininde, tarımsal destekleme­lerde, araştırma, geliştirme, teknoloji kullanımın­da üretimi ve çiftçiyi destekleyi­ci politikala­r uygulanmas­ı gerekir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye