Dünya ekonomisinde değişim dinamikleri
1 980’li yıllarda üniversite öğrencisiyken keyifle takip etmeye başladığım DÜNYA gazetesinin 41. yaş özel sayısına katkıda bulunmak çok güzel bir duygu. Okuduğum her sayfasında, yeni bir şeyler öğrendiğim DÜNYA gazetesine nice güzel yıllar diliyorum. Böylesine kaliteli bir gazete çıkaran Dünya gazetesi ailesini başta Sayın Hakan Güldağ olmak üzere kutluyorum.
1980 yılların başı, 1970’li yıllarda petrol kriziyle yaşanan stagflasyon döneminin ardından ekonomik, sosyal ve politik anlamda büyük değişimin başladığı yıllardı. İkinci dünya savaşı sonrası ekonomi politikalarına hakim olan daha müdahaleci ve korumacı Keynezyen iktisadın yerini neo-liberal politikalara bıraktığı yıllar oldu. O dönüşüm dünyada her anlamda globalleşmeyi getirdi. Geçtiğimiz 40 yılda ekonomik ve sosyal anlamda çok olumlu gelişmeler olması yanında çok ciddi krizler yaşandı ve yeni sorunlar oluştu. Teknoloji ve sağlık alanında çok olumlu gelişmeler yaşanıp, kişi başına gelirlerde artışlar ortaya çıkarken, arada krizler yaşandı, gelir dağılımı, borçluluk, ticaret savaşları ve iklim değişikliği gibi çok büyük sorunlar ortaya çıktı. En son yaşadığımız pandemi ile beraber, 2020’li yıllar aynen 1980’li yıllarda olduğu gibi önemli değişim ve dönüşüm yılları olmaya aday görünüyor. DÜNYA gazetesi 41. yaşına böylesine tarihi bir dönemde giriyor.
Bahsettiğimiz gibi, COVID-19 öncesi küresel ekonomi dört temel sorun ile karşı karşıyaydı. Birincisi, gittikçe bozulan gelir dağılımı. İkincisi, dünya GSYİH’sının 3 katına ulaşmış küresel borç stoku. Üçüncüsü, başta ABD ile Çin arasında olmak üzere artan ticaret savaşı. Dördüncüsü ve en önemlisi, aşırı artan küresel ısınma ile gelen iklim değişikliği sorunlarıydı. COVID-19 bu sorunları ağırlaştıran bir niteliği sahip. Pandeminin en önemli sonucu, küresel ekonomide tarihi bir daralma yaşatması ve işsizliği büyük oranda arttırma potansiyeli ortaya çıkarmasıdır. Küresel ekonomi pastayı büyütemediği, gelir yaratmakta zorlandığı zaman, borçların geri ödenememe riski artar. Reel sektörün sorunu finans sektörünün sorunu haline dönüşebilir. Benzer şekilde küresel ekonomi pastayı büyütemediği, işsizlik arttığı zaman gelir dağılımı sorunu derinleşir pastadan pay kapma mücadelesi artar. Her ne kadar aşıların hızla devreye girmesi ve baz etkisiyle 2021 ve 2022 yıllarında güçlü büyüme potansiyeli olsa da isthdam ve gelir dağılımında ortaya çıkan sorunların 2022 sonrası ortalama gelir artışını yavaşlatma riski bulunuyor. Yaşananlara olumsuz taraftan bakarsak, COVID-19 borç ve gelir dağılımı sorunlarını ağırlaştırma potansiyeli yaratmış durumda. Olumlu taraftan bakarsak, yaşananlar dünyayı sorunları daha fazla uzamadan çözmeye zorluyor.
Diğer taraftan, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı aslında bir hegemonya savaşı olarak devam ediyor. Bu savaşın bir ideoloji, teknoloji ve dijital para savaşı olarak devam etme olasılığı yüksek görünüyor. Artan korumacılık bir süreliğine de olsa bölgeselleşmeyi, RCEP örneğinde olduğu gibi globalleşmenin önüne çıkaracak gibi görünüyor.
Pandemi sonrası en önemli gündem iklim değişikliği ile mücadele olmaya aday denilebilir. 2030 yılına kadar küresel ısınmayı 1,5 derece altında tutabilmek, yaşanabilir bir dünya ile devam edebilmek için için çok ciddi çaba gerekiyor. Avrupa’da daha önce başlayan, ABD’de Biden’ın seçilmesiyle başlayan yeni yeşil düzen birçok sektörü ve iş yapma biçimlerini etkilemeye aday. En sembolik örneği, gelecek 10-15 yılda gelişmiş ülkelerde tamamen elektrikli araçlara geçiş planlamasıdır. Önümüzdeki dönemde uluslararası fonlar büyük oranda yeni yeşil düzene geçişi fonlayacak.
Politika yapıcılar için gündem, pandemi ile mücadele, yönetilebilir bir borç yapılandırması planlama, gelir dağılımı sorununu hafifletme, ticaret savaşının sonuçlarını anlama ve iklim değişikliğini durdurmaya yönelik olmalıdır. Değişim dinamiklerini doğru okuyan ve buna hazırlık yapan işletmeler gelecekte daha rekabetçi olacaktır.